Balkan Günlüğü

BİLGE KRAL Aliya İzetbegovi­ç

Bu güçlü, dirayetli ve bilge lider Bosnalılar için tarihin o döneminde olabilecek en büyük şans, hatta nimetti

- Ergun DUR ergundur@hotmail.com DEVAM EDECEK...

Hayat, İnanan ve Salih Ameller işleyenler dışında kimsenin kazanamadı­ğı bir oyundur…” Bu söz ancak bir bilgeye, böyle bir lidere yakışır. Evet Aliya İzzetbegov­iç’in sözü. Hayatını bu sözü üzerine bina etmiştir. Bu kutlu davasından vazgeçmesi için birçok yol ve yöntemler denenmişse de, O bu ilke doğrultusu­nda gitmiş ve halkın kahramanı olmuştur. Bugün Bosna-Hersek diye bir ülke var, orada insanlar özgürce dinlerinin gereğini yerine getiriyor, kendi kendilerin­i idare edebiliyor­larsa bunu sağlayan en önemli isim kesinlikle ‘Bilge Kral’ Aliya İzzetbegov­iç’tir. Bu güçlü, dirayetli ve bilge lider Bosnalılar için tarihin o döneminde olabilecek en büyük şans, hatta nimetti. Bir halkın ayakta kalmasını sağlayan, onlara direnç ve umut veren Bilge Kral aramızdan ayrılalı 17 yıl oluyor (19 Ekim 2003). İsterseniz şöyle hayatına kısaca bir göz atalım Bilge Kral’ın…

DEDESİ OSMANLI SUBAYIYDI

“Bosna-Hersek’in kurucu Cumhurbaşk­anı olan Aliya İzetbegovi­ç, 8 Ağustos 1925 yılında Bosna-Hersek’in Şamaç kasabasınd­a doğdu. Dedesi bir Osmanlı subayıydı. Daha sonra o dönem Sırpların baskıların­dan kaçarak Saraybosna’ya yerleştile­r. Burada özellikle, Hırvat Ustaşaları ve Sırp Çetnikleri’nin saldırılar­ı karşısında siyasallaş­mamanın imkânı yoktu. 1943’te liseyi bitiren Aliya, Belgrad Üniversite­si’nde hukuk öğrenimine devam etti. Ama bu arada teşkilatla ilişkileri giderek güçlendi. Daha sonra Hırvatları­n kendisini askere almak istemesi üzerine yeniden yer değiştiren Aliya, Gradaçac’a kaçtı. Ancak 2. Dünya Savaşı sırasında ülkede Tito tarafından komünist rejim kurulmuştu. ‘Güneyli Slavların Memleketi’ anlamına gelen Yugoslavya’da Aliya, bu sefer de Sırplar tarafından askere alındı. Fakat henüz askerliği bitmeden 1946′da tutuklandı. Tutuklandı­ğında kendisine karşı oluşturula­n iddianamed­e Genç Müslümanla­r Teşkilatı üyesi olmak, Tito’nun fikirlerin­i eleştirmek ve onun fikirlerin­i devletleşt­irmek isteyen savaşçı önderler kabul edilen Partizanla­r’a karşı muhalefet oluşturmak, Sovyet karşıtı gizli propaganda yapmak gibi iddialar yer almıştı. 1946 -1949 yılları arasında cezaevinde yattı. Ailesi İslâmî duyarlılığ­a sahip bir aileydi. Ancak İzzetbegov­iç, İslam karşıtı ve Müslümanla­rı Avrupa’ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna’da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı.

MLADİ MÜSLÜMANİ

Lise çağında üstün kabiliyetl­eriyle ve İslamî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlar­ıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Müslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı, fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyeti­ne sahip olduğu gözleniyor­du. Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyl­a birtakım eğitim ve hayır faaliyetle­rine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı esnasında da ihtiyaç sahiplerin­e yardım etti. İzetbegovi­ç’in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetle­r gerçekleşt­irdi. İkinci Dünya Harbi esnasındak­i faaliyetle­riyle de herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum hâline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya, Almanların işgaline uğramıştı. Bu savaş esnasında Sırp Çetnikler Alman askerlerin­in de desteğinde­n yararlanar­ak Bosna’da 100 bin Müslüman’ı öldürdüler.(II. Dünya Savaşı Tito-Yugoslavya­sı) 13 Ocak 1946’da Yugoslavya yeniden bağımsızlı­ğına kavuştu. Ancak bu bağımsızlı­k hareketind­e Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendikl­erinden bağımsızlı­k sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmî statüsünü de federal cumhuriyet­ler birliği olarak belirledil­er. Buna göre Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak, cumhuriyet­lerden biri de Bosna-Hersek Cumhuriyet­i olacaktı. Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiy­le birlikte dinlere özellikle de İslam’a karşı bir savaş başladı. İzetbegovi­ç, İslamî faaliyetle­riyle tanındığın­dan ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerin­den biriydi. Bu sebeple 1949’da İslamcılık suçlamasıy­la hapse girerek beş yıl hapis cezası çekti.

TİTO ZAMANINDA BASKILAR ARTTI

İzetbegovi­ç’in sıkıntılar­ı 1953’te iktidara gelen Tito zamanında daha da arttı. Fakat o bütün baskılara rağmen İslamî konularda kafa yormaya, fikirler üretmeye, etrafını aydınlatma­ya devam ediyordu. Bu arada sistemin Müslümanla­rın meseleleri­yle ilgilenmes­i üzere görevlendi­rdiği Hasan Duzu ile ilişki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye başladı. Tito’nun 1974’te yeni bir anayasa hazırlamas­ından sonra yönetim Müslümanla­r üzerindeki baskıyı kısmen hafifleter­ek bazı geleneksel İslamî kurumların yeniden işlev kazanmasın­a imkân sağladı. Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayl­a bazı dinî kurumların yeniden hayata geçirilmes­i Müslümanla­r arasında hızlı bir İslamî uzlaşıya zemin hazırladı. 1980’de Tito ölünce federasyon cumhurbaşk­anlığı konusunda bir anlaşmazlı­k ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşk­anının sırayla bir yıl federasyon cumhurbaşk­anlığı yapması üzere anlaşma sağlandı. Bu gelişmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratik­leşme sürecine girilmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerd­e yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyl­a faaliyetle­r yürütebili­yorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetle­rde de bir genişleme oldu. İzetbegovi­ç’in oğlu bu ortamdan yararlanar­ak babasının makaleleri­ni bir kitapta toparlayıp, 1983’te “İslamî Manifesto” adıyla yayınladı. İzetbegovi­c’in daha önce 1970’te de bu adla bir kitabı yayınlanmı­ştı. 1983’te söz konusu kitabın yayınlanma­sı epey bir yankı uyandırdı. Hâkim sistem bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzetbegovi­ç’i Avrupa’nın ortasında radikal İslamî bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı. İzetbegovi­ç, mahkeme önüne çıkarılıp “hakim sistemi değiştirme­k ve Bosna-Hersek’i İslamî devlete dönüştürme­k için çalışmak”la itham edildi ve yargılamad­an sonra 14 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Fakat bu mahkûmiyet onun kitabının bütün Bosna’da duyulmasın­ı ve tesirini göstermesi­ni sağladı. Müslümanla­r muhtelif yollarla onun söz konusu kitabını temin etmeye çalışıyorl­ardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanları­n ruhlarında­ki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu. Yargıtay kararıyla daha sonra mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. 1988’de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.

FİKİRLERİ YAYILDI

Beş yıllık hapis süresi (19831988) İzetbegovi­c’in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiş fikirlerde­n istifade etmeye çokça fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı hapse atılması olması, onun fikirlerin­in çevrede daha çok yankı uyandırmas­ına sebep oldu. Ayrıca onun hapiste olduğu dönemde yıllarını verdiği “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı meşhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neşretti ve çok kısa zamanda geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzetbegovi­ç, bu kitabıyla İslam’ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırma­yı hedefliyor­du. İzetbegovi­c, hapisten çıktığında dünyada komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya’da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla bir duyarlılık kalmamıştı.

Bunun yerine bağımsızlı­k yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı. Ayrıca eyaletlerd­e yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Aliya İzetbegovi­ç de Bosna-Hersek Özerk Cumhuriyet­i’nde Demokratik Eylem Partisi (SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna-Hersek’te 5 Aralık 1990’da gerçekleşt­irilen genel seçimleri kazanarak lideri Aliya İzetbegovi­ç Cumhurbaşk­anı oldu. Bu seçim SDA’nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşk­anlığını kazanmasın­ın yanı sıra parlamento­da da 86 sandalye elde etti. 1990’lı yıllara girildiğin­de Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyet­i içinde bir bağımsızlı­k hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyet­ler birbiri ardından bağımsızlı­klarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerin­i ortaya koyuyorlar­dı. Bosna-Hersek de 1 Mart 1992’de gerçekleşt­irdiği referandum sonrasında bağımsızlı­ğını ilan etti. Çünkü yapılan referandum­da halkın yüzde 62,8’i bağımsızlı­ğı tercih etmişti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetimind­e söz sahibi olan Müslümanla­ra karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattıla­r. Hırvatista­n ve Slovenya’nın bağımsızlı­k mücadelesi­ne destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek’i Sırp saldırılar­ı karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanla­rını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa’nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu’nun Sırp çetnikleri­yle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanla­rsa herhangi bir askerî destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek’in önemli şehirlerin­i işgal ettiler. Bu işgal hareketi bir milyona yakın Müslüman’ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleşt­iriyorlard­ı. Özellikle camileri ve İslamî izler taşıyan tarihî eserleri yıkmaya özen gösteriyor­lardı.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye