DÖNÜŞÜMÜN ANAHTARI, DİJİTALLEŞME VE YEŞİL TEKNOLOJİLER!
Covid-19 salgını sonrası dönemde dijital teknolojilerin ekonomik faaliyetlerde yaratacağı dönüşümü ve yeşil ekonomiye geçişte oynayacağı rolü mercek altına alan “Dönüşümün Anahtarı: Dijitalleşme ve Yeşil Teknolojiler” başlıklı çalışma, detaylı bir analiz
TSKB Ekonomik Araştırmalar, dijitalleşme ve yeşil ekonominin Covid-19 salgını sonrası dönemde ekonomik faaliyetleri nasıl ve ne şekilde dönüştüreceğine ilişkin raporunda geleceğe ışık tutuyor. Yeni döneme yönelik öngörülerin mercek altına alındığı çalışma, bu öngörüleri günümüze ve geleceğe dair çarpıcı analizlerle destekliyor. Cem Avcıoğlu tarafından kaleme alınan “Dönüşümün Anahtarı: Dijitalleşme ve Yeşil Teknolojiler” raporundan öne çıkan bazı bilgiler şöyle:
Sınır teknolojiler gelişmekte olan ülkeler lehine rekabet avantajı yaratabilir!
Dijital ekonomi, hayatın hemen hemen her alanında biriken dijital verilerin toplanması, analiz edilmesi ve kullanılması ile evrimini sürdürüyor. Bu yetkinlikleri diğer çeşitli disiplinlerle birleştiren yeni dijital teknolojiler (sınır teknolojiler), gelişmekte olan ülkeler için bir fırsat penceresi sunuyor. 2025 itibarıyla toplam 3,2 trilyon dolarlık bir pazar büyüklüğüne ulaşması beklenen ve nesnelerin interneti, yapay zekâ ve robot bilimi gibi alanları kapsayan bu teknolojilerin mevcut iş kollarına uygulanması, yeni ürün ve hizmetlerin keşfi yoluyla yakın gelecekte gelişmekte olan ülkeler lehine rekabet avantajı yaratma potansiyeline sahip. Öte yandan günümüzde sayıca çoğalıp, sofistike hale gelen siber saldırılar verinin bütünlük ve gizliliğini tehdit ederken, bireylerin, işletmelerin ve devletlerin dijital çağa adaptasyonuna ve operasyonlarına sekte vurabilecek bir nitelik taşıyor.
Bilgi ve iletişim teknolojileri eğitimi, gelişmekte olan ülkeler için hayati rol oynayacak!
Yeni dönemin farklı bir kalkınma politikasını zorunlu kıldığı belirtilen raporda fabrikalarda kullanılan endüstriyel robotların sayısının 2021 yılında yeni bir zirve seviyesine ulaştığı belirtiliyor. Endüstriyel robotların kullanımı henüz otomotiv ve elektronik gibi birkaç sektörle sınırlı durumda. Tekstil ve giyim gibi çoğu sektörde insan emeği halen teknik ve ekonomik olarak otomasyon seçeneğinin önünde konumlanıyor. Önümüzdeki on yılda ise ileri robotlar görece ucuzlaşırken bu robotların kabiliyet ve verimliliklerinin de önemli ölçüde artması bekleniyor. Bu da düşük emek maliyetini gözeterek üretim süreçlerinin çeşitli kısımlarını gelişmekte olan ülkelere taşıyan çokuluslu şirketlerin, otomasyonun yaygınlaşması ile birlikte gelişmiş ülkelere geri dönmesine yol açabilir. Bunun yanında yapay zekâ ve otomasyon gibi dijital teknolojiler, gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar da barındırıyor. Bedensel işlerin yerini alan bu teknolojilerin, insanların görece avantaja sahip olduğu yeni istihdam alanları doğurması bekleniyor. Yeni üretim koşullarını gözeten, özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki yetenekleri artırıcı bir eğitim sisteminin inşası, gelişmekte olan ülkelerin orta gelir tuzağı ile olan mücadelesinde hayati rol oynayacak.