CEO’nun köşesi
Motosiklet kullanmaya 10 yıl önce başladım. Aslında motosiklet üniversite yıllarımdan beri tutkumdu. Sonra iş hayatı, kariyer derken Yamaha marka ilk motosikletimle hobime daha fazla zaman ayırmaya başladım. İyi ki de öyle oldu, çünkü insanın hobilerine vakit ayırabilmesi ve sadece kendisi için bir şeyler yapabilmesi gerçekten çok değerli. Yoğun iş temposunda ve hayatın günlük koşuşturmacasında yeterince yoruluyoruz; hobiler de tazelenmek için iyi bir fırsat oluyor. Yakın zamana kadar beş farklı model ve marka motosiklet kullandım. Yılın başında bir Honda Goldwing satın aldım. Kışın motosiklet üzerinde çok az vakit geçirme şansım oluyor ne yazık ki ancak bahar mevsimiyle birlikte ayda ortalama 30-40 saatimi motosikletle geçiriyorum diyebilirim.
BULUNMAZ BİR TERAPİ
Motor kullanırken kendimi bambaşka bir dünyada hissediyorum. Bu öyle bir dünya ki ben, motorum ve doğadan başka hiçbir şey yok. Doğanın içinde olmak, rüzgarı yüzümde hissetmek, tabiatın farklı renklerine ve güzelliklerine şahit olmak benim için eşi bulunmaz bir terapi. Motosikletle gezerken kelimenin tam anlamıyla ‘an’ı yaşıyorum. Kafamdaki tüm sesler susuyor, sadece motorumun ve rüzgarın sesine odaklanıyorum. Özellikle yoğun iş temposunun ardından; hayatın karmaşasından sıyrılmak, zihnimi dinlendirmek ve tekrar işime konsantre olmak için bana büyük faydası oluyor. Motosiklet bana kendimi dinlemeyi ve doğayla uyumu da öğretiyor. Diğer bir deyişle motorumla geçirdiğim vakit benim için tam bir yenilenme zamanı.
İŞ HAYATINA KATKI
Motosiklet kullanmak, çok dikkatli bir şekilde ve kurallara uygun olarak yapılması gereken bir hobi, bir spor. Teknik donanımınızın ve kıyafetinizin hem motorunuza hem yolun şartlarına uygun olması gerekiyor. Özellikle seyir esnasında tüm dikkatinizi yola ve o anki şartlara odaklamanız şart. Sürüş sırasında hızlı kararlar almanız gerekebiliyor ve yıllar içinde bunun iş hayatıma da ciddi bir katkısı olduğunu fark ettim. Ayrıca, tıpkı iş hayatında olduğu gibi motor kullanırken de soğukkanlı olmak çok önemli. Yani aslında benzerlikler yok değil.
İDEAL ROTALAR
Motor ehliyetimi aldıktan sonra bununla yetinmeyip alanlarında uzman özel hocalardan ve çeşitli kuruluşların safety academy kurslarına katılarak özel güvenli sürüş eğitimleri aldım ve almaya da devam ediyorum. Çünkü motorla yolculuk, aslında devam eden bir öğrenme süreci. Şöyle bir bakıyorum da bugüne kadar motorumla yaklaşık 50 bin km yol yapmışım. Türkiye’de Marmara ve Ege bölgelerinde; İstanbul çevresi birçok doğa alanına, İzmir ve çevresine, Aydın-Kuşadası yöresine gittim.
İstanbul çevresi, günübirlik ya da hafta sonu kısa süreli turlar yapmak için çok ideal oluyor. Çünkü hem şehirden mesafe olarak fazla uzaklaşmamış hem zihnen karmaşadan uzaklaşmış oluyorsunuz. Bir bakıma çift taraflı kazanç da diyebilirim. İstanbul çevresi için Şile-Ağva rotası ve Maşukiye ideal birer alternatif diye düşünüyorum.
DOĞA İLE İÇ İÇE
Yakın mesafeli bir yolculuk tercih edenler için Şile ve Ağva ilk akla gelen destinasyonlar. Virajlı yollarıyla motor kullanıcıları için heyecan verici rotalar olmalarının yanı sıra yol kenarında kahvaltı sunan lokal mekanlardan denize girebileceğiniz plajlara kadar çok yönlü bir yolculuk yaşatıyor. Böylece yolculuk sadece sürüşten öte, bütün bir seyahat deneyimi haline geliyor. Yakın mesafeli yolculuk için bir diğer alternatif de Türkiye’nin en sevilen köylerinden biri olan Maşukiye. Sapanca Gölü yakınlarındaki bu küçük köy, dereleri ve
bir uğrak yeri. Hem motorunuzla rüzgarı hissederek yolculuk yapabilir hem huzur dolu bir köy havası alarak kendinizi tazeleyebilirsiniz.
EGE’NİN KEYFİ BAŞKA
Daha uzun süreli turlar içinse Ege bölgesi çok keyifli oluyor. İzmir ve çevresi benim ilk tercih ettiğim rotalar. İzmir deyince bölge seçmek aslında çok zor, çünkü gerek İzmir’in merkezi gerekse çevresi birbirinden güzel seçeneklerle dolu. İzmir ve çevresinde görülmesi gereken birçok farklı yer var; estetik ve zarif duruşuyla İzmir Saat Kulesi, birçok şarkıya konu olan güzel Kordon Boyu, Osmanlı döneminden kalma Kemeraltı Çarşısı ve son dönemlerin popüler köyü Şirince bunlardan sadece birkaçı... Ama özellikle tavsiye edebileceğim bir rota Karaburun Yarımadası... Sürüş sırasında deniz ve dağların muhteşem uyumlu manzarası size eşlik ediyor. Doğaya adeta bir kez daha hayran kalıyorsunuz. Eğer buradan gün doğumu ya da gün batımında geçerseniz, kendinizi büyülü bir anın içinde bulabilirsiniz.
Aydın-Kuşadası yöresi de yol almaktan keyif aldığım bir bölge. Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden biri olan Kuşadası’nda hem denizin güzelliğine doyabilir hem tarihi zenginliklerini gezerek bu güzel bölgeye hayran kalabilirsiniz. Osmanlı Dönemi’nde Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan Güvercinada Kalesi, tarihi evleri ve Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla ünlü Kaleiçi, Kuşadası’na yarım saatlik mesafede bulunan ve tarihi M.Ö. 9000 yılına dayanan Efes Antik Kenti gezilebilecek yerler arasında yer alıyor.
TUR HAYALLERİ
Pandemi hayatımızın her alanını olduğu gibi hobilerimizi de etkiledi. Pandemi sonrası bir Yunanistan turu planlıyorum. Bu, uzun zamandır hayal ettiğim bir tur. Çünkü sürüş sırasında karşılaşılan eşsiz manzaraları ve virajlı yollarıyla sürüş keyfinin yüksek olduğu, birçok kişi tarafından söyleniyor. Özellikle tarihi yapıtları, mavi-yeşil doğası ve eşsiz plajlarıyla ünlü Mora Yarımadası’nda motorumla yolculuk yapmayı iple çekiyorum.
Motosikletimle gerçekleştirmek istediğim en büyük hayalimse Avrupa turu... Bu tur sanırım birçok motor tutkununun da hayalidir. Romanya, Macaristan, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Çekya motorumla sürüş deneyimi yaşamak ve görmek istediğim ülkelerin başında geliyor. Motorumla rüzgara karşı yol alırken bu ülkelerin tarihi zenginliklerini, doğal güzelliklerini ve farklı atmosferlerini deneyimlemeyi dört gözle bekliyorum.
Sonuçta motor tutkusu bitmek bilmeyen bir deneyim yolculuğu ve ben bu yolculuğun her anından müthiş bir keyif alıyorum.