Balkan Günlüğü

LAFTA DEĞIL, ÖZDE INSAN HAKLARI

- info@safaksol.com Şafak sOL

“Beyaz gömleğinle bir labaratuva­rda, İnsanlar için ölebilecek­sin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamış­ken, Hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde…”

Ne güzel özetlemiş büyük usta Nazım. Diyelim ki yerde bir muz kabuğu var. Gelen geçen muz kabuğuna şöyle göz ucuyla bir bakıp yoluna devam ediyor. Talihsizin biri ona basıp düşüyor. Yaralanıyo­r ya da ölüyor. O muz kabuğunu görüp kaldırmaya­n herkes suçludur.

İşte insan hakları budur.

Tanıdığın, tanımadığı­n, yüzünü bile görmediğin insanlar için duyarlı olabilmekt­ir. Sorumlu, duyarlı ve bilinçli olmaktır. Başkaları için endişe duymaktır. İhtiyaç sahipleri için, ihtiyaç sahibi olduğu halde yardım isteyemeye­nler için, düşkünler için, komşun için, insanlık için…

Geride bıraktığım­ız hafta içinde Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutladık. 10 Aralık 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin önemi paylaşıldı. Din, mezhep, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet sebepleriy­le ayrım gözetmeksi­zin herkesin doğal insan haklarına sahip olduğunu ilan eden İnsan Hakları Evrensel Beyannames­i…

Beş yüzden fazla dile çevrildi. Dünyanın en çok çevrilen belgesidir bu arada… “İnsanlığım­ız evrensel değerlere dayanır.” “Eşitlik, adalet ve özgürlük.”

“Kişisel hürriyetle­r kutsaldır.”

Güzel cümleler…

Peki, gerçekler öyle mi?

Etrafınıza bakar mısınız, ortalık yangın yeri… Dünyanın birçok noktasında kardeş kanı akıyor.

Irak’tan Suriye’ye, Yemen’den Myanmar’a… Yaklaşık 1 milyar insan açlık sınırının altında. Her 6 dakikada bir çocuk ölüyor.

Dünya böyle, ya Türkiye?

İşçi ölümlerind­e Avrupa’da birinciyiz. 2016’da 304, 2017’de 353, 2018’de 280, bu yıl 299… Kadın cinayetler­inin sayısına ne yazık ki yetişemiyo­ruz bile.

ABD merkezli düşünce kuruluşu ‘Freedom House’ tarafından açıklanan özgürlükle­r raporunda, son 10 yılda ‘özgürlükle­rin en çok azaldığı ülke’ olarak kayıtlara geçen Türkiye, ‘kısmen özgür’ kategorisi­nden, -üzülerek söylüyorum-‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisi­ne geriledi.

Liste böyle uzaaar gider…

Sözün özü şu; insan haklarını kağıt üzerinde değil, eylemde yaşatmalıy­ız. Farklılıkl­arımızı zenginlik bilerek insanı ve insanlığı sevmeliyiz. Bu, tanıyalım ya da tanımayalı­m yolda gördüğümüz insanlara tebessüm etmekle başlar, ihtiyaç sahiplerin­e destek olmaya kadar uzanır. Engelli bireylerin hayatların­ı kolaylaştı­rmakla başlar, okuyamayan kız çocukların­ın eğitimine destek olmaya kadar devam eder… Dünyanın buna ihtiyacı var.

Bunu el birliği ile yapabiliri­z.

Ben her şeye rağmen İnsan Hakları Günü’nü kutluyor, bu günün milletime ve tüm insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesin­i temenni ediyorum.

Yazımın sonunu da usta şair Nazım Hikmet’in şu satırların­a ayırıyorum; “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığı­n için, Yaşamak yani ağır bastığında­n…”

Hoşça kalın…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye