H’de yürüyüşe devam ya da bir mimarlık eğitimcisinin uğraşları
Aslıhan Şenel | Birkaç ay önce benden haritalamanın mimarlık eğitimindeki yeri üzerine bir yazı istendi. Bunun üzerine bir akşamüzeri, öğrencilerle yaptığımız haritalamaları derlemeye başladım. Bunların birçoğunu dersler sırasında yayımladığımız bloglardan aldım, bir kısmını kendi arşivimden buldum, bazısını ise öğrencilere yazarak tekrar edinmem gerekti. Bulamadıklarımı hatırladığım kadarıyla not aldım. Birini yapılırken hiç görmemiştim, öğrenci bana postaladığını söyledi, elime ulaşmadı. Ama dersler bittikten bir ay sonra bir gün postadan derste yapmadığımız bir haritalama çıktı. Arşivime ekledim. Farklı öğrenciler tarafından farklı zamanlarda bölüm bölüm üretilen bir haritalamanın parçalarını çeşitli yerlerden topladım. Aynı bölümü üretmek için birden fazla öğrencinin çalıştığını, bazı bölümlerinse eksik olduğunu gördüm; biraraya getirmek mümkün olmadı. En iyisi yazıya bu parçalı haritalamayla başlamak diye düşündüm; çünkü bu, geleneksel olarak kapsamlılık ve bütüncüllük iddiasıyla üretilen haritaları eleştirerek ortaya çıkan haritalamanın neden çoklu ve bitmemiş olacağını bize hatırlatabilir. Bu haritalama parçaları bana Taksim Meydanı’nı, öğrencilerle oradaki sayısız çalışmalarımızı, büyük gruplarla ortak çalışmaların sancılarını ve eğlencesini hatırlatıyor. Haritalamanın farklı parçalarındaki tutarsızlıklar ve karmaşa bunu düşündürtmüş olabilir. Kimbilir, belki bunlardan birkaçını Taksim Meydanı’nda görmüş de olabilirim. Önemi yok. Zaten haritalama bir yerin temsili değil, daha çok bir işleyiş: Üzerine çalıştığımız yerin işleyişini başka bir ortamda yeniden üretiyor, hatta üretilen ortamın olanaklarıyla yeni bir gerçeklik üretiyor, denebilir. Birgün felsefeci bir arkadaşım, üniversitedeki odamda sohbet ederken Heraklites’in ünlü sözüne gönderme yaparak, H’de yürümenin akan bir suya iki defa girememek gibi olduğunu söylemişti. H’nin neresi olduğunu söylemedi, yürürken anlayacağımı iddia etti. O an daha fazla sorgulamanın anlamsız olduğunu düşünmüştüm. Haritalamaları incelemeye devam ettim. Etrafta pek çok hareket var, eşzamanlı ve ardışık hareketler, ritmik ve yönelimsel olanlar, tekil ya da birlikte hareket edenler, belli sürelerle duranlar, yavaş ve hafif olanlar, hızlı ve sert olanlar, tekrar edenler, hatırlanan ya da tahmin edilenler bunlardan sadece sayabildiklerim. Haritalamanın her parçası yeni bir yer, yeni bir deneyim sunuyor. Paul Klee’nin dediği gibi; çizmek, çizgiyi yürüyüşe çıkarmak ise çizimi izlemek de o çizgiyle birlikte yürümek olabilir. İlk yürüyüş: Burası akışkan hareketlerin ve uzun beklemelerin meydanı. Kararlı bir çizgi hızla noktaları yarıp geçiyor, kıvrak bir tanesi etraflarından dolanıyor ve bir uçtan bir uca çizen mürekkep gibi akarak yolunu buluyor, dolanan bir başkası zemine hafifçe dokunuyor, onlarca aynı kalınlıkta çizgi boşluğun ortasını adeta geçilmez bir biçimde yoğunlaştırıyor ama bunlardan bazısı belli noktalarda kalınlaşıyor ve bir süreliğine bakan gözü durduruyor, yakınındaki sözcükleri okutuyor: “Gel iki dakika oturalım,” “Yorulmuşum,” “Nerede kaldı bunlar?” (Görsel 1) İkinci yürüyüş: Burası ritmik ilerleme ve süreli duruşların meydanı. Kurşun kalemin kâğıdın üzerindeki sürtünmesi, kâğıdı boydan boya geçen her bir çizginin farklı yerlerde zorlandığını, farklı yerlerde hızlanıp yavaşladığını hissettiriyor. Bazı çizgiler zemine delercesine sürtünürken bazıları hafifçe üstünden kayıyor. Çizgiyi kesintiye uğratan noktalar, kalem orada durduğu sürece boyanmaya devam etmiş ve
büyümüş. Bir çizginin zamansallığını, izleyerek yeniden üretiyorum. Takip ediyorum: İlerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur, ilerle, dur… (Görsel 2) Üçüncü yürüyüş: Burası kalabalık toplanmaların ve gürültülü geçişlerin meydanı. Bu haritalama, bazısı sırayla dizilmiş bazısı belli noktalara odaklanmış 3’er, 5’er dakikalık toplanmalardan bahsediyor. Diğer bir parça yaygın, odaklı ya da yönelimi olan gürültüleri okutuyor. Hem toplanmalarda hem seslerde sürelerin kısalığı bu hareketlerin ve seslerin döngüsel olarak tekrar ettiğine işaret ediyor olmalı (Görsel 3). Dördüncü yürüyüş: Burası geçmiş, şimdiki ve gelecek yer işgallerinin meydanı. Bir dikdörtgen ya da yuvarlak sadece tek anda kapladığı alan ile değil hareketi sırasında biraz önce kapladığı ve biraz sonra kaplayacağı alan ile burada. Baktığında adeta başka hiçbir şeye yer yok, burası tam da bu kadarının sığacağı büyüklükteymiş dedirtiyor (Görsel 4). Beşinci yürüyüş: Burası durmanın neredeyse imkânsız olduğu bir meydan. Burada hareket adeta dalgalar halinde ilerliyor, bazı hareketler geçişiyor ve bazıları da başka hareketleri başlatıyor ya da yönlendiriyor. Durmak için dalgaların önünden çekilmiş, kenara sığınmışlar var. Dalgaya dik geçmek de mümkün görünüyor (Görsel 5). Altıncı ve yedinci yürüyüş: Buralar sadece şimdinin ve burada olanın meydanı. Her yeni gerçekleşen eylem bir öncekinin etkisini azaltıyor. Eylemlerin etkileri bir süreliğine havada asılı kalıyor, ama yeni eylemler gerçekleşmeye devam ettikçe soluyor ve böylece birkaç saniye içinde yok oluyor. Ama kaybolan etkinin tıpatıp aynısını bir başka eylem biraz sonra gerçekleştirecek, belki de onun etkisi daha kaybolmadan bir başkası aynı etkiyi bırakacak. İlk eylem hiçbir zaman hatırlanmayacak, hatırlanması da gerekmeyecek. Bu haritalamaya bakan, gördüğü iki yıl önce gerçekleşmiş eylemin şimdi ve burada olduğuna yemin edebilecek (Görsel 6). Yürüyüşlere burada ara vermek zorunda kaldım; bir haritacı arkadaşım odama uğramıştı. Her zamanki gibi ortadaki büyük masanın üstünde, raflarda, yerlerde haritalamalar seriliydi ve duvarlarda da birkaç yılın birikimi olan haritalamalar asılıydı. Şöyle bir gözden geçirdi ve topladığım onlarca haritalamanın bu kadar çok kişisel farklılık içermesinin, kimin yapmış olduğuna bağlı olarak çizgi kalitesi, yere yaklaşım ve ürettikleri bilgilerin değişmesinin, kısacası beni heyecanlandıran tüm özelliklerinin bir geçerliliğinin olmadığını söyledi. Geleneksel haritaların, nesnellik iddiasını yüzyıllar içinde zorluklarla kazandığına, bunun için haritanın bir haritacının tüm kişisel hatalarından arınması gerektiğine ve tek bir bakış açısından her şeyi aynı anda gösterebilen planların bunun için ideal olduğuna dair beni ikna etmeye çalıştı. Nasıl olur da bilgi herkese göre değişirdi; o zaman bir yerin sınırları, ismi, kime ait olduğu, nasıl kullanıldığı hakkında bir anlaşmaya varabilir miydik? Ona katılan bir mimar arkadaşım da eğer herkes yere dair bilgileri yeniden sorgulasaydı ve kişisel bakış açılarından yeniden üretiyor olsaydı mimarlığın yapılamayacağını iddia etti, bize boş ve inşa etmeye müsait arsaları gösterdiği için nesnel haritanın bir otorite tarafından hazırlanıp tek elden üretilip dağıtılmasını işlevsel bulduğunu ekledi. Bu tartışma böylece uzayıp gitti. Bir süre sonra bu çok bilgili iki arkadaşıma H’yi sordum: Kentte çalışmaları sırasında H diye bir yere rastlamışlar mıydı? Nerede olduğunu bilirler miydi? İlk kez Peter Greenaway’in A Walk through H: The Reincarnation of an Ornithologist (1978) filminde duyduğum bu yeri gören olmamıştı. Araştırma tutkunu haritacı arkadaşım hemen atlasları araştırmaya gitti, bir yerlerde çizilmiş olduğuna emindi. Gezmeyi seven mimar arkadaşım da fotoğraflarına ve eskizlerine bakacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı; o da bir gün bir gezisinde oradan geçmiş olduğuna emindi. Onlar yanımdan ayrıldıktan sonra haritalamaları derleyip tekrar elden geçirmeye, çizen öğrencilerin isimlerini titizce not etmeye devam ettim. Fakat derslerde çokça tartışıp alternatif yollarını bulmaya çalıştığımız üzere haritalamalar, haritalayanlar hakkında bundan daha fazlasını da içeriyordu: Eleştirel tavırlarını korumak için içermeliydi. Detayları inceledikçe kimin neyi gördüğü, nasıl baktığı ve ne amaçla çizdiği ortaya çıkıyordu: Bütün detaylar haritalayanlar tarafından haritalamaların içine yerleştirilmişti. Böylelikle bakan kişi kendi yorumunu yapabilecek, buradaki bilgiyi sorgulayabilecekti.
Bir haritalamayı 2016’nın 15 Şubat Pazartesi günü mimari proje stüdyosunun son saatlerinde Nida yapmıştı. Gözlemci kişiliği ve titiz çalışma merakı sayesinde haritalamanın haritalayanı da haritaladığına dair iyi bir örnek çıkarmış. Plan düzleminde çizenin tepeden ve nesneye mesafeli bakış açısını bozguna uğratarak çizerken hangi noktada durduğunu ve oradan ne gördüğünü ve duyduğunu kayda geçmiş. 16.30’da Gezi Parkı’nın ucunda otururken kendisine sorulan “Maçka Parkı nerde?” gibi soruları; uçakların rotası ve sesi, valizli kadının merdivenlerin tepesinde duruşu ve yürürken merdivenleri çıkıp inen yayanın yaptığına anlam verememesi gibi gözlem ve düşünceleri okuyorum. 16.43’te meydana yürümüş olduğunu ve birinin kendisine “kolay gelsin” dediğini anlıyorum. Sol alt köşede kendisini de çizmiş olduğunu fark ediyorum ama bunun dışında kendisine söylenenleri, ancak yakın mesafeden görülebilecek ve duyulabilecek detayları kaydettiği için saat kaçta nerede ne yapıyor olduğu, haritalarken onu etkilemiş olabilecekleri ve nerelerde daha uzun süre durabiliyorsa orada haritalamanın detaylandığını görebiliyorum. Kendisi dışında diğer arkadaşlarının hangi noktada bulunduğunu da kayda geçmiş olması, haritalamayı diğer haritalamalar için bir anahtar yapıyor (Görsel 7). Bir başka haritalamayı Ekin ile Elif aynı yıl Mart ayı başında soğuk bir Salı günü öğleden sonrasındaki seçmeli derste Laleli’den Çemberlitaş’a yürüyerek yaptı. İkisinin de duyarlı ve duygusal kişilikleri farklı biçimlerde haritalamaya yansımıştı. Aynı rotayı yürürken biri tabelalar ve üzerlerindeki dükkân isimlerini tek tek kayda geçmiş, diğeri ise tabela ve reklamlar arasında kalan duvar dokularını işlemişti. Birisi kentin karmaşasında kaybolmuş, diğeri de o karmaşanın içinde bağlantı kurabileceği maddeyi bulmuştu. Haritalama, haritalayan ikilinin işaretler ve madde arasında bölünmüş algısını haritalarken aynı zamanda yürüyüş sırasındaki değişen bakış yönlerini de içermiş, haritalayanlar bir kez daha haritalanmış (Görsel 8). Bir hafta sonraki derste Levent’te sokağın devamı olarak tanımlanan Kanyon Alışveriş Merkezi’nde bir haritalamayı da Katerina yaptı. Katerina’nın eleştirel bakış açısını yansıtan haritalama adım adım haritalayanın karşılaştığı kontrolcü bakışları, yansıtıcı yüzeylerde kendisinin ve görünürlüğünün farkına varmasını, kolonlar arkasında, bodrumdaki otoparkta ve çıkmaz koridorlarda gizlenecek köşelerin bulunduğunu ama orada da güvenlik görevlilerinin denetiminde olduğunu kayda geçiyor. Bütüncül bir kesitten kaçınıyor, bedeninin her noktada nasıl kuşatılmış ya da ortada olduğunu gösteren çok sayıda küçük kesit çiziyor (Görsel 9). Bir diğer haritalamayı Sena, Alperen ve Eva, Nisan ayının ikinci yarısına denk gelen bir derste, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın açık avlularından birinde yaptı. Çaycının dağıtım ve toplama rotasını ve kendi rotalarını ayrı renklerle gösterdikleri haritalamada haritalayan ikilinin soruları ve karşılığında aldıkları cevaplar ile çaycının işini yaptığı esnada haritalayanların durup beklemesi ayırt ediliyor. Karşılıklı etkileşimin biçimi ve o sırada gerçekleşen eylemlerin o ana özgü bir bilgi ürettiğini düşünebiliyoruz (Görsel 10). Bir haritalamayı da Nida, Gamze ve Taylan bu yıl yürütmekte olduğum aynı derste Süleymaniye’de yaptılar. Haritalama, kentsel dönüşüm alanı ilan edilen semtte büyük yıkıntı alanlarının etrafını çevirmede çokça kullanılan metal plakaların merak uyandıran eksiklikleri ve beklenmedik yerlerde görünmeleri üzerine yapılmış. Üçünün de aynı rotayı gezerken farklı detaylara odaklandığını, gördüklerini farklı bakış açılarından çizdiğini okuyorum. Çizdikleri yerlerdeki malzemelerin neden ve nasıl yer değiştirdiğine dair yazdıkları hikâyeler, haritalayan üçlünün yaşam izlerini silen yıkıma direnmek üzere hayal dünyalarını devreye sokmaya çalıştıklarını düşündürüyor (Görsel 11). Haritalamaları düzenlemek zannettiğimden daha uzun sürdü, nasıl sınıflandırılırsa daha sonra araştırmaya, analiz etmeye ve üzerinden mimarlık eğitimi için söz söylemeye faydasının olacağını düşünmek gerekiyordu. Haritalamaları şu verilere göre etiketledim: üretilme tarihleri, üretenlerin isimleri, araştırdıkları yer isimleri, araştırma konuları, üretim teknikleri. Bunlara ek olarak Borges’in Çin Ansiklopedisi’ne ithafen eleştirel, bilgilendirici, eğlenceli, hayali, anlaşılmaz, dayanılmaz, gerçeği çarpıtan, ölüler hakkında, sokak köpekleri hakkında, renkli, eksik, fazla, mantık-
sız ve unutulmuş olmalarına göre de ayırdım. Her sınıflamada dışarıda kalanlar oldu, hepsini tam olarak hatırlamadığım veya anlamadığım için büyük olasılıkla yanlışlar yaptım. Bunun üzerine eğitimci olarak durduğum konumdan bakarak, haritalamaları mimarlık eğitiminde düşündüğüm olası rollerine ve önerdiğim yapılış amaçlarına göre ele almaya karar verdim. Bir haritalamayı insanlarla konuşabilmek için yapmayı önerdim. Çarşıda bir hengâmedir gidiyordu; alıcılar, satıcılar, sadece bakanlar, namazdan çıkanlar, mal taşıyanlar, çay dağıtanlar... Çarşının karmaşasına bir mimar nasıl dahil olur? “Gel abla gel, taze planlarım, maketlerim var!” olmaz. Haritalamak, insanların yaptıkları işe yardım ederek, kendilerini ifade etmeleri için kalemi ya da kamerayı onlara devrederek ve yol sorarak bir sohbet kurmayla mümkün oldu. Kalemin haritalanana devredilmesiyle oluşturulan bir haritalamada, kendisini yazı ile ifade eden yetişkinler, en sevdikleri yerleri çizen çocuklar ve onlarla karşılaştıkları konumları çizen öğrenciler ortak çalışmış oldu (Görsel 12). Sokaktakilere sorulan yol tarifleriyle oluşturulan bir haritalama kolektif bir Vefa belleği olarak ortaya çıktı, yaşayanların kendi hikâyeleriyle katılımını amaçlayan mimari tasarım bu belleği haritalamaya devam etti (Görsel 13). Bazı haritalamaları unutmamak için yaptık. Bu kent çok hızlı değişiyor, bir gün varolan ertesi gün yıkılabiliyor, üstü kaplanıyor, yeri değiştiriliyor ya da yerine bir başkası yapılabiliyor. Bir Balat evinin eklentilerini söküme uğratan ve semtin geneline bakarak farklı zamanlardan eklentileri işaretleyen haritalamalar binaların neler hatırlattıklarına dair çalışmalara aracılık etti (Görsel 14, 15). Birçok haritalamayı kamusal mekânda yer talep etmek için aracı yaptık. Gezi Parkı’nda yaşam izlerinin bir su birikintisinden okunması ve sokakta insanlarla diğer canlıların mekânsal müzakeresinin araştırılması bunlardan sadece ikisi. Bu haritalamalar bir yandan kamusal mekânın mevcut sınırlarını anlamaya yaradı bir yandan da bizzat orada haritalarken mekânın ortak yaşamına katılmamızı sağladı (Görsel 16, 17). Çoğu haritalamayı mimarlığın yapılış biçimini ve konularını sorgulamak amacıyla yaptık. Ortak çalışmayla katılımcıların her birini güçlendirme ve eşitlikçi bir ortam sağlama amaçlı haritalamalar yaptık. Deneyimle edinilen bilginin de değerli olduğu düşüncesiyle haritalama ile herkesin kendi deneyimini edineceği yöntemler keşfettik. Kavram ile madde, anlatı ile yer arasındaki ilişkinin iki tarafı da sürekli yeniden oluşturduğu etkin haritalamalar ürettik. Haritalamalar sosyal eşitsizliklere dikkat çekmek ve tepeden inmeci inşa faaliyetlerini eleştirmek için aracı oldu. Buradaki anlatı haritalamaları, üç boyutlu modelin üreteni ve izleyeni içinde gezdirme olanağını kullanarak yerle ilgili eşzamanlı çoklu bakışlar üretti. Vefa’da yıkılan bir binanın boşluğuna her gün gelen seyyar sebze satıcısı, açıkta kalan yan binanın sağır duvarına yerleşen sığırcık sürüsü ve buraya oynamaya gelen çocuklar ile ilgili hikâye parçalarını maket içinde gezinirken farklı biçimlerde okuyarak farklı anlatılar oluşturmak mümkün oldu, her anlatının mimarlığının da farklı olacağını hayal edebildik (Görsel 18). Haliç’teki mevcut kent içinde ani bir yarık açan metro köprüsünün çevresinde bir gezintinin haritalaması, yerin kişisel deneyimi ve okunan hikâyelerin üst üste düşürülmesi ile yüzlerce yıllık bir zamansal hayal gücü üretti. Tepeden inmeci inşa kararlarına alternatif olarak bir toz tanesinin bile yerini değiştirmeden insanlar arasında müzakere ile kurulup dönüştürülecek ve sonunda ortadan kalkacak, geçmiş ve geleceğin sürekliliğini, yaşayanlarla yerin uzun zaman içinde kurulan ilişkisini bozmayacak bir mimarlık önerildi (Görsel 19). Süleymaniye’deki büyük yıkım ve yerinden edilmeler sonucu çıkan eski eşyaların elden ele geçişi ve yeni kullanımlarının geçmiş yaşamlarla bağ kurmaya aracılık edebileceği düşüncesiyle yapılan haritalama, oradaki sosyal eşitsizliklere dikkat çekerken farklı insanları ortaklaştıran bir mimarlık önermek için aracılık etti (Görsel 20). Yine aynı semtin yıkımla boşaltılmış bir köşesinde yemek yemenin ortaklaştırdığı bir gündelik yaşam öneren kapısız bir mimarlık, aracı olacağı öngörülen eylemler ve etkileşimleri haritaladı ve yerle ilişkilendirdi (Görsel 21). Bir başka haritalama Beyoğlu’nda yerinden edilenlerin hikâyelerini bir kumaş parçasının katlanma, geçirgenlik ve büzüşme gibi olanaklarını kullanarak yeni bir topografya aracılığıyla birbirleriyle ve bugünün bir anlatısıyla ilişkilendirdi. Bu haritalamanın yeni bir mimarlık önerisi oluştururken “boş” olmayan
bir yer kavrayışına ve gelecekte barış yapıcı rol üstlenecek mimarlığın farklı yaşamlar arasında ilişkiler önermesine aracı olduğunu hatırlıyorum (Görsel 22). Haritalamaları önerirken mimarlık eğitiminde öngördüğüm yeni düşünme ve üretme biçimlerinin olasılıklarının bugün yazarken çoğaldığını görüyorum. Fakat haritalama tekrar uygulanıp aynı sonucu alabileceğimiz bir yöntem olarak görünmüyor; ama yeni bir mimarlık eğitim anlayışının parçası olarak uygulama ve düşüncede pek çok yeni olanak sağlayabilir. Ortak çalışma, oyunlu öğrenme, bilgiyi paylaşma, deneyimle bilgi üretme yolları aramanın ve bu yolla bir yere sahip olmak yerine ortak aitliğin ve sosyal eşitsizlikleri sorunsallaştırmanın getireceği yeni mimarlıkları tartışmanın arayışı olabilir. Üniversitedeki odamda oturmuş bunları düşünürken üç buçuk yıldır yaptığımız bütün haritalamaların üretilirken duyduğumuz heyecanı hatırlatmaları dışında artık işlerinin bittiğini, yeni tartışmalar için yenilerini üretmemiz gerektiğini hatırlıyorum. H’ye gidip yeni haritalamalar yapacağımız Perşembe günü stüdyosunu ve Cuma günü dersini iple çekiyorum.
Görseller
01 02 03 04 05 06 07 08 09 Taksim Taksim Taksim Taksim Taksim Taksim Tuğçe Taksim Laleli’den Ekin Levent’de Sıla İpek, Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Meydanı Üstüner Çemberlitaş’a Alışveriş 2016 Haritalaması, Haritalaması, Haritalaması, Haritalaması, Haritalaması, Haritalaması, Haritalaması, ve Merkezi Elif Turgut, Yürüyüş Deneyimi Ayşe Özlem Youenn Ilgın Tildem Nida Mirko 2016 Haritalaması, Hancıoğlu, Ekenel, Tuğçe Schütz Dobrçan, Kırtak, Haritalaması, Gourain, Pınar, 2016 ve 2016 2016 2016 2016 2016 10 11 Aikaterini Sena Theodorakoglou, Süleymaniye ve Taylan Tansık, Karabaş, Karagiannakidou Alperen Haritalaması, 2016 2018 Genç Nida ve Samsarelou, Evangelia Bilgen, Gamze 2016 Kaya 12 13 14 Kadın Vefa Balat Haritalaması, Evi Pazarı Haritalaması, Haritalaması, Merve Başak Bıyık, Anella Karabulut, 2016 Agic, 2016 2016 15 16 Balat Gezi Parkı Haritalaması, Haritalaması, İmge Aysima Esmer, Yavuz, 2016 2017 17 18 Paylaşılan Gündelik Yaşam Sokak Rutinleriyle Haritalaması, Dönüşenin Nil Karacaoğlu, Haritalaması, 2017 Tildem Kırtak, 2016 19 Bir Toz Tanesinin Bile Yerini Değiştirmeyenin Haritalaması, Nida Ekenel, 2015 20 Eskilerin Gündüzcü-Gececi Paralel Yaşamlarının Haritalaması, Seçil Yatan, 2015 21 Ortak Açık Mutfak Haritalaması, Cansu Özay, 2015 22 Bir Beyoğlu Topoğrafyası Haritalaması, Sıla Avar, 2017