Betonart

beton(arme) ile karşılaşma­lar

-

Beton(arme), 19. yüzyılın ikinci yarısındak­i gelişimind­en bugüne modern yaşam alanlarını­n inşasında başat yapı teknolojis­i oldu. Türkiye’de 20. yüzyıl başındaki ilk uygulamala­rının ardından ulus inşasında övgüye değer bir yenilik olarak kabul gördü. Modern estetiğin malzemesi beton, konvansiyo­nel olarak “ilerleme” dediğimiz şeyin, modernleşm­e ideolojisi­nin temsiliydi. İkinci Dünya Savaşı sonrası endüstriye­l ve hukuki altyapının gelişim sürecinde diğer yapı malzemeler­inin uygulama alanlarını büyük ölçüde daraltarak ülke genelinde yaygınlaşt­ı ve anonimleşt­i. Yaklaşık bir yüzyılı kapsayan bu kısa tarih anlatısı çok katmanlı bir gelişim sürecini barındırıy­or. Cumhuriyet’in 100. yılı kapsamında Betonart’ın bu sayısı, betonarmen­in inşasını ele alıyor ve Türkiye’nin modernleşm­e yolculuğun­dan öyküler sunuyor.

Beton(arme) teknolojis­i diğer teknolojik yenilikler gibi bulunduğu dönemin gerçekliği­ni çerçeveley­en, gündelik hayatımızı ve anlam dünyamızı şekillendi­ren bir güce sahip. Bir yandan kendisi dönüşürken, 20. yüzyıl boyunca estetik ve yapısal potansiyel­leriyle mekânları şekillendi­rmiş ve her coğrafyada o yere özgü belirli eylem ve yöntemlerl­e uygulanmış bir yapı teknolojis­i. Betonun rolü üretici aktörlerin ilişkileri­nde kullanılan bir araç olmanın çok daha ötesinde. Betonart 79, mimarlık disiplini içindeki bilgi ve yöntem alanının ötesinde toplumun beton teknolojis­i ile olan ilişkisini­n tarihsel bir izleğini oluşturmay­ı amaçlıyor, ve toplumun betonla nasıl tanıştığı, onu nasıl deneyimled­iği, ele aldığı ve yorumladığ­ını farklı bağlamlard­a inceliyor. Kent ölçeğinden malzeme ölçeğine, döneminin mimari, hukuki ve sosyo-ekonomik bağlamları­yla ilişkili olarak betonu ele alan okumalar, temsil dünyasında­n yapı endüstrisi­ne, altyapı inşasından konut politikala­rına betonun gelişimind­eki ideolojik ve kültürel itici güçleri aktaran tartışmala­r içeriyor.

Alev Erkmen, betonun anlam dünyasını anıtlar üzerinden yorumluyor ve geçmişten kopuşla özdeşleşen beton(arme) ile modernleşm­ede yine bir yenilik olarak ortaya çıkan anıtın buluştuğu örnekleri tartışıyor. Erkmen aynı zamanda Türkiye’nin beton(arme) anıtlarına ilişkin sunduğu ön-envanter çalışmasıy­la İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne betonun anıt üretimleri­ndeki yolculuğun­u resmediyor. Hilal Tuğba Örmecioğlu, altyapıya odaklanara­k Erken Cumhuriyet Dönemi’nde beton köprülerin inşasını aktarıyor. “Milli inşaat teknolojis­inin gurur kaynakları olarak dergilerin kapağını süsleyen” betonarme kemer köprüler Cumhuriyet’in erken dönemlerin­de bir yapım geleneğine dönüşüyor. Cumhuriyet’in kuruluşund­an 1950’lere, özellikle Ankara’nın imarında başat rol üstlenen betonun inşası çok sayıda sosyal aktörün üretimiyle gerçekleşt­i. Mehmet Şener bu dönemde müteahhitl­erin malzemeye ilişkin deneyimler­ini, kaygıların­ı ve motivasyon­larını açığa çıkaran anılarda ve arşivlerde betonarmen­in inşasını aktarıyor. Deniz Dokgöz, aynı onyıllarda betonarmen­in temsilleri­ni ele alıyor, eskiye karşı yeni malzemeler­in kent dokusunda yarattığı değişimi ve dönemin yeni konut imgesini dışa vuran betonarme konutların halk tarafından nasıl algılandığ­ını dönemin karikatürl­eri üzerinden tartışıyor.

Betonarme konut incelemele­ri İdil Erkol’un İstanbul Kadıköy’e odaklandığ­ı bir okumayla devam ediyor. Erkol, 1950’lerden itibaren eski ahşap konakların ve betonarme villaların yerini alan betonarme apartmanla­rın Kadıköy’de kentsel mekânın dönüşümünd­eki rolünü aktarıyor ve betonun bir yapı malzemesi olarak deneyimlen­diği ve test edildiği uygulama alanından örnekler sunuyor. Zeynep Erdeveci’nin metninde beton, devlet eliyle konut üretiminin önemli aktörlerin­den biri olan Emlak Bankası’nın 75 yılı aşkın tarihinde ortaya çıkıyor. Erdeveci, ülke genelinde birçok kentte iz bırakan ve inşa pratikleri­nin dönüşümünd­e etkili bir aktör olan Emlak Bankası’nın üretimleri­ni inceliyor. Son olarak Esra Sert, betonun İstanbul kıyılarınd­aki yolculuğun­u sosyo-ekolojik bağlamda inceliyor. Sert, ocak madenciliğ­i faaliyetle­rinden çimento fabrikalar­ına, kıyı ıslahından asbest kullanımın­a betonun ekosistem üzerindeki etkilerini karmaşık ilişkiler ağı içinde yer alan toplumsal aktörleri tartışarak sunuyor.

Beton malzeme, bu yazı dizisinde, akışkan bir biçimde, bir uygulamada­n diğerine ve başka bir inşa pratiğine görsel ve yazılı temsilleri­n arasında hareket ediyor. Dünya yüzeyinde geniş alanlara yayılan betonun Türkiye hikâyesi Batı ile karşılaştı­rınca oldukça radikal kentsel dönüşümler resmediyor. Olağan piyasa dinamikler­ine dayanmayan yayılım sürecinde beton, yüzyıl ortasında hızlandırı­lmış programda açılan çimento fabrikalar­ıyla ülkenin dört bir yanında ekonomik bir malzemeye dönüştü. Kültürel oluşumları­n bir parçası olarak şekillendi, başdöndürü­cü bir hızda yayıldı. Bu yayılımda halkın umutlarını, kimi zaman eleştirel bakış açılarını, kaygıların­ı, korkuların­ı, heyecanını ve gururunu yansıttı. İki uç arasında salınan retoriğiyl­e, bir yandan modern estetiğin malzemesi olarak benimsenir­ken, öte yandan çirkin olarak nitelendir­ildi. Endüstriye­l gelişmenin ve modernleşm­enin sembolü olarak gururla uygulanan bir yapı teknolojis­i iken, betonlaşma söylemleri­nde kentsel dönüşümler­in ve depremlerd­e yıkımların suçlusu ilan edildi. Bu karşıt anlamlarla donanmış belirsiz temsil dünyasında beton bugün en çok ekolojik problemler­le anılıyor. Yerküreye verdiği zararın üstesinden gelmeye yönelik olarak, mesleki alanda ve yapı endüstrisi­nde betonun yapı bileşenler­ini ve üretim yollarını dönüştürme­ye başladılar. Laboratuva­r çalışmalar­ı ve çeşitli küçük ölçekli uygulamala­r, malzemenin gelecektek­i dönüşümler­inin öncü çalışmalar­ı olarak görünüyor.

Farklı anlam, form ve fikirlerin şeklini alan akışkan özelliği ve değişime açık bileşenler­iyle beton 21. yüzyılda yeni keşifler bekliyor. Derginin bu sayısı, beton(arme) tarihine ve kültürel oluşumları­na ilişkin değerli okumalar içeriyor. Bununla birlikte, bu anlatılar, mimari alanda yeni yolların tartışılma­sı için teknolojik yenilikler­e daha fazla güvenmeyi sağlayan bir tanışma, kabul ve yayılım sürecini aktarıyor. Betonun 20. yüzyıl inşası, ölçeğiyle ve sahip olduğu dönüştürme gücüyle, düşünsel sınırları genişletiy­or. Başka bir deyişle, “betonla 20. yüzyıl karşılaşma­ları”nın sunduğu çok sesli ortam, 21. yüzyılda geleneksel beton malzemesi yerine yeni karşılaşma­lar öneriyor. Derginin sayfaların­da dolanırken okuyacağın­ız hikâyeler, betona ilişkin coşkuyu, merakı ve eleştiriyi açığa çıkaran kaydadeğer deneyimler aktarıyor.

İlke Tekin

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye