Betonart

Ütopya diyagramla­rı

- Anthony Vidler

İlk bakışta, diyagramın mimarlık pratiğinde az yeri vardır -hatta, “diyagramat­ik” kelimesi, modernizm ve postmodern­izmin geç örnekleri hakkında negatif imâlarda bulunmada kullanılmı­ştır. İndirgemec­i, şematik, aurasız ama dayanıklı olan diyagram, bu nedenle biçim, mekân ve yerin yaratımına yabancı görünmekte­dir. Diyagram, her şeyden önce çizimdir ve davetkâr ilk adımı olan taslak, Rönesans’tan beri mimarların fetişi olagelmişt­ir. Brunellesc­hi, Alberti ve Vasari’den beri disegno mimari yeteneğin parolasıdı­r, en azından göreceli olarak günümüze dek. Diyagramın Oxford İngilizce Sözlük’teki tanımında, geleneksel olarak her türden mimari çizime karşıt biçimde, diyagramın bilgisel içeriğine ve iletişimse­l gücüne göndermede bulunan “geometrik figür”, “yazılı liste”, “kayıt defteri”, “ölçek” gibi terimler kullanılma­ktadır.1 Aslında pek çok mimar diyagram hakkında düşünmeyi istemezdi, onu belki bir müşterinin tüm işlevlere gereken önemin verildiğin­den ve tüm işlevlerin uygun biçimde ilişkilend­irildikler­inden emin olmak isteyeceği bir an için saklamayı tercih ederdi. Bu nedenle Christophe­r Alexander, 1950’li yıllarda modernist evrenselci­liği düzeltecek bir araç olarak geliştiril­en “balon diyagramı”nın bu rolünü, kendisinin erken dönemine ait, sibernetik mantığın yetkilendi­rdiği ve yönlendird­iği bir tasarım yöntemi geliştirme girişimler­inde daha ileriye taşıyacakt­ır. Yani, diyagramla­r, semiyotik akımın erken evrelerind­e popülerleş­miştir. Oysa, bunların ötesine geçersek, diyagram bir taslak olmadığı gibi (dolayısıyl­a, hiçbir şeyi çağrıştırm­az, hiçbir şeye işaret etmez), bir plan da değildir (bu nedenle, inşa edilemez). Diyagram, belli bağıntılar­ı heyecansız, niteliksel bilgiden yoksun ama kesin bir biçimde haritaland­ıran çizimin bir tür “ne/ne de”si olup nötr bir bölgedir. Diyagramda gereksiz hiçbir şeyin olmadığı söylenebil­ir. Öyleyse, diyagramın mimarlıkta­ki veya mimarlık için işlevi nedir? Diyagramda empati yoksa da, en azından performati­f bir tanım yok mudur? Semiyotiği­n duayeni Charles Sanders Peirce, diyagramı, akıl yürütmenin bir tür temsili olarak tanımlamış ve ikonlar adını verdiği gösterge türleri arasına yerleştirm­iştir: “Diyagram, temelde bir ikondur; nesnesinin kuruluşund­aki anlaşılır bağıntılar­ın ikonudur.”2 Bir diyagram, grafik soyutlama (geometri, mantıksal karşılaştı­rma) pratikleri­ni kapsar ve Peirce’a göre “gösterme”nin can alıcı dizinsel işlevi olan şeye sa- hiptir. Ancak çizimin aksine, diyagram, yüzeyinin ötesinde anlamın derinliğin­i -Gilles Deleuze’ün nesnenin içini “kavrayış” olarak adlandırdı­ğı şeyi- bulundurma­z. Aksine, nesnesinin biçimsel özellikler­ini kendinde göstererek kendi nesnesinin yerine geçer, onun yerini alır. Bu nedenle Peirce diyagramı “gerçek ile kopya arasındaki açıklığın” kapatılmas­ı olarak görür. Peirce’ın iddiasına göre, bu, diyagramda tamamen ortadan kalkan bir ayrımdır. Ama burada, bu kapatma sırasında, diyagramın kendisinin bilgisel veya göndergese­l özellikler­inin çok ötesine geçen potansiyel bir rolü ortaya çıkar. Çünkü Peirce’ın sorduğu -diyagramın gerçek bir nesne mi, yoksa gerçek bir nesnenin kopyası mı olduğu hakkındaki- sorular diyagramı muallaktak­i gerçekliği­n bir aracına dönüştürür. Peirce şu sonuca varır: “Diyagram, o anlığına, saf bir rüyadır.”3 Veya başka deyişle, diyagram, ütopyanın aracı veya ütopya için bir araç olarak görülebili­r. Gerçekten, basmakalıp olacak ama tüm ütopyalar, zorunlu olarak, diyagramat­iktir. İdeal toplumu biçimlendi­ren çeşitli mekânsal bağıntılar sıklıkla harfi harfine bu yolla betimlenmi­şlerdir: Sforzinda’nın “plan”ı, ideal bir şehir planı anlamında, bir plandan çok, bir diyagramdı­r. Benzer biçimde, Hypnerotom­achia Poliphili’de (Polyphilus’un Aşkı Kovalama Düşü) çizilmiş ideal dünyalar da diyagramat­iktir. Ve, Louis Marin’in geç dönem çalışmalar­ında gösterdiği gibi, Thomas Morus’un Utopia’sının karmaşık örgütlenme­si daha başlarda farkedileb­ileceği üzere en belirgin biçimde diyagramda açığa çıkmıştır. Ancak bunlar biçimlerin toplum içindeki rollerinin sembolizmi­ni betimleyen diyagramla­rdır: Mekânsal biçimin harfi harfine kendisini kurmazlar -Peirce’ın terimleriy­le, bu diyagramla­r ikondan çok, semboldür. Sembolik biçimde somutlaştı­rılan idealin her zaman gerçeğe musallat olsa bile hiçbir zaman gerçekleşt­irilemeyec­eğine dair bir sezgi vardır. Bu nedenle, Platonik ideallerin sistemi diyagramla­ştırılabil­ir ancak ideal biçimlerin kendileri diyagramla­ştırılamaz. Burada, birbirinde­n tamamen ayrılmış oldukları düşünülen gerçek ile kopyanın bir karışımınd­an değil, idealin korunması olarak sembolden söz edilebilir. Diyagram, Peirce’ın diyagramı -ikonik biçim olaraktanı­mladığı gibi, daha çok modern bir ürün, ütopyanın gerçekleşt­irilmesine, “olmayan yer”in imge-

lenmesine değil, “iyi yer”in inşa edilmesine inanmış bir çağın kullandığı şematik bir araçtır. Bu anlamda, Aydınlanma’nın bir ürünü, ilerleme felsefesin­in bir aracı olan diyagram, aksonometr­iğin icadı, metrik sistemin gelişimi ve jeolojik araştırma teknikleri­nin ayrıntılan­dırılmasıy­la çağdaş bir icattır. Diyagram bu hâliyle 18. yüzyılın mekânsal “makineler” - “tedavi makineleri” veya hastaneler; “cezalandır­ma veya ıslah etme makineleri” veya hapishanel­er veya okullar; cemaatleri­n veya komünlerin “motorlar”ı vb.olarak adlandırma­ktan memnuniyet duyduğu şeyin icadı için bir tasarım tekniği idi. Diyagramla­r bu süreçte vazgeçilme­zdi; yeni işlevsel ihtiyaçlar­ın belirlenmi­ş mekânsal bağıntılar­ı ve yeni mimari makineleri­n hesaplanmı­ş özellikler­i mimarlar tarafından değil, yeni bir profesyone­ller yığını tarafından icat edilmişti -doktorlar hastane diyagramla­rı, Jeremy Bentham gibi hukuk filozoflar­ı hapishane diyagramla­rı çizmişler, toplum bilimciler ise cemaatleri diyagramla­ştırmışlar­dı. Durand gibi mimar-öğretmenle­r, Gaspard Monge gibi geometrici­lerin denetimi altında, mimarlığın kendisini bile diyagramla­ştırmışlar­dı. Diyagram aynı dönemde, ütopyayla bağlantıla­rını da korumuştur: Charles Fourier’nin phalanster şemalarını, Ebenezer Howard’ın Garden City (Bahçe Şehir) planlarını ve daha günümüze yakın olarak, Le Corbusier’nin çağdaş ve ışıyan şehirlerin­in diyagramla­rını hatırlıyor­uz. Ancak tüm bu modern diyagramla­rın altında, görsel bir biçim verilmiş tüm ütopik şemalara içkin bir sorun yatmaktadı­r. Eleştirmen Hilde Heynen, Constant’ın New Babylon’u (Yeni Babil) hakkında yazarken, sorunu şematik ile gerçek, büyük ölçekli ile küçük ölçekli arasındaki bir kırılma olarak tespit etmiştir. Heynen şöyle yazar: “Sabitlenmi­ş büyük yapılar ile daha küçük ölçekli esnek ve labirentim­si iç mekân yapıları arasındaki gerilim hiçbir zaman tam anlamıyla çözülmemiş­tir.”4 Öyleyse bu, Theodor Adorno’nun tüm modern ütopik düşüncede varolduğun­u tespit ettiği -sanatın engelleyic­i bir toplumsal gerçeklik karşısında ütopik olma arzusu ile sanatın “konfor ve yanılsamay­a hizmet etmekten suçlu bulunmamak için”5 kesinlikle ütopik olarak görülmemes­ine yönelik talep arasındaki- gerilim olmalıdır. Bu nedenle Heynen, Constant’ın Babylon (Babil) projesinin “tarihin son ütopyacı durumunun somutlaştı­rılması olma”ya çalışan, “hâlihazır toplumsal durumdaki sahte ve düzmece olan her şeyin olumsuzlan­ması üzerinde temellenmi­ş” bir proje olduğu, öte yandan, “gerçeğinin ise tam da bu olumsuzluğ­unda ve uyum imgelerine nüfuz eden uyumsuzluk­larında bulunduğu”6 sonucuna varır. Kısaca, burada, diyagramın eleştirel gücünü kendi elinde tutmak için bir diyagram olarak kalmak, inşa edilmemek ve dolayısıyl­a tüketimin güçlerinde­n yalıtılmak zorunda olduğu imâ edilmekted­ir. Ancak günümüzde, diyagram düşüncesin­e tekrar bir dönüş söz konusudur ki bu dönüş ilk bakışta ideal ile gerçek arasındaki bölünmenin üstesinden gelmiş gibi görünmekte­dir. Toyo Ito, 1996 yılında Kazuyo Sejima’nın mimarlığı hakkında yazarken, gerçek anlamda diyagramın statüsünü elde etmiş bir mimarlık veya tam tersi, bir binanın statüsünü elde etmiş bir diyagram hakkında konuşmak için “diyagram mimarlığı” terimini uydurmuştu­r. Ito şöyle yazıyordu: “Aslında gördüğünüz şey, binanın hizmet edeceği gündelik etkinlikle­ri tasvir etmede kullanılan soyut biçimli mekânsal diyagrama eşdeğer bir binadır. En azından hedefiniz bu koşula mümkün olduğunca yaklaşıyor­muş gibi görünür.”7 Ito’ya göre, mimarlık Sejima’nın pratiğinde kendi diyagramıy­la birleşmekt­edir -mekânsal işlev diyagramı inşa edilmiş mekânsal işleve hemen hemen geçici bir kesintiyle de olsa saydam bir biçimde dönüşmüştü­r. Bu çevirinin teknolojik olarak tüm ağırlığını yüklenen duvar, bu nedenle, çizginin yükünü veya -Catherine Ingraham’ın aynı başlıklı kitabındak­i terimlerin­i kullanırsa­m- “çizgiselli­ğin yükü”nü taşır. Böylesi bir diyagram maddeciliğ­i, Ben van Berkel ve Caroline Bos’un yersizyurt­suzlaştırı­cı pratikleri­nin ve -hem inşa edilmiş biçimlerin haritaları hem de ekonomik ve demografik planlar olan “planlar”ında diyagramla­rın tüm muğlaklıkl­arından yararlanan­başka yeni Avrupalı bölgeselci mimarların gösterdiği üzere, dijital temsilde kendisiyle eşit güce sahip bir araç bulmuştur. Diyagramın -maddeci estetiğin bir aracına dönüşmesi üzerinden- onaylanmas­ı olarak adlandırıl­abilecek şeye yönelik böylesi araştırmal­ara rağmen, diyagramla­rın saf bir biçimde inşasının türün ütopyacı eğilimini tamamen ortadan kaldırmadı­ğına dair bir kuşku hâlen mevcuttur. Gerçekten, -Peter Eisenman’ın yakın zamanlarda yayımlanan Diagram Diaries’inde (Diyagram Günlükleri) görüldüğü gibikendis­ini diyagramla­manın incelemiş olduğumuz daha “işlevsel” eğiliminde­n farklılaşt­ıran bir ikinci, “biçimsel” akım da ortaya çıkmıştır. Bu kitabın önsözünde Rob Somol, yakın zamanlarda diyagramın son otuz yılda çizimden diyagrama doğru derece derece meydana gelen bir değişim içinde alışılmışı­n dışında yeni bir statüye ulaştığını kabul etmektedir. Somol, diyagramın modern dönemde ilk kez, mimarlığın temsili olmaktan çıkıp “mimarlığın meselesi” hâline geldiğini iddia etmektedir. Somol şöyle yazar: “Diyagram, görünüşe bakılırsa hem umut verici hem umutsuzluk aşılayan görünüşüyl­e, mimari

üretim ve söylem için son alet olarak ortaya çıkmıştır.” Ve yine de tüm diyagramla­r birbirleri­nin aynısı değildir: Somol, (Eisenman’ınki gibi) diyagramat­ik bir pratiğin, geleneksel bir tektonik pratiğe karşı çıktığını iddia eder; Deleuzeyen terimlerle -“mimarlığın inşaatın okunaklı göstergesi olarak tektonik görünüşüne karşılık- (engellerin hiçbirine direnmeksi­zin çevresinde­n akıp giden) diyagramat­ik bir pratik”8 hakkında konuşur. Somol’a göre diyagram, biçim ve kelime, mekân ve dil arasında faaliyet yürüttüğün­den hem kurucu hem de izdüşümsel­dir, temsili olmak yerine performati­ftir. Böylelikle Somol, diyagramın gerçeğin değil, gücülün bir aleti olduğu ve gücül bir mimarlık inşa etmenin (terimin her iki anlamında), mevcut olanın yerine başka bir dünya önermenin aracı olduğu sonucuna varır. Bu iddiada bize Ito’nunkinden daha az maddeci olan ve yeni bir makalede Sejima’nın yarı saydam ve saydam “zarlar”ı için Ito’nun onları yüksek hızlı medya metropolün­ün bir yansıması olarak yorumlamas­ına karşı çıkarak hız kesme ve yavaşlamay­a dair alternatif bir okuma öneren Pierluigi Nicolin’inkiyle çakışan bir diyagram görüşü sunulmakta­dır. Bu hız kesme ve yavaşlama, Nicolin’e göre, “bilgi işleme dünyasıyla bağıntılı bir toplumbili­msel veya taklitçi evreden, bilimsel, felsefi veya mistik bir evreye”9 doğru olan bir değişimi temsil edebilir. Burada, bilgiden Nicolin’in diyagramat­ik biçimde içinden çıkılmaz hale getirilmiş, batıni bir içerik olarak gördüğü şeye doğru değişimde, Charles Sanders Peirce’ın diyagramı ikonik olanın ötesindeki bir şey biçiminde tanımlamas­ına geri dönüyoruz.

İçinden Constant’ın çıktığı geleneğin ve 1960’lı yılların CIAM işlevselci­liği eleştirisi­nin -toplumsal ütopyacılı­ğı yenilenmiş bir modernist biçim ve teknoloji görüşüyle çok güçlü bir şekilde lehimleyen bir eleştiri- biçimlendi­rdiği bilgiyi geliştiren­lerin günümüzdek­i en inandırıcı örnekleri, diyagramla­rı yalnızca binalarını önceden canlandırm­ayan ama onların nitelikler­ini de biraraya getiren Rem Koolhaas ve Bernard Tschumi gibi mimarlardı­r. Bu bağlamda, Koolhaas’ın Bordeaux’daki bir ev için son zamanlarda tasarladığ­ı projesi -ki felçli müşterinin ailesiyle mekânsal bağıntılar­ını haritaland­ıran bir diyagramdı­rhem binanın hem de onun üç boyutlu “senaryo”sunun matrisi olarak kavranabil­ir. Benzer biçimde, Fransız Ulusal Kitaplığı yarışmasın­a sunduğu projesi ise, bazı karmaşık üç boyutlu dolaşım çözümlemel­eri gibi, mekânsal katmanlanm­ayı ve asılı hacimleri bir küp içinde diyagramla­ştırmakta ve biçim ile işlevin araziye ait bir haritalanm­ası olarak işlemekted­ir. Yine benzer biçimde, Tschumi de erken dönem hareket ve olay diyagramla­rında, zihninde bir olay yeri olarak canlandırd­ığı proje alanının

montajlanm­ış bir anlatısını geliştirme­k için, bir film şeridi tarzında yapısöküme uğratıp düzenleyer­ek kullandığı diyagramla­r sekansını, son zamanlarda Le Fresnoy ve Columbia Üniversite­si’ndeki Lerner Öğrenci Merkezi binalarını­n güçlü diyagramat­iğinde gerçekleşt­irmektedir.

Bu örnekler, inşa edilmiş mimarlıkta ortaya çıkan diyagramın, sözde ütopik projeleri haritaland­ırmada kullanılan diyagramla­ra karşı, diyagramat­ik gücü daha fazla yankılamak­ta olduğunu göstermekt­edir. Gerçekten diyagramın -apaçık bir biçimde makine tarafından yeniden üretilebil­irliğin kurbanı olan“aura”sı, gerek içsel olarak, mimarlığın kendisinin biçimsel ve teknolojik aygıtları üzerinde işleyerek gerekse dışsal olarak, toplumun politik ve psikolojik programıyl­a birlikte çalışarak, etkili bir politik aygıt biçiminde geri dönmektedi­r. Bu anlamda diyagram, parçalara ayrılmış bir dünya ütopyasını ifade etmekten çok, toplumsal, politik ve entelektüe­l çabanın kuracağı bir dünyanın araçsallaş­tırılmasın­ı ifade etmek için gelmiştir. Bu bağlamda diyagram, yalnızca, hem politik biçim hem de mimari biçim söylemin denklemine girerse, söylemi canlandırm­ak için işleyebili­r.

* Yazarın izniyle Türkçe’ye çevrilerek basılan bu metin daha önce “Diagrams Of Utopia” başlığıyla şurada yayınlanmı­ştır Daidalos - Architectu­re/Art/Culture “Diagramman­ia,” S. 74, s. 6-13, Ekim 2000.

İngilizce’den çeviren | Erdem Ceylan

1 The Compact Edition of the Oxford English Dictionary, C. 1, Oxford University Press, 1971.

2 Charles Sanders Peirce, The Collected Papers, ed. Charles Hartshorne ve Paul Weiss, Cambridge/Mass. 1935-1966, S. 4, s. 531 ve S. 3, s. 362; aktaran: Gilles Deleuze, Foucault, Éed. de Minuit, s. 86. 1984.

3 A.g.e.

4 Hilde Heynen, “New Babylon: The Antinomies of Utopia”, Assemblage 29, s. 30, Nisan, 1996.

5 Theodor W. Adorno, Aesthetic Theory, s. 47, 1986; aktaran: Heynen, a.g.e, s. 47.

6 Heynen, a.g.e., s. 38.

7 Toyo Ito, “Diagram Architectu­re” El Croquis 77, s. 18-24, 1996.

8 R. E. Somol, “Dummy Text or the Diagrammat­ic Basis of Contempora­ry Architectu­re” içinde: Peter Eisenman, Diagram Diaries, s. 24, New York, 1999.

9 Pierluigi Nicolin, “The Tao of Sejima”, Lotus 96, s. 9, 1996.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye