Levent Kömür
İş dünyasında günümüzde çok konuşulan ve önemli olduğu öne sürülen üç kavram var. Birincisi “belirsizlik”. Liderlerin belirsizlikleri ve riskleri iyi yönetmesi bekleniyor. İkincisi “çeşitlilik ve kapsayıcılık”. Çalışanlar, çalıştıkları ortamlarda kendilerine has özelliklerini her yönüyle yansıtabiliyor mu? Çalışma ortamında hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkese fırsat eşitliği sağlanıyor mu? Lider, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetiyor mu? Tüm bu sorular önemli. Üçüncüsü ise “hatayı, yanlışı kucaklama”. Liderler kendi hatalarından ya da başkalarının hatalarından ders alabiliyorlar mı?
ENTELEKTÜEL BİRİKİMİN DEĞERİ
2020’de hayatımıza giren COVID-19’un neden olduğu belirsizlikle birlikte bu üç kavramın önemi iyice artıyor. En önemlisi liderlerin bu konularda iyi performans göstermesi bekleniyor. Bu belirsiz dönemin ne zaman sona ereceğini ve bizi bundan sonraki yıllarda nelerin beklediğini henüz bilmiyoruz. Belirsizliğin en büyük problemi de zaten sürprizlerle karşılaşmak. Liderden beklenen herhangi bir belirsizlikle karşılaştığında optimuma yakın reaksiyonu göstermesi. Benzer bir bilinmezlik ya da belirsizlikle daha önce karşılaşmış olan şanslı liderler ise nasıl hareket edeceğini üç aşağı beş yukarı kestirebiliyor.
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli basketbol koçlarından biri olan Çetin Yılmaz bir konuşmasında, kritik bir maçın son 5 saniyesinde yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: “Mola aldık. Bir oyun çizmem lazım ve bu oyunun karşılığında da sayı almamız gerekiyor. Sayı atarsak kazanacağız. Beş saniye içinde yıllardır bagajımda olan, heybemde olan bütün kitaplar, filmler, okuduğum yazılar, dinlediğim müzikler, bildiğim yaşamlar hepsi bir karmayla bana maçı kazandıracak olan o oyunu çizdirdi.”
Bu, entelektüel birikimin yöneticilikte ne kadar değerli olduğunu ortaya koyan çok çarpıcı bir örnek. Örneği basketboldan verdim. İş dünyası için bilinmezlik ya da belirsizlik dönemlerinde liderin tavrı açısından bu örneği çok değerli buluyorum.
RENKLERİN YÖNETİMİ
Değerli yazarlarımızdan Ahmet Ümit’in “Niye kitap okumalıyız” sorusuna verdiği şu kısa yanıt da entelektüel birikimin önemini çok iyi özetliyor: “Ne kadar çok kitap okursanız o kadar çok hayat yaşamış olursunuz. Bu sayede yaşanmış hayatları öğrenebilirsiniz.”
Kısacası entelektüel birikiminiz ne kadar güçlüyse o kadar çok hayat
yaşıyor o kadar da belirsizliği bilmiş oluyorsunuz. Satranç oyunundaki tüm hamleleri hesap edebilmek ya da bütün açılışları bilmek gibi... Entelektüel birikim, liderin iş dünyasında belirsizlikle daha kolay başa çıkmasını sağlıyor. Birikim sahibi lider, en azından “açılış”ı bilerek işe başlıyor.
Çeşitlilik ve kapsayıcılık ise günümüz dünyasında aydın olmanın en önemli gerekliliklerinden biri. Gerçek bir entelektüel için kapsayıcılık ve çeşitlilik zaten otomatikman liderliğin olmazsa olmazlarından. Bir lider, paletinde ne kadar çok renk varsa o kadar değişik desen ortaya çıkaracağını bilir. Liderden iş dünyasında beklenen, mümkün olduğunca farklı rengi kucaklamasıdır. Bu da portföy yönetimi anlamına geliyor. Yani değişik renklerin yönetimi.
Üçüncüsü de hatalardan ders alma. Kendi hatalarından ders çıkaran bir insanın başarı çizgisi, hatalarından ders almayan bir insanınkinden daha yüksektir. Ama başkalarının hatalarından da ders çıkarabilmeyi bilen bir insanın başarı çizgisi, kendi hatalarından öğrenen insanın başarı çizgisinin de çok yukarısındadır. Entelektüel birikim sahibi olmak, aydın olmak başkalarının hatalarından da öğrenme şansı veriyor.
GENİŞ AÇI DEĞİL UZUN AÇI
Cavit Orhan Tütengil, “Aydın olmak, bir dünya görüşüne sahip olmak ve bir yarın umudu taşımaktır” diyor. Yarın için umut taşımak çok çok önemli. Günümüz iş dünyasında bir senelik hedefler var. Pandemiden dolayı ister istemez üç aylık hedeflere geçildi. Hedefleriniz kısa vadeli olunca otomatikman kısa vadeli çözümler dayatılıyor. Kısa vadeli düşünmeye çalışmak ise liderleri zorluyor. Oysa yarın umudu taşıyorsanız, parçası olmadığınız bir yarın için çözümler geliştiriyorsunuz demektir. Bilmek, entelektüel birikim sahibi olmak lidere “yarın” için perspektif kazandırıyor. Sadece geniş açıyı değil uzun açıyı da görmesini sağlıyor. Perspektifin en önemli özelliği bu uzunluk zaten, öyle değil mi?
Kitaplarda başkalarının hayatlarını okumak, filmlerde başkalarının hayatını izlemek, belli felsefi akımların dünya görüşlerini bilmek bugün için gereken geniş açıyı kazandırıyor. Ancak bir iş insanının asıl sahip olması gereken, uzun vadeli bakış perspektifidir. Ailesi küçük bir dükkanla işe başlayan ve bugün geldikleri noktada inanılmaz başarılara imza atan bir iş insanının Instagram’da bir paylaşımını gördüm. Şirket kurucularının dükkana astığı tabelayı paylaşmış. Tabelada şöyle yazıyor: “Kâr işin devamındadır.”
İş insanları açsından uzun vadeli perspektife sahip olmanın değerini bundan daha güzel anlatan bir cümle olamaz. Asıl kâr, işin devamlılığı. Yani sürdürülebilirlik… Bugün ne kadar çok kazandığın değil. O aile bunu görmüş ki küçük bir dükkandan inanılmaz yerlere geldiler ve hala aynı şeyi söylüyorlar.
HİKAYE ANLATABİLMEK İÇİN…
Günümüz çağdaş liderlerinden yaratıcılık, topluluk önünde konuşma, dinleme ve sorun çözme yetkinliklerine sahip olmaları bekleniyor. Hikayenizin olması, özetle hikaye anlatıcılığı, yabancı dillere hakim olmak bu dört yetkinliği besleyen en önemli disiplinlerden. Bense kendi hesabıma bunlara matematik, sanat ve felsefeyi de ekliyorum. LinkedIn’de bana ulaşan yeni mezun bir genç kardeşim, “Bana önerebileceğiniz üç kitap var mı” diye sormuş. Bu soruya o gün, bugün ya da üç gün sonra vereceğim cevap aynı olmayacaktır. Çünkü yaşam devam ettikçe kitapların anlattıkları değişiyor. Ama yine de tüm zamanlar için ilk sıralara koyduğum kitapları şöyle sıralayayım: Gılgamış Destanı, İnce Memet (Yaşar Kemal), “Start with Why” (Simon Sinek)…
Sanırım birikimi iş dünyasına yansıtmanın yolu da Sinek’in dediği gibi sorgulayarak başlamaktan (Start with Why) geçiyor.