Balkan Günlüğü

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı

Meriç ile Karasu arasında bulunan ve Meriç, Rodop ve İskeçe illerinden oluşan bölgede, 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile bugün yaklaşık 150 bin Müslüman Türk yaşamaktad­ır . ...

- CEMİL KABZA www.tasam.org sitesinden alınmıştır…

İskeçe Türk Birliği davası 1984’te başladı. Ancak istinaf mahkemesin­e yapılan başvuru 10 yıl bekletildi. İstinaf Mahkemesi 1994’te bir önceki mahkeme olan İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesin­in verdiği kapatılma kararını onayladı. Dava daha sonra Yargıtay’a götürüldü. Yargıtay onaylama dilekçesin­i yetersiz bulup kararı bozdu. Dava tekrar istinafa döndü. İstinaf mahkemesin­in kararı değişmedi, bu sefer dava tekrar Yargıtay’a intikal ettirildi. Yargıtay davayı önemli bulup Yargıtay Genel Kurulu’na sevk etti. Yargıtay Genel Kurulu davayı

7 Şubat 2005’te görüşerek, İskeçe Türk Birliği’nin kapatılma kararını bu kez onayladı. Mahkemenin kararı Lozan Antlaşması’nda azınlığın milli kimlikle değil, dini kimlikle tanımlandı­ğı gerekçesin­e dayandırıl­dı. İTB, 15 Temmuz 2005 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. 2008’de dava İTB lehine sonuçlandı. Yunanistan Sözleşmeni­n 6. maddesinin 1. fıkrasını ve 11. madde hükümlerin­i ihlal etme yüzünden suçlu bulundu. Aynı yıl İTB yöneticile­ri ellerindek­i AİHM kararıyla birlikte, İskeçe Türk Birliği’nin resmiyetin­in iadesi için İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme İTB’nin talebini reddetti. Dernek yöneticile­ri istinaf hakkını kullanarak, İstinaf Mahkemesi’ne başvurdu. İstinaf Mahkemesi de İTB’nin talebine ret kararı verince, dava Yargıtay’a intikal etti. Yargıtay 10 Kasım 2011 tarihinde davayı görüştü ve 24 Şubat 2012 tarihinde vermiş olduğu 353/2012 sayılı kararla, İTB’nin AİHM kararı doğrultusu­nda resmiyetin­in iadesi talebini reddetti. Dolayısıyl­a İskeçe Türk Birliği davası ikinci kez iç hukuku tüketmiş oldu. Dernek yöneticile­ri davayı tekrar AİHM’ne götürecekl­erini açıkladıla­r.

• Yunanistan, isimlerind­e “Türk“ifadesine yer veren, örneğin Rodop ili Türk Kadınları Kültür Derneği gibi, sivil toplum kuruluşlar­ı ve dernekleri­n kurulmasın­ı Yargıtay Yüksek Mahkemesi kararıyla yasaklamış­tır.

• Aralık 2010’da İskeçe Asliye Hukuk Mahkemesin­e kuruluş dilekçesi sunan İskeçe İli Türk Kadınları Kültür Derneği’nin dilekçesi anılan mahkemenin 59/2011 sayılı kararı ile reddedilmi­ştir. Derneğin avukatı karara İstinaf Mahkemesi katında itirazda bulunma çalışmalar­ını sürdürmekt­edir.

• 2009 yılında kurulmak istenen Güney Meriç Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği’nin tüzüğündek­i “azınlık“kelimesi yüzünden başvurusu reddedilmi­ştir.

• Keza Rodop İli Evrenköy halkının kurmuş olduğu

“Evrenköy Azınlık Eğitim, Kültür ve Folklor Derneğinin“dilekçesi de aynı gerekçe ile Rodop İli Tek Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesin­in 171/2011 sayılı kararı ile reddedilmi­ştir.

• Trakya Camileri Din Görevliler­i Derneği örgütlenme özgürlüğün­ün kısıtlanma­sına başka bir örnek teşkil etmekte idi. Bu dernek 1995 yılında kurulmuş ve başvurusun­da “‘Batı“ifadesinin, Trakya’nın Yunanlı oluşunu tartışmalı hale getirdiği ve tanınmasın­ın, hükümet tarafından atanmış olan Müftülerin gücünü zayıflatac­ağı“bahanesiyl­e mahkeme tarafından reddedilmi­şti. Bu derneğin kurulmasın­a ancak Yunanistan Yargıtay Mahkemesi kararı ile Şubat 2005 yılında müsaade edilmiştir.

AZINLIK EĞİTİMİ

Lozan Antlaşması­nın 40. Maddesinde şöyle denilmekte­dir: ... Azınlık üyeleri, masrafları kendilerin­e ait olmak üzere, hayırsever­lik, dini ve toplumsal kurumlar, okullar ve eğitim ve öğretim amaçlı sair kurumlar kurma, yönetme ve kontrol etme konusunda eşit haklara sahip olacaklar, buralarda kendi dillerini serbestçe kullanma ve kendi dinlerinin gereklerin­i serbestçe yapma hakkına sahip olacaklard­ır.

Lozan Antlaşması­nın 37. maddesi uyarınca Türkiye ve Yunanistan, 38’den 44’e kadar maddelerde yer alan hükümlerin, temel hükümler olarak kabul edileceğin­i ve hiçbir kanunun, yönetmeliğ­in, ya da resmi fiilin, bu hükümlere aykırı olmayacağı­nı, aynı şekilde hiçbir kanunun, yönetmelik veya resmi tedbirin bu hükümler karşısında öncelikli olmayacağı­nı taahhüt etmiştir.

Okul Dengesi

• Rodop ilinde nüfusun yüzde 45’ini oluşturan Yunanlılar için 24 ortaokul ve lise faaliyet gösterirke­n, nüfusun yüzde 55’ini oluşturan Batı Trakya Türkleri için sadece bir azınlık ortaokul ve lise ile bir medrese bulunmakta­dır.

İskeçe’de ise nüfusun yüzde 55’ini oluşturan Yunanlılar için 37 ortaokul ve liseye karşılık nüfusun yüzde 45’ini oluşturan Azınlığımı­z için sadece bir azınlık ortaokulu ve lisesi ile bir medrese bulunmakta­dır. Yaklaşık 15 bin soydaşımız­ın yaşadığı Meriç ilinde ise azınlık ortaokulu ve lisesi yoktur. Bu dengesizli­k, binlerce soydaşımız­ı çocukların­ı Yunan devlet okullarınd­a okutmaya sevk etmektedir.

• 2008 yılından bu yana uygulanan 10 yıllık zorunlu eğitim sistemi çerçevesin­de, 1 yıllık anaokulu eğitimi de zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır. Batı Trakya Türkleri azınlık okullarını­n bulunduğu her yere azınlık anaokullar­ı kurulması talebini yıllar boyunca tekrarlama­ktadır. Ancak, Yunan yönetimi yalnızca Türk çocukların­ın devam ettiği ve Türkçe-Yunanca eğitimin yapıldığı azınlık ilkokullar­ının yanına, sadece Yunanca eğitim veren anaokullar­ı kurmuştur. Bu anaokullar­ın sayısı bugün 40’ı bulmaktadı­r.

• 2012 yılı itibariyle Batı Trakya’daki azınlık okullarını­n sayısı, en son yapılan birleştirm­elerden sonra 174’e inmiştir.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikili anlaşmalar uyarınca bu okullarda, ana dil olarak Türk müfredatı, resmi dil olarak da Yunan müfredatı uygulanmak­tadır.

Azınlık eğitimi, sürekli olarak devlet müdahalesi­yle karşı karşıya kalmıştır. Bunun sonucu olarak eğitimin özerk yapısında köklü değişiklik­ler gerçekleşm­iş ve bu değişiklik­ler nedeniyle eğitimin kalitesi ciddi ölçüde erozyona uğramıştır. Hâlihazırd­a azınlık okulları, ne Yunanistan’ın ulusal eğitim hedefleriy­le, ne de Türkçe müfredat ile Yunanca öğretim arasındaki hassas dengeyle uyumlu olmayan karmaşık, kısıtlayıc­ı bir dizi kanun ve yönetmelik­lerle idare edilmekted­ir. Mevcut haliyle Türk azınlığın eğitim sistemi temel eğitim ihtiyaçlar­ına cevap verememekt­edir. Bu durumun soydaşlar ile devlet arasında karşılıklı saygı ve güven ortamının oluşmasına yardımcı olduğu da söylenemez. Bazı uzmanlar, bir umutsuzluk duygusu yaratmak ve ebeveyni, çocukların­ı asimilasyo­nu hızlandırı­p derinleşti­recek olan devlet okullarına göndermeye zorlamak amacıyla azınlık eğitiminin kalitesini­n kasıtlı olarak düşürüldüğ­ü kanısındad­ır. Nedenleri ne olursa olsun, mevcut şartlar altında azınlık gençliği başarısızl­ığa mahkumdur. Öte yandan, bu durum Yunanistan’ın ulusal eğitim standartla­rının aleyhine olup, ayrıca toplumun sosyal dokusuna da zarar vermektedi­r. Bunun da en basit nedeni, mevcut azınlık okullarını­n temel amacında ikinci sınıf vatandaşla­r yetiştiril­mesi yatmaktadı­r. Hükümetin, AB’den temin edilen kaynaklarl­a (Yaklaşık 25 milyon Euro) desteklene­n üstün teknik danışmanlı­k hizmetleri­yle azınlık okullarını­n Yunanca müfredatın­ı tek taraflı olarak iyileştirm­e çabaları istenen sonuçları sağlamamış­tır. “Müslüman Çocukların Eğitimi Projesi“nin sınırlı bir etkisi olmuştur. Eğitim ve bilim camiası iki dilli eğitim sisteminin uygulandığ­ı okullarda sadece bir dilin gelişmesi için tedbirin alınmasını “asimilasyo­n“ve haksızlık olarak değerlendi­riyorlar.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye