ROBROBERT N PATTINSO
G e ç e n a y v i z y o n a g i r e n “T h e R o v e r ” ( “Ta k i p ” ) ile yeniden s i n e m a l a r ı m ı z a t e ş r i f e d e n R o b e r t P a t t i n s o n , " Tw i l i g h t " l a fenomen oluşunun 6. yılında popülerliğini ve c a z i b e s i n i k o r u y o r.
Bundan tam altı sene öncesi... "Twilight" filminin ön gösterimindeyim. "Twilight" efsanesi ilk defa Türkiye sinemalarında perdeye yansıtılıyor. İçeride şanslı Blue Jean ve Epsilon okurları var. Filmde önce Bella’yı, yani Kristen Stewart’ı görüyoruz. Robert Pattinson ise tam dokuzuncu dakikada arzı endam ediyor. Salonun çeşitli yerlerinde konuşlanan kızlardan çığlıklar yükseliyor o esnada. Robert Pattinson’ın bir fenomen olduğunun gerçekten ayrımına vardığım an, o an. Film boyunca ufak ufak çığlıklar, tuhaf iç geçirmeler eksik olmuyor. Boyband konserlerindekine benzer, aşırı bir hayranlığın dışavurumu… Filmden çıkıyorum. Hayranlarla konuşuyorum ve durumun sandığım gibi olmadığını fark ediyorum. “Siz asıl kitaptaki Edward Cullen’ı gör
melisiniz!” diyor bir kız. Bu sözü asla unutamam. Arkadaşları da ona katılıyor. Stephenie Meyer sadece yazı diliyle öyle bir karakter yaratmış ki, oradaki herkesin hayatındaki ideal erkeğe, beyaz atlı prense dönüşmüş. O yüzden de bazıları Robert Pattinson’ı o mükemmel erkeğe tam olarak yakıştıramıyor.
Ama bu algı zamanla değişecek. Hatta tam tersi düşünülecek. Edward Cullen hata yaptığında Robert Pattinson aşkı öne çıkacak, Robert Pattinson hata yaptığında Edward Cullen. Her iki türlü de bu İngiliz delikanlı dünyada bir nesil kızın en çok idolleştirdiği, en çok hayalini kurduğu, en çok fantezisini kurduğu insan olacak. Tüm bu küresel fırtına koparken Robert Pattinson’ın 22 yaşında olması ise inanılmaz. Düşünsenize; daha üniversite bitmemiş, bir anda kendinizi dünyanın en çok arzulanan insanı olarak buluyorsunuz! Çıldırmamak zor olsa gerek. Şu an 28 yaşında olan Robert Pattinson’ın hayatı çok büyük başarılarla dolu ama bence en büyük başarısı etrafında kopan bu fırtınaya kapılmayıp aklını kaçırmamış olması. Hollywood tarihi genç yaşta gelen başarıların ardından kayışı koparan ünlülerle dolu. Bunlardan biri de 24 yaşında dünyayı peşinden koşturan James Dean. İlginçtir, Robert Pattinson şu an James Dean ve fotoğrafçı arkadaşı Dennis Stock’ın ilişkisini anlatan “Life” filminin çekimlerinde. Yine ilginç bir kararla; Pattinson, James Dean’i değil, Dennis Stock’u canlandırıyor. (James Dean rolü Dane DeHaan’a emanet.)
şeytan tüyü var
Genç bir erkeğin bir anda kızların kalbini çalması en çok erkekleri uyuz eder. Ben de kıskançlık motivasyonuyla Robert Pattinson’a az “anti'lik” yapmadım. Bir yazımda Popstar Bayhan’a bile benzetmiştim:) "Twilight"a da mesafeliydim. Stephen King’in dediği gibi, erkek arkadaşa sahip olmanın önemi üzerine bir maceradan başka bir şey değildi. Fakat Pattinson "Twilight" sonrasındaki kariyer seçimleriyle bir şekilde hep benim ilgi alanıma girmeyi başardı. 2009’daki "Little Ashes"ta favori ressamım Salvador Dali’yi canlandırdı. 2012’de favori yazarlarımdan Guy de Maupassant’ın “Bel Ami” (“Güzel Dost”) romanından uyarlanan “Bel Ami”de (“Aşkım Benim”) oynadı. Aynı sene favori yönetmenlerimden David Cronenberg’in “Cosmopolis”inde başroldeydi. Bu iki film çok önemli çünkü bence bu filmlerde canlandırdığı rolleri yeryüzünde bir başkası canlandıramazdı. “Bel Ami”de içine girdiği aristokrat çevredeki her kadını doğal bir şekilde baştan çıkararak yükselen fakir ve cahil birini oynadı. “Heartthrob” deniyor bu tipler için. Mıknatıs gibi çekerler kadınları. “Bel Ami” de zaten böyle bir tabir. “Yürek Yakan” diye çevirmişler filmde. Hani
“Herifte şeytan tüyü var.” deriz ya, tam o durum. Bir “gönülçelen” vakası yani. Pattinson, “Twilight”ta da benzer bir karakteri canlandırıyordu. Okuldaki tüm kızların bayıldığı ama Bella’ya kadar kimseye kalbini açmayan Edward Cullen’dı o. “Bel Ami”deki Georges Duroy’dan farklı değil. Füturistik ve donuk bir film olan "Cosmopolis"teki limuzinin içinde yaşayan ultra zengin Eric Packer’ı da aynı çizgide bir karakter olarak görebiliriz. Bu arada eğer Cronenberg gibi bir ustayla çalışmasını tesadüf olarak görenler varsa, Cronenberg’in bir sonraki filmi “Maps to the Stars” için de Pattinson’ı tercih ettiğini belirtelim.
Peki Robert Pattinson’ın tılsımı ne? Sanırım en büyük özelliği dürüstlüğü. O kadar dürüst ki; en büyük zaaflarını, zayıflıklarını, insanların dalga geçebileceği özelliklerini ulu orta söylemekten çekinmiyor. Röportajlarında sık sık kendini hiç seksi bulmadığını söylüyor. “Seksi olduğumu düşünen kızları anlamıyorum.” diyor. “Ucuzcu” olduğunu yani kazandığı onca paraya rağmen çok az masraf yaptığını, hatta halen daha kendisine bir halkla ilişkilerci tutmadığı için sürekli kötü röportajlar vermek zorunda kaldığını anlatıyor. "Twilight" öncesinde, bir barda biriyle muhabbet edebilmek için yalvaracak duruma geldiğini söylüyor. Anlaşılan kendisini acınası hallere sokmaya bayılıyor, bir nevi kaybeden edebiyatı yapıyor. Yoksa böylesine bir üne sahip biri küçüklüğünden beri pek banyo yapmadığını hatta çocukken sık sık bitlendiğini söyler mi?
HALEN 1 numarali jön
Fakat işte bu mütevazılığı, saydamlığı, komplekssizliği, kendisiyle barışıklığı onu diğer “mükemmel” Hollywood yıldızlarından ayırıyor. Kusurlarını avantaja dönüştürüyor. Dağınık saçları, röportajlarındaki sersemliği hanesine hep artı olarak yazılıyor. Böyle davrandıkça etrafında egzotik bir aura, bir gizem bulutu kuruyor. Kristen Stewart’ın hâlâ ihanetinden dolayı acı çekmesi de, ilk "Twilight" filminden sonra altı yıl geçmesine rağmen Pattinson’ın halen 1 numaralı jön olması da bunun bir göstergesi. Cronenberg’den Herzog’a arıza yönetmenlerin onu tercih etmesi boşuna değil. O sadece genç kızların gönlünü değil, gizeme ve dürüstlüğe aç tüm insanların gönüllerini çeliyor. Onu sevenlere müjdeyi, ondan nefret edenlere kötü haberi verelim: Robert Pattinson, tüm gizemiyle ve yakıcı bakışlarıyla daha çok uzun bir süre sinemada arzularımızın ve merakımızın merkezinde olmayı sürdürecek. Ondan kaçış yok!