ankara elektrik ve havagazı fabrikası
Ali Cengizkan | konum ve anlam 1926 yılında projelendirilmesine başlanan, 1928 yılında işletmeye açılan ve 1988 yılı sonuna kadar işletmede kalan Ankara Havagazı Fabrikası, kapandığındaki adıyla Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, taş kömürü ile işletilen, Alman teknolojisiyle kurulmuş bir kentsel sanayi kuruluşuydu. Çalıştığı 60 yılı aşkın süre boyunca Ankara’yı “aydınlatan”, “ısıtan” ve “elektriklendiren” bu fabrika yerleşimi, kapatılması sonrası pek çok yeniden değerlendirme ve yeniden işlevlendirme girişimine konu oldu. Kurulduğunda şehrin çeperinde bulunan yapılaşma, 1989’da şehrin merkezinde kalmıştı ve termik kaynaklı santralin yol açtığı hava kirliliği dayanılmaz boyutlardaydı. Aslında fabrika ilginç biçimde çoğunlukla Zonguldak’tan temin ettiği taş kömürünü havagazı üretiminde kullanırken, taş kömürünü bir yan ürün olarak kok kömürüne dönüştürüyor, düşük karbon monoksit gazı salan kok kömürünü kentte pazarlayarak “temiz yakıt”la ısınmayı sağlıyor, öte yandan esas ürün “hava gazı”nı ise, güçlü bir şebekeyle kentin bütün bölgelerine dağıtıyordu. Havagazı, mutfak gazı olarak ve kısmen ısınmada kullanılıyordu. 1988 yılında Ankara’da gecekondu yerleşimleri dışında havagazı kullanmayan semt yoktu; yerleşik gecekondu semtlerine de havagazı verilmeye başlanmıştı.
Kısacası varlığı ve üretimi ile başkent Ankara’ya malolmuş olan Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, kapanmasından başlayarak bir “milli servet” olarak görülen varlığıyla 1920’li yıllarla başlayan santral yatırımlarının “endüstri arkeolojisi” ve “ekolojik yerleşke” dönüşüm projelerine konu oldu. “Endüstri arkeolojisi” tanımı arayışı dünyada 1950’li yıllar-
da ortaya çıkmış ve 1970’lerde artık disipliner derinlikle oturmaya başlamış olsa bile, Ruhr Vadisi projesi gibi devlet destekli girişimlerin başarısı henüz paylaşılmamış; ülkemizde konunun ağırlığı henüz konmamış, örgütleri kurulmamıştı. Ancak el yordamıyla da olsa, eldeki yapılaşmanın tarihî, endüstriyel, tasarımsal ve estetik değerleri hissediliyor; uzman raporları isteniyordu.
1980’lerden 2006 yılına kadar bölgenin işlevsiz kalması, hiçbir değer konusunda proje geliştirmeyen ama gözlerinde ve aklında yalnızca kent topraklarının takas değerleri olan bir başkent belediyesine fırsat tanımış oldu. 2006 yaz aylarında bir gece yıkılan Havagazı Fabrikası gibi, Elektrik Santrali de 2017 yaz aylarında bir gece yıkıldı. Daha doğrusu her ikisi de “sağlamken” yıktırıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin bu cahil cesaretli girişimi, sonuçları açısından da vahim oldu. Elektrik Fabrikası’nda yalıtım amaçlı kullanılmış olan bir zamanların “makbul” ve “masum” yapı malzemesi asbest, bilgisiz söküm ve yıkım sonucunda açığa çıktı; haftalarca sökümcüler ve semt sakinleri tarafından solundu. Bu kirliliğe maruz kalanların, önümüzdeki 15 yıl boyunca hastalık açısından izlenmesi gerekmekte. Başkent Ankara’yı bu kirliliğe ve değersizleştirmeye maruz bırakanların ise, halk vicdanında yargılandıkları halde, ne zaman hukuk önünde yargılanıp cezalandırılacakları bilinemiyor.
koruma değerleri ve tescil durumu
1928 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında Almanya’da tasarımı tamamlanan Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, 19 Teşrin-i evvel (Ekim) 1928 tarihinde elektrik üretimine başlamış ve o dönemki başkentin her noktasına elektrik götürmeyi başarmıştır. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yeni ulus devletin genç yönetici kadrosu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni başkenti Ankara’da asrî, çağdaş, modern bütün dünya kentlerinde olduğu gibi, aydınlık ev ve sokaklar, çağdaş donatıyla bezeli işyerleri ve fabrikalar arzu etmişlerdir. 1928 yılında kentin hemen dışında yer alan Demirtepe-Maltepe bölgesi “sanayi bölgesi” olarak ayrılmıştır. Fabrikanın açılışının, şehir plancılığı açısından ikinci Ankara şehir planı için yarışan Jansen, Brix ve Jausseley’in ön projeleri gönderdiği ve aralarından Jansen’in birinci seçilerek görevlendirildiği 1928 yılına, yani Cumhuriyet’in ilanının 5. yıldönümüne yetiştirilmiş olması, bir rastlantı değildir. 1920’li yılların fütürist (gelecekçi), ilerici dünya politikaları içinde, üreterek ve doğaya karşı düzen duygusunu ortaya koyarak insan iradesini kullanmak, çok modern ve atılımcı bir tutumdur; ilk kuruluş fotoğrafları bile bu duyguyu yansıtır. Öte yandan, başta “Dersaadet” İstanbul olmak üzere, Osmanlı büyük şehirlerinde 1890 sonrası başlayan şehir aydınlatması arayışı çabası, 1910’da Bentderesi’nde bir gazlı santral kurulması ile Ankara’yı da noktasal model kervanına katmıştı. Ancak Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, yukarıda sayılan özellikleriyle, demiryolu ulaşımı bağlantısı, şehir içi sanayi ve konut ulaşımı şebekesi, kömürü dönüştü-
rerek “temiz yakıt” üretimini baştan kurgulaması, şebekenin diğer ucunda “eşit”, “uygar”, “hemşehri” ve “yurttaşı” kendisine abonelik ile bağlamasıyla, bütün Türkiye kentlerinde sonradan yaygınlaşacak olan kentsel aydınlatma, konut ve bina içi ısıtma ve aydınlatma enerjisi üreteci; bir uygarlık dinamosu; bir tarihsel toplum sözleşmesi mekanik üreteci; bir modern güç santralidir.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin başvurusu üzerine, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 19.03.1991 tarihli 1679 sayılı kararı ile Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası tescillenmiş; EGO Genel Müdürlüğü’nün tescilin iptali amaçlı başvurusu ise, Danıştay 6. Dairesi tarafından 1996/5342 sayılı karar ile “Üstün Kamu Yararı” adına reddedilmiş ve fabrika “hukuksal koruma” altına alınmıştı. Yaklaşık on yıl aradan sonra, değişen yapısı ve üyeleri ile Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu 26.05.2006 tarihli toplantıyla, fabrikanın tescilini kaldırmış; 16.06.2006 tarihli karardan sonra da geceyarısı yapılan operasyonla Havagazı Fabrikası, Soğutma Kulesi, Havagazı Deposu, Vinç, Raylar, Pompa İstasyonu, Elektrik Santrali Bacaları yıkılmıştı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi konuyu yargıya taşımış; yıkım durdurulmuş; dava “Kamu Yararı” adına kazanılmıştı. 14.05.2010 tarihli, 1516 sayılı karar ile Ankara Büyükşehir Belediyesi, 5393 sayılı Belediye Yasası’nın 73. maddesine dayanarak bölgeyi Kentsel dönüşüm ve Gelişim Projesi Alanı (KDGPA) ilan etti; Elektrik ve Havagazı Fabrika alanları için çıkarılan 4,5 emsal artışını MO Ankara Şubesi yeniden yargıya taşıdı; karar iptal edilse bile, 2016 yılında bu kez 2,5 ila 4 emsal artışı yapılan bir plan gündeme getirildi. Yargı safhası devam etmekteyken, asbestli Elektrik Fabrikası’nın yasadışı ve halk sağlığına aykırı fabrika sökümü, Şubat 2016 sonunda gerçekleştirildi.
kuruluş ve işletme
Nisan-Haziran 1928 tarihleri arasında tasarlanan Elektrik ve Havagazı Fabrikası, adı daha
önce Didier olan, Stettiner Chamotte-Fabrik A.G. tarafından kurulup işletilmiş, elektrik fabrikası kısmı ise AEG mühendis ve mimarları tarafından tasarlanmıştır. Bu mimar-mühendislerden en önemlisi, endüstri mimarı olarak tanınan Werner Issel’dir (1884-1974). Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası’nda pek çok yapı, Werner Issel imzasını taşır. Bugün Almanya’da Issel’in en az üç fabrikası, çeşitli kullanımlarla yeniden işlevlendirilerek hâlâ kullanılmaktadır: Bunlar 1927-29 tarihleri arasında inşa edilen Wedel’deki (Holstein) Schulau, 1925-26’da inşa edilen Berlin Lichtenberg’teki Klingenberg Santrali ve 1895-97 tarihlerinde inşa edilen Berlin Köpenick Santrali’dir.
yapılara ilişkin bilgi ve koruma değerleri nizamiye yapısı: Tek katlı, önünde sundurması bulunan alçakgönüllü bir yapıdır. Bugüne kadar tadilatlarla önemli değişim geçirmiştir; ancak yine de özgün haline getirilebilir. Döneminin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Mimarı Werner Issel’dir. müdür lojmanı: İki katlı ve çatı arası kullanımlı lojman, Toros Sokak üzerindedir; döneminin mimari özelliklerini yansıtan yapının mimarı yine Werner Issel. “Yerinde“korunma değeri vardır. ego genel müdürlüğü: 1928 yılında altta işletme ve gişeler, üstte yatakhane biçiminde lojman olarak tasarlanıp inşa edilmiş, sonradan günümüze kadar EGO Genel Müdürlüğü olarak kullanılmıştır. Mimarı Werner Issel olan yapının 19.03.1991/155 sayılı Koruma Kurulu Kararı’na göre, korunması tavsiye edilmektedir. işletme: Sırasıyla 1950, 1940 ve 1960’larda yapılan çeşitli şeflik ve müdürlük yapıları. Daha ayrıntılı tespitlerden sonra tescillenebilecek yapılardır. işletme (sonradan gaz dairesi başkanlığı): 1920’lerin sonunda yapılmış üç katlı yapı. Werner Issel tarafından tasarlandığı izlenimi vermektedir. havagazı fabrikası: Nisan-Haziran 1928 arasında AEG bünyesinde tasarlanan Havagazı Santrali’nin inşaatına 1928 yılında başlanmış-
tır. Yerinde korunması gereken tespit konusu olan Havagazı Fabrikası’nın tescili 26.05.2006 tarihinde kaldırılmıştır. Yapı, tescilden düşürülmesinden sonra, yıkım kararı alınmadan 13.06.2006 günü yıkılmıştır. kömür yükleme vinci: “Taşınarak“kaydıyla korunması gereken endüstri arkeolojisi nesnesi iken, tespit konusu tescilden düşürülme ve yıkım kararı sonucunda 13.06.2006 günü yıkılmıştır. kükürt arıtma tesisi (üniteleri): 2006’da kısmen yıkılmıştı; özgün mimari özellikleri vardı. 19.03.1991/155 sayılı Koruma Kurulu Kararı’na göre, korunması tavsiye edildiği halde tescili yapılmamış ve 2017’de yıkılmıştır. havagazı fabrikası müdürlüğü: Kısmen değiştirilerek günümüze ulaşmıştır. Kuleli, dönemin özelliklerini yansıtan bir yapıdır. Werner Issel tarafından tasarlandığı izlenimi vermektedir. havagazı fabrikası soğutma bacası: “Taşınarak“kaydıyla korunması gerekirken tespit konusu tescilden düşürülme ve yıkım kararı sonucunda 13.06.2006 günü yıkılmıştır. diesel jeneratörü ve pompaları ile elektrik üretim tesisi ve bacaları:
1928 yılında ilk önce Diesel Jeneratörü ve Pompaları devreye girerek Ankara için elektrik üretilmiştir. Üç katlı iç hacimleri çelik makasla geçilmiştir; makina aksamı 1991 yılında sökül-
müştür. Döneminin mimari özelliklerini yansıtmaktaydı. Daha sonra Elektrik Santrali ve takiben de Bacalar oluşturulmuştur; Elektrik Santrali’ne üç kez ek yapıldığı anlaşılmaktadır. İç makina donanımı sökülmemiş; 2006’da çok zengin ve özgün bir endüstri arkeolojisi envanterini yerinde (in situ) sunar iken, hem yapı hem de içlerindeki aksamın tescillenmesi önerilmişti. 25 Şubat 2017’de yıkılmıştır. Tümünün tasarımı Mimar Mühendis Werner Issel’e aittir. ilk gazometre: 1990 yılı içinde sökülerek kaldırılmış, hurdaya çıkarılmıştır.
Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası üzerine yapılan pek çok çalışmanın altını çizdiği önemli konu şuydu: Yerleşkenin kendisi ve üzerindeki pek çok yapı ve yapı bileşeni mimari değere ve endüstri arkeolojisi değerine sahiptir; ayrıca sayısız parça “hurdaya sevk ediliyor olsa bile” çok değerli endüstri arkeolojisi nesnesidir. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 19.03.1991 tarih ve 1679 no’lu Kararı, 2006 yılındaki yıkım öncesi, daha zengin bir taşınmaz kültür varlığı bulunduğunu saptadığı halde, ne yazık ki kısmi tescil önermişti. Kükürt Arıtma Üniteleri ile EGO Genel Müdürlüğü (No 3) binalarının “yerinde” korunmaları; Havagazı Fabrikası Soğutma Bacası, Diesel Jeneratörü ve Pompaları ile Elektrik Üretim Tesisi ve Bacaları’nın yalnız bacalarının, dolayısıyla kısmen ve İlk Gazometre’nin “taşınarak” korunabileceğini önermesi; 13.06.2006 tarihinden başlayarak yıkılan Havagazı Fabrikası, Kömür Yükleme Vinci, demiryolu rayları ve eklerinin “yerinde” korunmak üzere tescillenmesi, fabrikanın bütünlüğünün 1991 tarihli tescil sırasında da kavranamadığını ortaya koymaktadır. 26.05.2006 tarihli 1545 sayılı Koruma Kurulu Kararı, 1991/1679 tarih ve sayılı tescil işlemini kaldırırken, bu tefrike (ayrıma, sınıflamaya) uymamış, “... Havagazı Fabrikası ve ek binalarından kararımız eki paftada işaretlenmiş olan soğutma kulesi, vinç, havagazı deposu, raylar ve pompa ile BEDAŞ’a ait elektrik santrali bacalarının 2863 sayılı yasa kapsamına giren özelliklerini kaybetmiş olduğu anlaşıldığından” diyerek, tefrik edici (ayrımcı) tutumunu daha uç noktaya götürmüş, “taşınarak” korunması kararı alınmış objelerin bile yokedilmesi kararlaştırılmıştır. Nitekim Koruma Kurulu, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 14.6.2006 tarih 95241 sayılı yazısı ile Danıştay kararına aykırı olunmaması kaygısıyla yıkımın durdurulması için uyarılmış, Koruma Kurulu da 14.06.2006 tarih 1595 sayılı kararla, “1545 sayılı kararı yeniden değerlendirileceğinden tescilli parselde herhangi bir fiziki ve inşai uygulama yapılmaması doğrultusunda yetkililerin uyarılmasına...” karar vermiştir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin çeşitli idare mahkemelerinde açtığı 2006/1559E; 2006/2225E; 2012/931E; 2016/3609E sayılı tescil-iptal-plan değişikliği konulu davalar kazanıldığı halde, davalı idare Ankara Büyükşehir Belediyesi, merkezi hükümet organlarından da gördüğü destekle yoluna devam etmiş; yukarıda da değinildiği gibi, bu kez Elektrik Fabrikası’nın yıkımını gerçekleştirmiştir. Tüm yıkımlara rağmen, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 2006 yılında başlayan, en az 6 davalık, temyizleri de içeren mücadelesi, 11 yıl sonra Şubat 2017’de
sonuçlanarak Havagazı Fabrikası’nın yerleşke bütününde tescili sağlanmış; yukarıda değinildiği gibi, plan kararları değiştirilmiş ve kullanım dışı kalmış olan mekân ve yapılarda yıpranmaya, davalı taraf neden olmuştur. Bu süreçte, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin özellikle kamuoyu, mimarlık camiası ve mimarlık eğitimi kurumları ve öğrencilerin ilgisini sürekli kılma yolunda yayın, sokak etkinlikleri ve öğrenci yarışmaları girişimleri (örneğin en son altı ay süren ve DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu’nun da desteklediği “Kent Düşleri 10: Maltepe Havagazı Fabrikası Alanı Değerlendirme Projesi” yarışması), ayrıca DOCOMOMO_Türkiye ve diğer meslek örgütlerinin de katıldığı ortak protesto ve kamuoyu bilgilendirme kampanyaları (“Ankara’da Yıkımlara DUR Diyoruz!”) sürmüştür. Ancak bütün bunlara karşın, Haziran 2006’da başlayan süreç Şubat 2017’de yasaları hiçe sayan bir üst noktaya erişerek, kamu elinde bulunan başka Cumhuriyet dönemi ve modernist yapıları da kapsayan biçimde söküm ve yıkımlar yaşanmış; Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası kültür varlığının en önemli bileşenleri ortadan kaldırılmıştır.
koruma ve kültür varlıkları
Günümüzde fabrika ve sanayi yapıları, bir dönemin üretim koşullarını ve düzenini temsil eden iyi örnekler olmak koşuluyla, bütün dünyada koruma kapsamına alınmıştır. Yurt dışındaki erken uygulamalardan Seattle, Washington’daki Gaz Fabrikası Parkı, 1906’da inşa edilen santral alanının dönüştürülmesiyle, 1975 yılında park olarak kamusal kullanıma açılmıştır. Yine, İngiltere Londra’da Kings Cross Gazhaneleri, bir peyzaj anıtı ve alanına dönüştürülerek korunmuş; Londra’da Merkez Elektrik Santrali uzun yıllar hizmetinden “emekli olduktan sonra” Tate Resim Galerisi ve Müzesi’nin yeni binası olarak yeniden işlevlendirilmiş; Avusturya Viyana Semmering Gazhaneleri, dördü de farklı mimarlar tarafından konuta dönüştürülerek korunmuştur. 1990’lı yıllarda Almanya’da çok geniş bir bölge oluşturan Essen eyaleti Ruhr Demir-Çelik havzası, koruma altına alınmış; kimi fabrikalar döneminin üretim koşullarını gösteren eğitim ve kültürlenme ortamı olarak aynen korunmuş, kültür turizmine konu olmuş; kimi fabrikalar okul ve tasarım atölyelerine dönüştürülmüş; kimi fabrikalar antropoloji müzesi olarak kullanılmış; işlev dışı olan, sökümü gereken fabrikaların arsaları ise, aynı havzada geniş park, orman ve bahçeler şeklinde yeşil alanlar olarak düzenlenmiş; doğanın geri kazanımı en önemli amaç olarak kamusal yarar biçiminde öne çekilmiştir.
Türkiye’de de tarihi miras konusunda uzmanlar grubunun örgütlendiği ICOMOS Milli Komitesi, 1990’lardan beri çalışmalarına duyarsız kalmadığımız TICCIH (Uluslararası Endüstri Miras Alanlarının Korunması Komitesi), 2000’lerin başından beri modern mimarlık ürünleri mirası konusunda uzmanlaşmış çalışmalar yapmakta olan DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu bulunmaktadır. ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sit Alanları Konseyi) Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü 18 Nisan, 2006 yılında “Endüstri Mirası” temasını konu edinmiş; 2014 yılında ICOMOS ile TICCIH arasında “genel işbirliği anlaşması” (memorandum of understanding) imzalanmıştır. Buna karşın ülkemiz hala TICCIH örgütünde, DOCOMOMO_Türkiye üzerinden temsil edilmektedir; doğrudan temsilcimiz yoktur. Öte yandan, Endüstri Mirası kapsamındaki yapı ve yerleşkelerimizin korunması konusundaki girişimler de az değildir. 1700’lerde yapılan Bakırköy Baruthanesi’nin Yunus Emre Kültür Merkezi’ne (1993); 1727 tarihli Darphane-i Amire’nin İstanbul Müzesi’ne (2001’de başladı); 1730-40 arasında yapılan Tophane-i Amire, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi’ne (1992); 1770’lerin Hasköy Lengerhane’si Rahmi Koç Sanayi Müzesi’ne (1994); 1833 tarihli Defterdar Feshane-i Amire’si Feshane Uluslararası Fuar, Kültür ve Kongre Merkezi’ne (1998); Hasköy Şirket-i Hayriye Tersanesi Rahmi Koç Sanayi Müzesi’ne (2001); 1884’te inşa edilen Cibali Tütün Fabrikası Kadir Has Üniversitesi’ne (2001); 1917 Bakırköy İspirtohanesi, Bakırköy İspirtohane Konsevatuvar ve Kültür Merkezi’ne (2000); Sütlüce Mezbahası (1923) Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi’ne (2001-2009); Dolapdere’deki özel sektöre ait iki fabrika, Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’ne (2001); Alibeyköy Silahtarağa Elektrik Santrali (1911) Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakülteleri ve Endüstri Müzesi’ne yani “Santral İstanbul”a dönüştürülmüştür.
aşındırma girişimleri, kolektif cinayet ve suç Fabrikanın açılışından sonra dizel türbinleriyle çalıştığı dönemde Ankara’nın dört bir yanını aydınlatması, yalnızca reel değil, simgesel bir nitelik de taşır. Demirtepe Nokta Durağı’ndaki fabrika, Bruno Taut tasarımı Atatürk Lisesi ile karşı karşıya, Ankara Kalesi’ni seyreden bir konumdadır. İkisi de birer aydınlatma ve ay-
dınlanma kaynağı olan bu “yer”lerin, birbirinden farkı yoktur: Yapıldıkları dönemde, birer uygarlık ve uygarlaşma anıtı olan bu yapılar, işletme dışı kaldığı andan itibaren devre dışı kalmışlar; kötüye kullanılmışlar; bakımsız bırakılmışlardır. Küçük bir büyükşehir belediye başkanının metropol cinayetinin taktik ve strateji uygulamasının izleridir bunlar.
Kendi içinde dönemin sanayi üretkenliğine ilişkin bütünlük gösteren Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası yerleşkesi, sonradan Elektrik ve Havagazı gibi ikiye, ya da Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü ve Başkent Elektrik Dağıtım Şirketi diye üçe bölünemez, bölündüğünde komik olur. Ama bölünmüş ve komik olmuştur. Bölge, Cumhuriyet başkentinin ilk sanayi bölgesi olarak, diğer işlevlerle bir bütünlük içinde ele alınması gerekirken; Demiryolları’na ilişkin depo ve antrepolar; iki un fabrikası ki bunlardan birisi Seyfi Arkan imzalıdır; küçük ardiyeler, birer birer “bilim ve bilir kişisi” raporuyla yıkılmışlardır. “Baca eğriliyor, yıkılacak”; “gazometre boş duracağına metali para eder, ekonomiye katkıda bulunur”; “yerine yukarıdaki elektrikçiler-telefoncular çarşısını taşırız, bölge canlanır” benzeri “bilimsel” (!) ve “hukuki”(!) kamu yararı ve kamu çıkarı gerekçeleriyle yapılan bu temizlik harekatı sonucunda, bugün Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası’nın yapılan çizimleri ve işletme anı fotoğrafları, Koruma Kurulu’nun sayısız koruma ve tescil kararından sonra, “benzeri yapılarak yıkılabilir; değersizdir-yıkılabilir” kararları kaldı elimizde. Ama istersek, “Koruma Kurulu” kararı uyarınca, “tıpkısını” aynı yere yeniden inşa ederiz; bu da fıkrada Temel’e olduğu gibi, bize de ders olur.