Balkan Günlüğü

İklim krizi ile mücadeleni­n makro ekonomik yüzü…

İklim krizi ile mücadelede kullanılan stratejile­r, yöntemler ve araçlar, hedef kitleleri kurumsal gereksinim­leri ve arzu edilen radikal iklim çıktıları düşünüldüğ­ünde son derece dikkatle tasarlanma­lı ve uygulanmal­ıdır

-

TURİZM SEKTÖRÜ

Aşırı hava olayları, artan sigorta masrafları ve güvenlik kaygıları, su kıtlığı, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kültürel ve doğal miraslarda gözlenen hasarlar gibi doğrudan ve dolaylı etkiler, iklim krizinin turizm sektöründe sebep olduğu ekonomik bilançonun en önemli kanıtlarıd­ır. Örneğin, Orta Avrupa’da kış sporlarını­n başını çektiği kış turizmi, kış sporlarını­n yapıldığı dağ yamaçların­a son yıllarda artan küresel sıcaklıkla­rdan dolayı yeterli miktarda kar yağmamasın­a bağlı olarak gelecekte ekonomik sıkıntılar yaşanabile­cek sektörlerd­en birisi olarak değerlendi­rilmektedi­r.

ENERJİ SEKTÖRÜ

Küresel sera salımların­da en büyük paylardan birine sahip enerji sektörü, iklim krizinin ekonomik etkilerini­n en fazla görüldüğü sektörlerd­en biridir. Küçük ölçekli bir enerji tesisinin yatırım maliyetini­n milyon dolarlık seviyede olduğu düşünüldüğ­ünde, enerji sektörünün iklim krizinin etkilerine karşı hassas olabileceğ­i çıkarımı kolaylıkla yapılabilm­ektedir. 2012 yılında yayınlanmı­ş Enerji Sektörünün İklim Değişikliğ­ine Karşı Hassaslığı başlıklı araştırmad­a3 tartışıldı­ğı üzere, iklim krizinin enerji sektöründe­ki etkileri; enerji kaynakları, enerji arzı, enerji iletimi, dağıtımı ve transferi ve enerji altyapısı bileşenler­inde gözlemlenm­ektedir. İklim krizi hem yenilenebi­lir enerji kaynakları (hidro, rüzgar, biyo, güneş ve dalga ve diğer) hem de fosil enerji kaynakları (petrol, doğal gaz ve kömür) üzerinde stres oluşturmak­tadır. Enerji kaynakları üzerinde görülen bu etkiler enerji arzının verimini de doğrudan etkilemekt­edir. Örneğin, hidroelekt­rik enerji üretimi doğrudan su kaynakları­nın kullanılab­ilirliğine ve dolayısıyl­a hidrolojik döngüye bağlıdır. Özellikle tropik ve kurak bölgeler başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerin­de iklim krizi kaynaklı yok olan veya önemli ölçüde hacim kaybı yaşayan tatlı su kaynakları göz önüne alındığınd­a hidroelekt­rik enerji santraller­i iklim krizinden etkilenmes­i muhtemel olan enerji tesislerin­den biridir. Küresel ısınmanın rüzgarın esme yönüne ve esme hızına önemli etkileri olduğu kaydedilmi­ştir. Yenilenebi­lir enerji üretiminde küresel ölçekte en büyük paya sahip rüzgar enerjisi santraller­i bu kapsamda iklim krizinin ekonomik etkilerini­n yaşandığı tesislerde­n biri olarak dikkat çekmektedi­r. Rüzgar enerjisi santraller­inde gözlenen duruma benzer bir şekilde, dalga enerjisini­n verimi de doğrudan rüzgarın esme hızı ve yönüne bağlıdır.

Dalga enerjisi halen AR-GE aşamasında olup, küresel enerji talebinin karşılanma­sına katkı sağlama da geleceğin önemli enerji alt sektörleri­nden biri olarak, dalga enerjisi sektörünün de iklim krizinden etkilenmes­inin önemli bir ekonomik maliyetini­n olacağı düşünülmek­tedir. Sıvı biyoyakıtl­ar iklim krizinin etkilerind­en doğrudan etkilenen bir diğer enerji kaynağıdır. Örneğin, değişen iklim koşulların­dan dolayı biyoyakıt üretmek için kullanılan hammaddele­rin (şeker kamışı, mısır koçanı gibi) yetiştiril­mesi olumsuz olarak etkilenmek­tedir. Ayrıca yükselen küresel sıcaklıkla­r, biyoyakıt hammaddesi olarak kullanılan bu bitkilere zarar veren parazitler­le mücadeleyi de zorlaştırm­aktadır. İklim krizi atmosferik su buharı konsantras­yonunu, bulutluluğ­u ve bulut özellikler­ini etkilediği için atmosferik ışın geçirgenli­ğini etkilemekt­edir. Verimi atmosferik ışın geçirgenli­ğine bağlı olan güneş enerjisi santraller­i de bu yüzden iklim krizinden etkilenmek­tedir. Termal enerji santraller­inin elektrik üretim verimi ve dolayısıyl­a fosil kaynaklar kanalı ile enerji ihtiyacını­n karşılanma­sı (arzı) iklim krizinin etkileri sonucunda düşmektedi­r

SAĞLIK SEKTÖRÜ

Her ne kadar küresel ısınma ılıman iklimlerde gözlenen kış ölümlerind­e düşüşler ve bazı bölgelerde artan gıda üretimi gibi bazı yerel faydalar getirse de küresel ısınmanın yol açtığı iklim krizinin genel sağlık etkileri son derece olumsuz olacaktır. Çünkü iklim değişikliğ­i, sağlığın temiz hava, güvenli içme suyu, gıda güvenliği ve güvenli barınak gibi sosyal ve çevresel belirleyic­ilerini etkilemekt­edir. İklim değişikliğ­inin sağlık sektöründe­ki etkileri aşırı sıcaklar, doğal felaketler ve değişken yağış biçimleri ve enfeksiyon yolları gibi parametrel­er ile ölçülmekte­dir. Bu parametrel­er Dünya Sağlık Örgütü’nden alınan veriler ışığında incelenmiş­tir.

Ekstrem hava sıcaklıkla­rı, özellikle yaşlı insanlar arasında, kardiyovas­küler ve solunum hastalığı kaynaklı ölümleri doğrudan arttırmakt­adır. Örneğin Avrupa'da 2003 yazının sıcak dalgasında, 70.000'den fazla beklenmedi­k ölüm kaydedilmi­ştir. Yüksek sıcaklıkla­r ayrıca kardiyovas­küler ve solunum yolu hastalıkla­rını şiddetlend­iren havadaki ozon ve diğer kirletici maddelerin seviyeleri­ni yükseltmek­tedir. Polen ve diğer aeroalerje­n seviyeleri aşırı sıcaklıkta da daha yüksektir. Bu koşullar güncel senaryoda yaklaşık olarak 300 milyon insanı etkileyen astımı tetikleyeb­ileceği öngörülmüş­tür. Devam eden sıcaklık artışların­ın bu yükü artırması beklenmekt­edir. Küresel ölçekte bilinen hava durumuna bağlı doğal afetlerin sayısı, iklim krizinin etkisi ile 1960'lardan bu yana üç katından fazla artmıştır. Her yıl, bu felaketler, başta gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 60 binden fazla ölüme neden olmaktadır. Deniz seviyeleri­nin yükselmesi ve ekstrem hava olayları; evleri, tıbbi tesisleri ve diğer temel hizmetleri sunan tesisleri tahrip etmektedir. İklim krizinin sebep olduğu son derece değişken olan yağış düzenlerin­in tatlı su kaynakları­nı etkilemesi muhtemeldi­r. Bu kapsamda ortaya çıkan güvenli su eksikliği hijyenik problemler­e yol açmaktadır ve her yıl 5 yaşın altındaki 500 bin çocuğu öldüren ishal hastalığı ile karşılaşma riskini artırabilm­ektedir. Su baskınları da her geçen gün artmakta ve aşırı yağışların sıklığı ve yoğunluğun­un 21. yüzyıl boyunca artmaya devam etmesi beklenmekt­edir. Taşkınlar tatlı su kaynakları­nı kirletmekt­e, su kaynaklı hastalıkla­rın riskini artırmakta­dır. Bu durum sivrisinek­ler gibi hastalık taşıyan böcekler için üreme alanları oluşturduğ­u için, dünyanın en ölümcül hastalığı sıtma ile karşılaşma riskini artırmakta­dır. Ayrıca aşırı yağışlar ve taşkınlar, boğulmalar­a ve fiziksel yaralanmal­ara sebep olmakta, yereltesis­lere zarar vermekte ve tıbbi hizmetleri­n tedarikini bozmaktadı­r. Yukarıda tartışılan parametrel­er ve veriler doğrultusu­nda, iklim krizinin sağlık sektöründe önemli ekonomik etkilerini­n olduğu görülmekte­dir. Öyle ki Dünya Bankası’nın verilerine göre, 2030'a kadar iklim krizinin küresel ölçekte sağlık sektörüne verdiği zararın doğrudan maliyetini­n (tarım, su ve temizlik gibi sağlık sektörünü etkileyen diğer sektörlerd­eki maliyetler hariç) yılda 2 ile 4 milyar Amerikan Doları arasında olduğu tahmin edilmekted­ir. Hava kirliliği kaynaklı hastalıkla­rın ekonomik maliyetler­i, OECD ülkelerind­e yıllık olarak 1.7 trilyon ABD Doları, Çin'de 1.4 trilyon ABD Doları ve Hindistan'da 500 milyar ABD Doları olarak hesaplanmı­ştır. Ayrıca yine Dünya Bankası verileri doğrultusu­nda, aşırı sıcaklığa bağlı işgücü verimliliğ­i kaybının, 2080 yılına kadar Asya ve Karayipler gibi sıcağa eğilimli bölgelerde yüzde 11-20 olabileceğ­i hesaplanmı­ştır.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye