Hasan Tahsin ruhuyla…
15Mayıs 1919’da kara bir sabaha uyanan İzmir yaklaşık 3,5 yıl, tam olarak 1213 gün sonra 9 Eylül 1922’de kabustan uyandı. Kasvet dolu, karanlık günlerin ardından pırıl pırıl bir güneş doğdu. O gün İzmir’de göndere çekilen ay yıldızlı bayrağımız, sadece bir kentin değil tarihin en büyük askeri dehası Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde bütün bir ulusun kurtuluşunu ve bağımsızlığını müjdeledi.
Bu öyle büyük bir zafer, öyle bir destan ki… 9 Eylül’ü ve milli mücadeleyi anlayabilmek için o ateşten günleri hayal etmek, hissetmeye çalışmak gerek. İşgalcilerin evlerinizi yakıp yıktığını, yaşadığınız yeri, anılarınızı, en sevdiklerinizi yok ettiğini düşünün. Buna yürek mi dayanır? Onca acı karşısında akıl sağlığını, ruh sağlığını nasıl koruyabilir insan? Nasıl karşı koyabilir onca yokluk, o moralsizlik içinde? Mücadele azmini nereden bulur; nasıl kalkar ayağa?
Tabii ki Şehit Gazeteci Hasan Tahsin gibi… Hasan Tahsin’ler gibi… Dünya durdukça bizlere ilham verecek o kahramanın, şehrimizin işgal edildiği 15 Mayıs 1919’da, o kara günde, “Sen başla, bitiren bulunur” deyip işgalcilere sıktığı ilk kurşun, her şeyden önce İzmir’in şeref nişanıdır. O ilk kurşun sayesinde Kurtuluş Savaşı’nı başlatan kent olma onuruna erişen İzmir, savaşın, acı dolu günlerin bittiği kent olma bahtiyarlığına da erişti. Bu özelliğiyle de İzmir, dünyada tek ve çok özel bir şehirdir aslında…
9 Eylül, sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin kurtuluşudur. Yeni bir devletin, Cumhuriyet’in başlangıç tarihidir. Bizler, bir yüzyılı barışla yaşama şansına ve mutluluğuna sahip olduk. Ve fakat Atatürk’ün gösterdiği gelişmiş medeniyetler hedefine ne yazık ki tam olarak ulaşamadık.
Şimdi; barışın ve umudun ikinci yüzyılına ‘Merhaba’ derken, büyük bir inançla ifade ediyorum ki geleceğin siyasal iklimini İzmir’den kuracağız. Bu iklim, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını demokrasi, adalet, özgürlük ve barışla taçlandıracak. Katma değer üreten tarım ve ekonomi modelini, büyütülecek refahın adil bir şekilde paylaşılacağı demokrasi uygulamalarını, karşılıklı saygı ve hakça paylaşım kültürünü, çağdaş ve sağlıklı nesiller yetişmesi için gereken eğitim ve sağlık politikalarını, İzmir’den yeşeren bu iklim hayata geçirecek.
Göreve geldiğimizden bu yana her alanda ısrarla ‘Başka Bir Mümkün’ün peşinde koşmamızın altında tam da bu inanç var. Bu inançla İzmir’de tarımı ayağa kaldırdık. Bu inançla şehrimizi ve doğamızı yarınlara en sağlıklı ve planlı şekilde taşımanın adımlarını atıyoruz. Türkiye’nin yarınlarına yön verecek İkinci Yüzyıl’ın İzmir İktisat Kongresi sürecini de aynı inançla başlattık.
Çünkü bizler dünyadaki en meşru, en ahlâklı, en haklı, en kutsal savaşlardan birini vermiş ve emperyalizme karşı tarihin bildiği en büyük zaferi kazanmış bir milletin torunlarıyız. O zafer ki, bu topraklarda kesintisiz olarak 100 yıldır barışı yaşatmamızı mümkün kılmıştır. Atalarımız onca imkânsızlık içinde mucizeye imza attıysa bizler çok daha iyisini başarmak mecburiyetindeyiz. Daha iyisi ise; Cumhuriyeti 2. yüzyılında demokrasi ile taçlandırmak olacaktır. Bu hem onlara hem torunlarımıza vicdan borcumuzdur.
Bunu yaptığımızda, her fırsatta Atamızın manevi şahsiyetine hitaben tekrarladığımız “İzindeyiz” ifadesi gerçek anlamını ve değerini bulacak. Cumhuriyet ilelebet payidar kalırken, İzmir de 9 Eylül’lerini hep aynı coşkuyla, gururla, barışla kutlamaya devam edecek.
Biz başladık, bitiren elbet bulunur…