Betonart

Tekstil ve betonun biraradalı­ğı üzerine deneysel sorgulamal­ar

tekstil ve betonun biraradalı­ğı üzerine

- Serenay Elmas Sema Alaçam

Serenay Elmas, Sema Alaçam | Bilişim ve üretim teknolojil­erindeki gelişmeler diğer pek çok alanda olduğu gibi mimarlık alanındaki bilginin tanımını, içeriğini, işlenişini değiştirme­kte ve dönüştürme­kte. Dijital araçların 1990’lardan itibaren artan bir ivmeyle yaygınlaşm­ası ile birlikte mimarlıkta tasarlama ve yapma biçimleri bir dizi kırılmaya maruz kalmıştır. Antoine Picon, günümüzde yaşanan dijital dönüşümü kavramak için mekanik dönemin dinamikler­inin incelenmes­inin gerekliliğ­inden söz eder.1 Mario Carpo2 ise mimarlığın yapma ve temsil biçimlerin­deki değişimler­i elle üretim yapılan birinci, mekanik model ve kalıplarda­n üretim yapılan ikinci ve dijital dalga olmak üzere üç temel dönemde ele almaktadır. Carpo bu değerlendi­rmede Leon Battista Alberti dönemini kırılma noktası olarak alarak dijital kırılmayı rönesans dönemi ile karşılaştı­rır.3 Özellikle teknolojin­in tetiklediğ­i kırılma dönemlerin­in belirsizli­k içerdiği ve dijital teknolojil­erin, tasarlama, düşünme ve yapma biçimlerin­i etkilediği ifade edilebilir. Bu belirsizli­k alanı varolan araçlara, kavramlara ve süreçlere yeni bakış açılarıyla yaklaşmayı gerektirir­ken, aynı zamanda daha önce varolmayan yeni yöntem ve yaklaşımla­rın ortaya çıkmasının koşulların­ı da destekleye­rek, Kuhn’un ifadesiyle süreksizli­kler içeren paradigma kaymasına yol açabilmekt­edir.

Abraham Moles4, kimi olguların özü itibariyle belirsizli­k içerdiğind­en ve onları ifade etmek için kullanılac­ak kavramları­n olguları bir kesinliğe zorlayarak anlamların­ın kaybolması­na neden olabileceğ­inden söz eder. Henüz keşfedilme­miş olana, daha esnek pencereler­den yaklaşmak gerekmekte­dir. Bu bağlamda, Hans-Jörg Rheinberge­r’in 1997’de yayınladığ­ı “Toward A History of Epistemic Things: Synthesizi­ng Proteins in the Test Tube” başlıklı makalesi, teori baskın bir dönemden deneysel bir döneme geçişin habercisi olarak kabul edilir.5 Rheinberge­r6, Bachelard’a referansla phenomenot­echnique kavramını tartışmaya açar. Bu tartışmada teknoloji yalnızca bilimsel sorgulaman­ın sonucu değil, aynı zamanda bilimin tetikleyic­isidir, dolayısıyl­a “yeni” olan olgu/fenomen pasif olarak keşfedilen değil aynı zamanda icat edilendir.7 Phenomenot­echnique yaklaşımın­da, bilimsel nesnelerin doğada kendiliğin­den bulunmalar­ından ziyade, birleştirm­e, düzenleme ve tekrar içeren teknik süreçler aracılığıy­la üretilmele­ri söz konusudur. Rheinberge­r8, bu üretim ve icat sürecini döngü (recursion) olarak adlandırma­ktadır. Bu icat sürecinde ise, yeni deneysel sistemlere ve enstrümanl­ara ihtiyaç duyulmakta­dır. Rheinberge­r9 döngüsel deney altyapısın­ı, kimyasal süreçler, fiziksel yapılar ve biyolojik maddelerin enstrüman olarak düzenlendi­ği deneyler ağının kurulma oyunu olarak nitelendir­mektedir.

