karmaşaya mahal vermek; diyagramatik tavırlar, diyagramatik pratikler ve “maddesel”-“maddeselolmayan”
diyagramatik tavırlar, diyagramatik pratikler ve “maddesel”-“maddesel-olmayan”
Emre Gökdel | Diyagramı bir yerinden tut. “(…) bir diyagram mimarlığı, diyagram gibi davranan mimarlıktır (…) Program ve formu gevşek şekilde kuran, mimari zarf/kabuk tarafından yönlendirilen ama sınırlandırılmayan, çoklu etkinliklerin içinden çıktığı güdümlü bir alana işaret eden bir mimarlıktır.”1
Mimarlık diyagram gibi davransın. Gevşek şekilde kur, yönlendir ama sınırlandırma. Çoklu etkinlikler... “Mimar her zaman belirli bir mevki (site) ile çalışıyordur, ancak mevki sadece bağlamın kararlaştırılamaz (undecidable) akışkanlığının değişime açık olarak çerçevelenmiş bir alt kümesidir. Mimar her zaman belirli bir program ile çalışıyordur, ancak program sadece olayların çok yönlü (protean) belirsizliklerinin değişime açık olarak çerçevelenmiş bir alt kümesidir.”2 Geçiciliğin ve değişime açıklığın farkında ol. Çerçeveyi ayırdık. Şimdi tekrar bak; mevki ve program birer ön kabul. Bağlamın kararsız akışkanlığı; olayların çok yönlü belirsizliği... “(...) burada mimarlık, Deleuze’e göre ‘ilk sanat’tır. Bir bölgenin geçici ve değişime açık şekilde işaretlenmesidir. Bu da kaosu, yeni yoğunlukların hissedilebilmesi veya ortaya çıkabilmesine yetecek kadar yavaşlatmaya yarar.”3
Kaosu yavaşlat. Yeterince yavaşlat. Yeni yoğunluklar beliriyor, hissediliyor.
Stan Allen, Jeffrey Kipnis ve Elizabeth Grosz’un (Turpin’in yorumuyla) buluştukları yer, mimarlığın maddesel dünyayla ilişkisi. Kurucu / işaretleyici / çerçeveleyici / yönlendirici mimarlık, kararsız / akışkan / belirsiz / kaotik durumlarla uğraşmakla yükümlü. Bu yüzden gevşek /
değişime açık/geçici çözümler üretir veya üretmelidir.
Maddesel – maddesel-olmayan ikiliği… Gözümüzle gördüğümüz, çeşitli araçlarla ölçebildiğimiz ve parçalayarak küçük tanım kutularına sığdırdığımız dünyayı yeniden karmaşaya dönüştürenler, bu ikiliğin arasında olup bitenler bir bakıma. Tanımlayamadıklarımızla ne yapacağımızı bilemiyoruz çoğu zaman, maddeselolmayan bu yüzden önemli. Kaosu yeterince yavaşlatmak, durdurmak değil. Özellikle durdurmak değil. Başı ve sonu olan, doğrusal bir süreç çizgisini kesmiyoruz. Doğrusal ya da değil - ama belki daha çok, o çizginin içine girmek, çizgiyi genişletmek, orada çalışmak. Robert Smithson’ın sürecine dair: “Entropinin, genel anlamda, mekanikçi (mechanistic) bir dünya görüşü mefhumuna zıt düştüğünü söyleyebilirim. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse; geri döndürülemezdir, yavaş yavaş bir denge durumuna doğru yol alan bir durumdur ve bu kendini birçok şekilde açığa vurabilir (…) Kapalı bir sisteminiz var. Bu sistem, eninde sonunda bozuluyor ve ayrışmaya başlıyor – ve parçalarını yeniden birleştirerek bütüne ulaşmanızın imkânı yok.”4
Smithson, belirsiz, karmaşık, parçalı bir oluştan bahsediyor; bunu kapalı bir sistem ve entropi ile açıklıyor. Sistemin çalışma şekli böyle. Belirsizliğin doğurduğu parçalar ve bunların ilişkiselliğine de değiniyor; parçalanma önü alınamaz şekilde devam ediyor ve bu parçaların yine aynı bütünü oluşturması imkânsız. Bozulan bir kapalı sistem, yeni bir dengeye doğru ilerliyor. Bu noktada parçalar arasındaki diyalog da değişmiş oluyor.
Maddesel-olmayan aklımızdan çıkmasın bu arada. Şimdi, Gordon Matta-Clark’ın pratiğinden bunu okumaya çalışacağız.5 Şehirdeki –şehir burada kesinlikle sadece maddesel boyutuyla bulunmuyor- süreçleri yapım-yıkım, eski-yeni, mimari-mimari olmayan bağlamında6 ele alan Matta-Clark, aynı zamanda benzer ilgiler taşıyan çağdaşlarının da içinde bulunduğu “Anarchitecture Group”a dahil. Burada Nicholas de Monchaux aracılığıyla şuna bakalım: “Matta-Clark, Liza Béar’a 1974 yılında şunları açıklıyor: ‘Anarchitecture’ üzerine düşündüklerimizin tarifi, yapılara ya da kullanılabilir mekânın kalıplara sığdırılabilir hale getirilmesine (containerisation) alternatif bir yaklaşım geliştirme çabası şeklinde basitçe özetlenemeyecek bir şey. Bu yaklaşımlar çok derine işlemiş… Mimarlık da çevredir. Bir şehirde yaşıyorken, bütün doku, bir bakıma, mimaridir. Metaforik boşlukları, aralıkları, artık mekânları, gelişmemiş yerleri düşünüyorduk daha çok.”7
Çevrenin mimarileşmesi ve mimarinin çevreleşmesi. Matta-Clark, süreçle mekânı ayırmaktan oldukça uzak; maddesel ve maddesel-olmayanın arasındaki yerde de bu şekilde konumlanabiliyor. Evet, parçalanmakta olan bir kapalı sistem var, diyor ve bunu biraz daha parçalamaya koyuluyor. Parçalamak için kendi çerçevelerini üretiyor ve bunların geçici olduğunun farkında. Yapının yaşam sürecini yapımından başlatırsak, yıkım aşamasına geldiğinde Matta-Clark bu çizginin içine giriyor: yıkımın ölçeğine. Bu noktada maddeselin yıkım sürecini kabullenmek, aslında onu yavaşlatan ve yeni boyutlarını da ortaya çıkaran bir şeye dönüşüyor – hatta süreçte bir dönüşüme (transmutation) bile neden olabiliyor, simya gibi. Küçük bir not; Spyros Papapetros, Matta-Clark’ı mikro-makro ölçeklerde gezinen biri olarak ele alıyor ve bunun için de 1970’li yılların başındaki “çoğunlukla küçük simyasal sembollerle, enerji okları ve başka örüntülerle dolu” çizimlerine değiniyor. Bunları “enerjinin doğal süreçlerdeki çevrimi bağlamında mikroskobik bir bakış” gibi niteliyor.8 Ancak Matta-Clark’ın simyasal deneyleri bunlarla sınırlı değil. Çünkü yapısal müdahale işleri, bu çizimlerden hemen sonra geliyor.
1975 tarihli Conical Intersect işine göz atalım. Paris’teki Rue Beaubourg’da süregiden bir yapım-yıkım durumu vardı. Matta-Clark’ın işi için seçtiği yer ise, “yapım”ların en sansasyonellerinden biri Centre Pompidou’nun, hemen yanındaki 17. yüzyıldan kalma, yıkılmak üzere olan iki metruk yapı. Matta-Clark, müdahalesi ile büyük yapısal delikler açıyor. Strüktürü
görüyoruz. Yapıların içinden sokağı, sokağın içinden yapıları görüyoruz. Karanlığa aydınlık, yeniliğe eskilik karışıyor. Kapalı kalmış -burada Smithson’ın kapalı sistemini hatırlamak, belki sadece bir çağrışım olmaz- belki havasız, küflü, hiç de ideal olmayan eski yaşam alanları, hava ve ışıkla doluyor ve birden bu alanların niteliği değişiyor. Onlar artık “önemli” oluyor. Çünkü oradaki statüleri “yıkım”a ait parçalar olmak iken, birden bir diyaloğun parçasına dönüşüveriyorlar. Matta-Clark’ın bu iş için ürettiği kolaja ve diyagrama bakalım bir de. Art arda, farklı açılardan, daha büyük bir kadraj sunmak için birleştirilmiş fotoğraflar var. Üçüncü boyuta ilerlerken birbirinin içine geçen çizgiler ve kalınlıklar var. Bu iki üretimden de işin kendisinin, aslında parçalanarak yapılmasına rağmen, bir şeyleri birleştirmeyle bir ilgisi olduğu çıkarımını yapmamız için erken değil. Enerjinin değişimine, dönüşümüne bakarken de incelediği durumları, formları, birbirlerinin içinde eriten Matta-Clark, burada da işinin kendisi ve sunumuyla bunu yapmıyor mu? Hem de bunu yapmak için, yapım aşamasındaki Centre Pompidou’nun komşularını seçiyor. Bu yapım ve yıkımın, ve bununla gelen bütün “maddesel-olmayan”ların farkında. Maddesele müdahale ediyor; maddeselolmayanı bizler için de görünür hale getiriyor. 1 Allen, S., “Diagrams Matter”, ANY, S. 23, s. 18, 1998. 2 Kipnis, J., “Moonmark”, Assemblage, S. 16, s. 9, 1991. 3 Etienne Turpin, editörlüğünü yaptığı kitapta, Elizabeth Grosz’un 2008 tarihli Chaos, Territory, Art: Deleuze and the Framing of the Earth kitabındaki cümlelerini bu şekilde özetliyor. Bkz: Turpin, E. (ed), Architecture in the Anthropocene Encounters Among Design, Deep Time, Science and Philosophy, Michigan Publishing, s. 129, 2013. 4 Smithson, R., Entropy made visible, interview with Alison Sky, 1973. https://www.robertsmithson.com/essays/ entropy.htm (Son erişim: 09.11.2018) 5 Matta-Clark nereden çıktı? Nicholas de Monchaux yazısında, Matta-Clark ve Smithson’ın bir noktada birlikte çalıştıklarından ve Smithson’ın kendisine “yaratıcı bir disiplin olarak entropi” temalı konuşmalar yapmış olduğundan bahsediyor – bir mentor-mentee ilişkisi içinde bulunmuşlar. Ancak kendisini bu yazıya katmamın tek gerekçesi bu değil elbette. Bkz. de Monchaux, N., “The Death and Life of Gordon Matta-Clark”, AA Files, S. 74, s. 184, 2017. 6 Örneğin Matta-Clark, bundan bahsederken “eski yapıların metabolizasyonu” der. Yazının devamında de Monchaux, sanatçının şehri yaşayan bir organizma olarak görme eğilimini, “metabolizasyon” gibi kelimeleri kullanmasıyla ilişkilendirir. Bkz. de Monchaux, a.g.e., s. 195. 7 de Monchaux, a.g.e., s. 188. 8 Papapetros, S., “MICRO/MACRO: Architecture, Cosmology, and the Real World”, Perspecta, S. 42, s. 123, 2010.