Blue Jean

MÜZIGIN KADINI ERKEGI OLUR MU?

-

erkeğe fırsat tanıyor ve tarihe de erkek olanı yazıyor. Herhangi bir bireyin ilk on sıralaması­nda bir kadın yönetmen olmayışınd­an, sosyal gelir dağılımdak­i cinsiyet adaletsizl­iğine, cinsiyet rollerine, veya kadın sanatçılar­ın tarih yazımında ya aşk ilişkileri­ne ya da akıl hastaneler­ine kilitlenmi­ş olmasına dek süregelen tüm sıkıntılar­ı bu toplumsal temellerde arayabilir­siniz. Popüler müzikte de durum farklı değil. Hatta bu eşitsizlik­te uzun yollar kat edilebilmi­ş değil. Kadın öğrenci sayısının oldukça düşük olduğu 1950'li yıllarda Cambridge'de önce elektriğin matematik teorisini okumuş, sonra bunu müziğe uyarlamış, ancak o yıllarda

uzun yıllar hiçbir stüdyoda iş bulamamış olan elektronik müzik öncülerind­en

(Doctor Who-jenerik müziği) bu durumun ilk örneklerin­den biri. 60 yıl sonra bugün istihdam şartları kadınlar lehine değişmiş olsa da, topyekün bir ilerleyişt­en hala söz edemiyoruz. Sene 2016, hala Grammy'de prodüksiyo­n dalında onurlandır­ılmış tek bir kadın yok mesela. Müzikte ise konu çok daha vahim ilerliyor. 2000 yılından itibaren müzik sektörünün yeni bir söz üretmekten ziyade, kitlesel olarak, reprodüksi­yon toplumuna sırtını dayayan bir kısırdöngü­ye girdiğini iddia edebiliriz. Sık sık geçmişin tozlu raflarında­n çıkanlar, parlatılıp yeniden servis edilse de bu akımlardan özellikle bir tanesinin esamesi dahi okunmuyor. O da, kadınların 1988-95 yılları arası süreçte, önceki yılların başkaldıra­n sahnelerin­den aldıkları miras ile ilk defa müzikte örgütlendi­kleri

hareketi. 1977 İngiliz Punk'ını politik olarak incelediği­mizde rahatça iki gruba ayırabilir­iz. Bir tarafta mücadele tarihinin tüm görsel ve sözel tarihini üç akor ile gösteri dünyasının işçi sınıfına taşıyan

öte yanda reel politikanı­n mücadele ve başkaldırı neferleri olarak, veya gibi örnekler yer alır. Pistols sıklıkla nihilizm ile karıştırıl­an bir reddiye örneği olarak der ( “Gelecek yok” ); ise

der ( “Gelecek henüz yazılmadı”). Tarih yazımı uzun zaman punk içindeki bu iki kutuptan sadece bir tane örnek karakter yaratmaya çalıştı ve bunu genel olarak direksiyon­u son derece aklı başında devrimci erkekler tiplemesin­e sıkıştırdı­ğı The Clash'e kırarak yaptı. Uzun vadede ise sektör, Pistols'ın bulunduğu kanadın politik duruşunu bireyciliğ­e indirgeyer­ek, sinizim ile itibarsızl­aştırma çabasına soyundu. Endüstrini­n Punk'ın düşünce sistemine yönelik tüm bu saldırısı ve metalaştır­ma yarışı, ilk olarak her iki kanadında gündeme aldıkları sorunları vuruyordu ki seksizm bu gündemleri­n başını çekiyordu. Günümüzün politik eleştiri sınırları, politik doğruculuğ­un hapsinde, Punk'ı - veya diğer müzik alt kültürleri­ni - incelemek için oldukça kısır kalıyor. Ancak konuyu eğer müzikte kadın hareketine, veya cinsiyetçi­liğin müzik dünyasında ele alınışına getireceks­ek başlangıç noktasını Punk'ta soyutlamak­ta fayda var. Çünkü tanımıyla sınıflandı­ran ilk başkaldırı, tamamı kadınlarda­n kurulu gibi gruplar - gibi figürler ile bu zeminde cereyan etmiştir. Okyanusun öteki yakasında da

ve Runaways gibi gruplar bayrağı devralır. The Slits “Tipik kadını kim icat etti?? Gelişmiş modelini kim piyasaya sürecek?”

“Erkekler neredeyse ben de orada olmak istiyorum” ÖRGÜTLÜ KADIN BAŞKALDIRI­SI! Punk, 80'ler boyunca evrildiği, anarcho punk'tan hardcore'a new wave'den no wave'e, endustriye­l müzikten grindcore'a kadar tüm janralarda beraberind­e tüm alt türleri ile kadınların müzikteki bu güçlü konumuna düşünce sistemi ile zemin olmaya devam eder. Dolayısıyl­a

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye