MERSİN'İN MARKALARI
marka olarak öne çıkıyor. Moda merkezi Paris, finans merkezi New York, Londra gibi yeni yüzyılda yeni kentler sahip oldukları kaynaklar ve bunları kullanarak küresel ekonomiye entegrasyon yeteneğiyle marka olacak. Bu durum kent otoritelerinin markalaşma konusunda çalışmalarına ağırlık vermesine neden olurken aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayı ve canlı ekonomik, kültürel hayatı da olumlu etkiliyor.
Marka olmak bir strateji işi. Kentlerin marka olmasının temel faktörü orada yaşayan insanların, işletmelerin çabası ve başkalarının onları nasıl gördüğüne dair oluşan algı var. Denklemin en önemli parçası kentin yeni pazarlara açılma stratejisi. Coğrafi, sosyokültürel ve ekonomik potansiyelini akıllıca kullananlar marka kent olarak öne çıkacak. Marka kent olarak öne çıkmak, küresel ekonomiden pay almak, ürünle hizmetlerde talep görmek, yabancı yatırımcı ve kente gelen turist sayısında artış gibi pek çok faktörde başarılı olmak demek. Marka kentlerde tıpkı marka ürün ve hizmetler gibi onu benzerlerinden ayıran ürünlere, coğrafi mekanlara, yaşam biçimine, tarihi ve kültürel mirasa sahip olmak zorunda.
Mersin Antik Çağ’dan bu yana tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Tarıma elverişli toprakları, Doğu Akdeniz’de stratejik bir noktada bulunması Mersin’i her uygarlık için önemli kılıyordu. Modern Mersin’in kuruluş öyküsü de bu doğrultuda oldu. Amerikan iç savaşı başladığında kuzeyin uyguladığı ambargo nedeniyle güney eyaletlerinde yetişen pamuğun dünya pazarlarına arzı güçleşti. İngiltere’nin üretiminin sekteye uğrama tehlikesi baş gösterdiğinde uygun iklimiyle yeni pamuk yetiştirilme alanı olarak Çukurova seçildi. Süveyş Kanalı’nın yapımı, dünyanın yeni üretim merkezi Çukurova’nın keşfedilmesiyle başlayan küresel değişim rüzgarında yeni bir merkezin varlığına ihtiyaç duyuluyordu. Mersin’e kurulan liman hem Çukurova’da yetişen pamuğun dünya pazarlarına ulaşmasını sağladı hem de Doğu Akdeniz’de Ortadoğu ve Kafkasya’ya ulaşan stratejik bir liman kenti kazandırdı. 20’nci yüzyılda hızla gelişen kent, bu yüzyılın başında dünyada soğuk savaşın sona ermesi, Körfez ile Irak savaşları ve dijitalleşmeyle başlayan süreçte yeni bir yol ayrımına girdi. Çin’in küresel ekonomide yükselişi Mersin’in geleceğe dair umutlarını artıran en önemli fırsatlardan biri olurken aynı zamanda kentin marka kent olma sürecini de hızlandıran katalizör olarak öne çıktı. Mersin, bugünlerde marka kent hedefine ulaşmak için gerekli adımları atarken aynı zamanda yetişmiş insan gücü, sermaye birikimi, inovasyon, Endüstri 4.0 gibi konularda Türkiye’de de örnek çalışmalara imza atıyor.
Bereketli topraklar üzerine kurulu Mersin, tarım-gıda sektöründeki yüksek potansiyeliyle dikkat çekiyor. Kentin ihracat gelirinin yüzde 70’ini tarım ve gıda ürünleri oluşturuyor. Mersin, Türkiye’nin yaş meyve üretiminin yüzde 12'sini, muz üretiminin yüzde 61'ini, çilek üretiminin yüzde 35'ini, limon üretimininse yüzde 53'ünü karşılıyor. Mersin, bitkisel üretim değeri bakımından 11,2 milyar TL ile Antalya ve Konya'dan sonra üçüncü, 14,3 milyar liralık tarımsal üretim değeriyle Türkiye’de dördüncü sırada yer alıyor. Tarım-gıda alanında var olan potansiyelini daha iyi kullanmak isteyen Mersin, Türkiye’nin ilk tarım ihtisas teknoparkı olan Mersin Agropark’ı faaliyete geçirmeye hazırlanıyor. Agropark yatırımıyla tarım-gıda sektöründe kümelenme çalışmalarının tamamlanarak, tohumdan sofraya kadar üretimin bütün aşa