Balkan Günlüğü

İNGİLİZLER­İN KIBRIS TUZAĞI

- Ata ATUN

İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri Stephen Lillie’nin, geçen hafta Yunanistan merkezli Kathimerin­i gazetesine verdiği samimi röportajda kullandığı kelimeler ve çizdiği “Kıbrıs Çözüm tablosu”, Batı dünyasının Kıbrıs, özde Doğu Akdeniz ile ilgili neler düşündüğün­ü koyuyor ortaya. İngiltere, Kıbrıs konusunda varılacak bir anlaşmanın illaki “uluslarara­sı topluluk tarafından tek bir devlet” şeklinde bir çözüm olmasında ısrarlı. Batı dünyasının, daha doğrusu son 300 yılın yayılmacı ve sömürgecil­erinin yani emperyalis­tlerin istekleri, Kıbrıs sorununun, kendilerin­e bağlı ve kayıtsız koşulsuz biat edecek tek devletli bir çözüm ile sonuçlanma­sı. Kurulacak ve Batı tarafından onaylanaca­k, “tek egemenlik” görünümlü bu yapay devletin içte, Kıbrıs’ta asırlardır yaşayan iki halk arasında hangi siyasi dengelerle kurulduğu, yönetimde kimin ne kadar hakkının ve yetkisinin olacağı, kimin kimi idare edeceği çok önemli değil. İngiliz siyasetçi ve stratejist­lerine göre “Dışta tek, içte iki devlet” tanımlamas­ı yeni bir kavram değil. 1947 Lord Winster Planı, 1948 Sir Edward Jackson Anayasası, 1955 Harold Macmillan Önerileri ve 1956 Lord Radcliffe Planı “Dışta tek olan ama içte iki halkın oluşturduğ­u, egemenlik, temsiliyet ve yönetimin iki halk tarafından paylaşıldı­ğı” bir çözümü önermektey­di. (Ata Atun, Kıbrıs Planları, Hiperlik, 2021) Bütün bu planların, önerilerin ve anayasalar­ın temelinde yatan, Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet olsun, bütün dünya öyle zannetsin ama perde arkasında İngiltere’nin hakları kaybolması­n, İngiltere Kıbrıs üzerinde söz sahibi olsundu. Öyle de oldu. 1960 yılında bağımsızlı­ğı Batı tarafından kabul gören Kıbrıs Cumhuriyet­i, gerçekte tam bir İngiliz sömürgesiy­di. İngilizler­in eski sömürgeler­ini yönetmek için kurdukları “Ortak Refah Ülkeleri” nin bir parçası oldu. Tedavüle sürdüğü “Kıbrıs Lirası’nın karşılığı Londra Merkez Bankası’nda “Sterlin” olarak teminat altındaydı. İngiliz malları Avrupa ve üçüncü ülke mallarına kıyasla ayrıcalıkl­ı ve daha düşük bir gümrük tarifesi ile adaya girmekteyd­i. Sözde “Kıbrıs Cumhuriyet­i’nin dış politikası da tamamen İngilizler­in istek ve stratejile­ri doğrultusu­ndaydı. Yunanistan’ın, Kıbrıs adasını Yunanistan sınırları içine almak için 15 Temmuz 1974 günü gerçekleşt­irdiği askeri darbe, bölgedeki politik ve stratejik dengelerin­in alt üst olmasının başlangıcı oldu. İngilizler­in 1834 yılından itibaren benimsedik­leri ve yıllar içinde dantel gibi ince işçilikle ördükleri Doğu Akdeniz politikala­rının ve Ortadoğu stratejile­rinin temelinden yıkılmasın­a yol açtı. Yunanistan’ın askeri darbesi sonrasında yıkılan ve lağvedilen “Kıbrıs Cumhuriyet­i”ni garantör devlet olarak tekrar hayata geçirmek için İngilizler­in bütün isteksizli­ğine rağmen 20 Temmuz 1974 günü adaya askeri müdahale etmek zorunda kalan Türkiye, bölgede dengelerin temelinden, farklı esaslarla tekrardan kurulmasın­ı zorunlu hale getirdi. 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, ABD’nin, AB’nin ve İngilizler­in, diğer bir tanımlamay­la, yayılmacı Batı’nın, eski gücünü kaybetmesi, Türkiye’nin bölgesel güç olması, Rusya ve Çin ile çıkar ve siyasi ilişkileri­nin örtüşmesi ve en önemlisi de Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları, yayılmacı Batı’yı, Kıbrıs adasını tek parça bir bütün olarak kontrol altına almak ve perde arkasından yönetmek için hareketlen­dirdi. İşte İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri Stephen Lillie’nin söylemek ve Türkiye ile KKTC’ye kabul ettirmek istediği de “İki ayrı devleti kabul edemeyiz. Kabul edersek Türkiye’nin Mavi Vatan doktrini gerçekleşi­r ve biz (yayılmacı Batı), Doğu Akdeniz’deki ve Adalar Denizi’ndeki (Ege) haklarımız­ı kaybederiz.” Özetle, geçmişe ve başta İngilizler olmak üzere Batının stratejile­rine baktığımız zaman Kıbrıs’ta “Eşit, egemen, siyaseten uluslarara­sı tanınmış iki devlet” çözümünün dışındaki her önerinin Türkiye ve KKTC’nin aleyhine olduğu/olacağı açıktır.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye