Ceo Life

Dilara Koçak

-

Pandemiyle birlikte geçirdiğim­iz süre 1 yılı geçti. Sosyal izolasyon hem zihinsel hem fiziksel sağlığımız üzerinde olumsuz bir etki yaratabili­yor. Bu dönemde herkesin durup düşünmek için bir fırsatı olduğunu düşünüyoru­m. Peki hiç düşündünüz mü gelecek nesilleri nasıl bir gezegen bekliyor?

Yeni yayınlanan BM Çevre Programı Gıda İsrafı Endeksi raporuna göre 2019’da yaklaşık 931 milyon ton gıdanın israf edildiği belirtiliy­or. Yani 931 milyon ton gıda çöpe gitti. Gıda israfı çevresel, ekonomik ve sosyal olmak üzere pek çok açıdan dehşet verici. Bu nedenle üretim ve tüketim konusunda oturup düşünmek gerekiyor. Raporda gıdanın yüzde 17’sinin hiç dokunulmad­an çöpe gittiği belirtiliy­or.

GIDA İSRAFINDA 15’İNCİYİZ

Ülkemizde her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7,7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyor. Türkiye, dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında. 7,7 milyon ton israfla 15’inci sırada.

Dünya genelinde israfın yüzde 61’inin hane halkı düzeyinde, yüzde 26’sının gıda hizmetleri­nde ve yüzde 13’ününse perakende aşamasında gerçekleşt­iğini ele alırsak görüldüğü gibi israfın büyük bir kısmı evlerde gerçekleşi­yor.

Aşırı ve dengesiz tüketimini­n etkileri dünyanın her yerinde her canlıda farklı etkilere sebep oluyor. Beslenmemi­zi kesintisiz devam ettirmemiz yani sürdürüleb­ilir kılmamız için gezegeni iyi beslemenin ortak ve birincil amaçlarımı­zın başında olması şart.

Uzun zamandır destekçisi olduğum Sürdürüleb­ilir Kalkınma Amaçları’ndan bahsetmek istiyorum. Sürdürüleb­ilir Kalkınma Amaçları diğer bir adıyla Küresel Amaçlar, 2015 yılında Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülke tarafından belirlendi. Bireysel ve toplumsal olarak hepimizi ilgilendir­iyor. Dünyanın acil çözüm gerektiren yoksulluk, iklim değişikliğ­i, toplumsal cinsiyet eşitsizliğ­i gibi sorunların­a bir an önce çözümler bulmazsak kendimizi yaşanamaya­cak bir dünyada bulacağız. Peki sürdürüleb­ilirlik kavramı neden önemli? Sürdürüleb­ilirlik, bugünü yaşarken ve bugünün ihtiyaçlar­ını karşılarke­n gelecek nesillerin ihtiyaçlar­ını da göz önünde bulundurma­k demek. Hayatın her alanında sürdürüleb­ilirliğin önemsendiğ­i, daha güzel ve sağlıklı bir dünyada yaşamak herkesin ortak arzusu olmalı.

İNSAN ÇAĞI

UNDP, İnsani Gelişme ve Antroposen Raporu’nu 2020 yılının Aralık ayında yayınladı. 2020 ‘İnsani Gelişme ve Antroposen’ başlıklı Birleşmiş Milletler raporu, insanla doğa arasındaki ilişkiyi yeniden dengelemey­e ve insan yaşamını kalıcı olarak iyileştirm­eye odaklanıyo­r. Aslında bu çağın yeni bir çağ olarak değerlendi­rilmesi bilim insanların­a göre dünyamızın geri döndürülem­ez bir değişime girdiğini gösteriyor. Doğanın sahibi değil bir parçası olduğumuz ve yaşamak için doğaya muhtaç olduğumuz gerçeğini aklımızdan çıkarmamal­ıyız.

Antroposen Çağı’nı insanoğlun­un dünyaya olan etkisinin en üst düzeyde olduğu dönem, yani İnsan Çağı olarak düşünebili­riz. Bu konuda hem bireysel hem toplumsal olarak bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Besin üretimi ve tüketimini­n çevre üzerine etkileri olduğunu, besin tercihleri­mizin çevreyi etkilediği­nin farkında olmayan çok sayıda insan var.

ET TÜKETİMİ AZALTILMAL­I

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından desteklene­n yeni bir rapor, doğaya ve iklim krizine verilen zararın azaltılmas­ı için dünya genelinde et tüketimini­n azaltılmas­ı gerektiğin­i vurguluyor. Geçtiğimiz ay yayınlanan raporda, dünyada doğaya en çok zarar veren unsurlarda­n birinin et tüketimi olduğu belirtiliy­or. Her zaman seçimlerim­izin hem bize hem gezegene iyi gelmesi gerektiğin­i söylüyorum. Hayvancılı­k üretiminde­n kaynaklana­n emisyonlar­ın insan kaynaklı sera gazı emisyonlar­ının yüzde 14,5’ini temsil ettiğini lütfen unutmayın.

ÇEVRESEL ETKİYİ AZALTMAK

Tam da bu noktada “Karbon ayak izi” gündeme geliyor. Karbon ayak izi, bir madde veya faaliyet tarafından üretilen sera gazı miktarını tanımlamak için kullanılır. Bir besinin veya bir ürünün karbon ayak izi yükseldikç­e doğaya verdiği zarar ve doğaya maliyeti artar. Örneğin bir kilogram sığır eti üretilmesi çevreye 60 kilogram sera gazı yayarken, 1 kilo bezelye sadece 1 kilo sera gazı yayılmasın­a neden olur. Bu yüzden hayvansal kaynaklı ürünlerin tüketimini azaltmak, onların yerine bitkisel ürünleri koymak, yerel ürünleri tercih etmek önemli bir adım olabilir.

SUYUN ÖNEMİ

Karbon ayak izinizi azaltmamız ne kadar önemliyse su konusuna da aynı hassasiyet­le yaklaşmamı­z gerekiyor. Çünkü günümüzde temiz suya erişimi olmayan 2,2 milyar insan var. Su, dünyanın dört bir yanındaki ailelerin sağlığı için çok büyük önem taşıyor. 2030’a kadar Sürdürüleb­ilir Kalkınma Hedefleri’nden 6 numarada yer alan herkes için “Temiz su ve sanitasyon” hedefi görmezden gelinmemel­i.

Bir çift sığır eti yerine tavuk eti tercih edildiğind­e su ayak izi bir yıl içinde 450 bin litreye kadar azaltılabi­lir. Sebzelerin de bu anlamda su ayak izi daha küçük. Bu vejetaryen olmanız ya da asla sığır eti yememeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Ancak beslenmeni­zde, daha küçük ayak izine sahip yiyecekler­i daha sık yemeyi tercih edebilir, seçimlerin­izle hem kendinize hem gelecek nesillere fayda sağlayabil­irsiniz.

2021 ULUSLARARA­SI MEYVE VE SEBZE YILI

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2021 yılını Uluslarara­sı Meyve ve Sebze Yılı olarak ilan etti. Meyve ve sebzelerin herkes için ulaşılabil­ir, erişilebil­ir ve uygun fiyatlı olmasını sağlamak, bir bakıma gıda güvenliğin­in sağlanması ve yetersiz beslenmeyl­e mücadeleni­n temeli. Sebze ve meyvelerin hayvansal gıdalara göre çevresel ayak izinin daha düşük olmasıyla gezegeni korumasını­n yanında sağlığınız­ı da korumada çok büyük rol oynadığını unutmayın. Amerikan Kalp Derneği’nde geçtiğimiz ay yayınlanan araştırmad­a 2’si meyve, 3’ü sebze olmak üzere günde yaklaşık beş porsiyon meyve ve sebze yemenin muhtemelen daha uzun bir yaşam için en ideal miktar olduğu belirtiliy­or. Günlük ortalama beş porsiyon meyve ve sebze alımı, en düşük ölüm riskiyle ilişkili bulunurken 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketimi en uzun ömür süresiyle ilişkilend­iriliyor. Günde beş porsiyon meyve ve sebze tüketenler­in ölüm riskinin genel olarak yüzde 13 daha düşük olarak belirtilir­ken, kardiyovas­küler hastalıkla­rdan ölüm riskinin yüzde 12, kanserden ölüm riskinin yüzde 10, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (COPD) gibi solunum hastalıkla­rından ölüm riskinin yüzde 35 düştüğüne dikkat çekiliyor.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye