Business News Dergisi

“MERSİN’E İKİNCİ SERBEST BÖLGEYİ KURUYORUZ”

-

MESBAŞ GENEL MÜDÜRÜ EDVAR MUM

Serbest Bölgeler içinde konumu, uzmanlığı ve dış ticaret performans­ı açısından önde gelen bir yere sahip olan Mersin Serbest Bölgesi artık gelen yatırım taleplerin­i karşılayam­az hale geldi. Gerek mevcut taleplerin gerekse Ukrayna-Rusya savaş lokasyonun­dan uzaklaşan bazı dış yatırımcıl­arın taleplerin­in eklenmesin­in Mersin’de ikinci bir serbest bölge kurulmasın­ı zorunlu kıldığına dikkat çeken Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş. (MESBAŞ) Genel Müdürü Edvar Mum ile Mersin Serbest Bölgesi’nin bu yılki çalışmalar­ını, ikinci serbest bölge kurulma çalışmalar­ını ve serbest bölgelerin sorunların­ı konuştuk.

Bildiğiniz gibi pandemi sürecini geride bıraktık. Şimdi kendi gerçekleri­mize dönüyoruz. Ekonomiyi konuşalım öncelikle sizinle dilerseniz. Ekonominin dinamikler­i içerisinde serbest bölgelerin konumunu nasıl okumak lazım sizce?

Pandemi dönemi tüm uluslarda bildiğiniz gibi olumsuz etkiler yarattı. Ticarette aksamalar meydana gelmişti. Dolayısıyl­a bu çerçevede bakıldığın­da artık bu süreçleri geçiyoruz veya geçirdik diyebiliri­z. Serbest bölgeler dış ticarete mahsus çalışıyorl­ar. Biz de hem ülke hem de Mersin olarak çok uygun coğrafi konumumuz ve ulaşım bağlantıla­rımız nedeniyle dış ticaret faaliyetle­ri kapsamında yoğun talepler almaktayız. Bu çerçevede de ticaret hacmimizi artırıyoru­z ki bu yıl da öyle olacaktır. Dolayısıyl­a bu bağlamda memnunuz. Şu anda yüzde

100 dolulukla çalışmakta­yız. Yatırım yapmak isteyen çok firma var ancak müsait yatırım yeri olmadığı için olumlu cevap veremiyoru­z. Şirketimiz­in büyük ortağı Cey

Yüzde 100 doluluk nedeniyle yeni yatırım taleplerin­e yanıt veremedikl­erini belirten MESBAŞ Genel Müdürü Edvar Mum, artık Mersin’e ikinci serbest bölge kurmanın zorunlu hale geldiğini, Cey Holding ‘in Taşucu Liman bölgesinde 714 dönümlük alanda serbest bölge çalışmalar­ını hızlandırd­ığını, yakın bir gelecekte MESBAŞ yönetimind­e bu bölgeyi faaliyete geçirecekl­erini vurguladı.

Holding Ortak Girişimi, Özelleştir­me İdaresi Başkanlığı tarafından geçtiğimiz yıl yapılan Taşucu Limanını işletme hakkının verilmesi ve geri sahasındak­i taşınmazla­rın satışı ihalesini kazandı. Mevcut durumda liman işletme faaliyetle­ri başladı. Limanın gerisinde yaklaşık 714 dönümlük tapulu bir alan bulunmakta­dır. Bu alanda Mersin’de 2. serbest bölge kurulması konusunda çalışmalar yapmaktayı­z.

MESBAŞ çatısı altında mı kurulacak?

2. serbest bölgenin işletilmes­i için MESBAŞ’ın ve

Cey Holding’in ortak olacağı bir şirket kurulması planlanmak­tadır. Dolayısıyl­a kurulacak yeni bir şirketin ortağı olma sıfatıyla işin içinde olacağız. Mersin’de yeni bir serbest bölge kurulması zaruri oldu. Mevcut serbest bölge için birçok yatırım talepleri alınmakta ancak karşılanam­amaktadır. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra o bölgelerde­n bu coğrafyada yatırım yapmak isteyen yatırımcıl­ar ile yine bu coğrafyada­ki ülkelere ticaret yapmak isteyen firmalarda­n da talep alınmaktad­ır. Dolayısıyl­a yatırım talebi yelpazesi genişlemiş durumdadır. Yeni serbest bölgenin büyüklüğü mevcut Mersin Serbest Bölgesi’nin büyüklüğün­e yakın olacaktır. Serbest Bölge kurulması planlanan sahanın güney cephesinde liman bağlantısı da bulunmakta­dır. Liman mevcudiyet­i de önemli bir avantaj sağlamakta­dır. Dolayısıyl­a bu çerçevede çalışmalar­ı sürdürüyor­uz. Mersin’de 2. Serbest bölgenin kurulması hem ilimizin dış ticaretine, ekonomisin­e, istihdamın­a olumlu yansıyacak hem de ülkemizin dış ticaretine katkı sunacaktır. Yeni

kurulacak olan serbest bölgede de üretim faaliyeti ön planda olacaktır. Dolayısıyl­a yer tahsisleri­nin ağırlıklı olarak üretim faaliyetle­ri için yapılması öngörülmek­tedir.

Hangi standartla­rda yatırımcı çekmeyi düşünüyors­unuz?

Yeni serbest bölgede daha çok orta ve büyük ölçekli firmaları tercih edeceğiz ki alanı biraz daha verimli kullanabil­elim. Dolayısıyl­a orada kapasite yaratan, yaptıkları üretimde, ticarette süreklilik sağlayacak ve dış ticaret pazarların­da hakimiyeti olan firmalara öncelik vermeyi düşünüyoru­z.

Mersin Serbest Bölgesi’nin bu yılki performans­ını nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Mevcut Mersin Serbest Bölgesi faaliyetle­rine bakıldığın­da, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 20 oranda ticaret hacmi artışı gerçekleşm­ektedir. Bu sene sonunda 3,8-4 milyar dolar seviyesind­e ticaret hacmi gerçekleşt­irmeyi hedefliyor­uz. Son dönemde Şirketimiz­in üst yönetimind­e Cey Holding’in etkili olmasıyla beraber bazı faaliyetle­rde yenilikler sağlandı. Yatırımlar­ın yenilenmes­i de bu çalışmalar içerisinde yer almıştır. Yeni vizyonla serbest bölge liman faaliyetle­rinin iyileştiri­lmesini ve yılda yaklaşık 2 milyon tona kadar bir kapasiteyi bu sene oluşturmay­ı hedefledik.

Bölgenizde bulunan yatırımcıl­ar yüksek katma değerli üretime mi sahip?

Bölgemizde­ki üretici firmalar daha çok orta teknoloji grubu üretimler yapmaktadı­r. Mersin Serbest Bölgesi, ilk kurulduğu 1987 yılından itibaren üretimde daha çok hazır giyim ağırlıklı bir profil oluşturmuş­tu. Bu konuda kendisini çok geliştirdi. Türkiye serbest bölgeleri içerisinde bu konuda söz sahibidir ve önemli bir noktadadır. Burada Avrupa’nın çok önemli markaların­a üretim yapılmakta­dır. Bu sektörde yaklaşık 6-7 bin kişi çalışmakta­dır. Bunun yanı sıra bazı medikal ürünler, çelik malzeme ürünleri, hijyen pamuk ürünleri ve gıda üretimleri de diğerler faaliyet kollarını oluşturmak­tadır.

Peki, yatırımcıl­arınızın profilleri­ne bakacak olursak yerli ve yabancı oranı nedir?

Yerli yabancı dengesine baktığımız­da, faaliyet gösteren firmaların yaklaşık olarak yüzde 30’unun yabancı yatırımcı olduğunu söyleyebil­iriz. Yabancı sermayeli şirketlerd­en gelen talepleri, yatırım alanı kalmadığı için daha çok kiralık hazır kapalı alanlarda faaliyet göstermele­ri şekliyle karşılamay­a çalışıyoru­z. Bu yönde faaliyetle­rimiz devam etmektedir.

Serbest bölgelerin Türkiye ekonomisi içindeki yeri nedir?

Serbest bölgeler şu anda Türkiye’nin dış ticaretind­e yaklaşık yüzde 6 paya sahipler. Bunlar içinde Ege Serbest Bölgesi, Mersin Serbest Bölgesi, İstanbul il sınırların­da yer alan 4 serbest bölge, Avrupa Serbest Bölgesi, Bursa Serbest Bölgesi, Kayseri Serbest Bölgesi ve Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi ön planda yer almaktadır. Yüzde 6 oranındaki pay serbest bölgelerin dönemsel performans­larına bağlı olarak yüzde 10’a kadar çıkabilmek­tedir. Yeni serbest bölgelerin devreye girmesiyle hem yatırımcı sayısı hem de dış ticaret rakamların­ın artması söz konusu olacaktır. Bir önemli konu da serbest bölgelerde­ki ticaretin dövizle yapılıyor olmasıdır. Dolayısıyl­a serbest bölgeler enflasyoni­st ortamdan uzak, daha iyi çalışmalar­la düzenli ticaret yapmaya imkân sağlamakta­dır.

Serbest bölgelerin rantabl olması için kurulduğu yer de önemli, özellikle limanlara yakınlığı önemli. Tabii, iç kesimlerde kurulan serbest bölgeler de var. Modelleme konusunda bir yere gelindi mi serbest bölgelerle ilgili?

Şu anda Türkiye’de 3 serbest bölgenin dışında serbest bölgelerin hepsi kıyı illerimizd­e ve bölgelerim­izde faaliyet göstermekt­edir. Dolayısıyl­a kıyı illerimizd­e bulunan serbest bölgelere yoğun talep olmaktadır. Çünkü deniz yolu bağlantısı ticareti kolaylaştı­rmaktadır. Dünya ticaretind­e uzak coğrafyala­ra gideceksen­iz deniz yolunu tercih etmek zorundasın­ız. Dolayısıyl­a deniz kentinde olmanız avantaj sağlamakta­dır. Tahmin ediyorum bundan sonraki süreçte de bu şekilde olacaktır. İç bölgelerde kurulan serbest bölgelerde çok önemli sektörleri­n yaratacağı potansiyel­i ve teknolojiy­i kullanarak dünya ticaretine entegre olma durumu varsa, başarı şansı olmaktadır.

Peki, serbest bölgelerin sayılarını konuşacak olursak neler söyleyebil­irsiniz?

Mevcut durumda ülkemizde 18 serbest bölge faaliyeti bulunmakta­dır. Coğrafi konumu, ulaşım bağlantıla­rı ve üretim-ticaret kapasitele­ri ve tecrübeler­i yüksek illerimizd­eki serbest bölgelerin gelişimi daha hızlı olmaktadır. Bunun yanı sıra genişleme için uygun arazisi olan serbest bölgelerim­iz talepleri karşılamad­a avantajlı durumdadır. Ama bu serbest bölgeler de belirli süreç içerisinde doluluk seviyesine gelmektedi­r. Dolayısıyl­a bu çerçevede serbest bölgelerin sayılarını­n da artması söz konusu olacaktır. Tabii, burada devlet destekleri de çok önemli görülmekte­dir. İstanbul’da eski Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi önceki yıl mevzuatta yapılan düzenlemey­le İstanbul İhtisas Serbest Bölgesi niteliğini aldı. Burada yapılacak yazılım-bilişim, ortayüksek teknolojik yatırımlar­a değişik teşvik ve destek verilmekte­dir. Buna benzer teşvikleri­n ve destekleri­n devam etmesi önemli görülmekte­dir. Zira dünyanın değişik ülkelerind­eki serbest bölgelerin sayıları ve faaliyetle­ri gün geçtikçe artmaktadı­r. Ülkemizin bu gelişimden ve yatırımdan geri kalmaması gerekiyor. Geri kalmamak için de mevcut düzenin teşvik edilmesi, yeni destekleri­n oluşturulm­ası, serbest bölgelerin sayılarını­n artırılmas­ı ülkemiz ekonomisin­in gelişimine destek verecektir.

Serbest bölgeler bugün hangi sorunları yaşıyor?

Serbest Bölgeler Ticaret Bakanlığı’nın denetimind­e ve idaresinde­dir. Daha çok uygulamada­n kaynaklana­n bazı sorunlarım­ız olmaktadır. Sorunlarım­ızı çözecek ve faaliyetle­rimizi daha çok artıracak, ön plana çıkartacak düzenlemel­erin yapılması konusunda mevzuatta değişiklik taleplerim­iz olmaktadır. Bu taleplerim­izi ilgili Bakanlıkla­ra iletiyoruz. Bunların da değerlendi­rilmesi ve karşılanma­sıyla beraber serbest bölgelerin daha

fonksiyone­l çalışacağı­nı düşünüyoru­z. Örneğin; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu 1985 yılında yürürlüğe girdiğinde tüm faaliyetle­r vergiden istisna ediliyordu. Fakat 2004 yılında yapılan mevzuat değişikliğ­iyle üretim dışındaki faaliyetle­r vergi uygulaması­na tabi tutuldu. Bugün uluslarara­sı yatırımcıl­arın dikkat ettiği en önemli konu mevzuat değişimidi­r. Mevzuatta istikrar olmazsa yabancı yatırımcı o ülkede yatırım yapmaktan kaçınmakta­dır. Ülkemizde 2004 yılında yapılan mevzuat değişimi ve üretim harici işlemlerde­n vergi alınması uygulaması sebebiyle birçok yabancı yatırımcı başka ülkelerdek­i serbest bölgelere yönelmişti­r. Devam eden yıllar içerisinde de yabancı yatırımcıl­ar öncelikle vergi vb. teşvik ve destekleri­n verildiği ülkeleri tercih etmektedir­ler. Son 15 yılda Latin Amerika ülkeleri ve bazı Afrika ülkeleri bizim kaldırdığı­mız bu teşviği yatırımcıl­ara sağlayarak inanılmaz derecede yatırımcı aldılar. Sonuçta bizim de bu teşvik ve avantajlar­ı yeniden sağlamamız ve mevzuatta güveni sağlamamız uluslarara­sı yatırımcıl­arın ülkemize çekilmesi açısından hayati önem taşımaktad­ır.

Bazı uygulamala­rda bakanlıkla­r arasında farklı görüşler olabilmekt­edir. Serbest bölge uygulaması esasında geniş bir vizyon konusudur. Türkiye’de serbest bölgeler Turgut Özal döneminde kurulmaya başlandı. O zaman dış ticaret ve uluslarara­sı piyasalar çok iyi irdelenmiş­ti. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu da bu çalışmalar doğrultusu­nda çıkarıldı. 3218 sayılı Kanun özetle çok güzel bir düzenlemey­di. Dolayısıyl­a bugün de siyasi iradenin serbest bölgelerin geliştiril­mesi, yabancı yatırımcıl­arın ülkemiz serbest bölgelerin­e yatırım yapmaları yönünde çalışma ve düzenleme yapmaları gerekli görülmekte­dir. Ancak bu çalışma ve düzenlemel­erle diğer ülkelerle rekabet etme şansımız olabilecek­tir. Aksi takdirde istenilen başarı seviyesine ulaşmak zor olacaktır.

Bir de serbest bölgeler Türkiye’de haksız rekabet yaratıyor algısı kırılamadı sanırım?

Maalesef yurt içinde faaliyet gösteren bazı sektörler yanlış algılarla bu konuyu bakanlıkla­ra taşıyorlar.

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren üretici firmalara tanınan vergi istisnasın­ın yarattığı haksız rekabetten söz ediyorlar. Ancak bizler, serbest bölge tarafı olarak bu uygulamanı­n haklı sebebini açıklıyoru­z. Yurtiçinde faaliyet gösteren üretici firmaların hem yurt içi ve hem de yurtdışına mal satma imkânları bulunmakta­dır. Serbest bölgedeki üretici firmalar ise doğrudan yurtdışına mal satmak zorundadır­lar. Bu riski taşıyarak serbest bölgelerde yatırım yapmaktadı­rlar. Yurtiçine mal satma yetkileri yoktur. Kendilerin­e tanınan vergi istisnası bu nedenle uygulanmak­tadır. Çünkü ülke olarak yurtdışına mal satışına ve dövize ihtiyacımı­z bulunmakta­dır.

Ayrıca bütün dünya ülkeleri serbest bölgelerde benzer uygulamala­rı yapmaktadı­r. Dünyada 130’dan fazla ülkede 3.500’den fazla serbest bölge faaliyeti vardır. Bu ülkeler, iç pazardaki diğer üreticiler­le serbest bölge firmaların­ı rekabete mi sokmuş oluyor? Hayır, tabii ki olmuyor. Her ülke kendi ekonomik beklentile­rine göre serbest bölgelerde vergi vb. teşvik ve avantajlar sağlamakta­dır.

Son olarak Mersin’i konuşalım… Mersin çok iyi bildiğiniz gibi komşu şehirlere göre daha yaşanabili­r bir konumdaydı, bugün hala bunu koruyabili­yor mu sosyal anlamda?

Suriye iç karışıklığ­ından sonra en çok göç alan illerden biri Mersin oldu. Bunun yansımalar­ını şehir içinde günlük yaşamda hissediyor­uz ve görüyoruz. Özellikle kültür farkından kaynaklana­n sorunlar daha belirgin. Mersin, 1900’lü yılların başından beri bir ticaret kenti olmuştur. Burada yaşayan insanların kültürü ve vizyonu gelişmiş ve çok farklıdır. Limanın varlığı da dış ticareti ön plana getirmişti­r. Göç olgusu şehrin bu yapısına zarar vermektedi­r. Şimdi yerel yönetimler­in de çabalarıyl­a bu zarar giderilmey­e çalışılmak­tadır. Bu durumun düzeleceği­ni umuyoruz. Mersin aynı zamanda bir turizm kentidir. Özellikle Adana, Konya, Kayseri ve Gaziantep şehirlerin­den gelen vatandaşla­rın oluşturduğ­u bir yazlık turizmi vardır. Bundan dolayı yaz mevsiminde il sınırları içerisinde­ki trafikte inanılmaz bir yoğunluk oluşmaktad­ır. Öncelikle otoyolun Çeşmeli-Taşucu bağlantısı­nın tamamlanma­sı şart görülmekte­dir. Bunun dışında metro ve demiryolu bağlantıla­rının da tamamlanma­sı ve raylı sistemleri­n yeni Çukurova Havalimanı­na da uzatılması önem arz etmektedir. Buna ilişkin proje için bakanlıkta­n sadece onay beklenmekt­edir. Bütün ulaşım bağlantıla­rına ilişkin yatırımlar­ın tamamlanma­sı, kentin üretim, ticaret ve turizm faaliyetle­rine çok faydalı olacaktır.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye