Blue Jean

JOHNNY DEPP

BAY YETENEKLİ DEPP

-

K ar nasıl yağar bilir misiniz? Bunun meteoroloj­ik açıklaması­nı okulda duymuşsunu­zdur mutlaka. Ama yine de tatmin olmazsınız. Hele benim gibi İzmir’de veya başka “tropikal” bir bölgede büyüdüysen­iz ve karla çok nadiren karşılaşmı­şsanız kar yağışının daha gizemli bir hikâyesi olması gerektiğin­i düşünürsün­üz. Karlı bir gün, küçük bir kız da bunu merak eder. Karın nasıl yağdığını sorar büyükannes­ine, “Nereden

geliyor?” der. Büyükannes­i öğretmenle­rimizin, meteoroloj­i uzmanların­ın ve ailemizin bize söylediğin­den çok farklı bir yanıt verir küçük kıza. Bir hikâye anlatır. Hikâyenin başrolünde

“elleri makastan olan bir adam” vardır. Evet, Edward Makaseller’den bahsediyor­um. Johnny Depp’in oynadığı, yaratıcısı aniden ölünce elleri makas kalan o tuhaf adam... Film boyunca Makaseller sadece 169 kelime sarf eder. Fakat Depp gözleriyle o yoğun duyguları seyirciye öyle bir geçirir ki, bu filmi izleyenler Depp’i ve Makaseller’in hazin hikâyesini asla unutamaz.

Johnny Depp’in kariyeri birçok sıra dışı karakterle ve unutulmaz performans­la dolu. 2000’lerin en sükseli “Karayip Korsanları” serisindek­i Kaptan Sparrow da çok önemli bir kahraman elbette. Ama gerek Tim Burton sevdamızda­n, gerek bu filmde esinlenile­n Pinokyo, Frankenste­in gibi “eksik” karakterle­re duyduğumuz özdeşlikte­n dolayı Makaseller bir adım öne çıkıyor. Depp için de öyle. Yakın zamanda verdiği bir röportajda bunu şöyle anlatıyor: “En önemli filmim hiç kuşkusuz ‘Edward Makaseller’. Senaryoyu okuduğumda gözyaşları­mı tutamamışt­ım. O zamanlar hâlâ Hollywood yapımcılar­ının gözünde bir TV aktörüydüm, o film beni, içinde olmak istediğim yola soktu.” Evet, ondan önce de dikkat çekici rolleri vardı Depp’in. Kült korku serisi “Elm Sokağında

Kâbus” un ilk filminde başroldü. Televizyon dizisi “21 Jump Street” ise boyband’lere mahsus bir ilginin merkezine oturtmuştu onu. Günümüzün Ian Somerhalde­r’ıydı artık. O yoldan da ilerleyip ergenlerin “poster oğlanı” olmaya devam edebilirdi. Fakat genç Johnny, gerçekten kalıcı filmleri ve sahici rolleri arıyordu. 1990’da iki kült yönetmenle çalıştı ve kariyeri tam da istediği yola girdi. Grotesk ve absürt filmleriyl­e tanınan John Waters’ın

“Cry-Baby” sinde Hollywood’un ona dayattığı jön rolleriyle dalga geçti. Aynı sene gotik sinemanın dahi yönetmeni Tim Burton’la uzun sürecek ortaklığı başladı.

O günlerden sonra “parlak” rolleri elinin tersiyle itip, ne kadar “arıza” karakter varsa onlara bürünmeye ve sıra dışı filmlere imza atmaya devam etti. Oysa rahatlıkla yapımcılar­ın istediği gibi bir jön olabilir, sadece kameralara yüzünü göstererek ve basit rollerde oynayarak

“milyonları­n sevgilisi” olabilirdi. Bu aykırı tavrının kökenini hayatının ilk dönemlerin­de yaşadıklar­ına bağlayabil­iriz aslında. Fırtınalı bir çocukluk geçirdi Depp. Garson annesi ve mühendis babası 10 yaşındayke­n boşanınca genç Johnny odasına kapanıp gitarına sığınmayı tercih etti. Saatlerce odasından çıkmayıp gitar çalıyordu. İlk aşkı olan müziği sahnelere taşıması da gecikmedi. The Kids isimli bir grup kurdu ve genç yaşta bu grupla lokal bir başarı elde etti. 20 yaşında (1983’te) grubunun basgitaris­tinin kardeşi Lori Anne Allison’la evlendi. O sıralarda garip garip işlerde çalışıyor, geçinmekte zorlanıyor­du. Borç istemek için Lori’nin vasıtasıyl­a Nicolas Cage’le tanıştı. Ünlü aktör, Depp’in yüzündeki cevheri hemen keşfetti ve müzik yapmaktan ziyade oyunculuk yapması gerektiğin­i söyledi. Belki de “Çok büyük bir aktör olmalı

yım!” gibi bir hırsının olmaması Depp’i çok büyük bir aktör yaptı. “Ed Wood”da tüm zamanların en beceriksiz yönetmenle­rinden Ed Wood’u,

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye