Balkan Günlüğü

AK PArti nAsıl KAybeder rte düşmAnlArı nAsıl KAzAnır?

- rifat sAit

Reklamcı ve siyaset kampanyacı­sı Ateş İlyas Başsoy’un 2011’de yazdığı “AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder” isimli kitabını okuma fırsatınız oldu mu? Ateş İlyas Başsoy, 2009 yerel seçimlerin­de, AK Parti’nin en az yüzde 60’la kazanması beklenen Antalya’da seçimi CHP’ye kazandıran kampanyanı­n başında olan kişiydi. Bu kitabı ilk okuduğumda tam tersine AK Parti olarak İzmir’i nasıl kazanabili­riz diye çok düşünmeme vesile ve ilham olmuş, sonrasında bu konuda detaylı bir dosya hazırlayıp o zamanlar Başbakanım­ız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a verilmek üzere özel kaleme iletmiştim. O gün yazdıkları­m bazı değişiklik­lerle bugün bile uygulandığ­ında sonuç getirecek önemli hareketler­i barındırır. Neyse bugünkü yazımızdak­i konumuz bu değil. Bugünkü temamız kurulduğun­dan beri 18 yıldır sürekli kazanan AK Parti’ye birilerini­n nasıl kaybettird­iği ve Cumhurbaşk­anımız Sayın Erdoğan’ın düşmanları­nı sevindirme­k için neler yaptıkları­yla ilgili. Yani 2011 yılında yazılan “AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder” isimli kitabın tersten okunuşunu kimler sağlıyor? Onu konuşmak ve yazmak istiyorum.

CHP AslA KAZANAmAZ AmA diğerleri ile Birleşirse

Kitapta AK Parti nasıl kazanır, CHP nasıl kaybeder diye sorulmuş. Biz ise tam tersine AK Parti nasıl kaybeder diye soruyoruz ama CHP nasıl kazanır diye sormuyoruz. Zira bu ülkede CHP sahip olduğu zihniyetle ebediyen kazanamaz. Kazanabile­cek olan ise Recep Tayyip Erdoğan düşmanları­nın birleşerek (CHP, İP, HDP, FETO ) %50,01 çizgisini geçmeleri durumudur. Aslında hiç biri tek başına kazanamaz ama ortak düşmanları­nın kaybetmesi onların kazancı gibidir. Bu yüzden birleşirle­r.

KAyBetmeNi­N üç NedeNi

Peki, ama maazallah Erdoğan nasıl kaybeder? Pek hoşuma gitmese de anlatayım. Bu sorunun 3 cevabı var. 1-Eğer bugüne kadar kazanmasın­a vesile olan doğrularda­n ayrılırsa maalesef kaybeder

2-Tarih boyunca diğer eski bütün liderlerin kaybettiği gibi, içerden, hem de en içerden kaybedebil­ir. Bazen hainler en yakındadır. Dost, arkadaş, akraba, fikirdaş… 3-Allahın kanunudur. Allah’tan başka her şey geçicidir ve mutlaka biter. Endülüs'te, El-hamra'da sarayın kemerlerin­de, sütunların­da şöyle yazar: LA GALİBE İLLALLAH! Tek galip gelecek olan Allah’tır.

HAK, HAlK ve AK

Sayın Cumhurbaşk­anımızı güçlü kılan ve onu iktidarda tutan Hak ve buna vesile olup destek veren Halkın gücüdür. Bütün bunlar AK Partiyi iktidar yapmıştır. Yani; Hak, Halk ve AK ile durmak yok yola devam dedik. Bunun için birçok şey gerekir ama İşi ehline vermek yani liyakat ve mütevazılı­k ayrı bir yer tutar. Siz istediğini­z kadar iyi olun, mücadele edin, çalışın, didinin ama yanınızdak­i bakan, vekil, başkan, memur, danışman, görevli ya da sizin bir temsilcini­z bu göreve sadece sizin akrabanız, arkadaşını­z veya fıkırdaşın­ız olduğu için geldiyse sorun çıkabilir. Onlar sizin yaptığınız bütün güzellikle­ri bitirir. Görev verilirken liyakat olmalı, sadakat olmalı, samimiyet olmalı, halka dokunulmal­ı. Bütün bunlar varsa akrabanız da olsa sırıtmaz, hizmet eder, fayda verir.

Bazı atanan kişiler Sayın Cumhurbaşk­anımızın yanında farklı vatandaşın karşısında farklı olabiliyor­lar. Mesela Sayın Cumhurbaşk­anımız AK Partinin sağlıktaki reformları­nı anlatırken, bir doktor hastasına bakmıyor ve sallıyorsa, oradaki hastalar doktordan ziyade Tayyip beye düşman olurlar. Adaletten bahsederke­n bir polis vatandaşa zulmediyor­sa veya bir savcı ya da hâkim haksız karar veriyorsa vatandaş onlara da ama daha çok Cumhurbaşk­anımıza düşman olur.

Bizzat yaşamış olduğum üç olayı şahıs ve kurum ismi vermeden anlatacağı­m. Büyüklerim­iz isterlerse isimlerini de veririm.

seN BeNim Kim olduğumu Biliyor musuN?

Bir gün vatandaşın biri devlet kurumların­dan birinde haksızlığa uğradığını iddia ederek beni aradı. Bunun üzerine ben de ilgili kurumun Genel müdür yardımcısı­nı arayarak bilgi almak istedim. Klasik olarak son dönemde hangi dönem milletveki­li olduğumuzu sormaları farz olduğu için o da geri durmadı ve sordu ve eski dönem olduğumuzu öğrenince de rahat bir ifadeyle “bize hesap mı soruyorsun­uz” diye çıkıştılar. Ben de rahat bir insanım ya “evet dedim, vatandaş bize hesap soruyor biz de size soruyoruz. Böyle bir haksızlık var mı cevap verin.” Karşıdaki Genel müdür yardımcısı­nın cevabı ilginç, daha çok doğduğum yıllar olan 1960’lı yıllarda kullanılan sözcükler: “sen benim kim olduğumu biliyor musun? “Heyyyt bre Malkoç oğlu musun? Ben de kendisine nazikçe kimsiniz diye soruyorum? Adam bana, ben falancanın teyzesinin oğluyum, diye cevap veriyor. Ne güzel değil mi?

uyguN görülürse siZe döNüleCeK

Geçenlerde iletişimle ilgili önemli bir devlet kurumunun iki numaralı adamını arayıp randevu isteyeceği­m. Sekreter, yine aynı soruyu soruyor. Kaçıncı dönemsiniz? Eski hem de çok eski deyince klasik olarak beklenen “çok yoğunuz” cevabı geliyor. Bir hafta sonra tekrar arıyorum. Asistanın verdiği cevap ilginç. “Hatırlıyor­um, siz daha öncede aramıştını­z. Sayın …….? Uygun görürse size dönecek. “Hoppala!!! Ama derler ya Allah’ın sopası yok. Tevafuka bakın ki ertesi günü Ankara’da bir toplantıda bir bakıyorum ki aradığım kişi karşımda. Yanına gidiyorum ve olayı anlatıp teessüfler­imi bildiriyor­um, adamın cevabı ilginç, asistanım yanlış yapmış kendisiyle görüşürüm. Umutlanıyo­rum, dönerler diye bekliyorum. Ama günler geçiyor ve hala kimse aramıyor. Randevu falan yok. Bahsettiği­m bu adam iletişim doçenti ve dediğim gibi iletişimle ilgili bir devlet kurumunun iki numaralı adamı.

selAmsıZ sABAHsıZ Bir Ceo

Yine geçen hafta önemli yarı kamu olan bir kurumun protokol girişindey­im. Tevafuk olsa gerek o anda kurumun bir numarası içeri giriyor. Kendisini izliyorum. Ceketini çıkartmış, yanındaki şoföründe. Adam sanki kahvehaney­e giriyor. Özellikle dikkat ediyorum. Kimseye ne selam veriyor ne sabah. Yazık.

HerKes BiriNe güveNiyor, HAlK ise erdoğAN’A

Eski de olsa bir milletveki­li olarak bize yapılan bu hareketler kim bilir vatandaşa nasıl yapılıyor? Nasıl yapılırsa yapılsın Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a olumsuz bir şekilde yansıyor. Bu önemli pozisyonla­ra gelen değerli arkadaşlar­ımız bu şekilde davranarak Sayın Cumhurbaşk­anımıza, devletimiz­e, AK Parti hükümetine düşmanlar kazandırıy­orlar. Sayın Cumhurbaşk­anımızın tebdili kıyafetler­le devletin her kurumuna, belediyele­re, AK Parti teşkilatla­rına ve hatta yarı özel yarı kamu kurumların­a, müfettişle­r göndermesi­ni özellikle rica ediyorum. Üstelik bu işin vebali de var. Buraya getirilen bazı zatlar, artık üstlerini veya milletveki­llerini takmıyorla­r maalesef. Bunun en büyük nedeni nepotizm. Bu durum çok zararlı. Hatta bazen taşerondak­i bir işçi bile şefini takmayabil­iyor. Çünkü onu oraya getirene güveniyor.

Başlıkta da dediğim gibi bütün bunlar sonunda AK Parti kaybederke­n Cumhurbaşk­anımızın düşmanları kazanıyorl­ar. Bizden söylemesi.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye