Ihmal edilmiş bir figür: mimar melih koray ve delikli beton blok uygulamaları
Hande Tulum, Efsun Ekenyazıcı Güney, Nilay Ünsal Gülmez | Tropikal bölgelerdeki mimarlık yaklaşımları farklı iklim ve coğrafyalar için özgün bir biçimde tanımlanır. Bu yaklaşımların takip edildiği en bilinen örnekler Afrika, Güney Amerika ve Latin Amerika bölgelerindendir. Ancak bu bölgelerdeki mimarlık yaklaşımları modernize edilmek istendiğinde ortaya Avrupa ve Amerika modernizmi odaklı daha genel hatlara sahip bir dil çıkar. Bu yeni dilin dışavurumcu, kültürel ve iklimsel özelliklere sahip yerel mimarlık anlayışı ile teknolojik, ideolojik ve formal modern mimarlık yaklaşımı arasında bir bağlantı kurması beklenir. Ancak bölgenin iklimsel referanslarını göz önüne alan ve yerel ile bağ kurmaya çalışan modernist çözümler; yapıda açık alanların ve doğal havalandırmagüneş kontrolü elemanlarının tasarımı, çoğunlukla yüzeysel kalıp özünden ve bağlamından kopar. Bu yaklaşım -tropik modernizm- Ana Tostões’un mekanik, uluslararası üslup1 olarak tanımladığı modern harekete alternatif bir mimarlık pratiği üretmiştir. Sibel Bozdoğan’ın da işaret ettiği üzere modernizmin tropikali- zasyon sürecinde etkin rol oynayan bu iklimsel çözümler, güneş kırıcı (brise soleil), panjurlu pencere (louver), prekast dantel duvar (pre-cast latticework) / delikli ekran-delikli beton blok (perforated screen – breeze block) elemanlar üzerinden kurgulanır.1 Özetle, II. Dünya Savaşı sonrasında, modern mimarlıkla iklimsel veriler arasında bir ilişki kurulmuş, tropikal yaklaşımlar iklimsel ve estetik çözümler üzerinden modern mimarlıkla ortak paydada buluşmuştur. Bu çözümler arasında en çok brise soleil ve breeze block elemanları, daha geniş coğrafyalarda (özellikle sıcak iklimlerde), pek çok mimar tarafından ele alınmıştır.
Bu yazının odağı olan delikli beton blok uygulamalarının başlangıcı 1920’lere kadar uzanır ve öncül örnekleri Frank Lloyd Wright ve Auguste Perret’nin tasarımlarında görülür. Wright’ın 1920’lerde sıcak bir iklime sahip olan Kaliforniya’da tasarladığı dört konut projesi; Ennis Evi, Millard Evi, Freeman Evi ve Storer Evi, tekstil etkili blok kullanımının erken örneklerindendir. Bu örneklerde, blokların bir kısmı delikli olarak kurgulanmış ve böylece iç mekâna kısmen ışık ve hava almak amacıyla kullanılmıştır.
Delikli cephe oluşturma fikrinin ilk yorumcularından bir diğeri de Auguste Perret’dir. Perret, 1921 yılında, Paris’te tasarladığı Notre-Dame de la Raincy Kilisesi’nde, Wright’ın yaklaşımına benzer şekilde tekstil etkili blokları iç mekâna ışık ve hava sağlayacak şekilde kullanırken cephede de bu bloklarla dekoratif bir yaklaşım izler. 1926 yılında, Mısır, İskenderiye’de kardeşi Gustave Perret ile birlikte tasarladığı Hotel Aghion uygulamasında ise giriş cephesinde bu yaklaşımdan uzaklaşır ve delikli blokları daha bütüncül bir şekilde kısmi bir ekran olarak kullanır.3 Ancak burada kullanılan bloklar hem dış mekânda kullanıldığı için hem de oldukça yüksekte ve kısmi olarak kurgulandığı için iklimsel ihtiyaçlara yeterince cevap veremez. 1929 yılında sanatçı Chana Orloff
için tasarladığı projede (konut ve stüdyo) ise, Perret, Aghion’dakine benzer bir yaklaşım izler ancak bu defa iki katlı yapının üst kısmında delikli beton blokları iç mekân tasarımına etki edecek biçimde kullanır.4
Bu uygulamaların yaygınlaşmasında 1950 sonrası mimarlık pratiği ile tanınan mimar Edward Durell Stone’un delikli beton blok üzerine odaklanan çalışmalarının payı büyüktür. Stone özellikle 1950’lerin ikinci yarısında tasarladığı Amerikan Konsolosluğu yapısı (Hindistan), Stuart Ecza Firması ve Carlson Terrace Evli Öğrenci Konutları (ABD) gibi yapılar ile delikli beton blok fikrini, mimarlık diline artık iyiden iyiye entegre eder ve cepheyi ekran gibi kaplayan uygulamaların ABD’de ve pek çok ülkede yaygınlaşmasına vesile olur. Stone, delikli beton blok fikrine odaklanan tasarımlarında kimi zaman iklimsel kaygılar gütse de çoğunlukla bu blokları estetik bir çözüm, bir cephe modeli oluşturmak amacıyla ele alır. Hatta Anthony Rubano’nun işaret ettiği gibi mimar, Wright’ın tekstil etkili bloklarından öyle etkilenir ki, beton blokları deliksiz bir biçimde uygular.5 1955 yılında tasarladığı Stanford’daki Tıp Fakültesi ve 1961 yılında tasarladığı New York’taki Schenectady Kilisesi cephelerinde beton blokları iklimsel çözüm önerisi getirmeksizin, adeta bir cephe motifi oluşturacak şekilde kullanır. Buradan Stone’un delikli beton blokları cephe tasarımına entegre etmesindeki asıl itici gücün iklimsel bir arayış olmadığı anlaşılabilir. Stone’un çoğu zaman cephede ekran oluşturacak şekilde kullandığı beton blokları, dantel etkisi verecek kısmi bir biçimde kullandığı 1964 tarihli Modern Sanat Müzesi’nde (Colombus Circle), mimarlık dilinden hayli etkilendiği anlaşılan Frank Lloyd Wright ve Wright’ın tekstil etkili bloklarından ilham aldığı düşünülebilir.6
Stone’un delikli beton blok pratiği çok önemli olsa da malzemenin yaygınlaşmasında elbette tek etken değildir. Aynı dönemde Joseph Stein’in Hindistan’daki tasarımları (Triveni Kala Sangam), Minnetta de Silva’nın Sri Lanka’daki uygulamaları (Chandra Amarasinghe Evi) ve J. Louis Sert’in Irak’taki7 yapıları da (Bağdat Amerikan Büyükelçiliği) delikli beton blok denemeleri içerir. Amerika’da ise delikli beton blok fikrini tasarım dillerine dahil eden William Krisel ve Joseph Eichler ofisleri tarafından tasarlanan, hızlı bir üretim pratiği ile inşa edilen Krisel Evleri (1950-1960) ile Eichler Evleri8 (1949-1966) gibi yapılar da bu fikrin kıtada tanınmasında oldukça etkili olur. 1950’li yıllardan başlayarak 60’lar boyunca tropikal modernizmin etkisiyle delikli beton blok uygulamalarının dünyada yaygınlaştığı ve iki biçimde ele alındığı söylenebilir. İlk olarak özellikle sıcak coğrafyalarda genellikle bir yüzeyi tamamen veya kısmen ekran gibi saran hem mekânsal ve iklimsel hem de estetik çözümlere referans verenleri; ikinci olarak da mekânsal ve iklimsel olmaktan uzaklaşan ve yalnızca estetik bir cephe dili oluşturma kaygısı güdenleri sayabiliriz.
türkiye’de delikli beton blok uygulamaları Türkiye de bu delikli cephe tasarımı fikrinden etkilenen ülkelerdendir; tropikal modernizmin en belirleyici özelliklerinden olan delikli beton blok uygulamalarına hem konutlarda hem de kamu yapılarında rastlanır. Bunlar arasında mimari ve mekânsal nitelikleri ile öne çıkanlardan biri Nejat Ersin tasarımı Cinnah 19 konut bloğudur. 1957 yılında yapılan bu uygulamada delikli bloklardan kurgulanan cephe, açık koridoru geçirgen bir ekran oluşturacak şekilde sarar, yani delikli beton bloklar işlevsel bir biçimde ele alınarak deneyimlenebilen bir mekân oluşturur.9 Böylece koridor hattında havalandırma ve güneş kontrolü sağlanır ancak oldukça sert olan Ankara ikliminde bu çözümün gerekliliği tartışmalıdır. Dolayısıyla cephenin işlevsel ve mekânsal olduğu kadar estetik amaçlı da tasarlandığı söylenebilir. Aslında bu yapı delikli beton blokların işlevsel ve mekânsal olarak uygulandığı Türkiye’deki nadir ve önemli örneklerdendir. Cinnah 19, özellikle Ankara’daki konut cephe kurgusu için o yıllarda ilham verici olur. Benzer yaklaşımlar 1964 yılında tasarlanan mimar Mehmet Savaş yapısı Cinnah 94’te ve Nuri Abaç tasarımı Eren Apartmanı’nda10 kısmi de olsa görülür.
Öte yandan konut yapılarında delikli beton blokların mekânsal olarak ele alındığı bu tür cephe kurgularına Türkiye’de sıklıkla rastlanmaz. Bu coğrafyada görülen örneklerin çoğu, 1953 yılına tarihlenen Rıza Aşkan’ın ailesi için tasarladığı yazlık konut11 örneği ile 1955’te Demirtaş Kamçıl ve Rahmi Bediz tarafından tasarlanan İsrail Evleri12 örneğinde olduğu gibi mekânsal ve iklimsel anlamını yitirip sadece estetik bir bezemeye dönüşür.
Biraz daha geç dönemde 1960-1970 aralığı ve sonrasında, özellikle ülkenin sıcak iklimli böl-
gelerindeki kamusal yapıların cephelerinde de kısmi ve bütüncül delikli beton blok uygulamalarına rastlanır. Örneğin Bergama’da inşa edilen ve 1960’lı yıllara tarihlenen Sadi Tugay’ın tasarımı Tusan Motel’in13 cephesinde, yapının dolaşım aksını örten delikli beton blok kullanımı, malzemenin ardındaki mekâna hava akışı sağladığı ve kullanımında iklimsel bir duyarlılığın göz önünde tutulduğu izlenimini uyandırır. Ancak Türkiye’deki kısmi delikli beton blok uygulamaları hem konut yapıları hem de kamusal yapılar üzerinden incelendiğinde, bu uygulamaların çoğu zaman dolaşım aksını sarmak ve girişi vurgulamak amacıyla kurgulandığı anlaşılır. Ayrıca, ortaya çıkışında iklimsel gerekçelerin önemli rol oynadığı delikli beton blokların Türkiye bağlamına uyarlanırken estetize edildiği ve daha ziyade ekonomik olarak gerekçelendirildiği düşünülebilir.
Delikli beton blokların cepheyi ekran gibi saran, örnekleri araştırıldığında bu tutumun sıklıkla kamusal yapıların cephelerinde karşılık bulduğu görülür. Nazilli Ahmet Şensan Kültür Merkezi de bu durumun örneklerindendir. Bu ve benzeri uygulamalarda malzeme tercihinde ekonomik kaygılar ön planda tutulmuştur. 1970-1980 aralığında tasarlandığı tahmin edilen bu yapı cephesinde delikli ekranın arkasındaki cam yüzey dikkat çeker. Burada başlangıçtaki niyet kesin olarak bilinmemekle birlikte malzemenin kullanımında estetik bir kaygıdan öteye geçilemediği, delikli beton blokların bir bezeme elemanına dönüştüğü; hatta güneş ışığını doğrudan içeri almadan iç mekâna günışığı sağlaması bakımından breeze block ifadesinin çağrıştırdığı hava akışına yönelik iklimsel çözümden ziyade güneş kırıcı olmaya yaklaştığı söylenebilir.
Türkiye’deki delikli beton blok kullanımının çoğunlukla dünyadaki uygulamalar bağlamında yukarıda bahsi geçen ikinci izleği takip ettiği anlaşılmaktadır. Bu tercihte kuşkusuz ülkenin tropik iklim kuşağında bulunmamasının, dolayısıyla malzemenin ortaya çıkışına da vesile olan iklimsel bağlamın dışında kalmasının payı büyüktür. Yazı kapsamında, Türkiye’de cephede salt bir bezeme öğesine dönüşen delikli beton blok uygulamaları, Kadıköy’de yüz elliyi aşkın tasarımı14 olmasına ve 196080 arası dönemde bu bölgede oluşturduğu cephe karakteri nedeniyle “cephe mimarı” olarak bilinmesine15 rağmen mimarlık tarihi yazımında ihmal edilmiş bir figür olan Melih Koray’ın Kadıköy’deki uygulamaları üzerinden tartışılacaktır.
melih koray, zafer ve korur apartmanları
1951 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan ve 1953 yılında, Kadıköy’deki bürosunda serbest mimar olarak çalışmaya başlayan Melih Koray, uzun yıllar meslek pratiğini Kadıköy başlıca merkez olmak üzere İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce, Cidde ve Medine’de sürdürür.16 Pek çok apartman ve villa projesinin yanında çarşı ve sinema gibi kamusal yapılara da imza atan Koray, cephe tasarımında oldukça özenli davranır; özgün malzeme, renk ve doku kullanımıyla pek çok deneysel cephe etüdü gerçekleştirir. Mimarın kişisel arşivi taranıp günümüze ulaşan yapıla-
rı tespit edildikten sonra cepheler üzerine bir inceleme yapıldığında, tasarımlarında vazgeçilmez olan pek çok bileşene rastlanır. Bunlar yatay/düşey doğrultuda geometrik düzenli, mahremiyet de sağlayan –kimi zaman ayarlanabilirgüneş kırıcı elemanlar, yatay bantlar (işlevsel olmayan cepheye entegre düzlemler ve saksılar, yatay balkon korkulukları gibi), aydınlık ve ferah iç mekânlara olanak veren büyük pencereler (aynı zamanda iç-dış ilişkisini de güçlendirecek biçimde kurgulanır) ve derinlik algısı yaratan geniş balkonlardır. Ayrıca Koray’ın cephelerinde dolu boş oranlarının kitlesel uyumu, cephedeki elemanların üç boyutlu etki yaratacak biçimde şaşırtmalı olarak kullanımı ve nötr renk paleti tercihi dikkat çeker. Tüm bunlar ve seçtiği malzeme ve renk/ton çeşitliliği ile mimar özellikle ön/cadde cephesinde bir ritim ve uyum yakalarken diğer cephelere aynı özeni göstermez, onları daha sade bırakır.
Koray’ın mimarlık yaklaşımı büyük oranda cephe arayışları üzerine temellenir. Hatta yatay/düşey doğrultuda geometrik güneş kırıcılar ve yatay bantlarla oluşturduğu cepheler özellikle Bağdat Caddesi ve çevresinde öylesine yaygınlaşır ki mimar bu cephe dili ile ünlenir17. Bağdat Caddesi’nde bulunan Dilman, Hayırlı, Erenköy Palas, Rahmi, Gül, Çatalçeşme Palas Apartmanları bu bağlamda en çok bilinen ve Melih Koray’ın cephe arayışlarını en iyi yansıtan örneklerdendir. Bu bölgede 1960-80 arasında inşa edilen apartmanların cepheleri ele alındığında pek çoğunun Melih Koray’ın tasarladığı cephelere benzer bir yaklaşımda olduğu dikkat çeker. Dolayısıyla, Koray’ın takip ettiği cephe dili bu dönemde diğer mimarlar için bir tür referansa dönüşür, onların mimarlık yaklaşımlarının bir parçası haline gelir. Bu bağlamda üretilen benzer cepheler zaman içinde Koray’ın Bağdat Caddesi’nde oluşturduğu mimarlık yaklaşımının anonimleşmesine neden olur.
Kişisel arşivinden yurtdışı yayınları ve modern mimarlık uygulamalarını elinden geldiğince takip ettiği anlaşılan mimarın, özellikle 1960’lı yıllarda delikli beton blokları da cephe diline entegre etme çabası içinde olduğu çeşitli kamusal (Efes-Feza Sinemaları, Katibim Kola Fabrikası) ve konut (Zafer ve Korur Apartmanları) yapılarından anlaşılabilir. Ancak bu uygulamalarda malzemenin işlevsel ve mekânsal kullanımına yönelik kaygı güdülmediği, delikli beton blok elemanların dekoratif bir öğe olarak ele alındığı görülür. Sonrasında ise bu elemanların Melih Koray’ın cephe repertuarında önemli yer tuttuğu ve takip eden yıllarda ürettiği daha iklimsel (ayarlanabilir ahşap-metal güneş kırıcı paneller/kafesler) çözümlere ilham verdiği öne sürülebilir.18
Bu yazıda incelenecek olan yapılardan ilki Koray’ın 1964 yılında Kadıköy’de tasarladığı Zafer Apartmanı’dır. Koray bu apartmanın her üç cephesinde de farklı bir etüt yapar ve cephelerin dilleri birbirlerinden ayrışır. Hatta delikli beton blokları kullandığı giriş cephesinde bile birbirinden farklı üç yaklaşım gözlenebilir: sadece pencere boşluklarına olanak veren düz bir bölüm; girişin yer aldığı, merdivenin delikli
beton bloklarla vurgulandığı bölüm ve tamamen dolu üç farklı renkteki mozaiklerle optik bir doku yaratılan bölüm. Delikli blokların kullanıldığı orta kısımda aradan geçen kirişler bütüncül bir ekran etkisi yaratılmasının önüne geçer. Öte yandan mozaikli bölüme devam eden kirişler çok parçalı ve biraraya gelmekte zorlanan cephede bir ilişkilenme arayışına işaret eder. Burada, delikli beton blokların tuğlaya öykünen renginin apartmanın parapet duvarında sürdürüldüğü, geçirgenliği olan blokların ve mozaik malzemenin kullanımıyla iki boyutlu bir kompozisyon arayışına girildiği söylenebilir. Ancak Zafer Apartmanı’nda bu çaba bütüncül bir sonuç ortaya çıkarmaz. Mimarın arşivinden incelenip tespit edildiği kadarıyla Bağdat Caddesi ve çevresindeki yapılarında görülen, üç boyutlu doku oluşturmaya odaklanan, hareketli cephe dili burada izlenmez. Bu bağlamda, mimar tek boyutlu/ düz hareketsiz olan bu yapı cephesine hareket ve doku katmak için delikli beton blokları entegre etmiştir. Delikli beton blok ile cephe oluşturmak düşük maliyetli olduğundan bu yapının, cadde aksında yer alan yapılara oranla daha kısıtlı bir bütçeye sahip olduğu düşünülebilir.
Melih Koray’ın delikli beton blok kullandığı başka bir yapı da 1962 yılında tasarladığı, yine Kadıköy’de bulunan Korur Apartmanı’dır. Köşe parselde yer alan ve simetrik bir cephe organizasyonuna sahip olan yapıda, delikli beton blokların binanın tek bir cephesinde kullanılması simetrik algıyı bozar. Bloklar, burada, Türkiye’deki örneklerin çoğunda görüldüğü gibi girişi vurgulamak ya da merdiven hattını sarmak amacıyla kullanılmamıştır. Kadıköy Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde yapılan arşiv çalışması sonucunda ulaşılan plan çizimlerinden, delikli beton blokların oluşturduğu cephe bölümünün tuvaletlerin bulunduğu aksı kapattığı anlaşılmıştır. Bu apartmanda iç mekânla ilişkilenme anlamında delikli beton blokların cephede çoğu örnekten farklı bir yere konumlandırılması, malzemenin kullanımında mimarın mahremiyet yaratma niyetini de taşıdığını düşündürür. Delikli beton blokların oluşturduğu ekran, bir önceki Koray yapısında olduğu gibi burada da kirişlerle bölünmüştür. Kirişler, cepheye yansıyan kolonlar yardımıyla tekrar eden pek çok çerçeve oluşturmuş ve bu çerçeveler yardımıyla cephede bir ritim yakalanmıştır. Mimarın çerçevelerle oluşturduğu bu cephe dili tek defaya özgü kalmaz, Bağdat Caddesi ve çevresinde oluşturduğu dilden epeyce farklı olan bu tutumunu Caferağa, Moda’da kimi apartman yapılarında (Kent Apartmanı, Moda Palas, Özoğuz Apartmanı) sürdürür. Bir önceki yapıda olduğu gibi cepheye hareket ve doku katmak için delikli beton bloklar entegre edilmiş, rölyef etkisi yaratılmıştır. Çerçeve kullanımı Zafer Apartmanı’nda gözlemlenen çok parçalı dilden farklı olarak burada cephede bir bütünsellik sağlar. Çerçevelerle yaratılan ızgara etkisi balkon parapetleri ile de vurgulanmıştır. Delikli beton bloklar da çerçevelerin birkaçını doldurarak cephe kompozisyonuna renk, geçirgenlik algısı ve dokusal zenginlik bağlamında katkı sağlar. Melih Koray’ın bu malzemeyi hem cephe estetiği oluşturmak için kolay bir yol olması hem de uygun fiyatı nedeniyle düşük maliyetli cephe tasarımına olanak vermesi açısından tercih ettiği düşünülmektedir.
sonsöz
Kadıköy’de özellikle Bağdat Caddesi ve çevresinde pek çok yapı tasarlayan mimar Melih Koray’ın cephe dili, tektonik ve biçimsel/ düzensel arayışları bakımından özel bir ilgiyi hak eder. Ancak Koray, vefat haberleri dışında sadece Mimdap internet sitesinde kaleme alınmış üç yazı ve Docomomo 2015’teki video sunuş ile hatırlanır. Bu bağlamda, Koray mimarlığındaki delikli beton blok uygulamalarını ele alan bu yazı, hem mimarın yeniden hatırlanışına aracı olmayı hem de blokların Türkiye’deki uygulanışına dikkat çekmeyi hedeflemiştir. Tropik modernizmin bir bileşeni olan delikli beton bloklar Türkiye’de 1950-60 aralığında iklimsel bağlamından uzakta, cephede bir bezeme öğesi olarak karşımıza çıkar. Bu blokların ülkemizdeki kullanımı incelendiğinde, daha çok uygulama kolaylığı, ekonomik oluşu ve cepheye estetik katkısı –doku, renk ve geçirgenlik bağlamında- nedeniyle tercih edildiği söylenebilir. Melih Koray’ın da burada ele alınan iki apartman yapısında delikli beton
blokları kullanırken cepheye estetik bir vurgu yapma amacı güttüğü anlaşılır. Bloklar, gölge verme, mahremiyet yaratma işlevlerini kısmen yerine getirse de cephede arka yüzlerinin camla örtülü olması nedeniyle havalandırma görevi görmemiştir. Dolayısıyla, incelenen örnekler bağlamında Melih Koray’ın bu malzemenin kullanımında dönemdaşlarından çok farklı bir arayışa girdiği söylenemez. Ancak, mimarın Zafer ve Korur Apartmanı gibi delikli beton bloğu rölyef etkisi oluşturur biçimde kullandığı uygulamalarından sonraki bazı çalışmaları incelendiğinde, Bostancı Tamara Motel ve Dilman Apartmanı gibi örneklerde, iklimsel çözüm üretme konusunu daha işlevsel ve mekânsal olarak yeniden ele alıp cephe dilini sürekli çeşitlendirip zenginleştirdiği anlaşılır. 1 Ana Tostões, “Transcontinental Modernism: How to Find the Shortcut”, Docomomo Journal, S. 48, s. 30-33, 2013. 2 Sibel Bozdoğan, “Turkey’s Postwar Modernism: A Retrospective Overview of Architecture, Urbanism and Politics in the 1950s”, MidCentury Modernism in Turkey, Routledge, s. 9-26, 2015. 3 Alaa Elwi El-Habashi, The Building of Auguste Perret in Alexandria: A Case for Preservation of Modern Egyptian Architecture, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pennsylvania Üniversitesi, 1994. 4 Louise Campbell, “Perret and His Artist-Clients: Architecture in the Age of Gold”, Architectural History, S. 45, s. 409-440, 2002. 5 Anthony Rubano, “The Grill is Gone: The Rise and Fall of Screen Block”, Preserving the Recent Past 2, Conference Proceedings, ed. Deborah Slaton, William G. Foulks, s. 90, 2000. 6 Her ne kadar bu tekstil etkili bloklar Wright’a bağlansa da Donald Leslie Johnson’a göre aslında bu tekniğin üretimi yıllar boyu Wright ile işbirliği yapan Marion Griffin ile ilişkilendirilir. Detaylı bilgi için bkz: Donald Leslie Johnson, On Frank Lloyd Wright’s Concrete Adobe: Irving Gill, Rudolph Schindler and the American Southwest, Routledge, s. 94, 2016. 7 Sibel Bozdoğan, a.g.y. 8 Paul Adamson, Eichler: Modernism Rebuilds the American Dream, Gibbs Smith, 2002.
9 Cinnah 19’un delikli blokların oluşturduğu geçirgen koridor uygulamasının oldukça benzeri 1957 tarihli bir Dietrich Neyland tasarımı olan Little Rock Üniversitesi Öğrenci Birliği Yapısı koridorlarında da görülebilir. 10 Nuray Bayraktar, Sivil Mimari Bellek Ankara: 1930-1980, Koç Üniversitesi Vekam Yayınları, 2017. 11 Arslan Alp Aşkan, 1922-1960 Yılları Arasında, İzmir’deki Mimarlık ve Kentsel Planlama Bağlamında Rıza Aşkan, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2011. 12 Nuray Bayraktar, a.g.y. 13 Ultav ve Savaşır bu öğeleri betonarme griller ya da süs briketleri olarak tanımlar. Zeynep Tuna Ultav, Gökçeçiçek Savaşır, “Bergama Tusan Motel”, Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları IV, Bursa, s. 75, 2008. Yapı ile ilgili daha fazla bilgi için bkz: Burak Altınışık, “Kenarda Modern”, 2017: http://www.arkitera. com/gorus/1078/kenarda-modern [Son erişim: 01.11.2018]. 14 Melih Koray Arşivi. Bu sayıya, 1960-1980 yılları arasındaki meslek pratiğini kayıt altına aldığı defterden ulaşılmıştır. 15 Mimarın oğlu Melih Koray ile yapılan görüşmelerde özellikle 1960’lı yıllarda pek çok müşterinin babasından belli bir cephe karakterine sahip, o dönem için prestijli olduğu düşünülen apartmanlardan sipariş ettiği öğrenildi. 16 Melih Koray Arşivi. 17 Melih Koray’ın oğlu Melih Koray ile yapılan görüşmede şu hikâyeyi aktarmıştı: Bağdat Caddesi’nde konumlanan ve Melih Koray’a ait olduğu düşünülen bir takım yapılarda tadilat izni alabilmek için mimara başvuran apartman sakinleri olumsuz bir sonuçla karşılaşır. Çünkü bu yapıların bir kısmı Melih Koray’a ait değildir, ancak cepheler böyle bir algı uyandırmıştır. 18 Örneğin günümüzde atıl biçimde duran Bostancı’daki Tamara Motel’in cephesinde güneş kırıcı elemanların daha fonksiyonel biçimde tasarlandığı, aynı zamanda yapının cephe dilini de kuvvetlendirdiği söylenebilir.