Pe-re-ja kolonya fabrikası: istanbul’da sanayinin desantralizasyonu ve emek gücünün örgütlenmesi
istanbul’da sanayinin desantralizasyonu ve emek gücünün örgütlenmesi
Erdem Üngür | Seyfi Arkan’ın son dönem yapılarından Pe-Re-Ja kolonya fabrikası, bugün kısmen de olsa varlığını Bahçelievler semtinin D-100 karayoluna dayanan bir noktasında sürdürmektedir.* Bu yazıda belirli bir yaşın üzerindeki insanların kolektif hafızasında yer edinen ünlü kolonya markasının kültürel bir çalışmasına yer verilmeyecek. Yapıyı, Seyfi Arkan biyografisi ya da monografisi içerisinde bir mimarlık yapma biçimi ya da modern mirasın korunması problemi olarak da ele almayacağım. Sözkonusu yapıyı incelerken öncelikle dönemin ulaşım altyapısı ve sanayi ilişkisi üzerinde duracak, akabinde Pe-Re-Ja’nın mekânsal örgütlenmesinin post-Fordist üretim tarzına geçiş öncesinde ürettiği öznellik tipini, dönemin sermaye-emek mücadelesiyle ilişkilendirerek okumaya çalışacağım.
Pe-Re-Ja konumu itibariyle, bugün hâlâ İstanbul’un makroformu üzerindeki etkileri devam eden D-100 (E-5) karayolunun oluşumu ve sanayinin desantralizasyonu hakkında bize bazı bilgiler sunmaktadır. O zamanki adıyla Londra Asfaltı, önce Henri Prost ve akabinde Adnan Menderes’in öngördüğü üzere daha çok yurtdışından gelenleri Tarihi Yarımada’nın merkezine taşıyan turistik bir yol işlevi görüyordu. Bununla birlikte İthal İkameci Sanayi döneminde tekil sanayi yapılarıyla birlikte sözkonusu aks, endüstriyel bir karaktere bürünmeye başlamıştır. 1964 yılında Türkiye’nin ilk Coca-Cola fabrikası, 1965 yılında Pepsi Cola’nın şişelendiği ve Fruko’nun üretildiği Tamek fabrikası, 1969 yılında VAKKO fabrikası, 1978 yılında ise Nakliyeciler Sitesi kara surlarının dışında, Londra Asfaltı üzerinde kurulmuştur. Anadolu yakasındaki esas sanayi gelişmesi de Kadıköy’den başlayarak Ankara Asfaltı doğrultusunda Kartal ve Gebze ilçelerinde oluşmuştur. Sanayi sitesi haricindeki tekil ve büyük sanayi kuruluşlarına örnek olarak Ankara Asfaltı’nın E-5 karayolu ile bağlanacağı düğüm noktasında 1961 yılında kurulan Ford Otosan Fabrikası verilebilir. Erol Tümertekin’e göre İstanbul’da bu dönemde kurulan sanayi kuruluşları ana karayollarının kenarlarını ve hemen yakınlarını seçmektedirler1. Bu özellik Londra Asfaltı ve o dönem yeni yapılmış olan Ankara Asfaltı çevresinde açıkça görülmektedir.
1955 yılında uygulanmaya başlanan “İstanbul Sanayi Bölge Planı”yla Topkapı Sanayi Alanı adı altında 207 ha’lık bir alan sanayi kuruluşlarına ayrılmış ve böylece aynı yıllarda şehir içindeki sanayi kuruluşlarının doğrudan ve dolaylı etkilerini hızlandırmıştır.2 1966 yılında
onaylanarak yürürlüğe giren “İstanbul Sanayi Sahaları Planı”yla büyümenin yerleşik alandan daha büyük bir çerçevede ele alınması, öncelikle Doğu Marmara ve Trakya Alt Bölgesi ve daha sonra İstanbul’un metropoliten sınırları içinde düşünülmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.3 Her ne kadar İstanbul’da kurulan sanayi kuruluşları bu planların dışında gelişim göstermiş olsa da, Tümertekin’e göre sanayinin dağılımında 1966 planı bir ölçüde belirleyici olmuştur.4 İlhan Tekeli’ye göre de 1966 planında gösterilen sanayi alanları önemli ölçüde gerçekleşmiştir.5 1964-1984 döneminde Tarihi Yarımada ve Beyoğlu cihetindeki MİA çevresi yeni sanayi işletmelerinin gelişmesi için kuvöz işlevi görmeye devam ederken, bir önceki dönemde sur dışında oluşan sanayi halkasının yoğunluğu artmış ve E-5 aksı boyunca batıya desantralize olacak işletmeler için yeni bir kuvöz görevi üstlenmiştir.
Seyfi Arkan tarafından 1963-66 yılları6 arasında tasarlanarak inşa edilen Pe-Re-Ja Kolonya Fabrikası da ithal ikameci dönemde E-5 aksı üzerinde kurulmuş olan sanayi yapıları arasında yer almaktadır. 15 Temmuz 1966 yılında aramızdan ayrılan ünlü mimarın son yapılarından olan kolonya fabrikasının temeli, 4 Mart 1966 tarihinde -su yerine kolonya dökülerekatılmıştır.7 9 Temmuz 1967 tarihinde dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından açılan Pe-Re-Ja Kolonya Fabrikası’nın açılış törenine İstanbul Valisi Vefa Poyraz ve İstanbul Belediye Başkanı Haşim İşcan’ın yanısıra seçkin bir davetli topluluğu katılmıştır.8
Pe-Re-Ja firması E-5 üzerine taşınmadan önce, ilk olarak 1956 yılında Haliç’in kuzeyindeki üç sanayi merkezinden biri olan Bomonti’de Pepo Yasef tarafından kurulan bir tesiste üretime başlamıştır. Bomonti sanayi alanının oluşumu 19. yüzyıl sonlarında başlamakla birlikte esas gelişmesi 1955 sonrasında olmuştur. 1966 yılına gelindiğinde bu alanda küçük ve orta boy toplam 119 sanayi tesisi bulunmaktaydı ve bunların yaklaşık üçte biri kimyevi maddeler kolunda toplanmıştı.9
Bununla birlikte sanayi yapıları açılan yeni yollara ve gecekondu alanlarına yakınlık, plan dahilinde yapılan sınırlandırmalar ve ucuz arsa temini gibi sebeplerle önce tarihi kent içinden Topkapı ve Rami gibi surların hemen dışındaki ilk halkaya, daha sonra da Londra Asfaltı boyunca Esenler, Güngören, Yenibosna, Sefaköy ve Avcılar gibi uzak noktalara desantralize olmaya başlamıştır.10 1967 yılında Pe-Re-Ja fabrikası da sermayenin bu akışına uyarak Bahçelievler’de Londra Asfaltı üzerindeki arsasına taşınmıştır.
1961 yılında Türkiye’den ilk kolonya ihracatını gerçekleştiren Pe-Re-Ja firması, ürettiği “turistik tip kolonya” ile “turizm davası”na sağladığı katkılar nedeniyle 1965 yılında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı tarafından resmi bir yazıyla takdir edilmiştir.
1968 yılında Cumhuriyet gazetesinin Toplu İğneden Bugüne: Sanayileşmenin Neresindeyiz başlıklı köşesinde ihracat konusunda en başarılı iki tesisten biri olarak gösterilen Pe-Re-Ja’nın üretim tesisi “lüks bir dağ villası” ve “sanat eseri” gibi isimlerle betimlenmiştir.
Firmanın başarılarının ve yapının modern tasarımının övüldüğü yazıda,11 fabrikanın gözetleme teknolojisinden bahsedilen kısım Modern Zamanlar filminden karakteristik bir Fordizm sahnesini çağrıştırmaktadır: “[...] Genel müdür, masasının üzerindeki küçük bir televizyon alıcısının düğmelerini çevirerek, fabrika içindeki bütün çalışmaları oturduğu yerden izleyebiliyor. Televizyon 10 kanallı. Kapıdan itibaren bütün servislere ve koridorlara el kadar, dürbün gibi birer alıcı konulmuş.”
Fordist rejimde iş “kapalı küreler”de yoğunlaştırılmıştır; dolayısıyla işçiler üretim bandında ya da ofiste düzenli olarak yerleştirilmiş ve sabitlenmişlerdir. Böylece görsel denetimin uygulanması oldukça kolaylaşır. Kapalı devre kamera sisteminde ise fiziksel olarak çalışma mekânında bulunup işçileri gözetleyen ve uyaran görevlilere olan ihtiyaç azalır. Bentham’ın hapishane modelinde olduğu gibi işçi sorumluluk almak ve kendi kendisini denetlemek zorunda bırakılır. Dışarıdan baskı kurmak yerine yeni bir öznellik inşa eden bu yönetim biçimi biyopolitiktir. Modern devlet öncesindeki hükümran iktidarın aksine, biyoiktidar kendisini görünmez kılarken özneleri görünür hale getirir. Bu iktidar mekanizması ideal formunu panoptik diyagramda bulur.12 Bu bakımdan Fordist rejim dünya genelinde bir krize yaklaşırken, Pe-Re-Ja fabrikasının övgüyle bahsedilen gözetleme teknolojisini başarıyla uygulamaya konulan biyopolitik bir dispozitif olarak değerlendirebiliriz.
1962-66 yılları arasında Seyfi Arkan’ın yanında çalışmış olan Yüksek Mimar M. Murat Gür, sözkonusu fabrikanın nasıl yapıldığını, mimarişveren ilişkilerini ve dönemin mimari talepleriyle ilgili bazı bilgileri esprili bir dille aktarmaktadır. Tarihi arka plana dair verdiği önemli bilgilerden ötürü uzun bir alıntı yapacağım:
“Seyfi Hoca’nın iş çevresinden yakın tanıdıklarının az oluşu nedeniyle gelen projeler genellikle konut ve iş hanları olurdu. Fabrika türü proje olarak sadece Pe-Re-Ja Kolonya Fabrikası’nı yapmıştık. ‘Pe-Re-Ja’ ismi, Yılmaz Cenkel ismini kullanan ‘Peppo’, eşi ‘Reji’ ve çocukları ‘Jak’ın isimlerinin ön harflerinden oluşmuştu. O dönemin en başarılı kolonya firması olan Pe-Re-Ja Haznedar’da inşa edildi. Seyfi Arkan Hoca ile yer seçimleri ve aplikasyon için defalarca Haznedar’daki araziye gittik. Mal sahibi Yılmaz Cenkel her seferinde bize eşlik etti. Ama hocanın sadece prizma kullanarak yaptığı aplikasyon 3 metre yanılgı verince Yılmaz Cenkel’in tepesi atmıştı. [...] Pe-Re-Ja Kolonya Fabrikası ön proje çalışmaları sırasında Yılmaz Cenkel bir gün büroya geldi. Seyfi Hoca’ya soruyor ‘Bu konuyla ilgili başka kolonya fabrikalarını gezdiniz mi?’ Hocanın o yaşta, o fizikte ve klasta fabrika gezecek hali mi var(!) ‘Tabii ki’ dedi, ‘Birçok fabrika gezdim’. Yılmaz Cenkel, hocanın bu masum yalanını yakaladı: ‘Seyfi Bey’ dedi, ‘Koca Türkiye’de İstanbul’da sadece bir tane fabrika var. O da Leda Kolonya Fabrikası... Onu gördünüz mü?’ Hoca Leda’yı yeni duymuş, ama artık dönüş yok! Devam etti, ‘Tabii ki gördüm’ dedi. Bu defa Yılmaz Cenkel ‘Planlamasını beğendiniz mi?’ diye sorunca, Seyfi Hoca ‘Yahu, adamlar oda oda bölümler yapmışlar, duvarlar insanı boğuyor. Bu sizin fabrikada ara bölmeleri masa hizalarına kadar cam yapacağız.’ Yılmaz Cenkel, ‘Seyfi Bey ben her gün oradayım, Leda’da ara duvarlar yere kadar camdır...’ demeye kalmadı, hoca hemen onun sözünü keserek ‘Ben de onu diyorum işte. Tabii ki yere kadar olan cam duvarlar insanı boğuyor’ diye atıldı. Yılmaz Cenkel artık pes etti!”13,14
Burada dikkat çekici nokta Pe-Re-Ja’nın İstanbul’un ikinci kolonya fabrikası olmasından ya da Seyfi Arkan’ın mimarlık piyasasındaki güncel gelişmeleri takip etmemesinden ziyade, biyopolitik bir mimari elemanın işveren tarafından özellikle talep edilmesidir. Çalışma alanlarında opak bölücü duvar yerine kullanılmaya başlanan şeffaf bölücü duvarlar, mimari bir tarz ya da estetik bir unsur olmanın ötesinde kapalı ofis sisteminden açık ofis sistemine geçişte bir ara evre; Fordist üretim biçiminden post-Fordist üretim biçimine geçişin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Jarzombek’e
göre duvarsız açık plan önerileri ilk olarak II. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan şirket modeline karşı sosyal olarak daha açık bir ofis tasarımının peşinde olan Alman mimarlardan gelmiştir.15 Bürolandschaft (ofis peyzajı) olarak adlandırılan açık planın hiyerarşik olmayan bir çalışma ortamı yaratması ve bunun da iletişim ve işbirliğinde artış sağlaması bekleniyordu. Shvartzberg’e göre de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fordist üretim biçimi yerini tüketici için rekabet eden üreticilerden oluşan bir piyasaya ve yöneticilerin önemli bir rol oynadığı şirket yapılarına bırakmıştır.16 Bu model yarı açık ofis planı ve bu tür bir mimari aracın sağlayabileceği çeşitli koordinasyon ve kontrol katmanlarıyla sürdürülebilir hale gelmekteydi: İşçilerden mekânsal olarak ayrı tutulan ancak her an yapılanları gözetleyebilen bir yönetici grubu rekabeti düzenliyordu. Bu koşullarda işçiler henüz bir sınıf olarak sendikalar vasıtasıyla talepte bulunabiliyor ve politik çatışmalar yaşanabiliyordu. 1970 sonrasında geçilen neoliberal politikalar sonucunda ise işçiler kendi kendilerinin girişimcisi olan birer insan sermayesi olarak kavramsallaştırılmıştır. Gary S. Becker’in insan sermayesi kavramında, klasik iktisat teorilerindeki verilen ücret karşılığında işçi tarafından işverene satılan ve üretilen metaya gömülü olan emek gücü ortadan kalkmıştır. Bunun yerini işveren gibi sermaye sahibi (işçinin kendi bedeni, karakteri, bilgi ve becerileri) ve kazanç elde etmek için sürekli kendine yatırım yapmak zorunda olan bir girişimci almıştır. Eskiden dışarıdan zorla dayatılan performans sistemi ve gözetim, yeni işçiler tarafından kendi rızalarıyla “içsel” olarak üretilecektir. İşveren ve işçi arasındaki çatışma, işçi ve işçi arasındaki rekabete dönüşürken; işyeri yabancılaşmanın değil özgürleşmenin mekânı olacaktır. Önceki dönemin mekânsal ve zamansal sınırları çözülecektir. Kapalı ofisler ve tanımlı çalışma saatleri yerini her an ve her yerden çalışabilme imkânına/zorunluluğuna bırakacaktır.
Pe-Re-Ja’nın mevcut gözetleme teknolojisi ve henüz gerçekleşmemiş olan açık ofis sistemi aslında klasik iktisatta tanımlanan emek sürecinin devam ettiğinin de göstergesidir. Emek gücü ürettiği artı değerden daha fazla pay alabilmek için sürekli bir direniş halindedir. Sendikalar tarafından desteklenen emek gücü, 1960 Anayasası’nın verdiği haklarla çalışma koşullarını ve ücretlerini iyileştirmek için pazarlık yapabilme gücüne sahiptir. Emek gücü sol örgütler, sendikalar ve siyasi partiler üzerinden etki alanını genişletirken, sermaye de benzer biçimde yayılmaya ve biçim değiştirmeye başlamıştır. Pamuk’a göre kent ekonomisinde önde gelen firmalar 1950’lerden itibaren holdingler şeklinde örgütlenmeye başlamıştır.17 Büyük holdinglerin bünyesinde, ithal ikamesi döneminin önde gelen sektörleri olan ve iç pazar için üretim yapan gıda, tekstil, dayanıklı tüketim malları, turizm, otomotiv gibi farklı sektörlerdeki şirketler yer almaktaydı. Grup içindeki şirketlerin kredi ihtiyaçlarını karşılamak üzere aralarında bir de banka olması tercih ediliyordu. Holdingler yasayla sağlanan vergi indirimi gibi çeşitli desteklerden faydalanabiliyorlardı. Tekeli’ye göre banka, sanayi, ticaret ve sigortacılık faaliyetlerine yatırılan sermayede tam bir bütünleşme gerçekleştiğinden, holdingleşme sonucu Lenin’in tanımladığı anlamda bir finans kapitali ortaya çıkmaktadır.18 Tekeli, Türkiye’de holdingleşmenin yasal olarak 1963 yılında yapılan kurumlar vergisi değişikliği ile başladığını, 1967 yılında vakıfların kurulmasına olanak veren yasanın çıkartılmasıyla da 1970 sonrasında hızlandığını belirtmektedir.
Pe-Re-Ja’nın kurucusu Pepo Yasef’in kendi hissesini Has ailesinin sahibi bulunduğu İMSA (İstanbul Meşrubat Sanayi) şirketine sattığını 1968 yılındaki bir gazete haberinden öğrenmekteyiz. Ayrıca yine 1968 yılında İMSA’nın verdiği tahvil satış ilanında Pe-Re-Ja, Akbank ile birlikte şirketin iştirakları arasında gösterilmektedir.19 1952 yılında kurulan İstanbul Bankası da 1972 yılında Has Holding’in yönetimine geçmiştir. Pe-Re-Ja reklamlarında ise Has Holding’in adı 1973 yılından itibaren görülmektedir. 1971 yılında THKC (Türkiye Halk Kurtuluş
Cephesi) yayınladığı 1 nolu bültende yaptıkları askeri hareketlerin dökümünü verirken beşinci maddede Has Holding ve Pe-Re-Ja’dan bahsetmektedirler: “Coca-Cola, Pe-Re-Ja, Elvan, Mercedes Benz, Otomarsan Fabrikası, Akbank ve daha pek çok şirket ve teşekkülün hissedar sahipleri olan Kadir Has, Mete Has, Adanalı büyük toprak ağası Talip Aksoy’un günlük hasılatları halkımızın devrimci kavgasında kullanılmak amacı ile kamulaştırılmıştır.”20
4 Nisan 1971 Pazar günü Kadir Has’ın yeğeni Mete Has ve eniştesi Talip Aksoy 400 bin lira fidye için kaçırılmış, istenilen para ödendiği için rehineler serbest bırakılmıştır. Mete Has’ın evindeki özel kasasında bulunan 1,5 milyon lira değerindeki mücevherlere dokunulmazken, aynı kasada bulunan, Kadir Has’ın babası Nuri Has’ın Adnan Menderes’le ve Mete Has’ın da Süleyman Demirel ile birlikte çekilmiş olan fotoğrafları alınmıştır.21 Kadir Has anılarında hükümetle kurduğu yakın ilişkileri, elde ettiği imtiyazları ve hatta politik alanda sahip olduğu yaptırım gücünü büyük bir açıklıkla dile getirmektedir:
“1957 yılında yapılan milletvekili genel seçimlerinde ise, merhum Başbakan Menderes’e bu defa değerli hemşehrimiz Ömer Başeğmez için ricada bulundum. Başbakan’a, merhum Başeğmez için şunları söylemiştim: ‘Muhterem Efendim, Partimiz’in Seyhan İl Başkanı ve işadamı Ömer Başeğmez’i, Kayseri listesinde değerlendirirseniz çok memnun oluruz. Bildiğiniz gibi kendisi çok iyi bir particidir. Bu uğurda servetini harcamıştır.’ Başbakan Adnan Bey bu dileğimi de kırmadı, rahmetli Ömer Başeğmez’in Kayseri’den milletvekili seçilmesini sağladı.”22
1983 yılına gelindiğinde Has Holding’in yönetiminde iştiraklerle birlikte 22 şirket bulunuyor ve 4500 kişi istihdam ediliyordu. 13 Mart 1984 yılında Has Holding’in İstanbul Bankası’ndan doğan borçlarının tasfiyesi amacıyla Pe-Re-Ja Ziraat Bankası’na haczedilmiş, bunun sonucunda 120 işçi 9 ay boyunca zorunlu izne çıkartılarak maaş, ikramiye ve sosyal haklarından mahrum bırakılmıştır. 1985 Mayıs ayı sonrasında Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nün verdiği kredinin ardından üretime yeniden başlanmıştır. 1987 Nisan ayında Petrol-İş Sendikası ile Kiplas (Türkiye Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik Sanayi İşverenleri Sendikası) arasındaki uyuşmazlık sonucunda diğer birçok işletmeyle birlikte Pe-Re-Ja fabrikasında da greve gidilmiştir. Toplamda 63 işletmede 9700 işçi greve katılmıştır. 1988 yılında Ziraat Bankası kredi verme işlemini durdurmuş ve üretime ara verilmiştir.
1980 sonrasında üretimin yavaşlayarak sonunda durmasını, 24 Ocak kararları sonrasında alınan ekonomik önlemlerin bir neticesi olarak okumak mümkündür. İhracatı arttırma amacıyla emek maliyetlerini azaltmak için reel ücretler düşürülmüş; 12 Eylül askeri darbesiyle emek kesiminin elde etmiş olduğu sendikal haklar, toplu sözleşme ve yüksek ücretler gibi pek çok kazanım azaltılmış ya da geri alınmıştır. Ekonomik istikrarsız ortamın artan kaynak ihtiyacı 1990’lar ve 2000’ler boyunca sürecek olan borçlanma, özelleştirme ve inşaat sektörüne yatırım gibi çözümleri ortaya çıkarmıştır.23
Günümüzde Seyfi Arkan’ın fabrika yapısı üretim fonksiyonunu yitirmiş ve spor malzemeleri satan bir ticaret yapısına dönüştürülmüştür. Uydu fotoğraflarından 2011 yılı içerisinde PeRe-Ja logosuna referans veren altıgen formlu satış kioskunun yıkıldığı görülebilmektedir. 2016 yılında çekilen fotoğraflarda ise dışarıdan eklenen cephe kaplamasıyla özgün cephe düzeninin tamamen bozulduğu görülmektedir. Aynı dönem yapılmış olan Haluk BaysalMelih Birsel tasarımı Vakko Fabrikası’nın 2007 yılında yıkılarak yerine AVM ve lüks bir konut/ ofis projesinin yapıldığı (Platform Merter); hemen yakınındaki Coca-Cola fabrikasının da 2017 yılında yıkılarak bugün otel/konut/ avm şantiyesine (Has Delta İncirli) dönüştüğü
düşünülürse, Türkiye modern mimarlık tarihinde kendine ayrıcalıklı bir yer bulamayan Pe-Re-Ja fabrikasının da aynı kaderi paylaşacağı maalesef öngörülebilir.* * Yazının yayınlanmasından kısa süre önce D-100 üzerinde seyir halindeyken yapının artık yerinde olmadığını gördüm. Tahminen 2018 Yazı’nın sonlarında yıkılmaya başlanan yapının yerinde 04.01.2019 tarihli ruhsatla Hacıbozanoğlu İş Merkezi inşaatı için temel atma çalışmaları başlatılmıştır. 01 Erol Tümertekin, İstanbul, İnsan ve Mekân, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1997.
02 A.g.y. 03 Ayşe Şebnem Yüzer, “Sanayi alanları yeni düzenleme stratejileri-İstanbul örneği”, itüdergisi/a mimarlık, planlama, tasarım, C. 2, S. 1, s. 119-127, 2003. 04 1966 Sanayi Nazım Planı’nda İstanbul’da sanayi için toplam 1140,50 ha alan ayrılmıştır: Rami Sanayi Bölgesi (210ha), Topkapı Sanayi Bölgesi (207ha), Halkalı Sanayi Bölgesi (268ha), Levent Sanayi Bölgesi (50ha), Bomonti Sanayi Bölgesi (21ha), Levent Oto Sanayi (9ha), Kurtköy (285ha), Ümraniye (63ha): Yüzer, a.g.y. 05 İlhan Tekeli, İstanbul’un Planlanmasının ve Gelişmesinin Öyküsü, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2013. 06 Akay, yapının tasarım tarihini 1963-64 olarak vermektedir. Bununla birlikte Seyfi Arkan tarafından hazırlanan monografi 1956 yılında sonlandığından, kronolojik sıralamalarda kesinlik bulunmadığını da belirtmektedir. Zafer Akay, “Kendi Evinde Sürgün Modernizm: Seyfi Arkan’ın 1940 Sonrası Yapıtları”, Modernist Açılımda Bir Öncü: Seyfi Arkan, ed. Ali Cengizkan, Müge Cengizkan, Derin İnan, Mimarlar Odası, s. 147-159, 2012. 07 “Ve Tesisin Temeline Kolonyalı Harç Atıldı”, Milliyet, s. 3, 05.03.1966. 08 Pe-Re-Ja Kolonya Fabrikası’nın Açılışı ve yapıyla ilgili daha fazla fotoğraf için: http:// www.pereja.com.tr [Son erişim: 27,02,2019]. 09 Tekeli, a.g.y. 10 Tümertekin, a.g.y. 11 Sözkonusu yazıdan ayrıca fabrikayı kuran genel müdür Yılmaz Cenkel’in hissesini Has ailesinin sahibi bulunduğu İMTAŞ (İstanbul Meşrubat) şirketine sattığını öğrenmekteyiz. Pepo Yasef 1962 yılında Müslüman olarak mahkeme kararıyla ismini Yılmaz Cenkel olarak değiştirmiştir. 6-7 Eylül pogromundan yedi yıl sonra gerçekleşen bu olayı, Türkleştirme ve asimilasyon uygulamalarıyla ilişkili olarak incelemek mümkün gözükmektedir. 12 R. Weiskopf & B. Loacker, “A snake’s coils are even more intricate than a mole’s burrow. Individualisation and Subjectification in Postdisciplinary Regimes of Work”, Management Revue, Vol. 17, s. 395-419, 2006. 13 Mehmet Murat Gür, “Seyfi Hocam ve Akademi Günleri”, Modernist Açılımda Bir Öncü: Seyfi Arkan, ed. Ali Cengizkan, A. Derin İnan, N. Müge Cengizkan, Mimarlar Odası Yayınları, 2012. 14 “Dün Pepo idi bugün Yılmaz oldu”, Milliyet, 28.07.1962, s. 6 15 Mark Jarzombek, “Corridor Spaces”, Critical Inquiry, C. 36, S. 4, s. 728-770, 2010. 16 Manuel Shvartzberg, “Foucault’s ‘environmental’ power: Architecture and neoliberal subjectivization”, The architect as worker: immaterial labor, the creative class, and the politics of design, ed. Peggy Deamer, Bloomsbury Academic, 2015. 17 Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi: Büyüme, Kurumlar ve Bölüşüm, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014. 18 İlhan Tekeli, İstanbul ve Ankara için Kent İçi Ulaşım Tarihi Yazıları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2009. 19 Coca-Cola’yı Türkiye’ye getiren ve Elvan gazozlarının üretimini yapan İMSA’nın şişeleme ve dolum tesisi de Pe-Re-Ja fabrikasından üç yıl önce Londra Asfaltı üzerinde Pe-Re-Ja fabrikasına çok yakın bir noktada kurulmuştur. 20 Nurettin Çalışkan, ODTÜ Tarihçe: 1956-1980, Propaganda Yayınları, 2015. 21 Kadir Has, Vatan Borcu Ödüyorum, ed. Hulûsi Turgut, ABC Yayınları, 2002.
22 A.g.y. 23 Osman Balaban, “Neoliberal yeniden yapılanmanın Türkiye kentleşmesine bir diğer armağanı: Kentsel dönüşümde güncelin gerisinde kalmak”, İSTANBUL: Müstesna Şehrin İstisna Hali, ed. Ayşe Çavdar, Pelin Tan, SEL Yayıncılık, 2013.