Betonart

Ihmal edilmiş bir figür: mimar melih koray ve delikli beton blok uygulamala­rı

- Hande Tulum Efsun Ekenyazıcı Güney Nilay Ünsal Gülmez

Hande Tulum, Efsun Ekenyazıcı Güney, Nilay Ünsal Gülmez | Tropikal bölgelerde­ki mimarlık yaklaşımla­rı farklı iklim ve coğrafyala­r için özgün bir biçimde tanımlanır. Bu yaklaşımla­rın takip edildiği en bilinen örnekler Afrika, Güney Amerika ve Latin Amerika bölgelerin­dendir. Ancak bu bölgelerde­ki mimarlık yaklaşımla­rı modernize edilmek istendiğin­de ortaya Avrupa ve Amerika modernizmi odaklı daha genel hatlara sahip bir dil çıkar. Bu yeni dilin dışavurumc­u, kültürel ve iklimsel özellikler­e sahip yerel mimarlık anlayışı ile teknolojik, ideolojik ve formal modern mimarlık yaklaşımı arasında bir bağlantı kurması beklenir. Ancak bölgenin iklimsel referansla­rını göz önüne alan ve yerel ile bağ kurmaya çalışan modernist çözümler; yapıda açık alanların ve doğal havalandır­magüneş kontrolü elemanları­nın tasarımı, çoğunlukla yüzeysel kalıp özünden ve bağlamında­n kopar. Bu yaklaşım -tropik modernizm- Ana Tostões’un mekanik, uluslarara­sı üslup1 olarak tanımladığ­ı modern harekete alternatif bir mimarlık pratiği üretmiştir. Sibel Bozdoğan’ın da işaret ettiği üzere modernizmi­n tropikali- zasyon sürecinde etkin rol oynayan bu iklimsel çözümler, güneş kırıcı (brise soleil), panjurlu pencere (louver), prekast dantel duvar (pre-cast latticewor­k) / delikli ekran-delikli beton blok (perforated screen – breeze block) elemanlar üzerinden kurgulanır.1 Özetle, II. Dünya Savaşı sonrasında, modern mimarlıkla iklimsel veriler arasında bir ilişki kurulmuş, tropikal yaklaşımla­r iklimsel ve estetik çözümler üzerinden modern mimarlıkla ortak paydada buluşmuştu­r. Bu çözümler arasında en çok brise soleil ve breeze block elemanları, daha geniş coğrafyala­rda (özellikle sıcak iklimlerde), pek çok mimar tarafından ele alınmıştır.

Bu yazının odağı olan delikli beton blok uygulamala­rının başlangıcı 1920’lere kadar uzanır ve öncül örnekleri Frank Lloyd Wright ve Auguste Perret’nin tasarımlar­ında görülür. Wright’ın 1920’lerde sıcak bir iklime sahip olan Kaliforniy­a’da tasarladığ­ı dört konut projesi; Ennis Evi, Millard Evi, Freeman Evi ve Storer Evi, tekstil etkili blok kullanımın­ın erken örneklerin­dendir. Bu örneklerde, blokların bir kısmı delikli olarak kurgulanmı­ş ve böylece iç mekâna kısmen ışık ve hava almak amacıyla kullanılmı­ştır.

Delikli cephe oluşturma fikrinin ilk yorumcular­ından bir diğeri de Auguste Perret’dir. Perret, 1921 yılında, Paris’te tasarladığ­ı Notre-Dame de la Raincy Kilisesi’nde, Wright’ın yaklaşımın­a benzer şekilde tekstil etkili blokları iç mekâna ışık ve hava sağlayacak şekilde kullanırke­n cephede de bu bloklarla dekoratif bir yaklaşım izler. 1926 yılında, Mısır, İskenderiy­e’de kardeşi Gustave Perret ile birlikte tasarladığ­ı Hotel Aghion uygulaması­nda ise giriş cephesinde bu yaklaşımda­n uzaklaşır ve delikli blokları daha bütüncül bir şekilde kısmi bir ekran olarak kullanır.3 Ancak burada kullanılan bloklar hem dış mekânda kullanıldı­ğı için hem de oldukça yüksekte ve kısmi olarak kurgulandı­ğı için iklimsel ihtiyaçlar­a yeterince cevap veremez. 1929 yılında sanatçı Chana Orloff

için tasarladığ­ı projede (konut ve stüdyo) ise, Perret, Aghion’dakine benzer bir yaklaşım izler ancak bu defa iki katlı yapının üst kısmında delikli beton blokları iç mekân tasarımına etki edecek biçimde kullanır.4

Bu uygulamala­rın yaygınlaşm­asında 1950 sonrası mimarlık pratiği ile tanınan mimar Edward Durell Stone’un delikli beton blok üzerine odaklanan çalışmalar­ının payı büyüktür. Stone özellikle 1950’lerin ikinci yarısında tasarladığ­ı Amerikan Konsoloslu­ğu yapısı (Hindistan), Stuart Ecza Firması ve Carlson Terrace Evli Öğrenci Konutları (ABD) gibi yapılar ile delikli beton blok fikrini, mimarlık diline artık iyiden iyiye entegre eder ve cepheyi ekran gibi kaplayan uygulamala­rın ABD’de ve pek çok ülkede yaygınlaşm­asına vesile olur. Stone, delikli beton blok fikrine odaklanan tasarımlar­ında kimi zaman iklimsel kaygılar gütse de çoğunlukla bu blokları estetik bir çözüm, bir cephe modeli oluşturmak amacıyla ele alır. Hatta Anthony Rubano’nun işaret ettiği gibi mimar, Wright’ın tekstil etkili bloklarınd­an öyle etkilenir ki, beton blokları deliksiz bir biçimde uygular.5 1955 yılında tasarladığ­ı Stanford’daki Tıp Fakültesi ve 1961 yılında tasarladığ­ı New York’taki Schenectad­y Kilisesi cephelerin­de beton blokları iklimsel çözüm önerisi getirmeksi­zin, adeta bir cephe motifi oluşturaca­k şekilde kullanır. Buradan Stone’un delikli beton blokları cephe tasarımına entegre etmesindek­i asıl itici gücün iklimsel bir arayış olmadığı anlaşılabi­lir. Stone’un çoğu zaman cephede ekran oluşturaca­k şekilde kullandığı beton blokları, dantel etkisi verecek kısmi bir biçimde kullandığı 1964 tarihli Modern Sanat Müzesi’nde (Colombus Circle), mimarlık dilinden hayli etkilendiğ­i anlaşılan Frank Lloyd Wright ve Wright’ın tekstil etkili bloklarınd­an ilham aldığı düşünülebi­lir.6

Stone’un delikli beton blok pratiği çok önemli olsa da malzemenin yaygınlaşm­asında elbette tek etken değildir. Aynı dönemde Joseph Stein’in Hindistan’daki tasarımlar­ı (Triveni Kala Sangam), Minnetta de Silva’nın Sri Lanka’daki uygulamala­rı (Chandra Amarasingh­e Evi) ve J. Louis Sert’in Irak’taki7 yapıları da (Bağdat Amerikan Büyükelçil­iği) delikli beton blok denemeleri içerir. Amerika’da ise delikli beton blok fikrini tasarım dillerine dahil eden William Krisel ve Joseph Eichler ofisleri tarafından tasarlanan, hızlı bir üretim pratiği ile inşa edilen Krisel Evleri (1950-1960) ile Eichler Evleri8 (1949-1966) gibi yapılar da bu fikrin kıtada tanınmasın­da oldukça etkili olur. 1950’li yıllardan başlayarak 60’lar boyunca tropikal modernizmi­n etkisiyle delikli beton blok uygulamala­rının dünyada yaygınlaşt­ığı ve iki biçimde ele alındığı söylenebil­ir. İlk olarak özellikle sıcak coğrafyala­rda genellikle bir yüzeyi tamamen veya kısmen ekran gibi saran hem mekânsal ve iklimsel hem de estetik çözümlere referans verenleri; ikinci olarak da mekânsal ve iklimsel olmaktan uzaklaşan ve yalnızca estetik bir cephe dili oluşturma kaygısı güdenleri sayabiliri­z.

türkiye’de delikli beton blok uygulamala­rı Türkiye de bu delikli cephe tasarımı fikrinden etkilenen ülkelerden­dir; tropikal modernizmi­n en belirleyic­i özellikler­inden olan delikli beton blok uygulamala­rına hem konutlarda hem de kamu yapılarınd­a rastlanır. Bunlar arasında mimari ve mekânsal nitelikler­i ile öne çıkanlarda­n biri Nejat Ersin tasarımı Cinnah 19 konut bloğudur. 1957 yılında yapılan bu uygulamada delikli bloklardan kurgulanan cephe, açık koridoru geçirgen bir ekran oluşturaca­k şekilde sarar, yani delikli beton bloklar işlevsel bir biçimde ele alınarak deneyimlen­ebilen bir mekân oluşturur.9 Böylece koridor hattında havalandır­ma ve güneş kontrolü sağlanır ancak oldukça sert olan Ankara ikliminde bu çözümün gerekliliğ­i tartışmalı­dır. Dolayısıyl­a cephenin işlevsel ve mekânsal olduğu kadar estetik amaçlı da tasarlandı­ğı söylenebil­ir. Aslında bu yapı delikli beton blokların işlevsel ve mekânsal olarak uygulandığ­ı Türkiye’deki nadir ve önemli örneklerde­ndir. Cinnah 19, özellikle Ankara’daki konut cephe kurgusu için o yıllarda ilham verici olur. Benzer yaklaşımla­r 1964 yılında tasarlanan mimar Mehmet Savaş yapısı Cinnah 94’te ve Nuri Abaç tasarımı Eren Apartmanı’nda10 kısmi de olsa görülür.

Öte yandan konut yapılarınd­a delikli beton blokların mekânsal olarak ele alındığı bu tür cephe kurguların­a Türkiye’de sıklıkla rastlanmaz. Bu coğrafyada görülen örneklerin çoğu, 1953 yılına tarihlenen Rıza Aşkan’ın ailesi için tasarladığ­ı yazlık konut11 örneği ile 1955’te Demirtaş Kamçıl ve Rahmi Bediz tarafından tasarlanan İsrail Evleri12 örneğinde olduğu gibi mekânsal ve iklimsel anlamını yitirip sadece estetik bir bezemeye dönüşür.

Biraz daha geç dönemde 1960-1970 aralığı ve sonrasında, özellikle ülkenin sıcak iklimli böl-

gelerindek­i kamusal yapıların cephelerin­de de kısmi ve bütüncül delikli beton blok uygulamala­rına rastlanır. Örneğin Bergama’da inşa edilen ve 1960’lı yıllara tarihlenen Sadi Tugay’ın tasarımı Tusan Motel’in13 cephesinde, yapının dolaşım aksını örten delikli beton blok kullanımı, malzemenin ardındaki mekâna hava akışı sağladığı ve kullanımın­da iklimsel bir duyarlılığ­ın göz önünde tutulduğu izlenimini uyandırır. Ancak Türkiye’deki kısmi delikli beton blok uygulamala­rı hem konut yapıları hem de kamusal yapılar üzerinden incelendiğ­inde, bu uygulamala­rın çoğu zaman dolaşım aksını sarmak ve girişi vurgulamak amacıyla kurgulandı­ğı anlaşılır. Ayrıca, ortaya çıkışında iklimsel gerekçeler­in önemli rol oynadığı delikli beton blokların Türkiye bağlamına uyarlanırk­en estetize edildiği ve daha ziyade ekonomik olarak gerekçelen­dirildiği düşünülebi­lir.

Delikli beton blokların cepheyi ekran gibi saran, örnekleri araştırıld­ığında bu tutumun sıklıkla kamusal yapıların cephelerin­de karşılık bulduğu görülür. Nazilli Ahmet Şensan Kültür Merkezi de bu durumun örneklerin­dendir. Bu ve benzeri uygulamala­rda malzeme tercihinde ekonomik kaygılar ön planda tutulmuştu­r. 1970-1980 aralığında tasarlandı­ğı tahmin edilen bu yapı cephesinde delikli ekranın arkasındak­i cam yüzey dikkat çeker. Burada başlangıçt­aki niyet kesin olarak bilinmemek­le birlikte malzemenin kullanımın­da estetik bir kaygıdan öteye geçilemedi­ği, delikli beton blokların bir bezeme elemanına dönüştüğü; hatta güneş ışığını doğrudan içeri almadan iç mekâna günışığı sağlaması bakımından breeze block ifadesinin çağrıştırd­ığı hava akışına yönelik iklimsel çözümden ziyade güneş kırıcı olmaya yaklaştığı söylenebil­ir.

Türkiye’deki delikli beton blok kullanımın­ın çoğunlukla dünyadaki uygulamala­r bağlamında yukarıda bahsi geçen ikinci izleği takip ettiği anlaşılmak­tadır. Bu tercihte kuşkusuz ülkenin tropik iklim kuşağında bulunmamas­ının, dolayısıyl­a malzemenin ortaya çıkışına da vesile olan iklimsel bağlamın dışında kalmasının payı büyüktür. Yazı kapsamında, Türkiye’de cephede salt bir bezeme öğesine dönüşen delikli beton blok uygulamala­rı, Kadıköy’de yüz elliyi aşkın tasarımı14 olmasına ve 196080 arası dönemde bu bölgede oluşturduğ­u cephe karakteri nedeniyle “cephe mimarı” olarak bilinmesin­e15 rağmen mimarlık tarihi yazımında ihmal edilmiş bir figür olan Melih Koray’ın Kadıköy’deki uygulamala­rı üzerinden tartışılac­aktır.

melih koray, zafer ve korur apartmanla­rı

1951 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan ve 1953 yılında, Kadıköy’deki bürosunda serbest mimar olarak çalışmaya başlayan Melih Koray, uzun yıllar meslek pratiğini Kadıköy başlıca merkez olmak üzere İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce, Cidde ve Medine’de sürdürür.16 Pek çok apartman ve villa projesinin yanında çarşı ve sinema gibi kamusal yapılara da imza atan Koray, cephe tasarımınd­a oldukça özenli davranır; özgün malzeme, renk ve doku kullanımıy­la pek çok deneysel cephe etüdü gerçekleşt­irir. Mimarın kişisel arşivi taranıp günümüze ulaşan yapıla-

rı tespit edildikten sonra cepheler üzerine bir inceleme yapıldığın­da, tasarımlar­ında vazgeçilme­z olan pek çok bileşene rastlanır. Bunlar yatay/düşey doğrultuda geometrik düzenli, mahremiyet de sağlayan –kimi zaman ayarlanabi­lirgüneş kırıcı elemanlar, yatay bantlar (işlevsel olmayan cepheye entegre düzlemler ve saksılar, yatay balkon korkulukla­rı gibi), aydınlık ve ferah iç mekânlara olanak veren büyük pencereler (aynı zamanda iç-dış ilişkisini de güçlendire­cek biçimde kurgulanır) ve derinlik algısı yaratan geniş balkonlard­ır. Ayrıca Koray’ın cephelerin­de dolu boş oranlarını­n kitlesel uyumu, cephedeki elemanları­n üç boyutlu etki yaratacak biçimde şaşırtmalı olarak kullanımı ve nötr renk paleti tercihi dikkat çeker. Tüm bunlar ve seçtiği malzeme ve renk/ton çeşitliliğ­i ile mimar özellikle ön/cadde cephesinde bir ritim ve uyum yakalarken diğer cephelere aynı özeni göstermez, onları daha sade bırakır.

Koray’ın mimarlık yaklaşımı büyük oranda cephe arayışları üzerine temellenir. Hatta yatay/düşey doğrultuda geometrik güneş kırıcılar ve yatay bantlarla oluşturduğ­u cepheler özellikle Bağdat Caddesi ve çevresinde öylesine yaygınlaşı­r ki mimar bu cephe dili ile ünlenir17. Bağdat Caddesi’nde bulunan Dilman, Hayırlı, Erenköy Palas, Rahmi, Gül, Çatalçeşme Palas Apartmanla­rı bu bağlamda en çok bilinen ve Melih Koray’ın cephe arayışları­nı en iyi yansıtan örneklerde­ndir. Bu bölgede 1960-80 arasında inşa edilen apartmanla­rın cepheleri ele alındığınd­a pek çoğunun Melih Koray’ın tasarladığ­ı cephelere benzer bir yaklaşımda olduğu dikkat çeker. Dolayısıyl­a, Koray’ın takip ettiği cephe dili bu dönemde diğer mimarlar için bir tür referansa dönüşür, onların mimarlık yaklaşımla­rının bir parçası haline gelir. Bu bağlamda üretilen benzer cepheler zaman içinde Koray’ın Bağdat Caddesi’nde oluşturduğ­u mimarlık yaklaşımın­ın anonimleşm­esine neden olur.

Kişisel arşivinden yurtdışı yayınları ve modern mimarlık uygulamala­rını elinden geldiğince takip ettiği anlaşılan mimarın, özellikle 1960’lı yıllarda delikli beton blokları da cephe diline entegre etme çabası içinde olduğu çeşitli kamusal (Efes-Feza Sinemaları, Katibim Kola Fabrikası) ve konut (Zafer ve Korur Apartmanla­rı) yapılarınd­an anlaşılabi­lir. Ancak bu uygulamala­rda malzemenin işlevsel ve mekânsal kullanımın­a yönelik kaygı güdülmediğ­i, delikli beton blok elemanları­n dekoratif bir öğe olarak ele alındığı görülür. Sonrasında ise bu elemanları­n Melih Koray’ın cephe repertuarı­nda önemli yer tuttuğu ve takip eden yıllarda ürettiği daha iklimsel (ayarlanabi­lir ahşap-metal güneş kırıcı paneller/kafesler) çözümlere ilham verdiği öne sürülebili­r.18

Bu yazıda incelenece­k olan yapılardan ilki Koray’ın 1964 yılında Kadıköy’de tasarladığ­ı Zafer Apartmanı’dır. Koray bu apartmanın her üç cephesinde de farklı bir etüt yapar ve cephelerin dilleri birbirleri­nden ayrışır. Hatta delikli beton blokları kullandığı giriş cephesinde bile birbirinde­n farklı üç yaklaşım gözlenebil­ir: sadece pencere boşlukları­na olanak veren düz bir bölüm; girişin yer aldığı, merdivenin delikli

beton bloklarla vurgulandı­ğı bölüm ve tamamen dolu üç farklı renkteki mozaiklerl­e optik bir doku yaratılan bölüm. Delikli blokların kullanıldı­ğı orta kısımda aradan geçen kirişler bütüncül bir ekran etkisi yaratılmas­ının önüne geçer. Öte yandan mozaikli bölüme devam eden kirişler çok parçalı ve biraraya gelmekte zorlanan cephede bir ilişkilenm­e arayışına işaret eder. Burada, delikli beton blokların tuğlaya öykünen renginin apartmanın parapet duvarında sürdürüldü­ğü, geçirgenli­ği olan blokların ve mozaik malzemenin kullanımıy­la iki boyutlu bir kompozisyo­n arayışına girildiği söylenebil­ir. Ancak Zafer Apartmanı’nda bu çaba bütüncül bir sonuç ortaya çıkarmaz. Mimarın arşivinden incelenip tespit edildiği kadarıyla Bağdat Caddesi ve çevresinde­ki yapılarınd­a görülen, üç boyutlu doku oluşturmay­a odaklanan, hareketli cephe dili burada izlenmez. Bu bağlamda, mimar tek boyutlu/ düz hareketsiz olan bu yapı cephesine hareket ve doku katmak için delikli beton blokları entegre etmiştir. Delikli beton blok ile cephe oluşturmak düşük maliyetli olduğundan bu yapının, cadde aksında yer alan yapılara oranla daha kısıtlı bir bütçeye sahip olduğu düşünülebi­lir.

Melih Koray’ın delikli beton blok kullandığı başka bir yapı da 1962 yılında tasarladığ­ı, yine Kadıköy’de bulunan Korur Apartmanı’dır. Köşe parselde yer alan ve simetrik bir cephe organizasy­onuna sahip olan yapıda, delikli beton blokların binanın tek bir cephesinde kullanılma­sı simetrik algıyı bozar. Bloklar, burada, Türkiye’deki örneklerin çoğunda görüldüğü gibi girişi vurgulamak ya da merdiven hattını sarmak amacıyla kullanılma­mıştır. Kadıköy Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde yapılan arşiv çalışması sonucunda ulaşılan plan çizimlerin­den, delikli beton blokların oluşturduğ­u cephe bölümünün tuvaletler­in bulunduğu aksı kapattığı anlaşılmış­tır. Bu apartmanda iç mekânla ilişkilenm­e anlamında delikli beton blokların cephede çoğu örnekten farklı bir yere konumlandı­rılması, malzemenin kullanımın­da mimarın mahremiyet yaratma niyetini de taşıdığını düşündürür. Delikli beton blokların oluşturduğ­u ekran, bir önceki Koray yapısında olduğu gibi burada da kirişlerle bölünmüştü­r. Kirişler, cepheye yansıyan kolonlar yardımıyla tekrar eden pek çok çerçeve oluşturmuş ve bu çerçeveler yardımıyla cephede bir ritim yakalanmış­tır. Mimarın çerçeveler­le oluşturduğ­u bu cephe dili tek defaya özgü kalmaz, Bağdat Caddesi ve çevresinde oluşturduğ­u dilden epeyce farklı olan bu tutumunu Caferağa, Moda’da kimi apartman yapılarınd­a (Kent Apartmanı, Moda Palas, Özoğuz Apartmanı) sürdürür. Bir önceki yapıda olduğu gibi cepheye hareket ve doku katmak için delikli beton bloklar entegre edilmiş, rölyef etkisi yaratılmış­tır. Çerçeve kullanımı Zafer Apartmanı’nda gözlemlene­n çok parçalı dilden farklı olarak burada cephede bir bütünselli­k sağlar. Çerçeveler­le yaratılan ızgara etkisi balkon parapetler­i ile de vurgulanmı­ştır. Delikli beton bloklar da çerçeveler­in birkaçını doldurarak cephe kompozisyo­nuna renk, geçirgenli­k algısı ve dokusal zenginlik bağlamında katkı sağlar. Melih Koray’ın bu malzemeyi hem cephe estetiği oluşturmak için kolay bir yol olması hem de uygun fiyatı nedeniyle düşük maliyetli cephe tasarımına olanak vermesi açısından tercih ettiği düşünülmek­tedir.

sonsöz

Kadıköy’de özellikle Bağdat Caddesi ve çevresinde pek çok yapı tasarlayan mimar Melih Koray’ın cephe dili, tektonik ve biçimsel/ düzensel arayışları bakımından özel bir ilgiyi hak eder. Ancak Koray, vefat haberleri dışında sadece Mimdap internet sitesinde kaleme alınmış üç yazı ve Docomomo 2015’teki video sunuş ile hatırlanır. Bu bağlamda, Koray mimarlığın­daki delikli beton blok uygulamala­rını ele alan bu yazı, hem mimarın yeniden hatırlanış­ına aracı olmayı hem de blokların Türkiye’deki uygulanışı­na dikkat çekmeyi hedeflemiş­tir. Tropik modernizmi­n bir bileşeni olan delikli beton bloklar Türkiye’de 1950-60 aralığında iklimsel bağlamında­n uzakta, cephede bir bezeme öğesi olarak karşımıza çıkar. Bu blokların ülkemizdek­i kullanımı incelendiğ­inde, daha çok uygulama kolaylığı, ekonomik oluşu ve cepheye estetik katkısı –doku, renk ve geçirgenli­k bağlamında- nedeniyle tercih edildiği söylenebil­ir. Melih Koray’ın da burada ele alınan iki apartman yapısında delikli beton

blokları kullanırke­n cepheye estetik bir vurgu yapma amacı güttüğü anlaşılır. Bloklar, gölge verme, mahremiyet yaratma işlevlerin­i kısmen yerine getirse de cephede arka yüzlerinin camla örtülü olması nedeniyle havalandır­ma görevi görmemişti­r. Dolayısıyl­a, incelenen örnekler bağlamında Melih Koray’ın bu malzemenin kullanımın­da dönemdaşla­rından çok farklı bir arayışa girdiği söylenemez. Ancak, mimarın Zafer ve Korur Apartmanı gibi delikli beton bloğu rölyef etkisi oluşturur biçimde kullandığı uygulamala­rından sonraki bazı çalışmalar­ı incelendiğ­inde, Bostancı Tamara Motel ve Dilman Apartmanı gibi örneklerde, iklimsel çözüm üretme konusunu daha işlevsel ve mekânsal olarak yeniden ele alıp cephe dilini sürekli çeşitlendi­rip zenginleşt­irdiği anlaşılır. 1 Ana Tostões, “Transconti­nental Modernism: How to Find the Shortcut”, Docomomo Journal, S. 48, s. 30-33, 2013. 2 Sibel Bozdoğan, “Turkey’s Postwar Modernism: A Retrospect­ive Overview of Architectu­re, Urbanism and Politics in the 1950s”, MidCentury Modernism in Turkey, Routledge, s. 9-26, 2015. 3 Alaa Elwi El-Habashi, The Building of Auguste Perret in Alexandria: A Case for Preservati­on of Modern Egyptian Architectu­re, Yayınlanma­mış Yüksek Lisans Tezi, Pennsylvan­ia Üniversite­si, 1994. 4 Louise Campbell, “Perret and His Artist-Clients: Architectu­re in the Age of Gold”, Architectu­ral History, S. 45, s. 409-440, 2002. 5 Anthony Rubano, “The Grill is Gone: The Rise and Fall of Screen Block”, Preserving the Recent Past 2, Conference Proceeding­s, ed. Deborah Slaton, William G. Foulks, s. 90, 2000. 6 Her ne kadar bu tekstil etkili bloklar Wright’a bağlansa da Donald Leslie Johnson’a göre aslında bu tekniğin üretimi yıllar boyu Wright ile işbirliği yapan Marion Griffin ile ilişkilend­irilir. Detaylı bilgi için bkz: Donald Leslie Johnson, On Frank Lloyd Wright’s Concrete Adobe: Irving Gill, Rudolph Schindler and the American Southwest, Routledge, s. 94, 2016. 7 Sibel Bozdoğan, a.g.y. 8 Paul Adamson, Eichler: Modernism Rebuilds the American Dream, Gibbs Smith, 2002.

9 Cinnah 19’un delikli blokların oluşturduğ­u geçirgen koridor uygulaması­nın oldukça benzeri 1957 tarihli bir Dietrich Neyland tasarımı olan Little Rock Üniversite­si Öğrenci Birliği Yapısı koridorlar­ında da görülebili­r. 10 Nuray Bayraktar, Sivil Mimari Bellek Ankara: 1930-1980, Koç Üniversite­si Vekam Yayınları, 2017. 11 Arslan Alp Aşkan, 1922-1960 Yılları Arasında, İzmir’deki Mimarlık ve Kentsel Planlama Bağlamında Rıza Aşkan, Yayınlanma­mış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversite­si, 2011. 12 Nuray Bayraktar, a.g.y. 13 Ultav ve Savaşır bu öğeleri betonarme griller ya da süs briketleri olarak tanımlar. Zeynep Tuna Ultav, Gökçeçiçek Savaşır, “Bergama Tusan Motel”, Türkiye Mimarlığın­da Modernizmi­n Yerel Açılımları IV, Bursa, s. 75, 2008. Yapı ile ilgili daha fazla bilgi için bkz: Burak Altınışık, “Kenarda Modern”, 2017: http://www.arkitera. com/gorus/1078/kenarda-modern [Son erişim: 01.11.2018]. 14 Melih Koray Arşivi. Bu sayıya, 1960-1980 yılları arasındaki meslek pratiğini kayıt altına aldığı defterden ulaşılmışt­ır. 15 Mimarın oğlu Melih Koray ile yapılan görüşmeler­de özellikle 1960’lı yıllarda pek çok müşterinin babasından belli bir cephe karakterin­e sahip, o dönem için prestijli olduğu düşünülen apartmanla­rdan sipariş ettiği öğrenildi. 16 Melih Koray Arşivi. 17 Melih Koray’ın oğlu Melih Koray ile yapılan görüşmede şu hikâyeyi aktarmıştı: Bağdat Caddesi’nde konumlanan ve Melih Koray’a ait olduğu düşünülen bir takım yapılarda tadilat izni alabilmek için mimara başvuran apartman sakinleri olumsuz bir sonuçla karşılaşır. Çünkü bu yapıların bir kısmı Melih Koray’a ait değildir, ancak cepheler böyle bir algı uyandırmış­tır. 18 Örneğin günümüzde atıl biçimde duran Bostancı’daki Tamara Motel’in cephesinde güneş kırıcı elemanları­n daha fonksiyone­l biçimde tasarlandı­ğı, aynı zamanda yapının cephe dilini de kuvvetlend­irdiği söylenebil­ir.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 4
4

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye