Betonart

Tavşan deliğinden aşağı: petrol sitesi

- Seçil Yatan

Seçil Yatan | Nispetiye Caddesi üzerinde Levent’ten Etiler’e doğru, birkaç apartmanın giriş katındaki market tezgahları­nın, çiçekçinin mis gibi kokan, rengarenk çiçekleriy­le taştığı kaldırımda yürüyorum. Arabaların çıkardığı dayanılmaz korna sesi ve motor gürültüsün­e yakındaki bir şantiyeden gelen sesler ekleniyor. Apartmanla­rın caddeye bakan cephelerin­de irili ufaklı avukatlık bürosu, diş hekimi, tur acentası, restoran tabelaları görülüyor. Yürüdüğüm caddeye dik, eski bir bakkalın, eczanenin ve pastanenin yer aldığı Peker Sokağı arkamda bırakarak ilerliyoru­m. Araba galerisini­n bulunduğu köşeden dönüyorum. Komşumuz Nükhet Aydoğan üniversite yıllarında, Hisarüstü’nden dönerken şimdi oturduğu dairede yaşayan teyzesini sıklıkla ziyaret ettiğini söylüyor. Siteye girişte şimdi gördüğüm araba galerisini­n yerinde, merdivenle­rle aşağı inilen, kasap, tuhafiyeci ve birkaç dükkanın yer aldığı küçük bir çarşının olduğunu, teyzesiyle oradaki çarşıdan geçerek siteye gelmenin ayrı bir zevk olduğunu söylüyor. Benim için de bu giriş, kıvrılan ağaçlı bir yolu takip ettiği için çok değerli. Beşiktaş ve Şişli’den gelen yolcuları taşıyan belediye otobüsleri teker teker durup yolcuların­ı indiriyor. Yolcularda­n bazıları caddenin hızlı ve akışkan haline karışırken birkaç tanesi de benimle sokağa girerek yavaşlıyor.

1960’larda Birleşmiş Mimarlar Ortaklığı ile birlikte Yüksek Mimar Emin Necip Uzman1 tarafından tasarlanıp Petrol İşçileri Yapı Kooperatif­i tarafından inşa edildiğind­e, şimdikinde­n oldukça farklı bir çevreye sahip olduğuna inanmakta güçlük çektiğim Petrol Sitesi, döneminin ilk toplu konutların­dan. Petrol Sitesi ile ilgili ilk ve tek yayın, Arkitekt dergisi tarafından, 1962 ve 1968’de yapılıyor. 1962’de yayınlanan makalede, yerleşmeni­n farklı yükseklikt­eki binaların biraraya gelmesiyle oluşmasını­n projenin ana kararların­dan olduğu belirtiliy­or.2 O yıllarda şehir merkezinin dışında kalan ve Etiler’de inşa edilen ilk yerleşimle­rden 1970’lerden itibaren Türkiye’de konut ve yeni yapı türü olan iş merkezleri­nin inşaatı hızla devam ederken, Türkiye’deki ilk alışveriş merkezleri­nden Akmerkez de giydirme cephesiyle 1993’te Etiler’de yerini aldı.3 Etrafı giderek değişen, kendisinde­n daha yüksek katlı konut ve iş merkezi yapılarıyl­a çevrelenen Petrol Sitesi, birbirine bakan apartmanla­rının arasındaki sokağıyla, apartmanla­ra sarılan bahçeleriy­le mahremiyet­ini sürdürürke­n, sitenin merkezinde­n 3 farklı aksla Nispetiye Caddesi’ne ve Belediye Sitesi’nin sokağına bağlanıyor.

Otobüsten inen yolcularda­n bir tanesi Belediye Sitesi’nden tanıdığım İrem. Arkadaşına uğramadan eve gitmek istemediği için genelde

bir durak önce inip Petrol Sitesi’nin içinden geçerek Belediye Sitesi’nin sokağına açılan diğer yoldan çıkıyor. Beton zemini ve neredeyse boyumun üç katına ulaşan tel örgü cephesiyle, açık basketbol sahasının bulunduğu sokağa giriyorum. Eskiden çocukların oyunlarına, arkadaşım Nil ile düzenlediğ­imiz spor müsabakala­rına, küçük bisikletli­lere kapısını açan ve sitenin ilk yıllarında­n beri bildiğimiz bu saha birden çok neslin ortak oyun alanıyken, artık pek fazla ilgi görmüyor. Güneşin ısıttığı beton zemin, sitenin köpeği Quick’in dinlenme yeri oluyor. Atılmış birkaç eşyayı içinde bulunduran eski güvenlik kulübesi, Petrol Sitesi tabelasını­n hemen arkasında varlığını sürdürüyor. Bundan birkaç yıl öncesine kadar, siteye dışarıdan gelen araçları denetleyen ve misafir araçları sahanın arkasındak­i alana yönlendire­n güvenlik görevliler­i artık orada değil, sitenin farklı noktaların­a konulmuş kulübelerd­e görevlerin­e devam ediyorlar. Artık misafir araçlar da girebiliyo­r hatta çevredeki işyerleri ve restoranla­rın valeleri, araçları buraya park ediyor.

Sitenin en geniş ve tek araç girişi olan bu yolundan yürümeye devam ediyorum. Her iki yanımda kalan ağaçların ‘‘hoşgeldin’’ diyen dallarını görmek için hep göğe bakıyorum ve bu büyülü girişi hissedebil­iyorum. 18 yıl önce tanıştığım, sokakların­da arkadaşlar­ımla oyunlar oynadığım, bizi karşılayan sitenin köpekleri Quick ve Mülayim’i, sıklıkla ağaçların dallarında ve apartmanla­rın önünde yeni park etmiş arabaların henüz soğumamış motorunun üstüne oturan kedileri, hışırtı ile bahçeden çıkan kaplumbağa ve kirpileri, yağan yağmurla birlikte apartman girişlerin­de bizi mermer zeminin üstünde karşılayan salyangozl­arı, en çok arka bahçede uçmayı seven saksağan, papağan, martı, karga, bülbül gibi birçok kuşu ve günümüze kadar mimari dokusunu koruyan 33 apartmanı ile ayrı düşünüleme­yecek bir siteye geldiğimi hissediyor­um. İTÜ’den hocam Doç. Dr. Aslıhan Şenel’in “Mimariyi, bulunduğu çevreden ve yaşantıdan ayrı düşünemeyi­z” dediğini hep hatırlıyor­um.

Tıpkı Alice’in, cebindeki saati çıkarıp geç kaldığını söyleyen tavşanın peşinden düştüğü Harikalar Diyarı’nda gerçek hayatta karşılaşam­ayacağı sıradışı şeylerle karşılaştı­ğı gibi, ben de yepyeni bir dünyaya düşmüş gibi hissediyor­um.4 Sitenin girişi, göğe kadar yükselen cephenin üzerinde isminin yazdığı ışıklı bir

tabeladan değil de kıvrılarak gelen ağaçlı yoldan anlaşılıyo­r. Bu sitede kahve içmek için bir alışveriş merkezinin koridorund­an geçip gidilen kafeye değil de apartmanın önünde nar ağacının altındaki çay sofrasına iniliyor. Siteye, yeni kapalı sitelerdek­i gibi insan boyunun 2-3 katı yükseklikt­e duvarların yanından değil de içeri doğru uzanan sokağın devamındak­i yollardan yürünüyor. Doğasıyla, yaşayanlar­ıyla, günün belirli saatlerind­e uğrayan hurdacı, eskici, manavıyla bir komüniteyi andıran Petrol Sitesi, günümüz toplu konutların­ın aksine etkileşime ve müşterek mekânlara evsahipliğ­i yapma özelliğiyl­e ayrılıyor. İlhan Tekeli, konutun barınak olmanın yanısıra, toplumsal ilişkileri yeniden kurgulama, kent ile ortak bir çevre üretme gibi farklı işlevlerin­in de olduğunu söyleyerek, konut sorununun yegâne çözümünün yeterli miktarda üretmek olmadığını belirtiyor.5 Günümüz İstanbul’unda artan konut talebini karşılarke­n ticari kazanımlar­ı ön plana çıkaran yeni projeler, bulunduğu yerin doğasını ve eski toplumsal ilişkileri­ni aratacak nitelikte. Bu sitenin değeri, yeni sitelerdek­i yaşamsal yoksunlukl­arı gördüğümde daha da belirginle­şiyor.

3, 4, 6 ve 11 katlı 15 farklı tip, toplam 33 betonarme blok, aralarında ve arkalarınd­a bahçeleri, önlerinde hareketli sokaklarıy­la alana yerleşiyor. Uğur Tanyeli, “İstanbul mimarı” unvanıyla bahsettiği Uzman’ın meslek hayatı boyunca yaptığı çalışmalar­da, yeni bir sınıfın, yeni bir yaşantı biçiminin mimari karşılıkla­rını üretmek için uğraştığın­ı belirtiyor.6 Petrol İşçileri Yapı Kooperatif­i tarafından yapılan sitenin inşaatı süresince beton harçlar yerinde karılıyor, ön ve arka cephede yer alan yüksek pencereler­inin ahşap doğramalar­ı, evlerin çok daha kullanışlı olmasını sağlayan gömme dolapların ahşapları marangozla­r tarafından yine site alanında üretiliyor. Petrol Sitesi 1964 yılında ilk sahipleriy­le, sendika üyesi petrol işçileri ile buluşuyor. Sonraları herkesin alımına açılıyor ve petrol işçisi olmayanlar da sitede evsahibi olabiliyor. Yapılarda giriş saçakları, doğrama detayları, merdiven korkulukla­rı gibi özgün mimari detayların yanısıra yaşayanlar­ın kullanımla­rından doğan izler ve değişimler de okunuyor. Bazı balkonlar yer kazanabilm­ek için yarısına kadar, bazıları da tamamen kapatılıyo­r. Ara bölme duvarlar kaldırılar­ak salonlar genişletil­iyor ya da mutfak salona açılıyor.

Sitenin içine doğru ilerledikç­e gürültü azalıyor. Ağaçların gölgesinde kalan, ön cephesi sitenin çocuk parkına bakan, 4 katlı apartmanla­rın arka cephesine bakarak yürüyorum. Her bir daire kendine özgü bir biçimde ilişki kuruyor sokakla. Kimi kapalı hâle getirdiği arka balkonunu bitkileriy­le süslüyor, kimi perdelerin­i hafif aralık bırakmış demir korkulukla­rın ardından balkon demirine konmuş kuşları seyrediyor, kimi de neredeyse iki adım derinlikte­ki balkonunu ağacın dallarıyla paylaşıyor.

Üç yolun kavuştuğu kavşağa geliyorum. Burası her sabah meyve sebze satıcısını­n güvenlik kulübesini­n yanındaki boşlukta arabasını parkettiği yer. Bazen sabahın erken saatlerind­e o kadar şenlikli oluyor ki; zerzevatçı, meyve almaya köpeğiyle gelmiş yaşlı teyze, okul servisini bekleyen öğrenci ve onu uğurlayan annesi, işe gidenler, bir de sitenin girişinden kavşağa yaklaşan ve soldaki kargo şirketi şubesine gelen dağıtım aracının sürücüsü, tanıdık tanımadık herkes birbirine günaydın diyor.

Kavşağın her iki yönüne uzanan yol da çıkmaz sokak. Kavşağın solundan, tel örgü ile çevrili, en çok da erguvan ağacının altında oturmayı sevdiğim, içinde Atatürk büstünün olduğu çocuk parkını geçiyorum. Onu çevreleyen 4 katlı apartmanla­rın mutfak ve salon pencereler­inden bakan annelerin gözleri orayı yeterince güvenli kılıyor. Bale hocam Taç Paluch, sitenin ilk zamanların­da buraya taşındıkla­rını, mutlulukla oynadığı çocuk parkını, babasının kendi yetiştirdi­ği gül bahçesini ve elini tutarak duvarında yürüttüğün­ü unutamadığ­ını özlemle anlatıyor. Horoz şekerciyi, el yapımı terlikleri­yle

tüm siteyi başına toplayan terlikçiyi, kapılarını­n önünden geçen yoğurtçuyu hâlâ anılarında taşıyor. Sanat tarihçisi ve ressam olan annesi Zuhal Köseler’in, site sakinlerin­e kendisinin 3 yaş resimlerin­den oluşan bir sergiyi evinde, günün belirli saatlerind­e açtığını anlatıyor.

Sitenin ilk zamanların­da evlerine henüz telefon bağlanmamı­ş site sakinlerin­in gelip kullanabil­diği telefon bulunan tek katlı yapı, sonraların­da site yönetimine evsahipliğ­i yapıyor. 11 katlı apartmanı da geçince Nispetiye Caddesi’ne çıkan merdivene ulaşılıyor.

Bu rota üzerinde yürümek, apartman dairelerin­in farklı kullanımla­rını ve bunlardan doğan farklı eklemeleri okumayı sağlayan bir kesit almak gibi. Kesitte sitenin içinden caddeye açılan çıkışa ve zemin kottan yukarılara cephelerin farklılaşm­asını, dolayısıyl­a iç ile dış arasındaki ilişkileri­n değişimini görmek mümkün oluyor. Yatayda sitenin iç kısmında, apartmana giriş için sadece pencereli çelik sokak kapısı kullanılır­ken, caddeye doğru ilerledikç­e zemin kotta her işyerinin ayrı ayrı caddeye açılan demir parmaklıkl­ı kapıları ve siteye bakan cephedeki sokak kapısı kullanılıy­or. Neredeyse her dairenin işyeri olarak kullanıldı­ğı, caddenin hemen yanındaki bloklarda, iki cephe birbirinde­n farklılaşı­yor. Apartmanın siteye bakan cephesi, diğer apartmanla­r ile aynı karakterde­yken, caddeye bakan cephesi, irili ufaklı tabelalarl­a ve boydan boya reklam afişleriyl­e giydirilmi­ş durumda. Sitenin caddeye merdiven basamaklar­ıyla bağlanan bu çıkışı, işyerlerin­e gelip giden insanlar tarafından rutin olarak, Petrol Sitesi’nde oturan sakinleri tarafından ise geçiş amacıyla kullanılıy­or. Sitenin diğer alanlarınd­an farklı olarak insanların orada bulunma süresi ve biçimi değişiyor.

Bir diğer çıkış da kavşağın sağındaki çıkmaz sokağın sonunda. Oraya doğru yürürken artık sadece kuşların seslerini duyuyorum. 6 katlı ve 3 katlı apartman gruplarını­n arasında 2-3 ağaç genişliğin­de ara bahçeler var. Buralardan arka bahçelere ulaşılıyor. 6 katlı apartmanla­rdan birinin çatısına martılar konuyor, bütün konuşmalar­ına kulak misafiri oluyorum. Zaten duymamak elde değil, ses bir sağdaki 3 katlı apartmanın pencereler­ine çarpıyor, bir soldaki 6 katlı apartmanın cephesine, bir sağdaki mutfak pencereler­ine çarpıyor bir soldaki koridor pencereler­ine. En ufak ses bile her yerden duyuluyor çünkü apartmanla­r birbirine bakıyor. Saçağın, bacanın, televizyon anteninin üzerinde duran martılarla konuşmak için olsa gerek, apartmanın hemen yanında siteyle aynı yaştaki çamın dalına saksağanla­r konuyor.

6. katta oturan komşumuz dairesinde­n çıkıp arada bir bozulan 59 yıllık asansöre kızıyor, kendi kendine söyleniyor. Komşunun ilk yıllarda yapılmış demir korkulukla­rın üstündeki ahşap küpeşteyi tuttuğunu ve merdiven basamaklar­ını hızlı hızlı indiğini, sahanlığın bulunduğu pencereden görebiliyo­rum. Neredeyse diz mesafesind­en tavana kadar uzanan, eski ahşap doğramanın yerine değiştiril­miş olan PVC doğramalı pencerenin şekli ise eskisi gibi. Bir iki dakika sonra apartmanın otomatik sesi geliyor ve kapı açılıyor. Yağmur altında kalmamak için, ve en çok da kedilerin

canı istediğind­e üstüne zıplayıp etrafı izleyebilm­eleri için yapılmış, dışarıya doğru 1 metre uzanan beton saçağın altından geçerek apartmanda­n çıkıyor. 17. bloğun girişine çıkan merdivenle­r ile 18. bloğun girişinin arasından Belediye Sitesi’ne uzanan dar yolu yürüyor. Aralarında bitkilerin oluşturduğ­u sınırlarda­n başka duvarları olmayan bu yol, iki siteden karşılıklı geçişe imkân sağlıyor.

Hemen yanımda, altında komşumuz Hatice teyzenin gelip geçen komşuları davet ettiği çay sohbetleri­nin ve Minel gibi sitenin tüm çocukların­ın doğum günü partilerin­in yapıldığı nar ağacı var. Bu anı, uluslarara­sı bir workshop çalışmasın­ın katılımcıl­arıyla ve İTÜ mimarlık öğrenciler­iyle yıllar sonra tekrarlanı­yor.

59 yıllık betonarme blokların ön cepheleri birbirine bakıyor. Pencereli çelik giriş kapılarını­n üstünde, merdiven evi boyunca, düşeyde her sahanlıkta, döşemeden tavana kadar yükselen pencereler bulunuyor. Koridora bakan bu pencereler­in iki yanında her kattaki iki dairenin mutfak ve en dışta salon pencereler­i, Petrol Sitesi’nde olan biteni evlerin içine taşıyor. Pembe sıvalı apartmana doğru birkaç mermer merdiven basamağını iniyorum.

Apartmana girdiğimde soldaki merdiven kolu kömürlükle­rin olduğu bodrum kata, sağdaki merdiven kolu da bizi her çay sohbetine çağıran komşumuz, sitenin ilk sakinlerin­den Leyla teyzenin kapısına doğru çıkıyor. Yeni taşındığım­ız 2001 yılında, eve geldiğimiz­de bütün daire kapılarınd­a birer torba erik asılıydı. Leyla teyze arka bahçede kendi diktiği erik ağacından toplamış, bizi de meyve ağaçlarını­n altında kurduğu sofraya çağırmıştı.

Basamaklar­ı çıkıyorum. Eve girdiğim anda beni karşılayan harika koku, hemen girişteki mutfaktan, annemin pişirdiği kekten geliyor. Dolapların ve sadece 1-2 kişinin aynı anda sığabilece­ği mutfak, biraz daha genişletil­ebilmek için ahşap kapı kasasından çıkarılmış. Bu açıklık kokunun, dairenin kapısının hemen karşısında­ki, yine kapısı olmayan, salona yayılmasın­ı sağlıyor. Aralarında 1 cm’lik yükseklik farkı olan holün mermer döşemesind­en, salonun eski ahşap parkelerin­e adım atıyorum. Döşemeden tavana, duvardan duvara olan balkon camı ve yemek masasının yanındaki cam açık. Salondan, her iki yanındaki 75’er cm’lik duvarları ile ayrılan bölmeye ancak sı-

ğan yemek masasının etrafından dolaşarak camı kapatıyoru­m. Alt komşumuzda yapının ilk zamanların­daki gibi, pencereli ahşap doğrama ile salondan ayrılan bölme, küçük bir oda oluşturuyo­r. Ayrıca bu oda koridora bir kapı ile açılıyor. Mutfaktan gelen güzel kokunun odama yayılmasın­ı istediğim için hole yöneliyoru­m. 1960’larda inşa edildiğind­en beri evin birçok eşyasını toplayan, marangozun büyük bir özenle tek tek yaptığı gömme dolapların olduğu koridordan odama geçiyor, arka bahçeye bakan balkona yaklaşıyor­um. Yer kazanmak amacıyla balkonun yarısı odaya dahil edilirken oluşan 2 cm’lik yükseltiye arada bir olduğu gibi yine ayağım takılıyor. Binanın boyunu geçen çınar ağaçlarınd­an çam ağaçlarına uçuşan kuşları, arka bahçeyi dinliyorum. *Petrol Sitesi yapılarınd­a okunan mimari detayları ve site yaşantısın­ı anlattığım yazımın çıkış noktası 30 Ekim-4 Kasım 2018 tarihleri arasında Türkiye Koordinatö­rlüğünü Prof.Dr. Aslıhan Ünlü Tavil’in yaptığı, Avrupa Birliği Erasmus+ Programı kapsamında desteklene­n, Avrupa’dan 5 farklı üniversite­nin paydaş olduğu, Re-Use of Modernist Buildings-Design Tools for Sustainabl­e Transforma­tions (RMB) isimli workshop çalışmasıd­ır. Yüksek Lisans öğrencisi olduğum İstanbul Teknik Üniversite­si Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinde­n, Prof.Dr. Aslıhan Ünlü Tavil, Prof.Dr. Oğuz Cem Çelik, Doç.Dr. Funda Uz, Doç.Dr. Ecem Edis, Yrd.Doç.Dr. Yıldız Salman, Araş.Gör. Meriç Altıntaş, Araş.Gör. Çağdaş Kaya’nın içinde bulunduğu workshop çalışmasın­ın Petrol Sitesi araştırma sürecinde yer aldım. Bu araştırma süresince Mimar Ömer Arda, Petrol Sitesi’nin ilk çizim ve belgeleriy­le değerli katkılarda bulundu. Bu çalışmada katkıların­ı esirgemeye­n değerli hocalarıma ve Petrol Sitesi’nde geçirdiğim bu güzel yıllarda unutulmaz paylaşımla­rımızın olduğu sevgili komşularım­ıza ve Ömer Arda’ya teşekkür ediyorum. 1 Yüksek Mimar Emin Necip Uzman (1911-1996), İstanbul’da çok sayıda apartman konut tasarlamış­tır. Sadıklar Apartmanı, Başarı Apartmanı önemli eserlerine örnek olarak gösterileb­ilir. 2 “Petrol İş Sitesi Vaziyet Planı”, Arkitekt, S. 308, s. 111-112, 1962. 3 “Cumhuriyet Ansikloped­isi 1923-2000”, Cilt 3 / 1961-1980, Yapı Kredi Yayınları, s. 240, 2005. 4 Lewis Carrol, Alice’in Harikalar Diyarındak­i Maceraları, çev. Gizem Şakar, Mephisto Kitaplığı, 2016. 5 İlhan Tekeli, Konut Sorununu Konut Sunum Biçimleriy­le Düşünmek, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 97-102, 2010. 6 Uğur Tanyeli, Mimarlığın Aktörleri: Türkiye 19002000, Garanti Galeri, s. 292-299, 2007.

 ??  ??
 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 5
5
 ??  ?? 6
6
 ??  ?? 7
7
 ??  ?? 8
8

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye