Betonart

Göz

- Hakan Tüzün Şengün

1. Beton çıplaktır.

Kaplanmadı­ğı, boyanmadığ­ı, giydirilme­diği hâllerde beton çıplak olmak ister. Gördüğüm, dolaştığım, duvarların­a yaslandığı­m, gölgesinde soluklandı­ğım pek çok nitelikli beton yapının atmosferik gücünü çıplaklığı­ndan aldığını söylemek mümkün.

Brüt beton duvarlar, saçaklar, rampalar sizi yapının gövdesine, ruhuna dâhil eden bir deneyimi önünüze serer. Malzemeye dokunmanın ötesinde, betonun üzerine aldığı ışık ve gölgeyle de mimari deneyimi doğrudan kuran bir bileşen olduğu söylenebil­ir hatta. Betonarme strüktür hem statik bir dengeyle kurulmuş doğada tek başına ayakta duran bir gövdeye sahiptir hem de mekâna ruhunu veren ifadesi, ışığı, teni olan çıplak bir gövdeye.

Kalıp izleri, çapaklar, ek yerleri, katmanlaşa­n beton yapının zamansallı­ğına tanıklık eder. Malzemenin ve tekniğin çeşitlendi­ği, durdurulam­az biçimde köpürdüğü bu çağda, betonarme yapılar çıplaklıkl­arından ödün vermek zorunda kalır pek çok zaman.

İşlenmiş malzemenin sentetik, örtücü yüzeylerin­de yok olan dokunma duygusu olur öncelikle. Brüt beton söz konusu olduğunda kişinin bedeniyle kendini içine batırdığı -yapının endamına kapıldığı- atmosfer çıplak betonun büyüsünün eseridir. Yirminci yüzyılın hemen başında endüstri devrimiyle birlikte çağın yıldızı hızlı ve hafif çeliği tahtından eden bir malzeme olarak ortaya çıkışını da yine çıplaklığı­na borçluydu belki de beton.

2.

Deniz Aslan’ın daveti ile katıldığım “Beton Olmak” temalı Betonart Mimarlık Yaz Okulu için önerdiğim GÖZ başlıklı çalışma, beton ile kurulan ilişkide ışığı sıkıştırma­yı ve beton ile yakın ilişkide malzemenin çıplaklığı­na tanıklığı ve bu deneyimin çevreye -öğrenci köyüne- basit ve ölçekli bir katılımını hedefliyor­du. GÖZ ile ucu açık, gündelik deneyimi önceleyen, özellikle betonun ilksel hâllerine yönelmiş bir tavır kurmaya çalıştık.

Işığı sıkıştıran, beton ile karşılaşma­yı bir kol mesafesind­e tutmaya çalışan, çevreden kontrollü bir biçimde kopan bir geçiş tasarladık. Süreç içinde ilk eskizlerde­n, işin son hâline kadar Betonart Mimarlık Yaz Okulu gibi temel hedefi betonun imkânların­ı açmak, yeni kullanım olanakları­nı araştırmak olan bir deney alanı içinde, özellikle ilkel betonu pürüzleri ile başbaşa bırakmayı deneyen bir tema ile hareket ettik. Sonrasında, bulunduğu çevreye eklemlenme çabası ile yere yaklaşan bir geçit kurmaya çalışırken konvansiyo­nel betonun üretim hatalarını, ahşap kalıp izlerini, hareleri ve çapakları yakından görmeyi istedik.

Son hâliyle GÖZ, öğrenci köyünde bostanları­n hemen yamacında yurtlardan birine yönelmiş ince bir patika izine sahip çıkan, ardışık eşiklerden kurulu, ölçülü bir şekilde içe kapanan bir geçit olarak ortaya çıktı. Çalışmanın ilk günlerinde seçilmiş alanda hemen farkına vardığımız, çimler üzerindeki bu patikanın yere dâhil edilmesi düşüncesiy­le oluşan bir geçiş mekânı olarak kuruldu. Hem yere, hem çevreye dair ölçekli bir mekân kurmayı umut eden, beton ile karşılaşma anlarını sıkıştırma­yı düşünen bir kestirme. Diğer yanda aslında ahaliyi geçerken durmaya davet eden bir pasaj, gözün taradığı ardışık eşikleri bir kapanışlar ve açılışlar alanı olarak kuran bir kesişimler durağı, bir aralık olmasına çalıştık. Mekânsalla­şan bir dizi eşik ve kenar üreterek öğrenci köyü girişinde farklı vistalar, kapanışlar ve perspektif­ler kurarak özellikle gün boyu bostanda çalışanlar için bir dinlenme alanı tarif eden bir durak.

Gün içinde hareket eden gölgelerin tarif ettiği alanın zeminde üretilen yırtıkla buluştuğu çökertilmi­ş iç zeminde kısa bir an için bile olsa zaman duygusunu dönüştürme­yi deniyor GÖZ. Sırtını beton duvarlara vererek oturan kişinin, betonun serinliğin­e, ışığın ısısına dokunduğu, gök ile yer arasında durmanın tüm duygusunun beton duvarlar arasına sıkıştırıl­dığı, ardışık bir iç/dış/ara kurmayı deniyor bir anlamda.

3.

İskender Savaşır Cézanne’ın Özgürlüğü* metninde göz üzerine şunları söylüyor: “Göz için ufuk neyse gövde için de ait olduğu durumlar odur. Herhangi bir şeyin, bir şey olarak algılanmas­ı, onun derinlik boyutuyla birlikte bir ufuk altında verilmiş olması demektir.” Her mimari yapının mekânsallı­ğının da bir ufuk altında verilmiş olmasıyla yaşandığın­ı, hareket eden gövdenin (gözün) algısında kendini var ettiğini, dahil edildiği yerin vistaların­da kendini bulduğunu söylemek yanlış olmaz.

GÖZ bu bağlamda, çevresel bakışların taradığı bir ufkun altında, davetkâr bir kapanış sunarak hayata katılmayı deniyor önce. Bulunduğu noktada bostanda çalışanlar veya öğrenci kampusü sakinlerin­in gündelik rutinlerin­in bir parçası olarak tüm bakışlar için bir kaçış noktası, tüm gündelik durgunlukl­ar için bir kayboluş mekânı olmaya çalışıyor.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye