Blue Jean

İstanbulşa­rkılar 'a beklenen

-

Pete Doherty için “O bir modern şair figürü. Masumiyet ve uçarılık arasında gidip geliyor.” der ünlü yönetmen Sylvie Verheyde. Münih’te bir konser sırasında artık pek hoş karşılanma­yan Nazi Almanyası’nın milli marşını söylemek, grup arkadaşını­n evini soymaya kalkışmak, uyuşturucu temini için kıtalarara­sı yolculukla­ra koyulmak ve sayısız defa tutuklanma­k, hatta hapse düşmek... Doherty’nin kitabında pek de önemli sorunlar değil bunlar. Her an yaşanabili­rler. Yaşandılar.

Rock‘n’roll’a dair klişe yönlerde kalan ne varsa Pete’in hesabına yazalım lütfen: ünlü kadınlar, alkol, uyuşturucu. O, söz konusu ana akımın klişe sıralaması­ndaki hatlarını daha da genişletti kimilerine göre. Giyim tarzı kendine özgülüğünü güçlendiri­rken, davranışla­rı da bir o kadar nevi şahsına münhasır kalmasını başarıyor örneğin. Sıradan bir röportajın kavgaya bağlanması ya da kameralar kayıt hâlindeyke­n kimseye aldırış etmeden bir köşeye çekilip Nirvana’ya ulaşmayı yeğlemesi Pete Doherty isminin yanına açılan parantezi olabildi- Tamam, Doherty’nin gecesi olacak, yine de belli aralıklarl­a

The Libertines / Babyshambl­es diskografi­si bir yolunu bulup ses verecektir. ‘ Don’t Look Back into the Sun’dan, ‘ What Katie Did’e, ‘ Killamangi­ro’dan ‘ Up the Bracket’e ve hatta ‘ At the Flophouse’a beklentiyi yükseltebi­liriz.

DİPNOT: Ünlü İngiliz, ikinci stüdyo albümünü hazırda

bekletiyor. Taze şarkılar için de beklemede kalmakta

fayda var. ğğince dolduruyor. Peki ya “Rüyalarımd da İsa ziyaretime geliyor.” açıklaması­n na ne demeli? En az “Lennon’ın ruhunu hissediyor­um.” diyen Gallagher biraderler­in Liam’ı kadar sürprizler­e yer yok burada.

Gelgelelim yazının başında Verheyde alıntısı üzerinden aktardığım­ız gibi iki farklı yönü var Liverpool doğumlu müzisyenin. 10’lu yaşlarında­yken gitarını eline almasını ilki sayarsak; Pete’in müzikal kariyerind­eki ikinci kırılma anına Londra Üniversite­si’ni terk ederek yakın arkadaşı Carl Barat’la The Libertines’e ulaşmasını gösterebil­iriz. Ardından uçarılık ve masumiyet hep aynı anda var oldu onun için.

DİĞER YOL VE İSTANBUL

Birleşik Devletler’in The Strokes’ı varsa Birleşik Krallık’ın da The Libertines’i var. İşte bu kadar büyük bir etki yarattı Barat & Doherty ikilisinin öncülüğünd­eki topluluk. İlk albüm ‘Up the Bracket’ yayımlandı­ğın- da yıl 2002’ydi. The Clash’ten Mick Jones prodüktör koltuğunda­ydı. Sözler can alıcı konumdaydı, ritim desen garaj rock revival civarında parlıyordu. The Smiths’e, The Smiths’ten bu yana hiç kimse bu kadar yaklaşamam­ıştı. Ardından işler planlandığ­ı gibi gitmemeye başladı. Kavga, şiddet, başarısız rehabilita­syon molaları... 2004’te “The Libertines” piyasaya sürüldüğün­de Doherty gruptan ayrılmıştı. Ondan tek istenen uyuşturucu problemini çözmesi ve bir tercih yapmasıydı. Yakın dostu Amy Winehouse kadar olmasa da diğer yolu seçti Pete. Babyshambl­es’i kurdu ardından. Kendi deyimiyle yoluna bakıyordu. Olumlu geri dönüşler alarak tam 3 albüm üretti orada. Özellikle 2010’daki geçici birleşmede­n sonra herkesin aklı The Libertines’te kalsa da, o kendi yoluna devam ediyor. Şimdilik.

Bu yolda 3 Nisan gecesi ilk kez uğrayacak İstanbul’a Doherty. Sahne garajistan­bul’a kurulacak. Heyecanlı olmak için birden çok sebebimiz var. 12 yıl önce başlayan hikâyeyle buluşacağı­z. Nihayet.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye