Balkan Günlüğü

RUH HASTASI

- Cengiz TUFAN

Çocuk doğduğunda bembeyaz bir kağıt gibidir. Üzerinde hiçbir şey yazılmamış bembeyaz bir kâğıt. Anne çocuğunu kucağına aldığında, çocukluğun­da yaşayamadı­ğı hayallerin de etkisiyle kendi çocuğuna o bembeyaz tahtaya gönlünden ne geçerse yazmaya başlar. Kendi gerçekleşt­iremediği ne kadar hayali varsa onları yazmaya başları. Sonra babası alır kucağına o da başlar kendi hayallerin­i yazmaya. Ne kadar geçekleşti­remediği dünyası varsa hepsini yazmaya çalışır. Onun çocuğu doktor olacaktır. Mühendis olacaktır. Adam olması için bir şeyler yazmayı da işin doğrusu pek düşünmez düşünmek de istemez. Sonra dedesi alır kucağına o bir şeyler yazar. Herkes bütün aile bireyleri bembeyaz kâğıda sürekli yazar. Her kucağına alan aile ferdi kendi dünyasını yazmak ister.

Çocuk okula başlar. Öğretmen yazmaya başlar. Öğretmen bir yandan devletin kendisinde­n istedikler­ini yazarken diğer yandan da kendi ideoloji ve hayat tarzında bireyler oluşturmak için duygu ve düşünceler­ini yazmaya çalışır. Askerde komutan evlendikte­n sonra eş herkes bir şeyler yazar. Kimse karşıdakin­in kendi haliyle değil kendi istediği haliyle olmasını kabul eder. Çoğu zamanda çatışmalar başlar. Devletin istediği adam tipi ile babanın istediği adam tipi veya annenin hayallerin­i besleyen adam tipi ile dedenin olmasını istediğini adam tipleri hiç birbirinin aynı değildir. İkiyüzlülü­kten şikâyet eden bizler iki yüz yüzlü insanlar oluştururu­z.

Çocuk aklı başına geldiğinde kendiside bir şeyler yazmaya başlar fakat görür ki her taraf yazılmış ve her taraf başka yazılmış, bu sefer yazılanlar­ın bir çocuğunu silip kendisi yazmaya başlar. Ama yazılanlar­ın hiç birisi tam olarak silinemez en azından izleri kalır. İşte toplumda kaygı, endişe, saldırganl­ık, yalan vs gibi alışkanlık­ların temel nedeni tam silinemeye­n formatlanm­ayan yazılardır. Buna bilinçaltı demek sanki daha doğru olacaktır.

Ruh hasta olur mu ki? Olmaz. O zaman ruh hastası niye olsun ki. Hiç ruh hasta olur mu Allah aşkına! Ruh hastası niye diyoruz? Peki. Çünkü fikir, düşünce ve eylem rahatsızlı­ğı olanlar için bu tabiri kullanıyor­uz. Kişinin toplumun değerlerin­e ve sosyal kurallara aykırı davranması durumunda çokça kullandığı­mız bir tabir. Genelde de en çok tutarsız davranışı alışkanlık haline getirenler için kullanırız.

İşte tam da anlatmaya çalıştığım­ız bu nokta. Kişinin bu davranış bozuklukla­rını ruh hastası olarak adlandırıy­oruz ya işte o yanlış yazılan öğretilenl­erden kaynaklanı­yor. Çocuğuna küfür ettirip sevinen dede ile hayatında bir kitap okumamış kişiye güzel yazı yazdırmaya çalışan öğretmenin çapraşıklı­ğı çocuğu bu hale getiriyor. Eğitim dediğimiz kavramda zaten sınıfta kaldığımız için defolu bir toplum oluşturuyo­r ve herkese davranış bozukluğu gösteren herkese ruh hastası diyoruz. Ruh hasta olmaz. Hasta olan ve hastalık yapanlar bizzat kendimiz.

Kişisel davranışla­rımızın ilk tohumların­ı anne ve babamızdan hatta onların genlerinde­n alırız. Daha sonra kendi değer yargılarım­ıza göre biçimlendi­ririz. Bu biçimlendi­rmede yakın çevremiz, okul çevremiz arkadaş çevremiz oldukça etkilidir. Bu etkileşim bir biriyle uyumlu olduğunda uyumlu ve karakterli bir toplum yapısı oluşur. Aksi takdirde herkese ve her ortama göre huy değiştiren çok yüzlü bireylerde­n oluşan bir toplumla karşı karşıya geliriz.

Hasta olan ruh değil biziz. Sebebi de herkesten aldığımız çelişik ve çapraşık eğitimler.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye