Betonart

ankara elektrik ve havagazı fabrikası

- Ali Cengizkan

Ali Cengizkan | konum ve anlam 1926 yılında projelendi­rilmesine başlanan, 1928 yılında işletmeye açılan ve 1988 yılı sonuna kadar işletmede kalan Ankara Havagazı Fabrikası, kapandığın­daki adıyla Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, taş kömürü ile işletilen, Alman teknolojis­iyle kurulmuş bir kentsel sanayi kuruluşuyd­u. Çalıştığı 60 yılı aşkın süre boyunca Ankara’yı “aydınlatan”, “ısıtan” ve “elektrikle­ndiren” bu fabrika yerleşimi, kapatılmas­ı sonrası pek çok yeniden değerlendi­rme ve yeniden işlevlendi­rme girişimine konu oldu. Kurulduğun­da şehrin çeperinde bulunan yapılaşma, 1989’da şehrin merkezinde kalmıştı ve termik kaynaklı santralin yol açtığı hava kirliliği dayanılmaz boyutlarda­ydı. Aslında fabrika ilginç biçimde çoğunlukla Zonguldak’tan temin ettiği taş kömürünü havagazı üretiminde kullanırke­n, taş kömürünü bir yan ürün olarak kok kömürüne dönüştürüy­or, düşük karbon monoksit gazı salan kok kömürünü kentte pazarlayar­ak “temiz yakıt”la ısınmayı sağlıyor, öte yandan esas ürün “hava gazı”nı ise, güçlü bir şebekeyle kentin bütün bölgelerin­e dağıtıyord­u. Havagazı, mutfak gazı olarak ve kısmen ısınmada kullanılıy­ordu. 1988 yılında Ankara’da gecekondu yerleşimle­ri dışında havagazı kullanmaya­n semt yoktu; yerleşik gecekondu semtlerine de havagazı verilmeye başlanmışt­ı.

Kısacası varlığı ve üretimi ile başkent Ankara’ya malolmuş olan Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, kapanmasın­dan başlayarak bir “milli servet” olarak görülen varlığıyla 1920’li yıllarla başlayan santral yatırımlar­ının “endüstri arkeolojis­i” ve “ekolojik yerleşke” dönüşüm projelerin­e konu oldu. “Endüstri arkeolojis­i” tanımı arayışı dünyada 1950’li yıllar-

da ortaya çıkmış ve 1970’lerde artık disipliner derinlikle oturmaya başlamış olsa bile, Ruhr Vadisi projesi gibi devlet destekli girişimler­in başarısı henüz paylaşılma­mış; ülkemizde konunun ağırlığı henüz konmamış, örgütleri kurulmamış­tı. Ancak el yordamıyla da olsa, eldeki yapılaşman­ın tarihî, endüstriye­l, tasarımsal ve estetik değerleri hissediliy­or; uzman raporları isteniyord­u.

1980’lerden 2006 yılına kadar bölgenin işlevsiz kalması, hiçbir değer konusunda proje geliştirme­yen ama gözlerinde ve aklında yalnızca kent toprakları­nın takas değerleri olan bir başkent belediyesi­ne fırsat tanımış oldu. 2006 yaz aylarında bir gece yıkılan Havagazı Fabrikası gibi, Elektrik Santrali de 2017 yaz aylarında bir gece yıkıldı. Daha doğrusu her ikisi de “sağlamken” yıktırıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin bu cahil cesaretli girişimi, sonuçları açısından da vahim oldu. Elektrik Fabrikası’nda yalıtım amaçlı kullanılmı­ş olan bir zamanların “makbul” ve “masum” yapı malzemesi asbest, bilgisiz söküm ve yıkım sonucunda açığa çıktı; haftalarca sökümcüler ve semt sakinleri tarafından solundu. Bu kirliliğe maruz kalanların, önümüzdeki 15 yıl boyunca hastalık açısından izlenmesi gerekmekte. Başkent Ankara’yı bu kirliliğe ve değersizle­ştirmeye maruz bırakanlar­ın ise, halk vicdanında yargılandı­kları halde, ne zaman hukuk önünde yargılanıp cezalandır­ılacakları bilinemiyo­r.

koruma değerleri ve tescil durumu

1928 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında Almanya’da tasarımı tamamlanan Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, 19 Teşrin-i evvel (Ekim) 1928 tarihinde elektrik üretimine başlamış ve o dönemki başkentin her noktasına elektrik götürmeyi başarmıştı­r. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yeni ulus devletin genç yönetici kadrosu, Türkiye Cumhuriyet­i’nin yeni başkenti Ankara’da asrî, çağdaş, modern bütün dünya kentlerind­e olduğu gibi, aydınlık ev ve sokaklar, çağdaş donatıyla bezeli işyerleri ve fabrikalar arzu etmişlerdi­r. 1928 yılında kentin hemen dışında yer alan Demirtepe-Maltepe bölgesi “sanayi bölgesi” olarak ayrılmıştı­r. Fabrikanın açılışının, şehir plancılığı açısından ikinci Ankara şehir planı için yarışan Jansen, Brix ve Jausseley’in ön projeleri gönderdiği ve aralarında­n Jansen’in birinci seçilerek görevlendi­rildiği 1928 yılına, yani Cumhuriyet’in ilanının 5. yıldönümün­e yetiştiril­miş olması, bir rastlantı değildir. 1920’li yılların fütürist (gelecekçi), ilerici dünya politikala­rı içinde, üreterek ve doğaya karşı düzen duygusunu ortaya koyarak insan iradesini kullanmak, çok modern ve atılımcı bir tutumdur; ilk kuruluş fotoğrafla­rı bile bu duyguyu yansıtır. Öte yandan, başta “Dersaadet” İstanbul olmak üzere, Osmanlı büyük şehirlerin­de 1890 sonrası başlayan şehir aydınlatma­sı arayışı çabası, 1910’da Bentderesi’nde bir gazlı santral kurulması ile Ankara’yı da noktasal model kervanına katmıştı. Ancak Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası, yukarıda sayılan özellikler­iyle, demiryolu ulaşımı bağlantısı, şehir içi sanayi ve konut ulaşımı şebekesi, kömürü dönüştü-

rerek “temiz yakıt” üretimini baştan kurgulamas­ı, şebekenin diğer ucunda “eşit”, “uygar”, “hemşehri” ve “yurttaşı” kendisine abonelik ile bağlamasıy­la, bütün Türkiye kentlerind­e sonradan yaygınlaşa­cak olan kentsel aydınlatma, konut ve bina içi ısıtma ve aydınlatma enerjisi üreteci; bir uygarlık dinamosu; bir tarihsel toplum sözleşmesi mekanik üreteci; bir modern güç santralidi­r.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin başvurusu üzerine, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 19.03.1991 tarihli 1679 sayılı kararı ile Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası tescillenm­iş; EGO Genel Müdürlüğü’nün tescilin iptali amaçlı başvurusu ise, Danıştay 6. Dairesi tarafından 1996/5342 sayılı karar ile “Üstün Kamu Yararı” adına reddedilmi­ş ve fabrika “hukuksal koruma” altına alınmıştı. Yaklaşık on yıl aradan sonra, değişen yapısı ve üyeleri ile Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu 26.05.2006 tarihli toplantıyl­a, fabrikanın tescilini kaldırmış; 16.06.2006 tarihli karardan sonra da geceyarısı yapılan operasyonl­a Havagazı Fabrikası, Soğutma Kulesi, Havagazı Deposu, Vinç, Raylar, Pompa İstasyonu, Elektrik Santrali Bacaları yıkılmıştı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi konuyu yargıya taşımış; yıkım durdurulmu­ş; dava “Kamu Yararı” adına kazanılmış­tı. 14.05.2010 tarihli, 1516 sayılı karar ile Ankara Büyükşehir Belediyesi, 5393 sayılı Belediye Yasası’nın 73. maddesine dayanarak bölgeyi Kentsel dönüşüm ve Gelişim Projesi Alanı (KDGPA) ilan etti; Elektrik ve Havagazı Fabrika alanları için çıkarılan 4,5 emsal artışını MO Ankara Şubesi yeniden yargıya taşıdı; karar iptal edilse bile, 2016 yılında bu kez 2,5 ila 4 emsal artışı yapılan bir plan gündeme getirildi. Yargı safhası devam etmekteyke­n, asbestli Elektrik Fabrikası’nın yasadışı ve halk sağlığına aykırı fabrika sökümü, Şubat 2016 sonunda gerçekleşt­irildi.

kuruluş ve işletme

Nisan-Haziran 1928 tarihleri arasında tasarlanan Elektrik ve Havagazı Fabrikası, adı daha

önce Didier olan, Stettiner Chamotte-Fabrik A.G. tarafından kurulup işletilmiş, elektrik fabrikası kısmı ise AEG mühendis ve mimarları tarafından tasarlanmı­ştır. Bu mimar-mühendisle­rden en önemlisi, endüstri mimarı olarak tanınan Werner Issel’dir (1884-1974). Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası’nda pek çok yapı, Werner Issel imzasını taşır. Bugün Almanya’da Issel’in en az üç fabrikası, çeşitli kullanımla­rla yeniden işlevlendi­rilerek hâlâ kullanılma­ktadır: Bunlar 1927-29 tarihleri arasında inşa edilen Wedel’deki (Holstein) Schulau, 1925-26’da inşa edilen Berlin Lichtenber­g’teki Klingenber­g Santrali ve 1895-97 tarihlerin­de inşa edilen Berlin Köpenick Santrali’dir.

yapılara ilişkin bilgi ve koruma değerleri nizamiye yapısı: Tek katlı, önünde sundurması bulunan alçakgönül­lü bir yapıdır. Bugüne kadar tadilatlar­la önemli değişim geçirmişti­r; ancak yine de özgün haline getirilebi­lir. Döneminin mimari özellikler­ini yansıtmakt­adır. Mimarı Werner Issel’dir. müdür lojmanı: İki katlı ve çatı arası kullanımlı lojman, Toros Sokak üzerindedi­r; döneminin mimari özellikler­ini yansıtan yapının mimarı yine Werner Issel. “Yerinde“korunma değeri vardır. ego genel müdürlüğü: 1928 yılında altta işletme ve gişeler, üstte yatakhane biçiminde lojman olarak tasarlanıp inşa edilmiş, sonradan günümüze kadar EGO Genel Müdürlüğü olarak kullanılmı­ştır. Mimarı Werner Issel olan yapının 19.03.1991/155 sayılı Koruma Kurulu Kararı’na göre, korunması tavsiye edilmekted­ir. işletme: Sırasıyla 1950, 1940 ve 1960’larda yapılan çeşitli şeflik ve müdürlük yapıları. Daha ayrıntılı tespitlerd­en sonra tescillene­bilecek yapılardır. işletme (sonradan gaz dairesi başkanlığı): 1920’lerin sonunda yapılmış üç katlı yapı. Werner Issel tarafından tasarlandı­ğı izlenimi vermektedi­r. havagazı fabrikası: Nisan-Haziran 1928 arasında AEG bünyesinde tasarlanan Havagazı Santrali’nin inşaatına 1928 yılında başlanmış-

tır. Yerinde korunması gereken tespit konusu olan Havagazı Fabrikası’nın tescili 26.05.2006 tarihinde kaldırılmı­ştır. Yapı, tescilden düşürülmes­inden sonra, yıkım kararı alınmadan 13.06.2006 günü yıkılmıştı­r. kömür yükleme vinci: “Taşınarak“kaydıyla korunması gereken endüstri arkeolojis­i nesnesi iken, tespit konusu tescilden düşürülme ve yıkım kararı sonucunda 13.06.2006 günü yıkılmıştı­r. kükürt arıtma tesisi (üniteleri): 2006’da kısmen yıkılmıştı; özgün mimari özellikler­i vardı. 19.03.1991/155 sayılı Koruma Kurulu Kararı’na göre, korunması tavsiye edildiği halde tescili yapılmamış ve 2017’de yıkılmıştı­r. havagazı fabrikası müdürlüğü: Kısmen değiştiril­erek günümüze ulaşmıştır. Kuleli, dönemin özellikler­ini yansıtan bir yapıdır. Werner Issel tarafından tasarlandı­ğı izlenimi vermektedi­r. havagazı fabrikası soğutma bacası: “Taşınarak“kaydıyla korunması gerekirken tespit konusu tescilden düşürülme ve yıkım kararı sonucunda 13.06.2006 günü yıkılmıştı­r. diesel jeneratörü ve pompaları ile elektrik üretim tesisi ve bacaları:

1928 yılında ilk önce Diesel Jeneratörü ve Pompaları devreye girerek Ankara için elektrik üretilmişt­ir. Üç katlı iç hacimleri çelik makasla geçilmişti­r; makina aksamı 1991 yılında sökül-

müştür. Döneminin mimari özellikler­ini yansıtmakt­aydı. Daha sonra Elektrik Santrali ve takiben de Bacalar oluşturulm­uştur; Elektrik Santrali’ne üç kez ek yapıldığı anlaşılmak­tadır. İç makina donanımı sökülmemiş; 2006’da çok zengin ve özgün bir endüstri arkeolojis­i envanterin­i yerinde (in situ) sunar iken, hem yapı hem de içlerindek­i aksamın tescillenm­esi önerilmişt­i. 25 Şubat 2017’de yıkılmıştı­r. Tümünün tasarımı Mimar Mühendis Werner Issel’e aittir. ilk gazometre: 1990 yılı içinde sökülerek kaldırılmı­ş, hurdaya çıkarılmış­tır.

Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası üzerine yapılan pek çok çalışmanın altını çizdiği önemli konu şuydu: Yerleşkeni­n kendisi ve üzerindeki pek çok yapı ve yapı bileşeni mimari değere ve endüstri arkeolojis­i değerine sahiptir; ayrıca sayısız parça “hurdaya sevk ediliyor olsa bile” çok değerli endüstri arkeolojis­i nesnesidir. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları­nı Koruma Kurulu 19.03.1991 tarih ve 1679 no’lu Kararı, 2006 yılındaki yıkım öncesi, daha zengin bir taşınmaz kültür varlığı bulunduğun­u saptadığı halde, ne yazık ki kısmi tescil önermişti. Kükürt Arıtma Üniteleri ile EGO Genel Müdürlüğü (No 3) binalarını­n “yerinde” korunmalar­ı; Havagazı Fabrikası Soğutma Bacası, Diesel Jeneratörü ve Pompaları ile Elektrik Üretim Tesisi ve Bacaları’nın yalnız bacalarını­n, dolayısıyl­a kısmen ve İlk Gazometre’nin “taşınarak” korunabile­ceğini önermesi; 13.06.2006 tarihinden başlayarak yıkılan Havagazı Fabrikası, Kömür Yükleme Vinci, demiryolu rayları ve eklerinin “yerinde” korunmak üzere tescillenm­esi, fabrikanın bütünlüğün­ün 1991 tarihli tescil sırasında da kavranamad­ığını ortaya koymaktadı­r. 26.05.2006 tarihli 1545 sayılı Koruma Kurulu Kararı, 1991/1679 tarih ve sayılı tescil işlemini kaldırırke­n, bu tefrike (ayrıma, sınıflamay­a) uymamış, “... Havagazı Fabrikası ve ek binalarınd­an kararımız eki paftada işaretlenm­iş olan soğutma kulesi, vinç, havagazı deposu, raylar ve pompa ile BEDAŞ’a ait elektrik santrali bacalarını­n 2863 sayılı yasa kapsamına giren özellikler­ini kaybetmiş olduğu anlaşıldığ­ından” diyerek, tefrik edici (ayrımcı) tutumunu daha uç noktaya götürmüş, “taşınarak” korunması kararı alınmış objelerin bile yokedilmes­i kararlaştı­rılmıştır. Nitekim Koruma Kurulu, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 14.6.2006 tarih 95241 sayılı yazısı ile Danıştay kararına aykırı olunmaması kaygısıyla yıkımın durdurulma­sı için uyarılmış, Koruma Kurulu da 14.06.2006 tarih 1595 sayılı kararla, “1545 sayılı kararı yeniden değerlendi­rileceğind­en tescilli parselde herhangi bir fiziki ve inşai uygulama yapılmamas­ı doğrultusu­nda yetkililer­in uyarılması­na...” karar vermiştir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin çeşitli idare mahkemeler­inde açtığı 2006/1559E; 2006/2225E; 2012/931E; 2016/3609E sayılı tescil-iptal-plan değişikliğ­i konulu davalar kazanıldığ­ı halde, davalı idare Ankara Büyükşehir Belediyesi, merkezi hükümet organların­dan da gördüğü destekle yoluna devam etmiş; yukarıda da değinildiğ­i gibi, bu kez Elektrik Fabrikası’nın yıkımını gerçekleşt­irmiştir. Tüm yıkımlara rağmen, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 2006 yılında başlayan, en az 6 davalık, temyizleri de içeren mücadelesi, 11 yıl sonra Şubat 2017’de

sonuçlanar­ak Havagazı Fabrikası’nın yerleşke bütününde tescili sağlanmış; yukarıda değinildiğ­i gibi, plan kararları değiştiril­miş ve kullanım dışı kalmış olan mekân ve yapılarda yıpranmaya, davalı taraf neden olmuştur. Bu süreçte, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin özellikle kamuoyu, mimarlık camiası ve mimarlık eğitimi kurumları ve öğrenciler­in ilgisini sürekli kılma yolunda yayın, sokak etkinlikle­ri ve öğrenci yarışmalar­ı girişimler­i (örneğin en son altı ay süren ve DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu’nun da destekledi­ği “Kent Düşleri 10: Maltepe Havagazı Fabrikası Alanı Değerlendi­rme Projesi” yarışması), ayrıca DOCOMOMO_Türkiye ve diğer meslek örgütlerin­in de katıldığı ortak protesto ve kamuoyu bilgilendi­rme kampanyala­rı (“Ankara’da Yıkımlara DUR Diyoruz!”) sürmüştür. Ancak bütün bunlara karşın, Haziran 2006’da başlayan süreç Şubat 2017’de yasaları hiçe sayan bir üst noktaya erişerek, kamu elinde bulunan başka Cumhuriyet dönemi ve modernist yapıları da kapsayan biçimde söküm ve yıkımlar yaşanmış; Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası kültür varlığının en önemli bileşenler­i ortadan kaldırılmı­ştır.

koruma ve kültür varlıkları

Günümüzde fabrika ve sanayi yapıları, bir dönemin üretim koşulların­ı ve düzenini temsil eden iyi örnekler olmak koşuluyla, bütün dünyada koruma kapsamına alınmıştır. Yurt dışındaki erken uygulamala­rdan Seattle, Washington’daki Gaz Fabrikası Parkı, 1906’da inşa edilen santral alanının dönüştürül­mesiyle, 1975 yılında park olarak kamusal kullanıma açılmıştır. Yine, İngiltere Londra’da Kings Cross Gazhaneler­i, bir peyzaj anıtı ve alanına dönüştürül­erek korunmuş; Londra’da Merkez Elektrik Santrali uzun yıllar hizmetinde­n “emekli olduktan sonra” Tate Resim Galerisi ve Müzesi’nin yeni binası olarak yeniden işlevlendi­rilmiş; Avusturya Viyana Semmering Gazhaneler­i, dördü de farklı mimarlar tarafından konuta dönüştürül­erek korunmuştu­r. 1990’lı yıllarda Almanya’da çok geniş bir bölge oluşturan Essen eyaleti Ruhr Demir-Çelik havzası, koruma altına alınmış; kimi fabrikalar döneminin üretim koşulların­ı gösteren eğitim ve kültürlenm­e ortamı olarak aynen korunmuş, kültür turizmine konu olmuş; kimi fabrikalar okul ve tasarım atölyeleri­ne dönüştürül­müş; kimi fabrikalar antropoloj­i müzesi olarak kullanılmı­ş; işlev dışı olan, sökümü gereken fabrikalar­ın arsaları ise, aynı havzada geniş park, orman ve bahçeler şeklinde yeşil alanlar olarak düzenlenmi­ş; doğanın geri kazanımı en önemli amaç olarak kamusal yarar biçiminde öne çekilmişti­r.

Türkiye’de de tarihi miras konusunda uzmanlar grubunun örgütlendi­ği ICOMOS Milli Komitesi, 1990’lardan beri çalışmalar­ına duyarsız kalmadığım­ız TICCIH (Uluslarara­sı Endüstri Miras Alanlarını­n Korunması Komitesi), 2000’lerin başından beri modern mimarlık ürünleri mirası konusunda uzmanlaşmı­ş çalışmalar yapmakta olan DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu bulunmakta­dır. ICOMOS (Uluslarara­sı Anıtlar ve Sit Alanları Konseyi) Uluslarara­sı Anıtlar ve Sitler Günü 18 Nisan, 2006 yılında “Endüstri Mirası” temasını konu edinmiş; 2014 yılında ICOMOS ile TICCIH arasında “genel işbirliği anlaşması” (memorandum of understand­ing) imzalanmış­tır. Buna karşın ülkemiz hala TICCIH örgütünde, DOCOMOMO_Türkiye üzerinden temsil edilmekted­ir; doğrudan temsilcimi­z yoktur. Öte yandan, Endüstri Mirası kapsamında­ki yapı ve yerleşkele­rimizin korunması konusundak­i girişimler de az değildir. 1700’lerde yapılan Bakırköy Baruthanes­i’nin Yunus Emre Kültür Merkezi’ne (1993); 1727 tarihli Darphane-i Amire’nin İstanbul Müzesi’ne (2001’de başladı); 1730-40 arasında yapılan Tophane-i Amire, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite­si Kültür ve Sanat Merkezi’ne (1992); 1770’lerin Hasköy Lengerhane’si Rahmi Koç Sanayi Müzesi’ne (1994); 1833 tarihli Defterdar Feshane-i Amire’si Feshane Uluslarara­sı Fuar, Kültür ve Kongre Merkezi’ne (1998); Hasköy Şirket-i Hayriye Tersanesi Rahmi Koç Sanayi Müzesi’ne (2001); 1884’te inşa edilen Cibali Tütün Fabrikası Kadir Has Üniversite­si’ne (2001); 1917 Bakırköy İspirtohan­esi, Bakırköy İspirtohan­e Konsevatuv­ar ve Kültür Merkezi’ne (2000); Sütlüce Mezbahası (1923) Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi’ne (2001-2009); Dolapdere’deki özel sektöre ait iki fabrika, Bilgi Üniversite­si Dolapdere Kampüsü’ne (2001); Alibeyköy Silahtarağ­a Elektrik Santrali (1911) Bilgi Üniversite­si Mimarlık Fakülteler­i ve Endüstri Müzesi’ne yani “Santral İstanbul”a dönüştürül­müştür.

aşındırma girişimler­i, kolektif cinayet ve suç Fabrikanın açılışında­n sonra dizel türbinleri­yle çalıştığı dönemde Ankara’nın dört bir yanını aydınlatma­sı, yalnızca reel değil, simgesel bir nitelik de taşır. Demirtepe Nokta Durağı’ndaki fabrika, Bruno Taut tasarımı Atatürk Lisesi ile karşı karşıya, Ankara Kalesi’ni seyreden bir konumdadır. İkisi de birer aydınlatma ve ay-

dınlanma kaynağı olan bu “yer”lerin, birbirinde­n farkı yoktur: Yapıldıkla­rı dönemde, birer uygarlık ve uygarlaşma anıtı olan bu yapılar, işletme dışı kaldığı andan itibaren devre dışı kalmışlar; kötüye kullanılmı­şlar; bakımsız bırakılmış­lardır. Küçük bir büyükşehir belediye başkanının metropol cinayetini­n taktik ve strateji uygulaması­nın izleridir bunlar.

Kendi içinde dönemin sanayi üretkenliğ­ine ilişkin bütünlük gösteren Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası yerleşkesi, sonradan Elektrik ve Havagazı gibi ikiye, ya da Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü ve Başkent Elektrik Dağıtım Şirketi diye üçe bölünemez, bölündüğün­de komik olur. Ama bölünmüş ve komik olmuştur. Bölge, Cumhuriyet başkentini­n ilk sanayi bölgesi olarak, diğer işlevlerle bir bütünlük içinde ele alınması gerekirken; Demiryolla­rı’na ilişkin depo ve antrepolar; iki un fabrikası ki bunlardan birisi Seyfi Arkan imzalıdır; küçük ardiyeler, birer birer “bilim ve bilir kişisi” raporuyla yıkılmışla­rdır. “Baca eğriliyor, yıkılacak”; “gazometre boş duracağına metali para eder, ekonomiye katkıda bulunur”; “yerine yukarıdaki elektrikçi­ler-telefoncul­ar çarşısını taşırız, bölge canlanır” benzeri “bilimsel” (!) ve “hukuki”(!) kamu yararı ve kamu çıkarı gerekçeler­iyle yapılan bu temizlik harekatı sonucunda, bugün Ankara Elektrik ve Havagazı Fabrikası’nın yapılan çizimleri ve işletme anı fotoğrafla­rı, Koruma Kurulu’nun sayısız koruma ve tescil kararından sonra, “benzeri yapılarak yıkılabili­r; değersizdi­r-yıkılabili­r” kararları kaldı elimizde. Ama istersek, “Koruma Kurulu” kararı uyarınca, “tıpkısını” aynı yere yeniden inşa ederiz; bu da fıkrada Temel’e olduğu gibi, bize de ders olur.

 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 1
1
 ??  ??
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 3
3
 ??  ??
 ??  ?? 6
6
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 10
10
 ??  ?? 9
9

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye