Pervin Ersoy : “Anda kalmanın değerini anladım”
ROTAHANE KURUCUSU PERVİN ERSOY, EŞİ MEHMET ERSOY’UN KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI OLMASIYLA BİRLİKTE ANKARA’YA YERLEŞMESİNDEN DOLAYI SADECE HAFTA SONLARI GÖRÜŞEBİLDİKLERİNİ SÖYLÜYOR. KENDİSİ DE YOĞUN BİR TEMPOYA SAHİP OLAN ERSOY, SON 2,5 YILDIR ÇOCUKLARININ TÜM SORUMLULUĞUNU DA ÜZERİNE ALMIŞ DURUMDA.
SEYAHAT TUTKUSUNU İŞİYLE BİRLEŞTİREN VE TÜRKİYE’NİN ŞEHİRLERİNİ TANITMA MİSYONUNU ÜSTLENEN ERSOY, PANDEMİDE ZORLANDIKLARINI SÖYLÜYOR VE “YARINA PLANLAR YAPMANIN, DÜNE TAKILI KALMANIN HİÇBİR ANLAMI OLMADIĞINI VE ANDA KALMANIN DEĞERİNİ ANLADIM” DİYE KONUŞUYOR.
Pervin Ersoy, iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Projehane ve Rotahane adlı etkinlik ve organizasyon şirketlerinin kurucusu olan Ersoy, Voyage ve Max Royal Otelleri’ne mimari tarafta destekçisi olarak da dikkat çekmişti. Eşi ETS Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy’un görevinden ayrılarak Kültür ve Turizm Bakanı olmasıyla Ersoy’un hem işte hem ailede sorumlulukları artmış durumda.
Tam bir seyahatsever olan Ersoy, 2019 yılında kurduğu Rotahane ile Türkiye’nin tüm şehirlerini tanıtmayı misyon edindiğini söylüyor. Rotahane’nin sosyal sorumluluk ağırlıklı bir iş olduğunu belirten Ersoy, pandemi araya girene kadar Diyarbakır, Çankırı, Kars, Hatay gibi 18 şehri gezerek o şehirden çıkan ünlü isimlerle tanıtım yaptıklarını anlatıyor. Mart sonunda Kastamonu seyahatiyle projeye yeniden başladıklarına dikkat çeken Ersoy, “Şehirlerimizin her biri yıldız ama bazıları sönük. Biz o sönük yıldızları parlatacağız” diyor.
Eşinin Ankara’ya yerleşmesinden dolayı sadece hafta sonları görüşebildiklerini anlatan Ersoy, çocuklarının da tüm sorumluluğunu üzerine almış durumda.
Hem seyahat tutkusunu hem bakan eşi olmanın hayatına getirdiklerini hem de pandemiyi konuştuğumuz Ersoy, “Bu hayatta gerçekten anı yaşamak gerektiğini öğrendim. Pandeminin en büyük öğretisiyse şükür oldu” diyor. Rotahane Kurucusu Pervin Ersoy’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Turizmci bir ailesiniz. Eşiniz Kültür ve Turizm Bakanı olduktan sonra ayrı bir sorumluluk da almış oldunuz. Pandemi dönemi hem işiniz hem aileniz açısından nasıl geçti?
Bakan Bey kuralları zaten kendi koydu.
İşlettiğimiz otellerde Bakan Bey’in ve Sağlık Bakanlığı’nın koyduğu tüm kurallara riayet ettik. 2020’nin Mayıs ayında Bodrum’a gittim, Ekim ayı sonuna kadar Torba’daydım. Her gün otellerimizde bulundum ve tüm sezon boyunca otellerimizde bir tane bile COVID-19 vakası görülmedi.
Eşim bakan olduktan sonra Ankara’da yaşamaya başladı. Ben iki çocuğumla İstanbul’da yaşıyorum.
Eşinizin Ankara’ya yerleşmesi aileyi nasıl etkiledi?
2,5 yıldır çocuklarımla ilgili tüm sorumluluğu üzerime aldım. İki oğlumuz var; 14 ve 6 yaşındalar. Eşimle evlendiğimiz zaman da o işlerinden dolayı sürekli seyahat halindeydi. Antalya ve Bodrum’daki otellerimizi çok sık ziyaret eder ve işin başında bulunurdu. Dolayısıyla Ankara’ya yerleşmesi hayatımızı çok değiştirmedi. Tabii ki eşim için Ankara daha yerleşik bir hayat oldu. Orada kendine yeni bir ev
kurdu. Çocuklara ranzalı bir yatak odası bile hazırladı. Hatta bizim evde espri konusudur: Çocuklar arada ‘Babamın evine gidelim ranzada yatalım’ der. Küçük çocuğum 2,5 yıldır babasına ‘Baba sen bizim İstanbul’daki evimize gel, biz Ankara’daki eve gidelim, yer değiştirelim’ diyor. Babası bakan olduğunda 3,5 yaşındaydı. Hafta sonları eşim İstanbul’a geliyor. Görüşmelerini hafta sonları Turizm Geliştirme Ajansı’ndaki ofisine alıyor. Ankara’da ekstra bir durum olmadığı sürece hafta sonlarını ailecek birlikte geçirebiliyoruz.
Sizin anne olarak sorumluluklarınız artmış durumda. Çocuklarınızla nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Çocuklarımla olabildiğince çok vakit geçiriyorum. Her gün saat 16.00-17.00 gibi evde olmaya çalışıyorum. Hafta sonları pandemiden önce en sevdiğimiz şey sinemaya gitmekti. Şimdi küçük oğlum 6 yaşında olduğu için daha çok onunla zaman geçiriyorum. Birlikte çizgi film izliyoruz, dersleriyle ilgileniyorum. Büyük oğlum yaşından dolayı ergen havalarına girdi, bilgisayar oyunları oynayıp Netflix izliyor. Onunla çok teşvik-i mesaimiz yok. Onu ilgilendiren spesifik konularda tabii ki hep yanındayım. Sömestr tatilinde çocuklarımı Ankara’ya götürdüm. Ankara’da ne kadar müze ve tarihi yer varsa hepsini gezdik ve bitirdik. Ailecek müze ziyaret etmeyi, sergi gezmeyi çok severiz. Yani kültür-sanat faaliyetleri hepimizin hoşuna gidiyor.
Ev işleriyle ilgili misiniz?
Temizliği çok severim ve çok iyi temizlik yaparım. Ayrıca sevdiğim yemekleri çok güzel yaparım mesela kıymalı taze fasulye ve zeytinyağlı pırasa en iyi yaptığım yemeklerdir. Pilavım iyidir. Zaten ‘Bir kadının pilavı iyiyse yemekleri genel olarak iyidir’ derler. Sanırım benim için de geçerli bu durum…
Pandemide neler yaşadınız?
Pandeminin ilk döneminde eşimizle birbirimizden çok korktuk. Çünkü özellikle Ankara’da eşimin toplantıları devam ediyordu. İlk bir ayı biraz sıkıntılı geçirdik. Hatta bir süre İstanbul’a gelmemesini istedim. Sonra maske, sosyal mesafe kurallarına alıştık. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Pandemiden öncesini neredeyse unutmak üzereyiz. Ben maskeyle doğdum sanıyorum.
Şu anda tüm dünya bir hastalıkla mücadele ediyoruz. Gerçekten hayatta çok büyük sürprizlerin olacağını anladık. Düne kadar biri “Tüm dünyayı etkisi altına alacak bir virüs çıkacak, hepimiz evlere kapanacağız, eğitim uzaktan olacak, iş yerlerine bile gidemeyeceğiz ve işleri evden yürüteceğiz” dese kimse inanmazdı. Herkesin bir ofis tutkusu vardı. Şimdi her
şey ev düzenine döndü. Uzun zamandır da bu sisteme ayak uydurmaya çalışıyoruz.
Pandemi size ne öğretti?
Pandeminin en büyük öğretisi şükretmek oldu. Daha önce yaşadığımız hayatta dans ederken, sarılırken, birbirimizi öperken, müzik dinlerken, gezerken bunları yapabilmenin değerini bilmiyorduk. Şu anda hiç kimseye sarılamadığımız bir dönemdeyiz. Sevdiklerimizi öpemeyecek duruma geldik. Pandemi bize sahip olduğumuz hayatların değerini bilmeyi öğretti. Eskiden çok güzel bir hayatımız varmış da değer bilmiyormuşuz. Şimdi değer bilmenin ne demek olduğunu öğreniyoruz. Bu hayatta gerçekten anı yaşamak gerektiğini de öğrendim. Yarına planlar yapmanın, düne takılı kalıp yaşamanın gerçekten hiçbir değerinin olmadığını, bugün anda ne varsa o anı yaşamak gerektiğini ve anda kalmanın değerini anladım.
Otellerde sizin sorumluluğunuz nedir?
Şirketlerde yönetim kurulunda aktif bir imza yetkim yok. Şirketler eşime ait ama benim 8 yıl önce kurduğum Projehane adlı bir etkinlik
Pandeminin en büyük öğretisi şükretmek oldu.
şirketim var; onun altında da Rotahane’yi 3 yıl önce kurdum. Otellerle ilgili aktif çalışıyorum. Otellerin tüm dekorasyonunda, mimari projelerde fikir verilmesinde, satın almada eşime çok destek oluyorum.
Sizin de seyahat programınız yoğundu. Seyahatleriniz nasıl etkilendi?
Rotahane dolayısıyla seyahatlerim çok yoğundu. Rotahane de şöyle ortaya çıktı: Bu ülkede yaşıyoruz ama bu ülkenin topraklarını tanımıyoruz. Belki imkanlarımız doğrultusunda daha çok yurt dışına seyahat etmeyi tercih ediyoruz. Türkiye’de birkaç popüler şehir dışında gezip görmüyoruz. Amacımız Türkiye’nin tüm şehirlerinin ve Türkiye’nin ön plana çıkmasını sağlamak ve iç turizmde bir farkındalık yaratmaktı. Türkiye’nin değerlerini ve kültürel varlıklarını genç nesle de tanıtmak istiyoruz. Yine yurt dışına da gidelim ama Türkiye’de o kadar gezip görülecek yer var ki bunları da ön plana çıkaralım. Türkiye’de görmediğimiz yer kalmasın diye yola çıktık.
Kars, Diyarbakır, Denizli, Adana ve Kayseri’nin de içinde bulunduğu 18 şehre gittik. Çok güzel, çok keyifli geçti. Pandemi döneminde 1 yıl ara verdik. Eğer pandemi hızımızı kesmeseydi şu an 40 şehri gezmiş olacaktık. 10-15 günde bir, bir şehre gidiyorduk.
Projeyi etkili kılmak adına ne tür çalışmalar yaptınız?
Aslında projeyi popüler kılan çok da güzel bir yanı vardı. Şehirlere o şehirden çıkan ünlü isimleri götürdük. Saffet Emre Tonguç ve Bilge Kuru ile de bu projede ortağız.
Her şehri ünlüsüyle geziyoruz mesela bir sürü Diyarbakırlı sanatçımız var. Erkan Petekkaya, Coşkun Sabah, İzzet Yıldızhan Diyarbakırlı. Onları kendi memleketlerine de götürelim istedik. O sanatçıları takip edip projeden haberdar olanlar çok ilgi gösterdi. Sanatçılar da sosyal medyalarında projeye yer verince inanılmaz iyi geri dönüşler aldık. Ezgi Mola, Ziynet Sali bizimle geldi. Mesela Ezgi Mola ile Adıyaman’a Nemrut Dağı’nın
zirvesine çıktık. O kadar keyifliydi ki size anlatamam ve Nemrut’un tepesine Adıyaman Filarmoni Orkestrası’nı çıkardık. Akşamüstü saat 17.30’da Nemrut’ta gün batıyor ve biz orada o esnada filarmoni orkestrasını dinliyoruz. Yaşanmadan anlatılamaz.
Gittiğimiz şehirlerin tüm özelliklerini ön plana çıkarmak istiyoruz. Her şehri bir yıldız gibi parlatmaya çalışıyoruz. Türkiye’de herkesin bildiği, gittiği ve gördüğü maksimum 20 şehir var. Geride kalan 61 şehrimizin yıldızı sönük. Biz bu yıldızları parlatmaya çalışıyoruz. Çankırı’ya inanamazsınız. Enerjisi o kadar güzel ki… Mesela Çankırı’da yeraltı tuz mağaraları var. Bu mağaralar hem insan sağlığında hem astım hastalarıyla ilgili hem de sağlık turizminde tüm dünya için çok önemli bir kapı. Çankırı evlerinin ne kadar güzel olduğunu da oraya gidince gördüm. Çankırı mutfağı o kadar lezzetli ki…
Siz nerelisiniz?
Selanik göçmeniyim.
Yurt dışına da çok seyahat eder miydiniz?
Çok seyahat ederdim. Ailem yurt dışında, Almanya’da Köln’de yaşıyor. O nedenle 3 ayda bir zaten ailemin yanına gidiyordum. Onun dışında arkadaşlarımla, çocuklarımla Roma’dan Floransa’ya çok sık Avrupa seyahati yapardım. Ben Avrupa’yı gezmeyi çok seviyorum. Amerika’yı birkaç kere gördüm bana yetti, beni hiç cezbetmiyor. Ama en çok görmek istediğim yer Küba ve Peru. Güney İtalya’yı çok seviyorum. Her şehrini sürekli gezebilirim. Bize de çok benzetiyorum. İtalyanların şehirleri Bodrum, Marmaris gibi… Bize göre lüks algıları daha yüksek. İtalya’da Sorento’ya gittiğinizde tüm lüks markaları cadde boyunca görürsünüz. Biz onu başaramadık. Bir tek Bodrum’da Yalıkavak Marina’da yeni yeni lüks markalar konumlanıyor. Bodrum’u o kurtardı ama hiçbir zaman bir St. Tropez gibi lüks marka zihniyetini oturtamadık. Lüks size daha üst segment turisti getiriyor. Turizm geliri açısından çok önemli bu. Keşke yabancı lüks markalar bizim sayfiyelerimizde de yer açsa. Mesela Christian Dior, Beymen, Chanel Bodrum Yalıkavak’ta mağaza açtı. Bunlar yurt dışından gelecek turist kalitesi açısından çok değerli yatırımlar. Keşke Çeşme’de de Marmaris’te de bu yatırımlar olsa. Mesela Cannes’a gidiyorsunuz bir cadde boyunca İstinye Park’ta gördüğümün 20 katı kadar lüks mağaza var. Baktığınızda Cannes küçücük bir yer ama İstanbul’da onların bir caddesinde olan kadar marka yok. Bu da oranın lüks algısını ve gelen kitleyi değiştiriyor.