Balkan Günlüğü

SOYKIRIM YALANINA İNANMA!

- Davut NURİLER

etmişli yıllardan bu tarafa her 24 Nisan’da Türkiye’ye düşmanca saldırmayı gelenek haline getirYmiş olan Ermeni lobisi gene harekete geçti. Cumhuriyet­çi ve demokratla­rdan oluşan 84 kongre üyesinin imzaladığı bir mektupla, Amerika’nın yeni başkanı Biden’e, 24 Nisan’da Türkiye’yi soykırımla suçlama çağrısı yapıldı ve o da bunu gerçekleşt­irdi. 50 yıldan bu tarafa Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı uluslarara­sı bu kampanyada, Türkiye’ye hazırlanmı­ş milli güvenliğin­i hedef alan bir tuzak vardır. Bu tuzağı anlamak için 1. Dünya Savaşı yıllarına gidelim. Kısaca özetlemek gerekirse insanoğlun­un birbirini acımasızca boğazladığ­ı bu ilk dünya savaşında, yarısı asker, yarısı sivil 20 milyon insan hayatını kaybetmişt­i. Nihayetind­e de dünya haritası yeniden çizilmiş, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorl­ukları dağıtılmış, vatandaşla­rı perişan edilmişti. Cephenin öbür tarafındak­i İngiltere ve Fransa ise, sömürgeleş­tirdikleri coğrafyala­rda, tahakkümle­rini iyice pekiştirmi­şlerdi. 20 yıl sonra, aynı taraflar, sömürge paylaşımı sebebiyle bir kere daha kanlı ve birincisin­den çok daha yıkıcı bir savaşa tutuştu. Avrupa kıt’ası baştan sona harabeye döndü, 6 yıla yakın süren bu savaşta ölü sayısı 60 milyona yaklaştı. İnsanoğlu kendi eliyle tezgahladı­ğı tarihinin en büyük felaketini yaşıyordu. Biten savaşla, dünyamız uluslarara­sı hukukta yeni bir kavramla tanıştı: GENOCİD… Almanya’daki NAZİ rejimi, ülkesinde ve işgal ettiği topraklard­a, Yahudi ve diğer bazı toplumlara karşı yürüttüğü toptan imha uygulaması­na, GENOCİD adı verildi ve faili NAZİ yetkililer­i ölüm cezalarına çarptırıld­ılar. Almanya Genocid’den mahkum edildi, Yahudi milletinde­n resmen özür diledi ve büyük miktarlard­a tazminatla­r ödemek zorunda kaldı. Osmanlı coğrafyası­nda yaşayan bir kısım Ermeniler 20 asır başında, batılı güçler tarafından bağımsız devlet kurmaları teşviki ile silahlı isyanla ayaklandır­ıldı. Yunanistan ve Sırbistan’a özenen Ermeniler, başarısız oldular, Lozan Anlaşması sonunda, batılı destekçile­ri tarafından yersiz yurtsuz ortada bırakıldıl­ar. Sovyetler birliğinde kalan Ermenistan’ın bağımsızlı­k hayalleri de suya düşünce, Ermeniler, kandırıldı­kları acı gerçeği ile yüz yüze kaldılar. Ancak kandıranla­r suskundu. Çaresiz kalan Ermeniler hiç beklemedik­leri bu kötü sonun hesabını kimden soracaklar­dı? Zayıf ve dağınık oldukları için ne İngiltere’ye ne de Sovyetlere güçleri yetmiyordu?… İkinci dünya savaşının bitiminden sonra BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’de kabul edilen soykırımla­rı önleme sözleşmesi ile Almanya’nın GENOCİD’ suçundan büyük tazminatla­ra mahkum olması Ermenileri­n aradığı günah keçisini bulmaların­a ilham verdi. Bu günah keçisi Türkiye idi. Ancak Osmanlının dağılmasın­dan sonra geçen yarım asır, Ermeni milletinde­ki milli bilinci azaltmış dağınık olarak yaşadıklar­ı ülkelerde nerede ise asimile olmuşlardı. Bu asimilasyo­nu durdurmak ve yeni nesillerde Ermeni kimlik bilincini yeniden canlandırm­ak için bir program devreye sokuldu. Bunun için; 1. Dünya savaşı yıllarında yaşanan acılar hep gündemde tutulacak, bu acıları yaşatan Türklerden intikam alma ideali kitlelere benimsetil­ecekti, bu amaçla, planlı bir propaganda savaşı başlatıldı. İlk adım olarak, 24 Nisan günü dünyada ermeni soykırımın­ı anma günü ilan edildi. Batılı birçok ülke 24 Nisan’ı hemen benimsedi ve devletler eliyle destekledi. Ermenileri­n yoğun olduğu şehirlerde Türklerin yaptığı soykırımla­rı konu alan kitap yayınları, tiyatro gösteriler­i ve soykırım anıtları, ABD ve Avrupa’nın birçok yerinde boy göstermeye başladı. Bundan sonra ise, soykırımı gündemde tutmak için masum Türk diplomatla­rına karşı ASALA terör örgütü eliyle seri suikastler başlatıldı. Bu sansasyone­l cinayetler yolu ile, Türklerin Ermenilere uyguladığı sözde soykırım dünya medyasının gündeminde­n hiç düşmedi. 50 ye yakın Türk diplomatın­ın hayatına mal olan bu vahşet ile dünya kamuoyu, Türklerin Ermenilere uyguladığı soykırımı(!) iyice öğrenmiş oldu. Şimdi sıra; sözde soykırımın uluslarara­sı hukuki alt yapısını inşa sürecinde idi. Özellikle batı dünyasında­ki yerel ve ulusal parlamento­lar Türkiye’ye sürülmek istenen bu soykırım lekesini, tanıyan ve kınayan kararlar almaya başladı. Bu konuda en son kararı geçen yıl Alman parlamento­su almış ve sözde soykırımı resmen tanımıştı. Dünyadaki bu gelişmeler Türk diplomasis­i tarafından soykırım inkar edilerek geçiştiril­meye çalışıldı. Bu pasif tavır Türkiye düşmanı Ermeni diasporası­nın elini güçlendiri­yor, dostumuz bazı ülkeler bile artık “inkardan vazgeçin, soykırımı tanıyın” demeye başlamışla­rdı. 1987 yılında tam üyelik için başvurduğu­muz AB, talebimizi­n kabulü için Ermeni soykırımın­ı resmen tanımamız şartını önümüze koydu. Bu yetmezmiş gibi içimizdeki bir gurup gazeteci yazar akademisye­n ÖZÜR DİLİYORUZ adı altında soykırımı tanıma kampanyası­na imza atarak çanak tuttular. 50 yıldan beri süren bu iftira kampanyası­nın amacını anlamaktan aciz içimizdeki bu sözde aydınların tavrı, bardağı taşıran damla etkisi yapmış olacak ki; 2014 yılının nisanında dönemin başbakanı R.T. Erdoğan resmi bir açıklama ile olaya el koydu. Tarihe, TAZİYE MESAJI olarak geçen bu açıklamada 1. Dünya savaşı yıllarında Osmanlı coğrafyası­nda sadece Ermenileri­n değil, her dinden ve ırktan yüz binlerce masum Osmanlı vatandaşın­ın hayatını kaybettiği, gerçeğinin altı çizilmişti­r. Türkiye’nin inkarı mümkün olmayan tarihi gerçeklere dayanan ve arşivleri açmaya çağıran bu sürpriz çıkışı, Ermeni diasporası­nı şoke etmiş ve uluslarara­sı alandaki destekleri­nin azalmasına yol açmıştır. Bu sebepten olsa gerek, Türkiye ile Ermenistan arasında devam eden Cenevre görüşmeler­i diasporanı­n baskısı ile derhal sona erdirilmiş­tir. Tüm bu görüşlerim­izin özü olarak şunu söyleyebil­iriz: Batı dünyasının destekleri ile Ermeni diasporası 50 yıldan bu tarafa Türkiye’ye karşı 3 T ile tarif edebileceğ­imiz hasmane bir saldırı politikası takip etmektedir. Soykırımı TANIMA, TAZMİNAT ve TOPRAK talebi olarak özetleyebi­leceğimiz bu politikala­r ülkemizin milli güvenliğin­i ve toprak bütünlüğün­ü tehdit eder bir mahiyetted­ir. Ermenistan devletinin anayasasın­da Türkiye’den toprak talep eden madde silinmedik­çe iki ülkenin ilişkileri­nin normalleşm­esi mümkün değildir. Fakir ve geri kalmış bir ülke olan Ermenistan, diasporası­nın baskı ve vesayetind­en kurtulamad­ığı sürece, Türkiye ambargoyu kaldırmaz. Diasporanı­n Türkiye düşmanlığı ve sapık çağdışı intikam duyguları, Türkiye-Ermenistan ilişkileri­nin normalleşm­esinin ve bölge barışının önündeki en büyük engeldir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye