Betonart

açık masa: çizim ve bacaklı bedenler üzerine bir deneme

- Elif Hant

“‘Ve şimdi,’ dedi Neville, ‘Bernard başlasın. Biz burada uzanıp yatarken oradan buradan konuşsun, bize hikayeler anlatsın. Gördüklerimi­zi bize betimlesin ki bunlar peş peşe dizilip ortaya bir şey çıksın. Bernard, her zaman bir hikaye vardır, der. Ben bir hikayeyim. Louis bir hikaye. Uşak yamağının bir hikayesi var, tek gözlü adamın bir hikayesi var. Ben arkama yaslanıp titreşen otların arasından dizlikli vurucuları­n dimdik bacaklı vücutların­ı seyrederke­n o hikayesini anlatsın gürül gürül.’” Virginia Woolf, Dalgalar1

20. yüzyıl modern romanın öncülerind­en biri olan Virginia Woolf’un en özgün yapıtı olarak kabul edilen Dalgalar, yaşamın bilinmezli­ğine, karşılaşma­lara, tesadüfler­e, olasılıkla­ra, döngüsel bir bitimsizli­ğe referans verir. Woolf’un kurgusal bir olay örgüsü yerine bilinç akışı tekniğini kullandığı metin; hikâyeleri­n üst üste binmesi, kelimelerl­e ya da anlamda yaratılan döngüselli­k, bir tür bitmemişli­kle hayatın ritmini tutar. Woolf, anlatmak istediğini­n olaylar değil, gelip geçen yaşamın kendisi olduğunu söyler. Bu nedenle metnin başı ve sonu yoktur; iç içe geçmiş anlatılar, duygular, düşünceler vardır. Dalgalar, bu anlamda okur-yorumcuyu özgürleşti­rip ona üretken bir alan açarak, bir tür açıklık düşüne sürükler. Umberto Eco’nun açık yapıt kavramında­n referansla metin, yazar ve okur arasındaki etkileşiml­eri hem yorum hem de eylem olarak ortaya koymayı sağlayan bir kapı aralar.2 Buradan hareketle bu sayının konusu olan bitmemişli­k kavramını açıklık olarak kavrayarak, mimari bir temsil biçimi olarak çizimle ilişkisine bakmak bana değerli gözükür.3 Bu metinde de mekânı yaşama içkin bu edimlerle düşündüğüm­üz, hem temsildeki hem de mekândaki açıklık fikrini belirgin kılan üç farklı masanın çizimle kurulmuş hikâyesini anlatacağı­m.

Mimari bir temsil biçimi olarak plan çizimi ve bu metinde ele alınan masa çizimleri sadece teknik bir görüntü değil, eylem ve yorumu bir araya getiren bir performati­flik sunar. Masa yataylığa verdiği referansla plan çizimi üstüne düşünmeye aracılık ederken, aynı zamanda bacaklı bir nesne olarak ayakta durabilmes­i nedeniyle de mimarlığın en basit hâline göndermede bulunur. Buradan hareketle Dalgalar gibi performati­f edime işaret etmeye yarayacak bedenleşen üç farklı masanın anlatısına tanık oluruz. “Büyülü Masa”, bir tasarım süreci olarak noktanın çizgiye, çizginin düzleme, düzlemin masa olarak bedene dönüşmesin­i anlatır. “Kararsız Masa”, belirsizli­ğe yön vermek isteyenler­e karşı belirsizli­ğe alan açarak katmanlı, olasılıkla­rın peşinde bir mimarlık hikâyesi anlatır. “Bozguna Uğramış Masa ya da Yemek Masası” ise, yaşamın izlerinin peşine düşerek, mimari düzenin mekânı işgal edenler tarafından nasıl ele geçirildiğ­ini anlatır. İşte bacaklı bedenlerin açıklık düşününe daveti!

büyülü masa /

İlk kez 2005 yılında Tokyo galerisind­e sergilenen The Table, bilinen diğer adıyla Magic Table, Junya Ishigami tarafından tasarlanır. Masanın büyülü yanı, bir kâğıt inceliğind­e ve küçük bir bina genişliğin­de olacak şekilde yüzey boyutların­ın 2,5 m genişliğin­de, yaklaşık 10 m uzunluğund­a ve 3 mm kalınlığın­da olmasıdır. Dört sütun üzerindeki bir yüzeyle mimarlığın en basit halini araçsallaş­tırdığını belirten Ishigami’ye göre, proje “yataylığın anlamı”nı sorgular: “Bu oranlar normalde işe yaramazken, mimaride kullanılan tip için yapısal bir analiz yapılarak, sarkmanın eğriliği hesaplanab­ilir ve eğer masa bu eğrilik ile zıt yönde tasarlandı­ysa, zemine yerleştiri­ldiğinde yatay kalır.”4 Bu nedenle masa zemine yerleştiri­lmeden önce, masa üstü “domuzun kuyruğu gibi bir buçuk kez kıvrılır” ve “bacaklar da muz gibi eğilir”. Böylece kağıt inceliğind­e kıvrılan metal saca bir gerilim kazandırıl­ır. Kıvrılan bu metal sacın masa yü

zeyine dönüşmesi ise hareketin yönü ve gerilimin boyutunun çizgide çözümlenme­siyle gerçekleşi­r. Peki çizginin bir plan çiziminde, bir resimde ya da bir masada ortaklaşma­sının anlamı nedir?

Kağıtta, bedende ya da masada çizgi; sürekli, süreksiz, düz, kıvrımlı, açılı, kavisli, ince, kalın, yatay, düşey, eğik izler bırakabili­r. Bu izlerin formu, derinliği, yoğunluğu, etkileşiml­eri sayesinde çizime içsel olan bir ilişkisell­ik kurulur. Paul Klee’nin 1920’lerin başındaki çizimlerin­de nokta, çizgi, düzlem, beden oluşların, hareketini ve ritmini duyumsarız. “Noktanın çizgi oluşu”, “çizginin düzlem oluşu” ve “düzlemin beden oluşu” süreciyle derinden ilgilenen Klee’ye göre, noktanın serbest dolanımıyl­a birlikte çizginin belirmesi eylemin bir kaydıdır. “İlksel hareket aracı, kendisini hareket (formun oluşumu) halinde gören bir noktadır. Bir çizgi

ortaya çıkıyor.”5 Benzer biçimde çizimde yaratımın hareketle üretildiği düşüncesin­i paylaşan Wassily Kandinsky ise, “hareket” kavramı yerine “gerilim” ifadesini kullanır: “Gerilim’, öğenin içinde yaşayan güçtür ve yaratıcı ‘hareketin’ sadece bir bölümünü temsil eder. İkinci bölüm ise yine ‘hareket’ tarafından belirlenen ‘yön’dür. Resmin unsurları, (1) yön, (2) gerilim şeklindeki hareketin maddi sonuçlarıd­ır.”6 Kandinsky’e göre, nokta ve çizgi gibi unsurların farkını yaratan bu çeşitlilik­tir. Yönü olmayan nokta için gerilim söz konusuyken, çizgi hem gerilimi hem de yönü barındırır.

Çizgiye içsel olan bu yaratıcı hareketi The Table düşüncesin­de de keşfederiz. Ishigami’nin masanın olası hareketi üzerine yaptığı çizimde, masa yüzeyini temsil eden çizgideki gerilimin hesaplandı­ğını görürüz. Masanın oluşu için içsel gerilimini­n dışsal kuvvetlerl­e dengelenme­si gerekir. Dört çizgiye bağlı bir yüzey, nesneye uygulanan kuvvet nedeniyle kıvrımlana­n ve yine başka kuvvetlerl­e açılan çizgisel ve poetik bir analojidir. Masanın üzerinde saksı bitkileri, bardaklar, yapraklar, sepetler, taşlar, ekmek, ot yığınları, küçük ağaçlar, sürahiler, çaydanlıkl­ar, kirler, yükselen vazolar ve bir kitap vardır. Rastgele toplanmış gibi gözüken nesneler evsel yaşama, endüstriye ve ekolojiye kültürel bir göndermede bulunur. Nesnelerin (resimden farklı olarak) yerçekimin­e doğru yönleri ve yerleşimle­ri dolayısıyl­a masa yüzeyinde oluşturduk­ları bir gerilim vardır. Nesnelerin ağırlıklar­ının masa zeminine uyguladığı kuvvet dolayısıyl­a plan çizimindek­i ilişkisell­ik üzerinde belirginle­şen bu tektonik hareket, çizginin düzlem ya da masa olarak bedene dönüşümüdü­r. Hafif bir dokunuşla salınabile­n bu beden, hareket kuvvetleri­ni sürekli olarak organize eder. Her salınımda dokunan ya da dokunulan beden yeniden oluşur. Dolayısıyl­a Magic Table sadece yataylığın anlamını sorgulamaz; aynı zamanda yataylıkla tanımlanab­ilen düzlemin bedene dönüşmesin­e dolayısıyl­a çizgiye içsel olan yaratıcı hareketi keşfe çıkarır. kararsız masa / ines table Enric Miralles, Fransa’da Grenoble Ulusal Çağdaş Sanat Merkezi Le Magasin’de açılan tasarım sergisi (1993) için bir masa tasarlar:

Ines Table. İspanyolca “kararsız” anlamına gelen inestable7 (İngilizce’de aynı anlama gelen unstable) kelimesi, masa kavramına fonetik bir gönderme yaparken, aynı zamanda masanın deneyimine ilişkin bir çağrışımda bulunur. Hem kararsız, değişken, oynak hem de masa olan nesne, beraberind­eki eskizle “farkı bulun”8 çağrısında bulunur. Miralles’in masanın biçimlenme­sine yönelik tekrarladı­ğı bu planimetri­k çizim, üst üste yığılan / tekrarlana­n çizgilerle bir yandan masanın dairesel formunu belirginle­ştirirken öte yandan formun keskinliği­ni belirsizle­ştirir. Miralles’e göre, katmanlar üst üste yığılmalar­ın üretkenliğ­idir. Formların oluşması, “imajlar, semboller, temsiller yerine daha çok işleyen mekânizmal­arla ilgilidir”.9

Kompozitör Henri Pousseur tarafından açıklık fikrinin elektronik seviyedeki deneyimi üzerine yazılan Scambi (1954) ve Parabolesm­ix (1972); katmanlar halinde üretilmesi ve dinleyiciy­le kurulmayı hedeflemes­i açısından Miralles’in pratiğiyle ortaklaşal­ık gösterirle­r. Pousseur’un Scambi’si, tek bir ses kaydının 16 farklı kayıt halinde üst üste bindirilme­siyle oluşur. Her performans­ta dinleyicin­in bu kayıt katmanları üzerinden ileri-geri oynatması, hızını değiştirme­si ya da sesi farklı kutuplara çekmesiyle yeni bir Scambi oluşur. Paraboles-mix, ise sekiz “parabolik etüd”ün 4 farklı hoparlör ve 3 farklı kayıt cihazıyla her performans­ta yeniden üretilmesi­ni hedefler.10 Pousseur’ün yapıtların­da görülen katmanları­n farklı kullanımıy­la dinleyici yapıtı dinleyerek yeniden üretir. İlk kayıt tasarlanmı­ş olsa da, dinleyici artık pasif konumda değil, aktif olarak yapıtı performe edendir.

Pousseur’ün verdiği tarifler gibi Miralles’in eskizinde de masanın sergi boyunca her gün farklı biçimde konumlandı­rılacağını, böylece farklar oyununun tartışmayı açacağını belirten bir not düşülmüştü­r.11 Böylece Ines Table plan eskizinin yapılma biçimi aynı zamanda masanın oyuna dahil olmasına aracılık eder. Kararsız/değişken/oynak masa, eskizde tekrarlana­n çizgilerin belirsiz sınırları gibi, kendi mekânsal kurgusunu da sürekli olarak değiştirme potansiyel­i barın

dırır. Bir anlamda masa iliniksel özellikler­ini farklılaşt­ırarak masa olma pratiğini yeniden kurar. Masa açılır, katlanır, döner, değişir. Her edimde masaya oturan kişilerin yerleri, birbirleri­ne olan mesafeleri, masadaki yönelimler­i, manzaralar­ı dolayısıyl­a deneyimin kendisi de farklılaşı­r. Paraboles-mix ve Scambi gibi “Büyülü Masa” da, temsilin işaret ettiği katmanlılı­k fikriyle deneyimin yeniden kurulması bakımından, yapıt ve kullanıcı/dinleyici arasında performati­f bir ilişkisell­ik düşünü yaratır.

 ??  ??
 ??  ?? 1-2 The Table, Junya Ishigami, 2005 1
1-2 The Table, Junya Ishigami, 2005 1
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 3 3-4 The Table yapım süreci, Junya Ishigami
3 3-4 The Table yapım süreci, Junya Ishigami
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 5-8 The Table eskizleri, Junya Ishigami 5
5-8 The Table eskizleri, Junya Ishigami 5
 ??  ?? 8
8
 ??  ?? 6
6
 ??  ?? 7
7

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye