BENİM ÇOCUĞUMUN BİRŞEYİ YOK (ÖZEL ÇOCUKLAR)
Bizler belirli bir eğitim, mücadele ve zorluklar sonucu çalışma yaşamına başlar, hayatın içinde yerimizi alırız. Daha sonra da zamanı geldiğinde ve şartlar olgunlaştığında evlilik akdini gerçekleştirir yuvamızı kurarız. Zamanla çocuğumuz dünyaya gelir ailemiz iki kişi iken üç kişi oluruz hayatın akışı içerisinde zamanın nasıl geçtiğini anlamadan çocuğumuzun büyüdüğü on ile on dört yaş aralığına geldiğinde fiziksel olarak veya bize karşı davranışlarında beklenmedik farklılıklar olduğunu hatta bu davranışların sert ve keskin olduğunu gözlemler bazen içimizden “Bu benim çocuğum mu”diye düşünür panikleriz. Aslında paniğe gerek yok çünkü; çocuğunuz “Ergenlik” evresi yaşıyor.
Ergenlik dönemi nedir?: Büyüme aşamasındaki çocuğun yaşadığı değişimleri anlamaya çalışmanın, kimliğinin oluşturulmasına en önemli katkıyı sağlayacağı, çocukların yetişkin bir bireye dönüşümlerini sağlayan ergenliğin, 1118(kız) 11- 21(erkek) yaşları arasında biyolojik (bedensel-hormonal-ruhsal, sosyal-zihinsel) gelişim ve değişimlerin olduğu dönemdir.
Ergenlik, insan gelişimindeki en çalkantılı dönem ve aşamalardan oluşmaktadır. “İlki biyolojik değişim ve gelişimlerin olduğu ön ergenlik dönemidir. Daha sonraki aşama ise bedensel değişim ve gelişim aşamasıdır. Boyun uzaması, kız ve erkeklerde cinsiyete özel hormonal(ses değişikliği, tüylenme gibi.) değişikliklerdir. Ergenliğe giren çocuğa yaklaşımlar makul ve mantıklı olmalı, iyi yönetilmelidir. Ergenin kendi bedenindeki bu hızlı değişiklikler, ona denge ve kontrolü sağlamada zaman zaman zorluklar yaşatabilir. Bunun en belirgin dışa vurumu da sakarlıklar yaşanması şeklindedir. Ergen elini ayağını nereye koyacağını bilemeyebilir, konuşurken sesini yükseltiyormuş gibi algılanabilir, kapıyı kapatırken çarpıyor zannedilebilir. İşte bu nedenle de ailesi ile ilk çatışmalar bu dönemde başlar. Yüksek sesle konuşması bağırmak gibi, kapı kapatmasının çarptı zannedilmesine, yüzündeki sivilcelerle uğraşırken yalnız kalma isteği ailesi tarafından tepkilere neden olur. Onu “söz dinlemeyen” evlat konumuna getirebilir. Hatta bazen olur ki özellikle anneler “ben nerede hata yaptım” durumuna gelirler.
Oysa o kendi bedenini tanıma uğraşı içindedir. Aile ile bir derdi yoktur. Ailenin onun davranışlarını kendilerine yönelik olarak algılaması hatta zaman zaman pervasız, dikkatsiz, döken saçan, dağınık olarak suçlamaları bu çatışmaları daha da artırmaktadır. Oysa onun hiç de böyle bir niyeti, amacı yoktur. Ailelerin bu gibi durumlarda onun tepkilerini, davranışlarını kişiselleştirmemesi, tersine ona bu yaşadığı değişimlerin “normal” olduğu mesajlarını vermeleri yerinde olacaktır.
ERGENİN ARKADAŞLARI ACIMASIZCA SORGULAMA VE ELEŞTİRME YAPILMAMALI
Bu dönemdeki ergen kendine en yakın olarak kendi gibi değişiklikler yaşayan özellikle hem cinsi olan arkadaşlarını görür. Çünkü onlar birbirlerini en iyi anlayanlardır. Aile, onun arkadaşını kendilerine tercih etmelerini yine kişiselleştirmemeli, onun arkadaş görüşmelerine ister yüz yüze ister dijital ortamda engel koymamalıdır. Çağımızın teknolojik olanaklarından dijital aletlerin ve ortamların aşırı kullanımı ebeveynlerin bir başka şikayetleridir. Teknolojik gelişim ve imkanlarından faydalanmalıdır. Günümüzde teknoloji eğitim ve öğretimin aracı haline gelmiştir. Zararlı etkilerinden korumak ise yine ebeveynlerin saygılı ve ölçülü denetimi ile mümkündür. Ergenin bu dönemde okul ve derslere olan ilgisi azalabilir. Aile aşırı baskı yapmadan takipte kalmalıdır.
SANATSAL VE SOSYAL SPORTİF AKTİVİTELER DESTEKLENMELİ
Ön ergenlik dönemindeki önemli bir başka gelişme de ergenin bilişsel kapasite ve sürecinde oluşur. Merkezi sinir sistemi gelişimini yaklaşık 4-5 yaşlarına kadar tamamlarken, sinir hücrelerinin ve aralamadaki düğümlenmeler ile kılıflanmalar 17-18 yaşına kadar devam edecektir. Özellikle 11-13 yaşları arasında sıçramalar gösterir. Bu atılımın oluşmasına ergenin fiziksel ve zihinsel aktiviteleri pozitif katkıda bulunur. Sportif aktiviteler, müzik, dans gibi sanatsal aktiviteler de çok önemli katkılar sağlar .
Ergenler bu aşamalarda oldukça enerjik, hareketli, dikkatleri dağınık ve dışa uyarım, özenti ve olumsuz etkilere açık olurlar. Sigara ,alkol ve uyuşturucu kullanma alışkanlıkları bu evrede başlar bu nedenle aktivitelere yönlendirilmesi kendisini boşlukta hissetmesini önleyecek, enerjisini atmasını sağlayacak, bir şeyleri başarmanın hazzı ile mutlu olacak, kötü alışkanlıklardan da uzaklaşacak kendisini değerli hissedecektir Orta ergenlik diye tanımladığımız ikinci aşama 13-15,16 yaşları arasında geçer ve en karakteristik işlemi ergenin ikincil cinsel karakterlerinin oluştuğu, belirginleştiği dönemdir. Bir alt dönemde biyolojik gelişim ne kadar baskınsa ruhsal, psikolojik ve sosyal değişim ve gelişmeler o derecede baskındır.
Ergen bedensel-biyolojik-hormonal gelişimini oldukça tamamlamış artık genç kız ya da genç erkek olmuştur. İşte bu genç kız ya da genç erkek olmasının getirilerinin hem işlevsel olarak hem de psikolojik Genç kız olarak “güzel” görünme genç erkek olarak “yakışıklı” görünme arzusu ve çabası içindedir. Bu nedenle ki onun için kritik öneme haiz ortam yaşıtları yani arkadaşlarıdır. Bu yaşta ergenin “aynası” arkadaşıdır. Anne-babanın onu güzelyakışıklı bulması da önemlidir. Ancak arkadaş ile teyit edilmelidir. Bu teyit hem hemcinsleri hem de karşı cins tarafından yapılmalıdır. İşte arkadaşlarının onun hayatındaki merkezi oluşturması çoğunlukla ebeveynler tarafından hoş karşılanmaz hatta bazen karşı bile çıkılır. Halbuki o kendini-kimliğini aramakta, onunda en doğru kanıtlandığı-teyit edildiği ortam arkadaş ortamıdır. Orta ergenliğin en önemli karakteristiği “kimliğin” kazanılma sürecinin olmasıdır. Kimlik kazanımı çok uzun bir süreç olup, çocukluk çağında başlayıp neredeyse yaşlılığa kadar sürer. Ancak optimum şeklini kazanması işte bu dönemde olur, yani ergen kendini “Ayşe ya da Ali” olarak rahat, uyumlu ve pekiştirilmiş “ben” algısı ve duygusu içinde hissederek toplumda varlık gösterme aşamasına gelir. Kimlik kazanımı bu aşamaya gelen ergenin, en başta kendisi ruhsal açıdan sağlıklı olacaktır.
NASIL YÖNETİLMELİ: Ergenlik dönemi bireylerin yaşamları boyunca en önemi safhalarından biridir. Bazı zamanlar şaşılacak derecede çok sert ve fırtınalı geçer, bireyler bu dönemlerin bazı anlarını ileriki zamanlarda hatırlayamazlar bile. O nedenledir ki aynı durumları çocuklarında karşılaştıklarında ne yapacaklarını şaşırır paniğe kapılırlar. Bu en hassas dönem aileler tarafından iyi kavranmalı, sağlıklı bir şekilde yönetilmelidir.
Unutulmamalıdır ki bireylerin karakterlerinin oturması hayatı ile ilgili önemli kararları alması bu dönemde şekillenir. Ergenlerin bu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için aileler katı ve kesin müdahaleler değil, tecrübe ve deneyimleri ışığında yönlendirme, yanında olma ve yardımcı olma yolunu izlemelidirler.