MAKEDONYA TÜRKLERİ VE YAŞAM Saadet NEBİ
Geçtiğimiz ay Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 96. Yıldönümünü kutladı. Görkemli bir kutlamaydı, öyle ki hangi görüşten olursak olalım tüm dünyaya varlığımızı, varoluşumuzu birbirimize kenetlenerek gereken cevabını verdik. Evet, “TÜRK’ÜN TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR” düşüncesinden hareketle son dönemde Türkiye Cumhuriyeti’ne ABD, AB, ve hatta Arap ülkelerinden gelen eleştirilere böyle kenetlenmemiz gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet varolacağını en güzel biçimde gösterdik. Böyle görüntüler tabii ki mutluluğumun en duygusallığını yaşadığımı vurgulamak isterim. İnsanı insan yapan zaten, onun kimliğidir. Her nerede olursak olalım, hiçbir zaman milliyetimizi, duygularımızı, milletimizi hiç ama hiçbir güce ezdirmemek gerektiği düşüncesi yeniden içimizde hortladı. Tarihimizin en eski yazılarından hareketle Türk varlığına karşı olan dünyanın her yerinden yok etmek amacıyla nasıl da düşmanlıklar yapıldığını okuyarak anlıyoruz. Tüm bu düşmanlıklara karşı kenetlenerek yanıtını ecdadımız verdiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni de küllerinden var eden MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve arkadaşları en güzel cevabı vermiştir. Bizler de böyle tarihi zengin bir milletin evlatları olarak varoluşumuzu hep beraber kenetlenerek dünyaya duyurmak görevimiz. İşte böyle bir beraberlik havası içinde kutlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin
96. Yıldönümü kutlamalarıyla dünyaya gereken yanıtın verilmesi tabiki tümümüzü mutlu kılmıştır. Nice Bayramlara Türkiyem.
Evet böyle görkemli Bayram havasından sonra gelelim memleketim Makedonya’ya. Geçenlerde Üsküp Radyosu Türkçe Yayınları dahilinde çalışan genç bir arkadaşın sosyal medyadaki paylaşımına çok üzüldüm. Sosyal medyada şöyle bir cümle yazılmıştı: ”Üsküp Radyosu Türkçe Yayınlarında bir zamanlar 5o kişi çalışırken bugün sadece 5 kişi faaliyette bulunuyor”. Doğru olabilir mi, diye düşündüm, araştırdıktan sonra gerçek olduğunu anladım. Ancak böyle bir durumun varolduğunu duyuran olmadığı gibi ne yazık ki, şimdiye kadar memleketimizin hiçbir sivil topluluğu, dernek üyeleri ve siyaset adamları bu durumun düzeltilmesi için girişimlerde bulunmamıştır. Yıllar önecisine dönersem tam da böyle durumlarla Biz “Birlik” çalışanları da karşılaştık. Gazetemizin ortadan kaldırılmasına hiç kimseden, hatta biz çalışanlardan bile bir ses çıkmadı, herşeyi oldu bitti olarak kabul ettik. Demek ki, bir ortamda birlik beraberlik olmazsa kötüyü amaçlayanlar herşeyi yok edip ortadan kaldırabiliyor. Makedonya Televizyon ve Radyo Türkçe yayınlarında da böyle durumlarla karşılaşmayı arzu etmiyorsak kenetlenerek böyle durumlara karşı koymalıyız. Yanlış anlaşılmasın lütfen, 35 yıllık gazetecilik çalışmamda siyasetle ilgili yazılardan hep uzak durdum, ancak böyle durumlarda görev gazetecilere ve siyasilere düştüğünü vurgulamaktır amacım. Keşke bizler daha doğrusu “BİRLİK” çalışanları ve o dönemin siyasetçileri kenetlenebilseydik bu yıl gazetemizin 75. Yıldönümünü kutlayabilirdik. Üsküp Radyosu Türkçe Yayınları bu yılın Aralık ayında varlığının 75 yıldönümünü kutlayacaktır. Ancak ne acıdır ki, yayınlarda çalışanların sayıları günden güne azalıyorsa ve gidenlerin yerine yeni kadrolar alınmazsa o zaman inanın ki bir gün varolan programların da ortadan kaldırılmasının üzüntüsüyle karşılaşabiliriz.
“BİRLİK”, gazetesinin ardından “RADYO TÜRKÇE YAYINLARI”, TELEVİZYON TÜRKÇE YAYINLARI”nın ortadan kaldırılmasına üzüntüyle seyirci kalmamak için oralarda başta siyasiler olmakla, sivil topluluklar ve derneklerin görevi ortaya çıkan bu üzücü durumların peşine düşmektir… Bunları yazarken üzüldüğümden dolayı böyle bir öneride bulunuyorum. Zira kimselere akıl vermek ne haddime. Bir zamanlar büyüklerimizin kazandıklarını ve daha sonraları Bizlerin yaşattığımızı ve ancak sahip çıkamadığımız değerlerimizin yok olması düşüncesinden hareketle böyle bir öneride bulunmayı uygun gördüm.
Derken şunu da belirtmek isterdim ki, gelecek yılın Şubat ayında Üsküp Türk Tiyatrosu varlığının 7o. Yıldönümü kutlama törenleri yapılacak herhalde.. . Ancak Üsküp şehrinde Türk ve Arnavut Dram’larının perde açılması konusunda ilk adımlarını atan Türk sanatçıları ne yazık ki günümüzde sahnesi olmayan bir Tiyatrosu’nun üzüntüsüyle karşılaşmıştır… Yıllardan bu yana Üsküp Türk Tiyatrosu başarılı sahne çalışmalarını Makedon Tiyatro sahnelerinde sunmaktadır. Böyle bir duruma ne yazık ki oralardaki sivil topluluklar, dernekler ve siyasiler sadece izleyici olarak kaldılar. Yeni Tiyatro sahnesinin temelinin atılmış olmasına rağmen inşaatın ne durumda olduğu konusundan tık yok. Türk ve Arnavut Dram’larının Tiyatro binasını Arnavut Dram’ına bırakan Türk Tiyatrosu ne yazık ki, günümüzde sahnesi olmadığı gibi bir tiyatro festivalinin düzenlemesini düşünemez bile. Bu Tiyatro Festivalin düzenlenmesini neden ortaya atıyorum, çünkü geçenlerde Arnavut Tiyatrosu Kalkandelen’de “Uluslararası Tiyatro Festivali’ni “düzenledi. Nereden nereye bir zamanlar Halklar Tiyatrosu’nun başlangıç yıllarında seyircisi olmayan bir Tiyatro Dramı Uluslararası Festival düzenleyecek kadar ilerleyebilmiştir.
Bu durumu sadece bir örnek olarak ortaya attıyorum ki Bizler Makedonya Türk’leri hangi siyasi görüşten olursak olalım böyle değerlerimize sahip çıkmamız için kenetlenmemiz şarttır.
Bir zamanlar Bizler Makedonya Türkleri olan, başka ülkelerden gelen konuklarımıza : -bizim ana dilimizde okullarımız, lisemiz, tiyatromuz, gazetemiz, radyo ve TV yayınlarımız var diye göğsümüzü kabarta kabarta anlatırdık. Aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyatı Kürsü’müzün, Devlet Üniversitesi dahilinde olduğunu da her gelen konuğumuza övünerek anlatırdık. Bu birzamanlar böyleydi, şimdi ise burada saydıklarımızın bazıları günümüzde sadece sözde kaldı, yavaş yavaş varolan değerlerimiz yok olmaya mahkum oluyor. Bunun en büyük nedeni de aramızdaki ayrımcılıktan olsa gerek. Öyle ki günümüzün en büyük üzüntüsü maalesef böyle değerlere rastlayamıyoruz. Gazetemiz ortadan kaldırıldı, Radyo ve TV yayınlarındaki genç meslekdaşlarımızda çalışma hevesi kalmamış aynı zamanda çalışanların sayısı da gitgide azalıyor. Türk Tiyatrosu’na gelince temeli atılan binanın akıbeti belli değil… Makedonya Devleti ve Hükümeti böyle görüntülere neden sessiz kalıyor sorusu da haliyle ortaya çıkıyor. Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin Türk’lerine böyle haksız neden yapılıyor acaba. Türkiye Cumhuriyeti’nden yapılan yardımlara karşı böyle vurdum duymazlık mı reva görülüyor sorusu da kendiliğinden doğuyor. Bir de Osmanlı dönemi mimari eserlerinin koruma ve bakımı Kültür Bakanlığı’nın görevi değil mi? Günümüzde beliren böyle üzücü görüntüleri kaleme almak inanın ki yüreğimi acıtıyor. Kuzey Makedonya Cumhuriyetinde Biz Türk’lere yapılan bu haksızlığı kabul edemiyorum derken bu tür haksızlıkların ortadan kaldırılması için tabi ki yukarıda dediğim gibi hangi görüşten olursak olalım bizler Makedonya Türkleri kenetlenmemiz gerekiyor ki böyle beliren görüntüleri ortadan kaldıralım zira beliren tablo ortada, sonra ne kadar dövünürsek dövünelim boş.