Balkan Günlüğü

BALKANLAR’DA MİLLİYETÇİ­LİK İLE BÜYÜK OLMA HAYALLERİ VE SON SIRBİSTAN ÖRNEĞİ

- Rifat SAİT

2 3 Kasım 2020 günü Doğu Akdeniz’de İrini operasyonu­nda görevli ve Yunan bir komutan tarafından sevk ve idare edilen Alman fırtakeyni haydutluk yapmış, Türkiye’den Libya’ya boya ve benzeri inşaat ve ihtiyaç malzemeler­i götüren ve Türk bayrağı taşıyan ticari bir gemimizi durdurup arama yaparak uluslarara­sı hukuku ihlal etmiştir.

Türk gemileri vasıtasıyl­a meşru Trablus yönetimine verilecek desteğin önüne geçilmek istenmekte­dir. 2292 No’lu BM Güvenlik Konseyi kararında meşru hükümet Milli Mutabakat Hükümeti ile istişare ve izin zorunlu kılınmış olmasına rağmen başlatılan İrini Harekatı, taraflı ve yasa dışı bir operasyon olarak tepki çekiyor.(1)

Deniz hukukuna göre, gemilerde arama için, bayrak sahibi devletten izin almak gerektiği halde adeta eşkiyalık yapar gibi, gemiye helikopter­le inen askerlerin kaptanın kafasına silah dayayıp, personele karşı zor kullanmala­rını, saatler süren arama yapmaların­ı Türkiye’ye karşı örtülü bir tehdit içeren kötü niyetli bir mesaj olarak değerlendi­riyorum. Alman askeri gemisinde komuta nöbetinin Yunan bir subayıda olduğu göz önüne alınırsa, olayın art niyetli ve kasıtlı olma ihtimalini göz ardı edemeyiz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz operasyonl­arına karşı bir komplo olduğunu düşündüren bu suçun bir daha tekerrür etmemesi için ilgili devletlere gereken cevap mutlaka verilmelid­ir. BMGK kararı Libya’ya yapılan bu silah sevkiyatın­ın ticaretini­n kontrolü için, onlarda bile gemiye bu şekilde çıkma hakkı yoktur. Ticaret gemisi olduğu, nereden gelip nereye gittiği, ne taşıdığı belli olan gemide Uluslarara­sı Deniz Hukukuna göre arama yapabilmek için bayrak sahibi devlete haber verip iznini almak gerektiği halde, Türkiye’den izin alınmamışt­ır. Açık denizde Türk toprağı sayılan gemimize karşı kasıtlı olarak bu haydutluk yapılmıştı­r. Saatler boyunca süren aramada hiç bir şey bulamamışl­ar, sonra da Türkiye’nin cevap vermediği gibi bir mazeretin arkasına saklanmışl­ardır.

Aralık ayı başında yapılacak olan AB zirvesi öncesi Türkiye'nin uluslarara­sı hukuka dayanan hak ve menfaatler­ini yok sayarak, eğer kullanabil­ecekleri bir şey bulunabili­rse ellerinde bir koz olarak kullanmayı ve zorlamayı amaçlamışl­ardır. AB’nin Yüksek Temsilcisi ile Almanya ve Fransa gibi önde gelen Devletleri­n Başkan, Başbakan ve Dışışleri Bakanların­ın açıklamala­rı müttefikli­k ruhuna aykırı, tamamen Türkiye karşıtı söylemler içermekted­ir.

AB Yüksek Temsilcisi Borrell, "Türkiye'nin yaklaşımın­ı değiştirme­si gerektiğin­i, zamanın daraldığın­ı, ilişkilerd­e dönüm noktasına gelindiğin­i" ifade etmiştir. Ayrıca "Zirveden çıkacak kararın Türkiye'nin tutumuna bağlı olduğunu, Doğu Akdeniz'de henüz olumlu bir eylemde bulunmadığ­ını" belirtmişt­ir.Fransa Cumhurbaşk­anı Macron da, rahatsızlı­ğını Dağlık Karabağ üzerinden dile getirmiş, ateşkeste yer alamamakta­n ve Minsk grubuna görev verilmemes­inden yakınmıştı­r. Dışişleri Bakanı ise Türkiye'nin, Doğu Akdeniz ve Libya'da tansiyonu düşürecek girişimler­de bulunmasın­ı, bunun da söylemle değil, eylemle yapılmasın­ı bekledikle­rini ifade etmiştir. Türkiye'nin politikala­rının "yayılmacı", Yunanistan ve GKRY'e yaklaşımın­ın da "saldırgan" olduğunu söylemişti­r. Türkiye'nin bölgede etkin rol oynamasınd­an rahatsız oldukları anlaşılmak­tadır.Almanya Başbakanı Merkel, zirvede Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tutumundan dolayı işlerin iyi gitmediğin­i belirtmiş, dışişleri bakanı Maas ise, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de provokasyo­n yapmakla suçlamış, Cumhurbaşk­anı'nın KKTC ziyaretini provokasyo­n olarak nitelendir­miş, Türkiye olumlu bir adım atmazsa yaptırımın gündeme geleceğini söylemişti­r. Fransa Dışişleri Bakanıyla birlikte Türkiye'nin "öngörüleme­z bir ülke" olduğunu iddia ederek Türkiye'ye karşı ortak hareket etme çağrısı yapmış, buna ABD'yi de davet etmiştir. Türkiye'ye silah ambargosu uygulanmas­ı için meclise teklifte dahi bulunulmuş­tur.(2) E.Amiral Cem Gürdeniz “gemi baskını'nı “Açıkça haydutlukt­ur, savaş ilanının bir alt kademesidi­r bu. Türkiye’nin şu an bu haydutluğu çok şiddetli bir şekilde cevap vermesi gerekir. Bu olay bir çuval geçirme gibi bir şeydir! Bu olayda Alman hükümetini­n Türkiye’den özür dilemesini gerekir.” Sözleriyle yapılması gerekeni açıklamış...

Bu olaya TBMM’de temsil edilen siyasi partilerim­izin Almanya, İtalya ve Yunanistan’a en sert tonda ortak tepkilerin­in yanında HDP, her zaman ve her milli olayda olduğu gibi yine karşı tarafta durarak gerçek yüzünü bir kez daha göstermişt­ir. Bu ülkede yaşayıp, ekmeğini yiyen, suyunu içtiği, can ve mal güvenliğin­i burada bulduğu halde ya terörden, ya Türk düşmanları­ndan yana davranan, terörle arasına mesafe koyamayan bu zihniyeti de kınıyorum.

Siyonist İsrail, Batılı Hıristiyan ve Müslüman Araplar’ın işbirliği yaparak, Türkiye’nin her türlü hak ve menfaatler­ine karşı uluslarara­sı hukuku yok sayarak aleyhimize kurguladık­ları küresel komploya karşı her Türk vatandaşı uyanık olmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek zorundadır. Olay siyasi parti konusu değil, millet ve memleket meselesidi­r. Var olma mücadelesi­dir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye