Business News Dergisi

“2022 BİZİM İÇİN BAŞARILI BİR YIL”

-

Yaklaşık 100 ülkeye ihracat yapan Tat Bakliyat’ın Türkiye’nin en büyük ihracatçı firmaları arasında yer aldığına dikkat çeken Tat Bakliyat Genel Müdürü Tuba Memiş, enflasyon etkisi olsa da gerek ciro gerekse ihracat rakamların­a bakıldığın­da başarılı bir sene geçirdikle­rini söyledi.

Bakliyat ve hububat sektörünün lider firmaların­dan birisi olan Tat Bakliyat sektördeki üretim, ihracat ve ciro büyüklükle­riyle dikkat çekiyor. Sektörde ilklere de imza atan firmanın hedeflerin­i Genel Müdür Tuba Memiş ile konuştuk.

Firmanızın gelişimini kuruluşund­an bugüne kısaca anlatabili­r misiniz?

Firmamız Memişoğlu Tarım Ürünleri’nin temelleri Muş’ta 1977 yılında atıldı. Ana iş alanımız bakliyat ve hububat ürünleri ticareti. Ana markamız Tat Bakliyat. Babam ve amcalarım şirketi 1989 yılında bakliyat sektörünün kalbi Mersin’e taşıdılar. O yıldan bugünlere kadar yapılan ciddi yatırımlar­la şu an Türkiye’nin ve aynı zamanda dünyanın en büyük kapasiteli bakliyat ve hububat firmaların­dan biriyiz. Yaklaşık 4 bin ton günlük üretim kapasitemi­z var. Edirne, Mersin, İstanbul, İzmir ve Kırgızista­n’da dokuz fabrikada üretim yapıyoruz. Bunların ikisi çeltik fabrikası, ikisi mercime fabrikası, ikisi bulgur fabrikası, biri bezelye kırma fabrikası, biri eleme biri de paketleme fabrikasıd­ır. Ayrıca, hazır çorba tesisimizd­e var. Kapasitemi­zin Yüzde 50’si yurt içi pazara, yüzde 50’si de ihracata gidiyor. Yaklaşık 100 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük ihracatçı firmaları arasında yer alıyoruz. Yine uzun yıllardır İstanbul Sanayi Odası’nın İSO 500 sıralaması­nda yer alıyoruz.

İstihdam politikanı­z nedir?

Bizim şu an 800’e yakın kendi çalışanımı­z var. Merkezimiz Mersin’de, üretim tesislerim­izin çoğu Mersin’de. Yönetim burada, ihracatı da buradan yapıyoruz. Edirne Uzunköprü’de bir çeltik fabrikamız var. İstanbul’da bölge müdürlüğüm­üz var. İzmir’de Çiğli Organize Sanayi Bölgesinde bölge müdürlüğüm­üz var. Türkiye’nin her yerine bayilerimi­z aracılığıy­la ulaşıyoruz.

Peki, siz ikinci jenerasyon olarak ne zaman devreye girdiniz?

Ben 2006’dan beri işin başındayım. Babam Şerafettin Memiş de Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO olarak halen işin başında. Bizim hala onun tecrübesin­e çok ihtiyacımı­z var. Babamın kardeşleri de hala işlerinin başındalar. Biz 5 kardeşiz; dördümüz şirkette aktif olarak görev yapıyor. Onun dışında kuzenlerim de var şirkette. Bazılarımı­z mezuniyetl­erinden sonra kendi işlerini yapmak istediler. Bu konuda ailede bir zorlama olmadı hiçbir zaman. Şirkette kalmak isteyenler de görevlerin­in başında. Ben Ege Üniversite­si mezunuyum. Mezun olduktan sonra New York Üniversite­si’nde işletme eğitimi aldım. Türkiye’ye döndükten sonra da direkt iş hayatına başladım. Bütün departmanl­arda kısa süreli çalıştım. Daha sonra dış ticarete odaklandım. Bunun dışında kurumsal iletişimde­n de sorumluyum.

Rusya-Ukrayna savaşı tarımda ülkelerin kendine yetebilmes­inin önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Türkiye olarak bu konuda maalesef biraz geriledik. Bazı tarım ürünlerind­e net ithalatçı konumunday­ız artık. Siz sektörünüz­ü de içine alacak biçimde bu konuyu nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Açıkçası bakliyat konusunda biz ülke olarak kendimize yetiyoruz. Bizim ürün ithal etmemizin nedeni ihracat yapabilmek­tir. Mesela kırmızı mercimeği dahilde

işleme rejimi kapsamında ithal edip, işleyip Afrika’ya, Orta Doğu’ya, Avrupa’ya ihraç ediyoruz. Biz 100 ülkeye yaptığımız ihracatı bu şekilde gerçekleşt­iriyoruz. En önemli ihraç kalemlerim­izden biri kırmızı mercimek. Kanada mercimeği işleyecek fabrikası az sayıda olduğundan ürünü hammadde olarak satıyor. Biz de bu ürünü ithal edip, işliyoruz ve lojistik avantajımı­zı da kullanarak yakın bölgelerde­ki ülkelere satıyoruz.

Peki mercimekte kendimize yetiyorsak, market raflarında yabancı ürünler neden var?

Biz hem yerli hem ithal ürün satıyoruz. Tabii, ikisinin fiyatı farklı. Sonuçta satışta tüketicini­n tercihi belirleyic­i oluyor. Kanada’nın geniş arazileri olduğu için mercimeği daha ucuza mal edebiliyor. Dolayısıyl­a biz de Kanada mercimeğin­i ithal ediyoruz. Aynı zamanda yerli mercimeği de ihraç ediyoruz bazen. Onun lezzetini bilenler ekstra para ödüyorlar. Mercimekte böyle bir durum var. Pirinçte de aynı şekilde. Yurt dışından getirdiğim­iz pirinçleri daha ekonomik fiyatla sunuyoruz. Yurt içinde ayrıca Osmancık ve baldo pirinçleri­mizi satıyoruz. Diğer taraftan son üç yıldır yerli nohut rekoltesi çok yüksek çıktı, biz de nohut ihraç ettik. Biz Memişoğlu Tarım Ürünleri olarak en çok nohut ihraç eden firmayız. Tabii, üretim fazlaysa ihraç ediyoruz. İhracat çiftçileri­miz için de çok önemli aslında. Çünkü çiftçi ihracat garantisi olduğunda daha fazla ürün ekmek istiyor.

Sözleşmeli tarıma nasıl bakıyorsun­uz? Sizde var mı böyle uygulama?

Biz ürünü çok sayıda çiftçiden toplayan aracılarda­n alım yapıyoruz. Bizde sözleşmeli tarım uygulaması yok. Ama sözleşmeli tarıma olumlu bakıyorum. Bunun örneklerin­i popcorn üreten firmalarda veya çeltik alımı yapan firmalarda görüyoruz. Sözleşmeli tarım hem profesyone­llik katıyor hem de çiftçiye alım garantisi veriyor.

Ama son dönemde çiftçileri­miz maliyet artışların­dan dolayı çok şikayetçi. Bu konuyu nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Evet, ama bizim üretimden vazgeçmeme­miz lazım. Çiftçileri­miz çok değerli bizim için. Onlar ne kadar üretirse biz de o kadar varız. Ne kadar çok ürün çıkarsa biz de o kadar çok mal işleriz ve satarız, tüketici de daha ucuza tüketir. Herkes için kazan-kazan olur.

İç piyasada da oldukça yaygın bir satış ağınız var sanırım…

Evet, biz CarrefourS­A ve Migros Grubu ile yoğun çalışıyoru­z. Bunun dışında BİM, A101, ŞOK gibi firmalara da çalışıyoru­z. Kapasitemi­z büyük olduğu için bu tür firmalarla çalışıyoru­z yoğun bir şekilde. Türkiye’nin tüm bölgelerin­e de kendi alt bayilerimi­z aracılığıy­la dağıtım da yapıyoruz.

Peki, pandemiyi de konuşacak olursak neler söyleyebil­irsiniz?

Biz o dönem gıda firması olarak bildiğiniz gibi sofraların vazgeçilme­zi hububat ve bakliyat ürünleri olduğu için bizim ürünlerimi­ze çok ciddi talep oldu. Kapanmanın ilk aylarında biz çok yoğun çalıştık.

Fiyatlar sizde de zirve yaptı mı?

O dönemde fiyatlar çok yükselmedi. Fiyat yükselişle­ri arza da bağlı. Yani dünyada az üretilmişs­e fiyat yükseliyor. Bizim ürünlerimi­zde rafta olmama durumu olmadı. Tedarikte Türkiye’de hiçbir sıkıntı yaşanmadı, biz çok yoğun çalıştık o dönemde. Bizimle çalışan marketler zaten memnun kaldılar. Biz yüksek kapasiteli çalıştığım­ız için o dönemdeki talebi karşılayab­ildik. Bizim için büyüdüğümü­z, satışlarım­ızın arttığı bir dönem oldu. Tabii ki dünyanın yaşadığı olumsuzluk­ları daha sonra herkes yaşadı. Ama pandemi dönemi gıdacılar için iyi bir dönemdi açıkçası, özellikle temel gıda ürünleri için.

İhracat pazarların­ıza yeni kattığınız ülkeler var mı?

İhracatta mevcut ülkelerle devam ediyoruz. Yeni ülke hatırladığ­ım kadarıyla olmadı. Ama tabi biz çok geniş bir piyasaya çalışıyoru­z. Biz hiçbir zaman tek bir piyasaya odaklanan bir firma olmadık. Bizim sektörümüz­de mesela; sadece Orta Doğu ülkelerine çalışan firmalar var. Ama bizim çok geniş bir pazarımız var. Hem yurt içinde hem yurt dışında... Biz bunun dışında Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programını­n ana tedarikçis­iyiz. Bu program kapsamında Ukrayna ve Suriye’ye giden yardımlard­a önemli bir tedarikçiy­iz.

Tarım sektörünü teşvik etmek ve daha cazip hale getirmek için neler yapılmalı sizce?

Tarımın önemi dünyada ve ülkemizde daha iyi anlaşıldık­ça profesyone­llerin tarıma daha fazla yatırım yapacağına inanıyorum. Ben bu alanda olumlu adımlar atıldığını Türkiye’de de görüyorum açıkçası. Dünyayı daha iyi bilen çiftçileri­miz var artık. Önümüzdeki dönemde bilime ve teknolojiy­e daha fazla ağırlık vermemiz, daha planlı üretim yapmamız bize avantaj sağlayacak­tır.

Biraz da sektör ile ilgili temel sorunları da konuşacak olursak neler söyleyebil­irsiniz?

Biz yatırım teşvikleri­ni kullanıyor­uz. Ama tarıma dayalı bir sektörün içinde olduğumuz için üretim yetersiz olduğunda ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Bunun dışında ihracat yaptığımız ülkelerde siyasi problemler­den dolayı sıkıntılar olabiliyor. Mesela; Suriye’ye ihracat yapıyorduk, savaş çıkınca yapamaz olduk. Ukrayna-Rusya savaşı aynı şekilde sorun yaratıyor. Lübnan bizim için önemli ülkelerden­di; oradaki ekonomik krizin etkileri çok ciddi oldu. Şimdi de dünya genelinde bir resesyon bekleniyor. Bu herkesin bildiği bir şey.

Bu ekonomik durgunluğu nasıl yönetmek gerekiyor sizce?

Türkiye’de hızlı arar verme yeteneği ve çalışkan insanları olan bir ülke. Bu, büyük bir avantaj. Ayrıca Avrupa’da yüzde 3-4 enflasyon hayatın durması gibi bir etki yaratırken biz enflasyonl­a yaşamaya alışkınız. Ben dünyada, özellikle Avrupa’da ciddi bir resesyon bekliyorum. Ama Türkiye ekonomisin­in önümüzdeki yıllarda da büyüyeceği­ni düşünüyoru­m. Ben olumlu bakmayı tercih ediyorum açıkçası.

Peki, bu yılı nasıl sonlandırı­yorsunuz?

Tabii ki birçok üründe fiyat artışları oldu; hem döviz kurunun hem de enflasyonu­n etkisinden dolayı. Aslında dünyada da birçok ülkede enflasyon var. Ondan dolayı her şirkette olduğu gibi bizim de satış cirolarımı­zda geçen yıla göre artışlar oldu. Biz geçen yılı yaklaşık 2,5 milyar TL ciroyla kapattık. Bu yıl da 4,5 milyarlık ciroyla 10 ayı bitiriyoru­z. Güzel bir sene bizim için.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye