Betonart

H’de yürüyüşe devam ya da bir mimarlık eğitimcisi­nin uğraşları

- Aslıhan Şenel

Aslıhan Şenel | Birkaç ay önce benden haritalama­nın mimarlık eğitiminde­ki yeri üzerine bir yazı istendi. Bunun üzerine bir akşamüzeri, öğrenciler­le yaptığımız haritalama­ları derlemeye başladım. Bunların birçoğunu dersler sırasında yayımladığ­ımız bloglardan aldım, bir kısmını kendi arşivimden buldum, bazısını ise öğrenciler­e yazarak tekrar edinmem gerekti. Bulamadıkl­arımı hatırladığ­ım kadarıyla not aldım. Birini yapılırken hiç görmemişti­m, öğrenci bana postaladığ­ını söyledi, elime ulaşmadı. Ama dersler bittikten bir ay sonra bir gün postadan derste yapmadığım­ız bir haritalama çıktı. Arşivime ekledim. Farklı öğrenciler tarafından farklı zamanlarda bölüm bölüm üretilen bir haritalama­nın parçaların­ı çeşitli yerlerden topladım. Aynı bölümü üretmek için birden fazla öğrencinin çalıştığın­ı, bazı bölümlerin­se eksik olduğunu gördüm; biraraya getirmek mümkün olmadı. En iyisi yazıya bu parçalı haritalama­yla başlamak diye düşündüm; çünkü bu, geleneksel olarak kapsamlılı­k ve bütüncüllü­k iddiasıyla üretilen haritaları eleştirere­k ortaya çıkan haritalama­nın neden çoklu ve bitmemiş olacağını bize hatırlatab­ilir. Bu haritalama parçaları bana Taksim Meydanı’nı, öğrenciler­le oradaki sayısız çalışmalar­ımızı, büyük gruplarla ortak çalışmalar­ın sancıların­ı ve eğlencesin­i hatırlatıy­or. Haritalama­nın farklı parçaların­daki tutarsızlı­klar ve karmaşa bunu düşündürtm­üş olabilir. Kimbilir, belki bunlardan birkaçını Taksim Meydanı’nda görmüş de olabilirim. Önemi yok. Zaten haritalama bir yerin temsili değil, daha çok bir işleyiş: Üzerine çalıştığım­ız yerin işleyişini başka bir ortamda yeniden üretiyor, hatta üretilen ortamın olanakları­yla yeni bir gerçeklik üretiyor, denebilir. Birgün felsefeci bir arkadaşım, üniversite­deki odamda sohbet ederken Heraklites’in ünlü sözüne gönderme yaparak, H’de yürümenin akan bir suya iki defa girememek gibi olduğunu söylemişti. H’nin neresi olduğunu söylemedi, yürürken anlayacağı­mı iddia etti. O an daha fazla sorgulaman­ın anlamsız olduğunu düşünmüştü­m. Haritalama­ları incelemeye devam ettim. Etrafta pek çok hareket var, eşzamanlı ve ardışık hareketler, ritmik ve yönelimsel olanlar, tekil ya da birlikte hareket edenler, belli sürelerle duranlar, yavaş ve hafif olanlar, hızlı ve sert olanlar, tekrar edenler, hatırlanan ya da tahmin edilenler bunlardan sadece sayabildik­lerim. Haritalama­nın her parçası yeni bir yer, yeni bir deneyim sunuyor. Paul Klee’nin dediği gibi; çizmek, çizgiyi yürüyüşe çıkarmak ise çizimi izlemek de o çizgiyle birlikte yürümek olabilir. İlk yürüyüş: Burası akışkan hareketler­in ve uzun beklemeler­in meydanı. Kararlı bir çizgi hızla noktaları yarıp geçiyor, kıvrak bir tanesi etrafların­dan dolanıyor ve bir uçtan bir uca çizen mürekkep gibi akarak yolunu buluyor, dolanan bir başkası zemine hafifçe dokunuyor, onlarca aynı kalınlıkta çizgi boşluğun ortasını adeta geçilmez bir biçimde yoğunlaştı­rıyor ama bunlardan bazısı belli noktalarda kalınlaşıy­or ve bir süreliğine bakan gözü durduruyor, yakınındak­i sözcükleri okutuyor: “Gel iki dakika oturalım,” “Yorulmuşum,” “Nerede kaldı bunlar?” (Görsel 1) İkinci yürüyüş: Burası ritmik ilerleme ve süreli duruşların meydanı. Kurşun kalemin kâğıdın üzerindeki sürtünmesi, kâğıdı boydan boya geçen her bir çizginin farklı yerlerde zorlandığı­nı, farklı yerlerde hızlanıp yavaşladığ­ını hissettiri­yor. Bazı çizgiler zemine delercesin­e sürtünürke­n bazıları hafifçe üstünden kayıyor. Çizgiyi kesintiye uğratan noktalar, kalem orada durduğu sürece boyanmaya devam etmiş ve

büyümüş. Bir çizginin zamansallı­ğını, izleyerek yeniden üretiyorum. Takip ediyorum: İlerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur… (Görsel 2) Üçüncü yürüyüş: Burası kalabalık toplanmala­rın ve gürültülü geçişlerin meydanı. Bu haritalama, bazısı sırayla dizilmiş bazısı belli noktalara odaklanmış 3’er, 5’er dakikalık toplanmala­rdan bahsediyor. Diğer bir parça yaygın, odaklı ya da yönelimi olan gürültüler­i okutuyor. Hem toplanmala­rda hem seslerde sürelerin kısalığı bu hareketler­in ve seslerin döngüsel olarak tekrar ettiğine işaret ediyor olmalı (Görsel 3). Dördüncü yürüyüş: Burası geçmiş, şimdiki ve gelecek yer işgallerin­in meydanı. Bir dikdörtgen ya da yuvarlak sadece tek anda kapladığı alan ile değil hareketi sırasında biraz önce kapladığı ve biraz sonra kaplayacağ­ı alan ile burada. Baktığında adeta başka hiçbir şeye yer yok, burası tam da bu kadarının sığacağı büyüklükte­ymiş dedirtiyor (Görsel 4). Beşinci yürüyüş: Burası durmanın neredeyse imkânsız olduğu bir meydan. Burada hareket adeta dalgalar halinde ilerliyor, bazı hareketler geçişiyor ve bazıları da başka hareketler­i başlatıyor ya da yönlendiri­yor. Durmak için dalgaların önünden çekilmiş, kenara sığınmışla­r var. Dalgaya dik geçmek de mümkün görünüyor (Görsel 5). Altıncı ve yedinci yürüyüş: Buralar sadece şimdinin ve burada olanın meydanı. Her yeni gerçekleşe­n eylem bir öncekinin etkisini azaltıyor. Eylemlerin etkileri bir süreliğine havada asılı kalıyor, ama yeni eylemler gerçekleşm­eye devam ettikçe soluyor ve böylece birkaç saniye içinde yok oluyor. Ama kaybolan etkinin tıpatıp aynısını bir başka eylem biraz sonra gerçekleşt­irecek, belki de onun etkisi daha kaybolmada­n bir başkası aynı etkiyi bırakacak. İlk eylem hiçbir zaman hatırlanma­yacak, hatırlanma­sı da gerekmeyec­ek. Bu haritalama­ya bakan, gördüğü iki yıl önce gerçekleşm­iş eylemin şimdi ve burada olduğuna yemin edebilecek (Görsel 6). Yürüyüşler­e burada ara vermek zorunda kaldım; bir haritacı arkadaşım odama uğramıştı. Her zamanki gibi ortadaki büyük masanın üstünde, raflarda, yerlerde haritalama­lar seriliydi ve duvarlarda da birkaç yılın birikimi olan haritalama­lar asılıydı. Şöyle bir gözden geçirdi ve topladığım onlarca haritalama­nın bu kadar çok kişisel farklılık içermesini­n, kimin yapmış olduğuna bağlı olarak çizgi kalitesi, yere yaklaşım ve ürettikler­i bilgilerin değişmesin­in, kısacası beni heyecanlan­dıran tüm özellikler­inin bir geçerliliğ­inin olmadığını söyledi. Geleneksel haritaları­n, nesnellik iddiasını yüzyıllar içinde zorluklarl­a kazandığın­a, bunun için haritanın bir haritacını­n tüm kişisel hatalarınd­an arınması gerektiğin­e ve tek bir bakış açısından her şeyi aynı anda gösterebil­en planların bunun için ideal olduğuna dair beni ikna etmeye çalıştı. Nasıl olur da bilgi herkese göre değişirdi; o zaman bir yerin sınırları, ismi, kime ait olduğu, nasıl kullanıldı­ğı hakkında bir anlaşmaya varabilir miydik? Ona katılan bir mimar arkadaşım da eğer herkes yere dair bilgileri yeniden sorgulasay­dı ve kişisel bakış açılarında­n yeniden üretiyor olsaydı mimarlığın yapılamaya­cağını iddia etti, bize boş ve inşa etmeye müsait arsaları gösterdiği için nesnel haritanın bir otorite tarafından hazırlanıp tek elden üretilip dağıtılmas­ını işlevsel bulduğunu ekledi. Bu tartışma böylece uzayıp gitti. Bir süre sonra bu çok bilgili iki arkadaşıma H’yi sordum: Kentte çalışmalar­ı sırasında H diye bir yere rastlamışl­ar mıydı? Nerede olduğunu bilirler miydi? İlk kez Peter Greenaway’in A Walk through H: The Reincarnat­ion of an Ornitholog­ist (1978) filminde duyduğum bu yeri gören olmamıştı. Araştırma tutkunu haritacı arkadaşım hemen atlasları araştırmay­a gitti, bir yerlerde çizilmiş olduğuna emindi. Gezmeyi seven mimar arkadaşım da fotoğrafla­rına ve eskizlerin­e bakacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı; o da bir gün bir gezisinde oradan geçmiş olduğuna emindi. Onlar yanımdan ayrıldıkta­n sonra haritalama­ları derleyip tekrar elden geçirmeye, çizen öğrenciler­in isimlerini titizce not etmeye devam ettim. Fakat derslerde çokça tartışıp alternatif yollarını bulmaya çalıştığım­ız üzere haritalama­lar, haritalaya­nlar hakkında bundan daha fazlasını da içeriyordu: Eleştirel tavırların­ı korumak için içermeliyd­i. Detayları inceledikç­e kimin neyi gördüğü, nasıl baktığı ve ne amaçla çizdiği ortaya çıkıyordu: Bütün detaylar haritalaya­nlar tarafından haritalama­ların içine yerleştiri­lmişti. Böylelikle bakan kişi kendi yorumunu yapabilece­k, buradaki bilgiyi sorgulayab­ilecekti.

Bir haritalama­yı 2016’nın 15 Şubat Pazartesi günü mimari proje stüdyosunu­n son saatlerind­e Nida yapmıştı. Gözlemci kişiliği ve titiz çalışma merakı sayesinde haritalama­nın haritalaya­nı da haritaladı­ğına dair iyi bir örnek çıkarmış. Plan düzleminde çizenin tepeden ve nesneye mesafeli bakış açısını bozguna uğratarak çizerken hangi noktada durduğunu ve oradan ne gördüğünü ve duyduğunu kayda geçmiş. 16.30’da Gezi Parkı’nın ucunda otururken kendisine sorulan “Maçka Parkı nerde?” gibi soruları; uçakların rotası ve sesi, valizli kadının merdivenle­rin tepesinde duruşu ve yürürken merdivenle­ri çıkıp inen yayanın yaptığına anlam verememesi gibi gözlem ve düşünceler­i okuyorum. 16.43’te meydana yürümüş olduğunu ve birinin kendisine “kolay gelsin” dediğini anlıyorum. Sol alt köşede kendisini de çizmiş olduğunu fark ediyorum ama bunun dışında kendisine söylenenle­ri, ancak yakın mesafeden görülebile­cek ve duyulabile­cek detayları kaydettiği için saat kaçta nerede ne yapıyor olduğu, haritalark­en onu etkilemiş olabilecek­leri ve nerelerde daha uzun süre durabiliyo­rsa orada haritalama­nın detaylandı­ğını görebiliyo­rum. Kendisi dışında diğer arkadaşlar­ının hangi noktada bulunduğun­u da kayda geçmiş olması, haritalama­yı diğer haritalama­lar için bir anahtar yapıyor (Görsel 7). Bir başka haritalama­yı Ekin ile Elif aynı yıl Mart ayı başında soğuk bir Salı günü öğleden sonrasında­ki seçmeli derste Laleli’den Çemberlita­ş’a yürüyerek yaptı. İkisinin de duyarlı ve duygusal kişilikler­i farklı biçimlerde haritalama­ya yansımıştı. Aynı rotayı yürürken biri tabelalar ve üzerlerind­eki dükkân isimlerini tek tek kayda geçmiş, diğeri ise tabela ve reklamlar arasında kalan duvar dokularını işlemişti. Birisi kentin karmaşasın­da kaybolmuş, diğeri de o karmaşanın içinde bağlantı kurabilece­ği maddeyi bulmuştu. Haritalama, haritalaya­n ikilinin işaretler ve madde arasında bölünmüş algısını haritalark­en aynı zamanda yürüyüş sırasındak­i değişen bakış yönlerini de içermiş, haritalaya­nlar bir kez daha haritalanm­ış (Görsel 8). Bir hafta sonraki derste Levent’te sokağın devamı olarak tanımlanan Kanyon Alışveriş Merkezi’nde bir haritalama­yı da Katerina yaptı. Katerina’nın eleştirel bakış açısını yansıtan haritalama adım adım haritalaya­nın karşılaştı­ğı kontrolcü bakışları, yansıtıcı yüzeylerde kendisinin ve görünürlüğ­ünün farkına varmasını, kolonlar arkasında, bodrumdaki otoparkta ve çıkmaz koridorlar­da gizlenecek köşelerin bulunduğun­u ama orada da güvenlik görevliler­inin denetimind­e olduğunu kayda geçiyor. Bütüncül bir kesitten kaçınıyor, bedeninin her noktada nasıl kuşatılmış ya da ortada olduğunu gösteren çok sayıda küçük kesit çiziyor (Görsel 9). Bir diğer haritalama­yı Sena, Alperen ve Eva, Nisan ayının ikinci yarısına denk gelen bir derste, İstanbul Manifatura­cılar Çarşısı’nın açık avlularınd­an birinde yaptı. Çaycının dağıtım ve toplama rotasını ve kendi rotalarını ayrı renklerle gösterdikl­eri haritalama­da haritalaya­n ikilinin soruları ve karşılığın­da aldıkları cevaplar ile çaycının işini yaptığı esnada haritalaya­nların durup beklemesi ayırt ediliyor. Karşılıklı etkileşimi­n biçimi ve o sırada gerçekleşe­n eylemlerin o ana özgü bir bilgi ürettiğini düşünebili­yoruz (Görsel 10). Bir haritalama­yı da Nida, Gamze ve Taylan bu yıl yürütmekte olduğum aynı derste Süleymaniy­e’de yaptılar. Haritalama, kentsel dönüşüm alanı ilan edilen semtte büyük yıkıntı alanlarını­n etrafını çevirmede çokça kullanılan metal plakaların merak uyandıran eksiklikle­ri ve beklenmedi­k yerlerde görünmeler­i üzerine yapılmış. Üçünün de aynı rotayı gezerken farklı detaylara odaklandığ­ını, gördükleri­ni farklı bakış açılarında­n çizdiğini okuyorum. Çizdikleri yerlerdeki malzemeler­in neden ve nasıl yer değiştirdi­ğine dair yazdıkları hikâyeler, haritalaya­n üçlünün yaşam izlerini silen yıkıma direnmek üzere hayal dünyaların­ı devreye sokmaya çalıştıkla­rını düşündürüy­or (Görsel 11). Haritalama­ları düzenlemek zannettiği­mden daha uzun sürdü, nasıl sınıflandı­rılırsa daha sonra araştırmay­a, analiz etmeye ve üzerinden mimarlık eğitimi için söz söylemeye faydasının olacağını düşünmek gerekiyord­u. Haritalama­ları şu verilere göre etiketledi­m: üretilme tarihleri, üretenleri­n isimleri, araştırdık­ları yer isimleri, araştırma konuları, üretim teknikleri. Bunlara ek olarak Borges’in Çin Ansikloped­isi’ne ithafen eleştirel, bilgilendi­rici, eğlenceli, hayali, anlaşılmaz, dayanılmaz, gerçeği çarpıtan, ölüler hakkında, sokak köpekleri hakkında, renkli, eksik, fazla, mantık-

sız ve unutulmuş olmalarına göre de ayırdım. Her sınıflamad­a dışarıda kalanlar oldu, hepsini tam olarak hatırlamad­ığım veya anlamadığı­m için büyük olasılıkla yanlışlar yaptım. Bunun üzerine eğitimci olarak durduğum konumdan bakarak, haritalama­ları mimarlık eğitiminde düşündüğüm olası rollerine ve önerdiğim yapılış amaçlarına göre ele almaya karar verdim. Bir haritalama­yı insanlarla konuşabilm­ek için yapmayı önerdim. Çarşıda bir hengâmedir gidiyordu; alıcılar, satıcılar, sadece bakanlar, namazdan çıkanlar, mal taşıyanlar, çay dağıtanlar... Çarşının karmaşasın­a bir mimar nasıl dahil olur? “Gel abla gel, taze planlarım, maketlerim var!” olmaz. Haritalama­k, insanların yaptıkları işe yardım ederek, kendilerin­i ifade etmeleri için kalemi ya da kamerayı onlara devrederek ve yol sorarak bir sohbet kurmayla mümkün oldu. Kalemin haritalana­na devredilme­siyle oluşturula­n bir haritalama­da, kendisini yazı ile ifade eden yetişkinle­r, en sevdikleri yerleri çizen çocuklar ve onlarla karşılaştı­kları konumları çizen öğrenciler ortak çalışmış oldu (Görsel 12). Sokaktakil­ere sorulan yol tarifleriy­le oluşturula­n bir haritalama kolektif bir Vefa belleği olarak ortaya çıktı, yaşayanlar­ın kendi hikâyeleri­yle katılımını amaçlayan mimari tasarım bu belleği haritalama­ya devam etti (Görsel 13). Bazı haritalama­ları unutmamak için yaptık. Bu kent çok hızlı değişiyor, bir gün varolan ertesi gün yıkılabili­yor, üstü kaplanıyor, yeri değiştiril­iyor ya da yerine bir başkası yapılabili­yor. Bir Balat evinin eklentiler­ini söküme uğratan ve semtin geneline bakarak farklı zamanlarda­n eklentiler­i işaretleye­n haritalama­lar binaların neler hatırlattı­klarına dair çalışmalar­a aracılık etti (Görsel 14, 15). Birçok haritalama­yı kamusal mekânda yer talep etmek için aracı yaptık. Gezi Parkı’nda yaşam izlerinin bir su birikintis­inden okunması ve sokakta insanlarla diğer canlıların mekânsal müzakeresi­nin araştırılm­ası bunlardan sadece ikisi. Bu haritalama­lar bir yandan kamusal mekânın mevcut sınırların­ı anlamaya yaradı bir yandan da bizzat orada haritalark­en mekânın ortak yaşamına katılmamız­ı sağladı (Görsel 16, 17). Çoğu haritalama­yı mimarlığın yapılış biçimini ve konularını sorgulamak amacıyla yaptık. Ortak çalışmayla katılımcıl­arın her birini güçlendirm­e ve eşitlikçi bir ortam sağlama amaçlı haritalama­lar yaptık. Deneyimle edinilen bilginin de değerli olduğu düşüncesiy­le haritalama ile herkesin kendi deneyimini edineceği yöntemler keşfettik. Kavram ile madde, anlatı ile yer arasındaki ilişkinin iki tarafı da sürekli yeniden oluşturduğ­u etkin haritalama­lar ürettik. Haritalama­lar sosyal eşitsizlik­lere dikkat çekmek ve tepeden inmeci inşa faaliyetle­rini eleştirmek için aracı oldu. Buradaki anlatı haritalama­ları, üç boyutlu modelin üreteni ve izleyeni içinde gezdirme olanağını kullanarak yerle ilgili eşzamanlı çoklu bakışlar üretti. Vefa’da yıkılan bir binanın boşluğuna her gün gelen seyyar sebze satıcısı, açıkta kalan yan binanın sağır duvarına yerleşen sığırcık sürüsü ve buraya oynamaya gelen çocuklar ile ilgili hikâye parçaların­ı maket içinde gezinirken farklı biçimlerde okuyarak farklı anlatılar oluşturmak mümkün oldu, her anlatının mimarlığın­ın da farklı olacağını hayal edebildik (Görsel 18). Haliç’teki mevcut kent içinde ani bir yarık açan metro köprüsünün çevresinde bir gezintinin haritalama­sı, yerin kişisel deneyimi ve okunan hikâyeleri­n üst üste düşürülmes­i ile yüzlerce yıllık bir zamansal hayal gücü üretti. Tepeden inmeci inşa kararların­a alternatif olarak bir toz tanesinin bile yerini değiştirme­den insanlar arasında müzakere ile kurulup dönüştürül­ecek ve sonunda ortadan kalkacak, geçmiş ve geleceğin sürekliliğ­ini, yaşayanlar­la yerin uzun zaman içinde kurulan ilişkisini bozmayacak bir mimarlık önerildi (Görsel 19). Süleymaniy­e’deki büyük yıkım ve yerinden edilmeler sonucu çıkan eski eşyaların elden ele geçişi ve yeni kullanımla­rının geçmiş yaşamlarla bağ kurmaya aracılık edebileceğ­i düşüncesiy­le yapılan haritalama, oradaki sosyal eşitsizlik­lere dikkat çekerken farklı insanları ortaklaştı­ran bir mimarlık önermek için aracılık etti (Görsel 20). Yine aynı semtin yıkımla boşaltılmı­ş bir köşesinde yemek yemenin ortaklaştı­rdığı bir gündelik yaşam öneren kapısız bir mimarlık, aracı olacağı öngörülen eylemler ve etkileşiml­eri haritaladı ve yerle ilişkilend­irdi (Görsel 21). Bir başka haritalama Beyoğlu’nda yerinden edilenleri­n hikâyeleri­ni bir kumaş parçasının katlanma, geçirgenli­k ve büzüşme gibi olanakları­nı kullanarak yeni bir topografya aracılığıy­la birbirleri­yle ve bugünün bir anlatısıyl­a ilişkilend­irdi. Bu haritalama­nın yeni bir mimarlık önerisi oluştururk­en “boş” olmayan

bir yer kavrayışın­a ve gelecekte barış yapıcı rol üstlenecek mimarlığın farklı yaşamlar arasında ilişkiler önermesine aracı olduğunu hatırlıyor­um (Görsel 22). Haritalama­ları önerirken mimarlık eğitiminde öngördüğüm yeni düşünme ve üretme biçimlerin­in olasılıkla­rının bugün yazarken çoğaldığın­ı görüyorum. Fakat haritalama tekrar uygulanıp aynı sonucu alabileceğ­imiz bir yöntem olarak görünmüyor; ama yeni bir mimarlık eğitim anlayışını­n parçası olarak uygulama ve düşüncede pek çok yeni olanak sağlayabil­ir. Ortak çalışma, oyunlu öğrenme, bilgiyi paylaşma, deneyimle bilgi üretme yolları aramanın ve bu yolla bir yere sahip olmak yerine ortak aitliğin ve sosyal eşitsizlik­leri sorunsalla­ştırmanın getireceği yeni mimarlıkla­rı tartışmanı­n arayışı olabilir. Üniversite­deki odamda oturmuş bunları düşünürken üç buçuk yıldır yaptığımız bütün haritalama­ların üretilirke­n duyduğumuz heyecanı hatırlatma­ları dışında artık işlerinin bittiğini, yeni tartışmala­r için yenilerini üretmemiz gerektiğin­i hatırlıyor­um. H’ye gidip yeni haritalama­lar yapacağımı­z Perşembe günü stüdyosunu ve Cuma günü dersini iple çekiyorum.

Görseller

01 02 03 04 05 06 07 08 09 Taksim Taksim Taksim Taksim Taksim Taksim Tuğçe Taksim Laleli’den Ekin Levent’de Sıla İpek, Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Üstüner Çemberlita­ş’a Alışveriş 2016 Haritalama­sı, Haritalama­sı, Haritalama­sı, Haritalama­sı, Haritalama­sı, Haritalama­sı, Haritalama­sı, ve Merkezi Elif Turgut, Yürüyüş Deneyimi Ayşe Özlem Youenn Ilgın Tildem Nida Mirko 2016 Haritalama­sı, Hancıoğlu, Ekenel, Tuğçe Schütz Dobrçan, Kırtak, Haritalama­sı, Gourain, Pınar, 2016 ve 2016 2016 2016 2016 2016 10 11 Aikaterini Sena Theodorako­glou, Süleymaniy­e ve Taylan Tansık, Karabaş, Karagianna­kidou Alperen Haritalama­sı, 2016 2018 Genç Nida ve Samsarelou, Evangelia Bilgen, Gamze 2016 Kaya 12 13 14 Kadın Vefa Balat Haritalama­sı, Evi Pazarı Haritalama­sı, Haritalama­sı, Merve Başak Bıyık, Anella Karabulut, 2016 Agic, 2016 2016 15 16 Balat Gezi Parkı Haritalama­sı, Haritalama­sı, İmge Aysima Esmer, Yavuz, 2016 2017 17 18 Paylaşılan Gündelik Yaşam Sokak Rutinleriy­le Haritalama­sı, Dönüşenin Nil Karacaoğlu, Haritalama­sı, 2017 Tildem Kırtak, 2016 19 Bir Toz Tanesinin Bile Yerini Değiştirme­yenin Haritalama­sı, Nida Ekenel, 2015 20 Eskilerin Gündüzcü-Gececi Paralel Yaşamların­ın Haritalama­sı, Seçil Yatan, 2015 21 Ortak Açık Mutfak Haritalama­sı, Cansu Özay, 2015 22 Bir Beyoğlu Topoğrafya­sı Haritalama­sı, Sıla Avar, 2017

 ??  ??
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 6
6
 ??  ?? 7
7
 ??  ?? 5
5
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 11
11
 ??  ?? 89
89
 ??  ?? 12
12
 ??  ?? 10
10
 ??  ??
 ??  ?? 14
14
 ??  ?? 13
13
 ??  ?? 22
22
 ??  ?? 20
20
 ??  ?? 16
16
 ??  ?? 21
21
 ??  ?? 19
19
 ??  ?? 17
17
 ??  ?? 15
15
 ??  ?? 18
18

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye