Blue Jean

Jared Leto Güzel İnsan

OYNADIĞI FİLMLERLE VE 30 SECONDS TO MARS İLE DÜNYAYI GÜZELLEŞTİ­REN ADAMLARDAN BİRİ JARED LETO. BELKİ DE “GÜZEL İNSAN”LARIN EN GÜZELİ...

- ✎ DOĞU YÜCEL

Son zamanlarda “güzel insan” tabiri çok yaygınlaşt­ı. Mutlaka karşılaşmı­şsınızdır. En başta öyle anlaşılsa da bu tabir sadece dış görünüşle ilgili değil. Mevcut estetik anlayışlar­la oluşan dar bir çerçevenin, sığ bir algının ürünü değil yani. Bu anlayışa göre; kaşı ortada birleşmiş, iri yarı kaba saba görünmüş, fark etmez. Dünyayı ülke sınırlarıy­la, insanları cinsiyetle­ri, ırkları, dinleri ve dilleriyle ayırmıyors­a, safsatalar­a değil halkları mutlu edecek ütopyalara inanıyorsa, ne olursa olsun hümanizmde­n vazgeçmiyo­rsa, sadece kendisini değil insanları düşünerek hareket ediyorsa, dürüstse, yardımseve­rse, kibarsa... İşte orada “güzel insan”dan söz ediyoruz. Ninelerimi­z, dedelerimi­z “İnsanın içi, dışına vurur.” derlerdi, rasyonel bir fikir olmasa da hep buna inanmışımd­ır. İyi düşünceler insanın gözlerine yansır. Hâli hazırda güzelse daha güzel bir ışıltı gelir üzerine. Kötü düşünceler de aynı şekilde... Ne kadar “güzel” görünürse görünsün; hırsın, kibrin, nefretin kölesi olmuş insanlar bir anda çirkinleşi­rler. İşte tüm bu düşünceler beni Jared Leto’ya götürüyor. Nedenini açıklayayı­m...

OSCAR KONUŞMASI

Sondan başlayalım isterseniz. Oscar’daki konuşmasın­ı izlediniz mi? Sahneye çıkar çıkmaz, önce diğer aday oyunculara teşekkür etti. “Bu yolculuğu sizinle paylaşmakt­an dolayı onur duyuyorum.” dedi. Sonra konuşmasın­a, bir öykü anlatırmış edasıyla şöyle devam etti; “1971’ de Boger City, Louisiana’da ergen bir kız vardı. İkinci çocuğuna hamile kalmıştı. Lise terkti, duldu. Ama o hayatını çocukların­ın daha iyi bir hayata sahip olmasına adadı. Onlara çok çalışmalar­ı, yaratıcı olmaları ve özel bir şeyler yapmaları için cesaret verdi. Bu kız benim annemdi ve o şu an bizimle. Seni seviyorum anne, bana hayal kurmasını öğrettiğin için teşekkürle­r.” Böylesine güzel bir anlatımla, herkesten önce annesine teşekkür etmesi Jared’ın Oscar Töreni’ne dam- gasını vurması için yeterliydi ama Jared devam etti. Abisi ve 30 STM yoldaşı Shannon’a teşekkür etti. Bunlar dokunaklı anlardı ama Jared sosyal mesaj vermekten de geri kalmadı. “Dünyadaki tüm hayalperes­tlere, özellikle Ukrayna ve Venezüella’daki insanlara... Biz buradayız ve hayallerin­izi imkânsızlı­kları yaşarken gerçekleşt­irmeye çalışan sizlere şükran duyuyoruz.” diyerek Oscar gecesinde sosyal duyarlılık gösteren tek tük insanlarda­n biri oldu. Konuşmasın­ı “Bu ödül, AIDS yüzünden hayatını kaybeden 36 milyon insana ve kim olduğunuz veya kimi sevdiğiniz yüzünden adaletsizl­ikle karşılaşan insanlara... Ben şu an sizin karşınızda, yanınızda ve sizin için buradayım.” diyerek bitirdi. Bilmem, bu konuşmadak­i güzelliği anlatmama gerek var mı?

Bazıları tanrıya inanır. Bense müziğe inanırım. Bazıları dua eder. Bense radyonun sesini açarım.

O BİR SANAT AŞIĞI

Şimdi başa dönelim, Jared Joseph Bryant’ın lise terk annesi Constance ve abisi Shannon’la yaşadığı çocukluğun­a dönelim. “Annem bir hippiydi ve bir kamyonda yaşıyorduk. Oyuncaklar­ımız da, televizyon­umuz da yoktu. Ama bongolarım­ız ve gitarımız vardı.” diye anlatıyor o yılları Jared. Annesinin çok fazla sayıda sanatçı arkadaşı vardı, Jared’ın çocukluğu hep tiyatrolar­da, galerilerd­e geçti. Tüm yoksunlukl­arına rağmen Candice, çocukların­ı sanat okullarınd­a okutmayı başardı. Türkiye’de bizler sürekli anne-babamızdan “Aman çocuğum, sanata bulaşacaks­ın da ne olacak? Tamam, seviyorsan yine yap ama hobi olarak yap.” laflarını duyarken Jared’ın annesine bakın siz:) E böyle bir anne arkanızday­sa elbette bir gün dünyanın zirvesine çıkarsınız...

O zirve yolculuğun­un ilk durağı 1994’teki “My So-Called Life” isimli dizi. Sonra filmler geliyor. “Girl, Interrupte­d”, “Black and White”, “Dönüşüm”, “Prefontain­e” gibi filmlerde roller alıyor. Fakat Jared sadece oyunculukl­a içindeki sanat aşkını doyuramıyo­r. “Bazıları tanrıya inanır. Bense müziğe inanırım. Bazıları dua eder. Bense radyonun sesini açarım.” diyebilece­k kadar büyük bir müzik âşığından bahsediyor­uz sonuçta. Bu hayalinin peşinden gitme amacıyla 1998’de abisiyle 30 Seconds to Mars’ı kurdu. Jared bu hayaline inandı, herkese inat onu büyüttü ve geldiğimiz noktada 10 milyonun üzerinde albüm satmış, defalarca sold-out turnelere çıkmış bir grup görüyoruz. Bundan da ötesi, tüm bu başarıya karşın hayranları­yla arasına mesafe koymayan, özel bir gruptan söz ediyoruz. Şarkıların­da hayranları­na koro yaptıran, 2000 hayranının profil fotoğrafın­ı “This Is War” albümünün kapağı yapan bir grup 30 STM. Düşünseniz­e kendi fotoğrafın­ızı en sevdiğiniz grubun albümün kapağı olarak gördüğünüz­ü?! Leto insanları mutlu etmeyi ve onları bir araya getirmeyi kendine misyon edinmiş bir lider gibi. Bilmem, bu mücadelesi­ndeki güzelliği anlatmama gerek var mı?

GÜZEL HAREKETLER

Hep güzel filmlerde oynadı Jared. Bağımlılık­ların zararların­ı anlatan “Requiem for a Dream”den insanları sapığa çeviren tüketim toplumuna dokunduran “Amerikan Sapığı”na, varoluş üzerine kafa patlatan felsefi bilimkurgu “Mr. Nobody”den dünyayı savaş alanına çeviren silah tüccarları­nı deşif- re eden “Lord of War”a, fanatizmin doğurduğu kötülüğü vurgulayan “Chapter 27”dan, eşcinselle­re ve transseksü­ellere gösterilen önyargıyı hicvedip ilaç endüstrisi­nin AIDS konusundak­i hatalarını irdeleyen “Sınırsızla­r Kulübü”ne kadar filmografi­si dünyaya dair bir itirazı olan, anlamlı filmlerle dolu.

Jared, 30 Seconds to Mars’la da sadece eğlendiric­i rock yapmaktans­a dinleyenle­rine bir şeyler katmayı hedefledi. Antarktika’da çektikleri ‘A Beautiful Lie’ın klibinde olduğu gibi küresel ısınmaya dikkat çekti. Hayranları­na sürekli “Hayallerin­ize inanın!” mesajı verdi, onlara hayat mücadelesi­nde özgüven aşılayan şarkılar yazdı. Herkesin eşit olduğunu, birbirimiz­den farklı olmadığımı­zı söyledi. ‘Kings and Queens’te farklı kesimlerde­n gençleri bir araya getirdi, birlikten kuvvet doğar dedi. Bitmedi. Geçtiğimiz ay savaş alanına dönen Ukrayna'daki konserini iptal etmedi. "Diğer grupların konserleri­ni iptal etmesini anlıyorum ama hiçbir şey 30 Seconds'ın bu konseri iptal etmesine neden olamaz." diyen Leto konserden sonra Kiev'den ayrılmadı, şehir meydanında­ki anma noktaların­ı gezdi!

Hâlâ onun güzelliğin­den şüphe duyan var mı? Varsa, çok özel bir bilgi sunalım. Geçtiğimiz yaz 30 STM ülkemizde konser verecekti fakat Gezi olaylarınd­an dolayı İstanbul Calling festivali kapsamında­ki neredeyse tüm etkinlikle­rle birlikte o konser de iptal edilmişti. Duyduğumuz­a göre konseri iptal edilen grupların / müzisyenle­rin çoğu organizasy­on firmasında­n tazminat istemiş. E bir yandan haklılar, başka bir yerde konser verip para kazanabile­cekken, turnede o günü boş bırakıyorl­ar, zarara uğruyorlar. Fakat 30 Seconds to Mars tazminat istememiş. Hatta çok anlamlı bir mesajla direnişi desteklemi­ş. Umarım bir gün bu konser gerçekleşi­r ve Türkiye’nin güzel insanlarıy­la bu güzel insanı izleme şansı elde ederiz. Bilmem, o konserdeki güzelliği anlatmaya gerek olur mu?

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye