109, 213, süreli, çatı: alternatif bir yapı okuması
Emirhan Kurtuluş, Merve Eflatun | Yapı okuması, bir anlamda yapıyı oluşturan unsurları, öğretiyi açığa çıkarma çabasıdır. Onu vareden sezgisel pratikleri anlama girişimidir. Bir öğrenme eylemidir.
Nezih Eldem, bir mimar-öğretmen olarak akademideki aktif öğretim hayatını, daima ortaya koyduğu mimari yapılarla desteklemiş; öğrencileri, onun teoride anlattıklarının karşılığını yapılarında da birebir bulma ve deneyimleme fırsatı bulmuştur. Onun yapılarını okumak, proje derslerinden birine katılmaya veya meşhur el çizimi dialarını gösterdiği “Mekân Örgütlenmesi”1 dersini bir kez olsun dinlemeye benzer.
Eldem ve yapıları hakkında kapsamlı çalışmaların bulunmayışı, onu bugünün mimarlık tartışmalarından uzaklaştırırken, farklı zaman dilimlerinde içinde bulunduğumuz Taşkışla belki de onunla tek ortaklaşma noktamız olmakta. Bu bağlam içinde Eldem’in zamansız mimarlık anlayışı ve mekân söylemini tekrardan hatırlama ve deşifre etme motivasyonu ile kurulan anlatı, onun mekânlarına yeniden farklı bir gözle bakma imkânı sağlıyor. Mimarın Taşkışla’da tasarladığı iç mekânlar olan Süreli Yayınlar Kütüphanesi, Çatı Stüdyoları, 109 ve 213 numaralı salonlar üzerinden tutu- lan notlar, mekânların kendi mevcudiyetleri ile kurdukları öğreti, tasarımcının söylemi ve mekânın deneyimi tarafından kurulan çoklu anlatı, mekânların ilişkisel bir kurgu içinde yeniden anlaşılmasının önünü açmakta. Eldem’in “Mekân Örgütlenmesi” dersinde sıklıkla kullandığı dialar üzerinden anlatma tekniği bu çalışma için de ilham verici bir yöntem olarak öne çıkıyor. Yapı okumasında diaların eleştirel düşünme sürecini tetikleyici bir anlatı katmanı olarak devreye sokulması, fakat bunun, bu sefer, temsilden yapıya değil yapıdan temsile doğru aktarılması, dersin tekniğini ters yönlü olarak yeniden araçsallaştırmaktadır.
I.
Bazı mekânlar kendi topoğrafyasını kurar. Mekâna katılan her bir bileşen bir yapbozun parçaları gibi biraraya gelir ve bir topografik bütün yaratır. Artık parçalar bütün içerisinde edindikleri yer ile biraradalıktan beslenen ilişkisel bir kurgunun, geometrinin ayrılmaz bileşenleridir.
Kademeli bir zemin üzerinde kendi topoğrafyasını üreten 109’da her nesne kendine ait bir topos edinir.2 Piyano ve kürsü seyirciye yüzlerini dönerek, kontrol paneli arka kısımda koltuk dizisinin ardında konumlanarak kendi yerlerini alır. Edindikleri yer, hâlihazırda oluşturulmuş
topoğrafyadaki yönelimle uyum içerisindedir. Ahşap mobilyalarla, döşemeyle ve konsolla kademe kademe karşılaşılır. Mekân içerisindeki en vurgulu bileşen olan betonarme konsolun, dış mekândaki merdiven sahanlığını salonun içerisine doğru uzatıyor oluşu ve salon zemininde seyirciyi nazikçe içeri buyur eden kıvrımlar, mekânın bütününe yayılan topoğrafik hareketlerin devamı niteliğindedir. Zeminle bütünleşen oturma birimleri mekândaki kademelenmeden doğuyormuş izlenimi verir, döşemenin bir uzantısı olarak iç mekân peyzajını düzenleyen bileşenlere dönüşürler.
Benzer bir topografik ilişkiyi 213 numaralı salonda da görmek mümkündür. Mekâna katılan bileşenler -kürsü, kontrol paneli, sandalyeler, paneller- birer “yer” edinmiş, kendilerine ait yeri benimsemiştirler.3 Oradan ayrılmamacasına tutunur, plan düzlemindeki izler ile yerlerini olumlarlar. Yansıtma yüzeyleri kavisli yapısıyla mekânın geometrisini yeniden tanımlar ve üçüncü boyutta bir topoğrafya kurar. Doğramaları örten perdeler, kıvrımlı yüzeyiyle mevcut plastik etkiyi devam ettirir.
Süreli Yayınlar Kütüphanesi’nde ise kitap rafları ile yeni bir topografya kurulur, okuma salonunda başlayan biçimleniş, asma katlara uzanır. Raflar, merdivenler, asma kat döşemesi aynı bütünün parçaları haline gelir.
II.
Bazı mekânlar çok fazla şey talep etmez. Mekânın özelleşmesi için basit ihtiyaçların karşılanması yeterlidir. Mekâna eklenen tamamlayıcılar, çekinik konumda kalmaya gayret ederek, yerleşik olandan ayrı durur. Böylelikle mekân başkalaşır, eski ve yeninin geriliminde katmanlarına ayrışır.
213 numaralı salonda akustiği düzenlemek, kontrol paneli ve kürsü için gerekli mobilya kurgusunu oluşturmak ve oturma düzenini biçimlendirmek dışında çok da bir müdahale gözlemlenmez. Bir yandan da mekânın konfor düzeyinin yüksek bir şekilde işleyebilmesi bu öğelerin varlığına bağlıdır. Uçan akustik paneller, onlarla aksi yönde zeminde konumlanmış kürsü ve yine benzer bir şekilde mesafeli olarak konumlanmış oturma birimleri arasında yaratılan kopuk gerilimlerle bir Taşkışla mekânı, salon haline gelir. Dinleyici mekâna yerleşir, akustik ve ışık açısından elverişli bir ortamda anlatıcı ile buluşur.
109’da boşluğu tanımlayan fonksiyonel öğelerin her biri kendi amaçlarını yerine getirmek üzere mekâna yeni birer katman olarak eklenirler. Betonarme konsol salonda ihtiyaç duyulan koltuk sayısına ulaşmayı sağlar, duvar ve tavanın kesişiminde ayrıksı duran akustik paneller ses akışını düzenler, ahşap kürsü ve kontrol paneli salonun organizasyonunda görevlidir. Fakat her biri mekâna katılan ayrı tektonikler olarak bir bütünü kurar, mekânı tanımlayan birer ferde dönüşür.
Süreli Yayınlar Kütüphanesi’nde mekânı saran taş duvarlar, onları kaplayan kitap raflarının etkisiyle başkalaşır. Duvardan kopmuş bir duvar gibi, kitap rafları mekân içerisinde yüzeyleri kaplayan yeni bir yapı elemanı tanımlar.
Çatı Stüdyoları’nda minimum müdahale ile kurgulanmış mekân, yapı elemanlarındaki sadeliği öne çıkarır. Burada taşıyıcı çelik kolon ve kirişler, duvar, çatı her biri ayrı ve basit birer katmandır. Saydam yüzeylerle çatıda ve duvarda yaratılan yarıklar bu ayrıksı karakterlerin bir nevi dışavurumu gibidir. Birbirine karışmayan, bir anlamda ayrı karakterdeki katmanlar, koridor çevresinde bir ritim oluştururlar.
III.
Bazı mekânlar sahip olduğu bileşenlerin sürekliliği ile kuşatılmışlık hissi yaratır. Mekânda ritim ve düzenin kurucusu olan bu bileşenler ve içerikleri aynı zamanda talep ettiği eylemin hatırlatıcısı olarak kullanıcıyı başka bir boyutta kuşatır, mekânın içine katar.
109 numaralı konferans salonunda oturma birimleri koltuklar arasındaki dar koridordan ilerleyen seyirciyi kuşatır. Oturulmayı bekleyen koltuklar bir uçtan diğerine uzanırken, seyirci de kurulu düzene göre mekânda yerini alır. Zeminde koltuklar ile belirginleşen kuşatılma hâli, mekânın girişinden betonarme konsolun
sağladığı çerçeve ile başlar; zeminde ve duvarda belirginleşen çizgilerle sahneye kadar devam eder.
Süreli Yayınlar Kütüphanesi’nde okur duvar yüzeyini kaplayan kitap raflarıyla sarmalanmıştır. Raflarda yer alan kitap ve dergiler, okuru tarafından okunmayı ve çalışılmayı bekler. Kütüphanede neredeyse yazılı eserlerden başka göze çarpan bir şey bulunmaması veya ilk göze çarpanın okunacak kitaplar olması kullanıcıyı mekânın içinde gerçekleşecek eyleme çağırır. Raftan bir dergiyi indirip ele almak, okur için yapının varlığına katılmak, mekânla bütünleşmek anlamına gelir. Kullanıcının mekâna katılımını yönlendiren düzenleyici rakamlar, numaralar, deri ciltler; ulaşılmak istenene götüren koridor ve dar ahşap merdivenler kullanıcının içinde bulunulan mekânı evdeki düzensiz bir kitaplıktan farklı olarak bir kütüphane mekânına dönüştürür. Kütüphane, salt bir kitaplık görevi görmekten ziyade yarattığı bu kuşatılmışlık hissi ve çözülmüşlük durumuyla, sınır algımızı farklılaştırır.4
IV.
Bazı mekânlar görünmek ister. İçinde olup biteni dışarı yansıtmak ve dışarıda olanı içeri taşımak mekânın sınırlarını muğlaklaştırır; mekâna katılan farklı düzenekler, görme ve görülme potansiyellerini kuvvetlendirir.
Çatı Stüdyoları’nda gerçekleşen eylemler, stüdyoları birbirine bağlayan koridordan yalnızca saydam yüzeyler ile ayrılır. Taşkışla’nın geniş, taş duvarlarla çevrili koridorlarının aksine, cam yüzeylerle sınırlı bu dar koridor, bir yandan durmak yerine akışı teşvik ederken, içlerinde farklı eylemlerin gerçekleştiği stüd-
yolar dizisini de dinamik bir kurgu dahilinde kullanıcının seyrine sunar. Koridordan geçen birinin de stüdyodaki faaliyetlerin bir bileşeni hâline gelmesi sağlanırken, tasarım eğitiminde etkileşimin önemi mekânsal boyutta vurgulanır.
Bir konferans salonu olması sebebiyle 109 numaralı salonda seyircilere sağlanan görme imkânı en üst düzeyde olmalıdır. İlave seyirci koltuklarını taşıyan betonarme konsol, bu işlevi yerine getirmek üzere tasarlanmış olmanın yanısıra hem zemin kotundaki izleyicinin görüşünü kesmemek üzere tekil kolonlar üzerinde taşıtılmış, hem de üst kotta oturanların doğrudan sahneye yönelimini sağlamak üzere titiz hesaplarla biçimlenmiştir.5 Üst kotlardaki izleyici sahneyi optimum açıdan görür ve alt kotlardaki oturma birimlerinin biçimlenişini algılar. Böylelikle alt ve üst kotlar arasında görsel bir iletişim ve mekânsal bir süreklilik de sağlanmış olur.
Süreli Yayınlar Kütüphanesi’nde görme ve görülme ilişkisi üst kotlardaki yayınlara ulaşmak için tasarlanmış tavana asılı platformlar aracılığıyla güçlendirilir. Çalışma alanının tamamı, masalara dağılmış kullanıcılar, duvardaki kitaplıklara bitişik bu dar platformlardan gözlemlenebilir. Bütüncül bir bakış yakalayabilmek ya da farklı bir kottan bakmak içinde bulunulan mekânın okunaklılığını arttırır.
V.
Bazı mekânlar inceliklidir. Sahip olduğu değeri anlamak için yakından bakmak, detaya inmek gerekir. Belki tek sefer bakmanın yeterli olmayacağı bu mekânların inceliğinde detayın izleri okunur.
Strüktürel sistemin görünür olması ve tektonik öğelerin okunurluğu mekânı üreten yapısal bileşenleri daha yakından incelemek için bir teşvik oluşturur. Çatı Stüdyoları’ndaki narin taşıyıcı elemanlar, mekânın bütününe yayılan incelikli tutumun ipuçlarını taşır. Tek bir çelik kolonun farklı profillerin birleşimiyle üretilmesi, mukavemet bilgisinin estetik ile harmanlanmasının bir sonucudur.
Yapısal elemanlara yönelik bu incelikli tutuma Süreli Yayınlar Kütüphanesi’nin okuma salonundaki kitap raflarında ve asma katlardaki ahşap taşıyıcılarda da rastlamak mümkündür. Okuma salonunda duvara mesafeli olarak monte edilmiş çelik elemanlar arasına dizili raflar, depo kısmında ise üst üste binerek birbirinden güç alan ahşap elemanlar farklı detay sistemlerinin çözümlerini içerir. Asma kat döşemelerini oluşturan delikli platformlar tavandan sarkan ince askı elemanları ile desteklenir, kullanıcı bu incelikli oluşumun içinde olma hâlini aşama aşama deneyimler.
109 ve 213 numaralı salonlarda bulunan ahşap kürsü ve kontrol panelleri de mekânın diğer bileşenleri gibi özgün detaylara sahiptir. Süreli Yayınlar Kütüphanesi’ndeki asma katların konstrüksiyonuna benzer bir davranış bu mobilyalar üzerinde de görülür. Birbirinden ayrı elemanlar olan ahşap plakalar ve kadronlar biraraya gelirken benimsenen tektonik hassasiyet, bir akustik panelin mekân içindeki konumlanışından, oturma birimlerinin dizilişinden veya taşıyıcı sistemi oluşturan bileşenlerin biraraya gelişinden farklı değildir. Malzeme ve birleşimin okunaklılığında başka bir yorum ise 109’da betonarme konsolun üretiminde ya da yapısında mevcuttur. Ahşap kalıplar ile beton arasındaki kopma ilişkisi beton yüzeyde takip ettiğimiz izlerle tanımlanır. Mekânlarda genel olarak rastlanan bu tektonik tutum Tanyeli’nin deyimiyle detaya tektonik bir heykel gözüyle bakılmasını sağlar.6