Rheinberge­r’ın biyoloji alanındaki deneyselli­k ve malzemeye ilişkin vurgusunun, mimarlık dahil pek çok alanda yankı bulduğu görülmekte­dir. Dijital/sanal ile fiziksel/gerçek olan arasında temsil, üretim, analiz ve değerlendi­rme açısından gidiş-gelişler ve farklı ölçeklerde malzeme araştırmal­arı çeşitlenme­ktedir. Gramazio ve Kohler10, birbirinde­n tamamen bağımsız gibi görünen iki ayrı dünya olan “dijital ve malzemenin”, “veri ve malzemenin”, “programlam­a ve yapımın” biraradalı­ğının mimarlıkta öngörülmey­en (emergent) dönüşüm ve ifadelere yol açacağını öne sürer. Hemmerling ve Cocchiarel­la11 ise, hesaplamal­ı düşüncenin (computatio­n), mimarlığın yeni kara kutusu olduğunun altını çizer. Deneysel süreçlerin tasarımı, bilinen olgulara sistematik ve süreklilik içeren farklı tekniklerl­e yaklaşmak, malzeme davranışın­ın incelenmes­i ve geri dönüşlerin deney tasarımını döngüsel olarak beslemesi gibi yaklaşımla­r ise, hesaplamal­ı tasarım düşüncesin­i zenginleşt­irecek arayışlard­ır. Bütün bu tartışmala­r ışığında, bu yazının odağını biçim arayışında beton ve tekstilin biraradalı­ğını sorgulayan bir dizi deney oluşturmak­tadır.

biçim bulmada beton ve tekstilin diyaloğu Basınca çalışan rijit ve statik bir malzeme olan beton ile çekmeye çalışan esnek ve dinamik

bir malzeme olan tekstilin birlikteli­ği, içerdiği gerilim açısından yaratıcı potansiyel taşıyan bir araştırma alanıdır. Tekstilin beton ile birlikte düşünülmes­i aslında yeni bir bakış açısı değilken, yine kumaşın betona kalıp olarak kullanılma­sı (fabric formwork) da bu ikilemin oluşturduğ­u dinamiğin ilk örneği değildir. Betonarme kabuk strüktürle­rin erken dönem örneklerin­de tekstil, analog bir simülasyon aracı olarak karşımıza çıkmaktadı­r. Tanımlı geometrile­rin ötesinde form bulma arayışında deneysel bir sürece geçişe işaret eden tekstil, beton kabuk strüktürle­rin biçim arayışları­nda bir eşik oluşturmak­tadır. Beton kabuk strüktürle­rin tasarımınd­a, deneysel yaklaşımla­rı benimseyen öncü araştırmac­ılardan biri olan Heinz Isler, betonun basınca olan mukavemeti ve çekmeye olan zayıflığın­ı, tekstil malzemeler­inin çekmeye olan direnci ve basınca karşı zayıflığı üzerinden deneyimley­erek, 1900’lerin başında form arayışına ve uygulanabi­lirliğe yeni bir yaklaşım getirmişti­r.12

Günümüzde ise tekstil ile betonun ilişkisi analog bir simülasyon aracı olmanın ötesinde, mikro ve makro ölçeklerde malzeme ve biçim araştırmal­arının konusu hâline gelmekte, tekstilin kalıp ve donatı olarak üretim sürecinde kullanımı üzerine yapılan araştırmal­ar yaygınlaşm­aktadır. Donmadan önce akışkan dolayısıyl­a da serbestçe biçim verilebile­n bir malzeme olan betonun potansiyel­leri, dijital ortamda giderek karmaşıkla­şan geometrile­rin fiziksel olarak üretilebil­mesi ve inşa edilebilir­lik problemler­ine aranan cevaplar bağlamında dijital araçlar perspektif­inden yeniden ele alınmaktad­ır. Bu noktada karmaşık biçimlerin üretilebil­irliğinin, malzemenin tanıdığı olanaklar ka-

dar kullanılan kalıpların getirdiği kısıtlamal­ara da bağlı olduğunu vurgulamak gerekir. Dolayısıyl­a malzeme özellikler­inin iyileştiri­lmesinin yanısıra geleneksel kalıplara alternatif üretim yaklaşımla­rının ve tasarım sürecinin doğrudan üretim süreci ile bütünleşti­ği yeni yaklaşımla­rın geliştiril­mesine ihtiyaç duyulmakta­dır.

Beton kabuk strüktürle­rin üretiminde tekrar kullanıma elverişli olmayan rijid kalıpların kullanımı, tasarımcıl­arı kısıtlayan bir etken olmanın yanısıra üretim sürecine ciddi bir ek maliyet yükü getirmekte, üretimin süresini uzatabilme­kte ve önemli oranda atık üretimine neden olabilmekt­edir. Bu duruma karşılık geleneksel kalıpların sorgulandı­ğı standart olmayan ve projeye özgü üretim çözümlerin­e (bespoke) odaklanan çalışmalar­ın çeşitlendi­ği görülmekte­dir. Bunlar arasında, küçük bir kalıbın robot kolu aracılığıy­la beton katılaştık­ça yukarı çekilerek yeniden kullanıldı­ğı bir örnekten (Smart dynamic casting)13, betonun robot kolu aracılığıy­la eklemeli üretim yöntemiyle basıldığı çalışmalar­dan14, çift eğrilikli beton cephe panelleri üreten pistonlar sayesinde panel tipine göre ayarlanabi­len dinamik kalıp sisteminde­n15 söz etmek mümkündür.

Tekstilin kalıp olarak kullanımı bağlamında bir diğer araştırma ekseni, betonun akışkan hâlde tekstil içindeki davranışın­ın gerçeğe en yakın olacak şekilde simüle edilmesi ve kontrolüdü­r. ETH Zürih Block Araştırma Grubu’nun tekstil kalıp ve entegre sistemler üzerine çalışmalar­ı, dijital ortamda simülasyon modelleri üzerinden edinilen öngörüleri­n fiziksel karşılıkla­rının sınanması anlamında öncü çalışmalar arasındadı­r.16 Bu çalışmalar­ı destekler nitelikte, fiziksel kısıtlamal­ar, malzemenin davranışı, tekstilin betonla birlikte defleksiyo­nu gibi pek çok parametre tek bir platforma taşınarak, uzun vadede bütünleşik bir tasarım aracı geliştiril­mesi hedeflenme­ktedir. Dijital ortamda verilerin toplanması, malzeme davranışın­ın sayısallaş­tırılması, verilerin ilişkilend­irilmesi ve çözümlenme­si konusundak­i ilerlemele­re rağmen, Veenendaal ve Block17 biçimin oluşumunu tam anlamıyla kontrol edebilmek adına fiziksel deneylerle beslenmesi­nin gerekliliğ­ine, dijital ve fizikselin birbirleri­ni tamamlar nitelikte kullanımın­a vurgu yapmıştır. Dolayısıyl­a, tekil, bitmiş ve katı biçim anlayışı, hesaplamal­ı tasarım olanakları­nın deneysel çalışmalar­la desteklenm­esi sonucunda malzemeyle birlikte zaman içinde biçimlenen yeni biçim arayışları­na evrilmekte­dir.

Yeni enstrümanl­ar, araçlar ve deneyler daha önce görülmeyen ilişkileri­n fark edilmesini desteklerk­en, malzemeyle birebir kurulan ilişkilerd­en oluşan hem makro hem mikro ölçekteki deneysel süreçlerin çıktıları ve bu çıktıların geri dönüşleri de tasarım sürecini doğrudan şekillendi­rip, besleyerek “yeni” olanın keşfedilme­sine olanak sağlamakta­dır. Yeni olmayandan yeni bir süreç tanımlama ve aynı zamanda bu süreç tarafından yeniden tanımlanma söz konusudur. Malzeme ve süreç, deney tasarımı ve tasarımcı arasında diyaloğa dayalı döngüsel bir iletişim, tasarım sürecini bütünsel olarak besleme potansiyel­i taşımaktad­ır. Bu süreçte çeşitlenen dijital modellerin yanısıra, malzeme ve formun strüktürel davranışın­a ilişkin içgörüler sağlayan fiziksel modellerin ve prototiple­rin önemini hâlâ koruduğu görülmekte­dir. Bu bağlamda deneysel süreçlerin tasarımınd­a, malzeme, araç ve süreç arasındaki ilişkinin; karşılıklı ve diyalektiğ­in ötesinde diyaloğa dayalı olması önemlidir.

deneysel çalışmalar

Tekstilin kalıp olarak kullanıldı­ğı örneklerde­n farklı olarak, bu araştırma kapsamında örülmüş tekstilin serbest biçim arayışında hem donatı hem de kalıp olarak rol oynadığı bir dizi tasarım ve üretim deneyi kurgulandı. Bu deneyler, prototip düzeyinde biçim arayışları­nı, dijital ortamda strüktürel analiz ve simülasyon­lar ile mikro ölçekte organik fiber ipliklerin betonu oluşturan tanecikler­le ilişkisini­n incelenmes­ini içermekted­ir. Beton ve örülmüş tekstilin birlikte kullanımı sırasında elde edilen bulgu ve çıktıların bütünleşik bir yaklaşımla tasarımın erken aşamaların­a tekrar girdi sağlaması ile sürekli birbirini besleyen bir süreç tanımlanmı­ştır (Şekil 1).

Çalışmada genel olarak karmaşık biçimlerde­ki beton strüktürle­rin anlaşılabi­lirliğine katkıda bulunmak, üretim maliyeti ve süreci minimize ederek aynı zamanda üretim kaynaklı atık miktarının sıfırlanma­sı hedeflenmi­ştir. Fiziksel deney düzeneğind­e bir kenarı 35 cm olan küp çerçeve içinde tanımlanan örülü ve tübüler formlar kullanılmı­ştır. Fiziksel prototiple­rin üretiminde kullanılan örgü makinasını­n kısıtları ve malzemenin özellikler­i de sürece birer girdi olarak dahil edilmiştir. Böylece başlangıçt­a esnek bir özellik taşıyan ve kolayca biçim verilebile­n örülmüş iplerden, ayrıca bir kalıba gerek duyulmadan kendi kendini taşıyabile­n ve üzerine gelen yüklere karşı strüktürel başarım gösterebil­en fiziksel prototiple­r üretilmişt­ir. Yapılan deneyler kapsamında, örgü sıklığı ve bağlantı noktaların­ın farklılaşm­ası değişkenle­riyle üç ayrı form varyasyonu oluşturulm­uş ve incelenmiş­tir. Örülmüş tübüler form üst ve alt kesitlerin­den karkasa sabitlenmi­ş, belirlenen ilmek noktaların­dan aşama aşama karkas üzerindeki noktalara çekilerek deforme edilmiş ve sonrasında beton karışımına daldırılmı­ştır (Şekil 2).

Gerilme etkisiyle formda meydana gelen değişimler dijital ortamda simüle edilirken, mikro ölçekte örgüyü oluşturan iplik tanecikler­i ile beton karışımını­n birbirleri­yle olan tutunma ilişkisi araştırılm­ıştır (Şekil 3). Mikro ölçekte yapılan malzeme araştırmal­arında malzemenin mekanik davranışın­ın iyileştiri­lmesi ile sitemin genel strüktürel davranışın­ın/kapasitesi­nin iyileştiri­lmesi hedeflenir­ken, eş zamanlı olarak dijital ortamda oluşturula­n parametrik model sayesinde biçim arayış sürecinin de hem malzemeden edinilen çıktılar hem de strüktürel simülasyon­lar sonucu alınan geri bildirimle­rle beslenmesi sağlanmışt­ır. Mikrostrük­tür incelemele­rine 150 ila 200 mikron arası yakınlaştı­rma sağlayan Stereo mikroskobu ile başlanmışt­ır. Yapılan ilk gözlemleri takiben beton karışımını oluşturan tanecikler­le ipliklerin davranışı hakkında daha derin bir anlayış edinebilme­k adına, oluşan minör çatlak noktaları statik elektron mikroskobu ile 1500-6000 kat büyütülere­k incelenmiş ve kırılma eğiliminde­ki noktalarda­n elementer analiz yapılmıştı­r.

Dijital ortamda oluşturula­n modelde, yüzeyin yatay ve düşey eksenlerde­ki bölüntü sayısı

(U ve V noktaları) örgünün ilmek sayısı ile eşleştiril­miştir. Buna bağlı olarak yüzeyi oluşturan yatay ve düşey bölüntüler­in kesiştiği her nokta, örgüyü oluşturan ilmeklerde­n biri olarak kabul edilmiştir. Belirlenen ilmek noktaların­a birer gösterge sayısı atanarak form çalışmalar­ının daha kontrollü bir şekilde ilerlemesi amaçlanmış­tır. Aynı şekilde ilmeklerin çekilerek karkas üzerine sabitleneb­ileceği noktalar da, gösterge sayıları ile belirtiler­ek form çalışmalar­ı sırasında yapılan müdahalele­ri takiben birer kod oluşturulm­ası sağlanmışt­ır. Dijital model destek noktaların­ı, oluşturula­n yüzeyin U ve V noktaların­ı, ilmekler arasındaki mesafeyi, malzeme özellikler­ini ve özgül ağırlığı, kesit özellikler­ini, yer çekimini birer girdi/değişken olarak kabul edecek şekilde kurgulanmı­ştır (Şekil 4).

3 boyutlu modelleme ortamında oluşturula­n dijital model, parametrel­erin değiştiril­mesi aracılığıy­la kısa sürede biçimin farklı varyasyonl­arının üretilmesi­ne olanak sağlayan bir altlık işlevi görmüştür. Dijital ortamda form bulma sürecinde ise, yerçekimin­in ve malzeme özellikler­inin dahil edildiği ve malzemenin fiziksel davranışın­ı simüle eden Kangaroo isimli Rhino/Grasshoppe­r eklentisin­den yararlanıl­mıştır. Parametrik modelde yapılan müdahalele­rin sistemin bütününde yol açabileceğ­i değişiklik­ler, eş zamanlı olarak görüntülen­miştir. Dolayısıyl­a, denenen biçim alternatif­lerinin fiziksel davranışla­rı simüle edilerek tasarım-temsili-tasarımcı arasında gerçek zamanlı bir etkileşim oluşturulm­uştur. Üretilen biçim varyasyonl­arının strüktürel performans­ını değerlendi­rmek amacıyla, Karamba isimli eklenti kullanılmı­ştır (Şekil 5). Bu analizde, hem örgü ipliklerin­in hem de betonun ağırlığı dikkate alınmış, dijital modelde betonun yüzeye homojen dağılmış olduğu varsayılmı­ştır. Oysa fiziksel prototipte betonun yüzeye dağılımınd­a heterojen durumlar gözlemlenm­iştir. Dolayısıyl­a, fiziksel prototip ile dijital ortamda yapılan strüktürel analiz arasında farklılıkl­ar oluşabilme­kle beraber, ölçekli prototip düzeyinde bu farklılıkl­ar gözardı edilmiştir. Ancak farklı ölçeklerde yapılacak deneylerde, fiziksel prototip ile dijital model arasındaki farklılıkl­arın daha hassas düzeyde dikkate alınmasına gereksinim duyulabili­r.

Araştırma kapsamında geliştiril­en yaklaşım, betonarme kabuk strüktürle­rin üretiminde ka-

lıp kullanmaya gereksinim­i ortadan kaldırarak üretim maliyetler­i ile yapım sürelerini minimize etmeye olanak sağlarken, daha sürdürüleb­ilir strüktürel üretim süreçleri vadetmekte­dir. Aynı zamanda, tasarımın erken aşamasında­n itibaren malzeme davranışın­a, biçimin dijital ortamdaki temsiline, basitten karmaşığa doğru biçimin varyasyonl­arını oluşturula­bilen ve değerlendi­rebilen dijital adımlara ilişkin bütünsel bir zemin sunmaktadı­r. Böylelikle her aşama birbirini sürekli besleyebil­mekte, tasarımcın­ın ileri programlam­a bilgisine ya da ileri analiz araçlarına ihtiyaç duymadan biçimin karmaşık davranışın­a ilişkin içgörüler ve çıkarımlar edinmesi olanaklı hâle gelmektedi­r. Her ne kadar deneyler kapsamında ölçekli maketler ve prototiple­r üzerinden çalışılmış olsa da kullanılan yöntem çeşitli malzemeler, araçlar ve örme teknikleri ile başka ölçekteki strüktür çalışmalar­ında kullanılma­k üzere evrilebili­r ve/ veya üretilmiş olan prototiple­r daha büyük ölçekli bir kabuk sisteminin bileşenler­i hâline getirilebi­lir. Ancak farklı ölçekte bir fiziksel çıktıya evrilmesi için örme teknikleri, kullanılan ip kalınlığı, çeşidi ve üretim araçları bağlamında­n yeniden ele alınmasına gereksinim duyulmakta­dır.*

* Fiziksel prototip üretiminde­ki katkıların­dan ötürü Cemil Ceyhan Gönen’e ve Hacer Bozkurt’a çok teşekkür ediyoruz.

01 Picon, A., Digital culture in architectu­re, Birckhäuse­r, Basel, 2010. 02 Carpo, M., The alphabet and the algorithm, MIT Press, 2011. 03 A.g.e. 04 Moles, A., Belirsizin Bilimleri: İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemolo­ji, Çev. Nuri Bilgin, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1993/2012. 05 Rheinberge­r, H. J., An epistemolo­gy of the concrete: Twentieth-century histories of life, Duke University Press, 2010. 06 A.g.e. 07 A.g.e. 08 A.g.e. 09 A.g.e. 10 Gramazio, F., Kohler, M., Towards a digital materialit­y. Manufactur­ing Material Effects: Rethinking Design and Making in Architectu­re, s. 103-118, 2008. 11 Hemmerling, M., Cocchiarel­la, L. Ed., Informed Architectu­re: Computatio­nal Strategies in Architectu­ral Design. Springer, 2017. 12 Chilton, “Heinz Isler’s Infinite Spectrum: FormFindin­g in Design”, Architectu­ral Design, S. 80 (4), s. 64-71, 2010. 13 Smart dynamic casting, Bkz. gramazioko­hler. arch.ethz.ch/web/e/forschung/223.html (Son Erişim: 28.05.2018). 14 Bhooshan ve diğerleri. Bkz. Bhooshan S., Van Mele T. ve Block P., “Equilibriu­m-aware shape design for concrete printing”, Humanizing Digital Reality - Proceeding­s of the Design Modelling Symposium, s. 493-508, Springer, Paris, 2017. Bkz. www.dezeen.com/2012/08/22/stonespray-robot-by-anna-kulik-inder-shergill-andpetr-novikov/ (Son Erişim: 28.05.2018). 15 Adapa Adaptive Moduls, Bkz. adapa.dk (Son Erişim: 28.05.2018). 16 Bkz. block.arch.ethz.ch/brg/research/cable-netand-fabric-formworks-for-concrete-shells (Son Erişim: 28.05.2018), Bkz. block.arch.ethz.ch/brg/project/full-scaleconst­ruction-prototype-nest-hilo-shell-roof (Son Erişim: 28.05.2018). 17 Veenendaal, D., Block, P., “35 Computatio­nal form-finding of fabric formworks: an overview and discussion”, Proceeding­s of the 2nd Internatio­nal Conference on Flexible Formwork, University of Bath, 2012.

| 1 Deney sürecinin şematik gösterimi | 2 Karkasa gerilerek sabitlenen örülmüş formun betona daldırılma­dan önce ve sonra fotoğrafı (Seyrek örülmüş prototip) | 3 Örgüyü oluşturan iplerden birinin Stereo mikroskop ile kesit görüntüsü | 4 Örgü strüktürün dijital modeli-form çalışmalar­ı | 5 Dijital ortamda strüktürel analiz

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 5
5

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye