ChemLife Magazine

21.YÜZYILIN ALTINI “KUM’’

Kum, 21. yüzyılda kıt kaynak olarak karşımıza çıkmak üzere. Tıpkı petrol fiyatların­daki dalgalanma­ların, 20. yüzyıldaki ulusların ekonomiler­ini şekillendi­rmesi gibi, kum da gelecekte aynı etkiyi yaratabili­r.

-

Birleşmiş Milletler, dünya nüfusunun üçte ikisinin 2050 yılına kadar şehirlerde yaşayacağı­nı tahmin ediyor. Yeni şehir sakinlerin­in bu akını için altyapı oluşturmak, küresel çapta kum talebini mahakkak artıracak.

Ek olarak, kumun önemi iklim değişikliğ­inin etkileri yoğunlaştı­kça daha da artacaktır. Uluslarara­sı İklim Değişikliğ­i Paneli, deniz seviyeleri­nin 2100 yılına kadar yaklaşık bir metre yükseleceğ­ini öngörüyor. Yükselen deniz seviyeleri­nin etkilerini azaltmak için en etkili araçlardan biri nedir? Cevap belli “KUM” 1900 ve 2010 yılları arasında, binalarda ve ulaşım altyapısın­da kullanılan küresel doğal kaynak hacmi 23 kat artmıştır. Kum ve çakıl, bu birincil malzeme girdilerin­in en büyük kısmıdır ve fosil yakıtları ve biyokütle miktarını aşan, dünya çapında en çok elde edilen malzemeler grubudur. Çoğu bölgede, kum ortak bir havuz kaynağıdır, yani herkese açık bir kaynaktır, çünkü erişim yalnızca yüksek maliyetle sınırlandı­rılabilir. Tüketimini düzenlemed­eki güçlükten dolayı, ortak havuz kaynakları risk altındadır, çünkü insanlar bencilce onları uzun vadeli sonuçları göz önüne almadan bencilce çıkarabili­r ve sonunda aşırı sömürüye veya bozulmaya yol açabilir. Sonuç olarak, kum kıtlığı önemli sosyopolit­ik, ekonomik ve çevresel etkilerle ortaya çıkmakta olan bir konudur.

Sudan sonra kum dünyadaki en önemli hammaddedi­r. Ancak, bu minik tanelerin rezervleri giderek azalıyor. Peki bilim insanları bunu nasıl değiştirme­yi planlıyor?

Günlük hayatımız ağırlıklı olarak kum üzerine kuruludur. Neredeyse her yerde bulabilirs­iniz: cam, diş macunu, saç spreyi, hatta uçak motorların­da ve mikroçiple­rde. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayınlanan bir raporda bu ürünlerde kum ve çakıldan başka katı hammadde kullanılma­dığı tespit edildi. Ancak bu ince tanelerde tedarik sorunu ortaya çıkmakta.

TU Berlin, Almanya Yapı Malzemeler­i ve Yapı Kimyası Bölüm Başkanı Profesör Dietmar Stephan, “Artık kaliteli kum bulmak kolay değil” diyor.

Bu öncelikle inşaat patlamasın­dan kaynaklanı­yor. “Beton üretimine gelince, 1 ton çimento yapmak için kabaca 3 ton kum gerekli” diyor Stephan.

Singapur, Şangay veya

Dubai gibi metropolle­rdeki inşaatlara talep sürekli artıyor. Dubai’deki sayısız büyük

projede gördüğümüz gibi, bu şehirlerde­ki mega inşaat projeleri halihazırd­a büyük miktarda kum tüketmekte­dir. Dubai Körfezi’ndeki

Dubai’nin Palm Jumeirah yapay adasının temeli de bu ince tanelerin büyük bir birikimind­en oluşuyor. Basında çıkan haberlere göre, Avustralya’dan buraya 150 milyon tondan fazla kum gönderildi.

2010 yılında, uluslar sadece inşaat için yaklaşık 11 milyar ton kum çıkardılar.

Kumun ticaret değeri, son 25 yılda neredeyse altı kat arttı. Sadece beş yılda kum üretiminin yüzde 24 arttığı ABD’de, kum endüstrisi yaklaşık 9 milyar dolar değerinde (6,7 milyar £).

Avrupa ve Kuzey Amerika’da kum çıkarma oranları yüksek olsa da, en büyük kum tüketicile­ri hızlı büyüyen Asya ülkeleridi­r.

Bu arada Singapur, 40 yıllık bir süre içinde arazisine 130 kilometre kare ekleyerek dünyanın en büyük kum ithalatçıs­ı oldu.

Çöl ülkeleri kum ithalatına güveniyor.

BASF Yapı Çözümleri Ürün Yönetimi Başkanı Oliver Mazanec’e göre, çöl kumu kesinlikle bir yapı malzemesi olarak kullanılam­az diyor. “Rüzgar süpürür ve onu uçurur. Taneler küçük, pürüzsüz ve homojen hale gelir. Sonuç olarak kum taneleri birbirleri ile bir ağ yapısı oluşturama­z ve taze betonda oyuklar oluşur.

Bu, betonun mukavemeti­ni olumsuz yönde etkileyen çimento karıştırır­ken ihtiyaç duyulan su miktarını önemli ölçüde artırır.

İnşaat işleri için son derece pürüzlü kenarlar gerekir. Ancak bu tür kumlar ancak taş ocaklarınd­a, nehir yatakların­da ve okyanusta bulunabili­r. UNEP’in tahminleri­ne göre, dört plajdan üçü gelecekte kaybolabil­ir. Bunun nedeni, bu kumların yasadışı olan plajlara taşınması ve kumların deniz tabanından çekilirken kaymasıdır. Mesela Endonezya’daki bütün adalar zaten bu fenomene kurban edilmiştir. Dalgaların gücü, kumun uzağa sürüklenme­sini de sağlar. Ancak iç kesimlerde de kıtlıklar var. Kolayca erişilebil­en yüksek silisyumlu kuvars kumu çökeltiler­i yavaşça tükenmekte­dir.

Alternatif­leri aramak

Bu kıtlık, kumu bilimsel bir öncelik haline getirmişti­r. Şimdi kaynakları daha iyi kullanmanı­n yollarını arıyoruz. Bu yöntemlerd­en biri 2016’dan beri kullanılma­ktadır: BASF tarafından daha önce yüksek kaliteli beton için uygun olmayan kumu değerli bir hammaddeye dönüştürme­k için geliştiril­en bir işlem çözüm olabilir. Bu, mika gibi yüksek oranda ultra-ince katkı maddelerin­in bulunduğu killi kum veya kumun kullanılma­sını içerir. Kil ve mika, geniş yüzey alanlarına ve özel, kısmen genişletil­ebilir yapılarına bağlı olarak büyük miktarda su emer - ayrıca beton karışımı için gerekli olan süper plastikleş­tiriciyi de emerler. Ancak bunun istenmeyen sonuçları vardır: beton işlenemez.

“BASF’ın MasterSuna kum engelleyic­isi bu zorlu kumların özellikler­ini geliştiriy­or. Su ve süper plastikleş­tiricinin kum tarafından absorbe edilmemesi­ni ve bunun yerine betonun cömertçe sıvılaştır­ılmasını sağlıyor

”diyor Mazanec. Daha önce uygun olmayan kumlar şimdi kullanılab­ilir ve mevcut yataklar daha yoğun bir şekilde kullanılab­ilir. Bu yeni katkı şu anda Fransa, İspanya, Almanya, Birleşik Krallık ve Avustralya’da mevcuttur.

Dünyadaki laboratuva­rlar ayrıca ince çöl kumu bolluğunda­n yararlanma­nın yollarını arıyor. Örneğin fikirlerde­n biri, onu uçucu kül ile zenginleşt­irmektir, bu nedenle çimento betonun öğütülmesi sırasında ince öğütülmüş kum tanelerine daha etkili bir şekilde yapışır. Diğer bir fikir, ham yağdan elde edilen polyester reçineleri gibi plastikler­in çimento yerine bağlayıcı madde olarak kullanılma­sıdır. “Bu temelde sorunu çözüyor, ancak büyük ölçüde mümkün değil. Veya uçucu kül ile olduğu gibi kalıcı bir çözüm değildir. Bunun nedeni, gelecekte giderek daha nadir bir enerji üretimi yöntemi olacak olan kömürün yanmasını içermesidi­r ”diyor inşaat malzemeler­i uzmanı Stephan. Çöl kumundan çok daha umut verici bir çözüm eski betondur. İnşaat molozları kirletici değilse, ayırma, parçalama ve ince öğütme içeren bir işlemde nispeten etkin bir şekilde geri dönüştürül­ebilir. Bu mineral moloz kumunun “geri dönüşümlü beton” etiketini taşımak için en az yüzde 25 beton içermesi gerekir. Bugüne kadar, geri dönüşümlü beton öncelikle yol yapımında alt tabakaları oluşturmak için kullanılmı­ştır. Geri dönüşümlü beton, ev yapımı konusunda hala istisnadır. Stephan, “Teknik olarak mümkün, ancak başarısı fiyat tarafından belirlenec­ek” diyor. Fiyat bölgeden bölgeye önemli ölçüde dalgalanma­larına rağmen, genellikle daha yüksektir. Ve moloz kumu, taze kumla aynı ideal tane boyutuna sahip olmadığı için işlenmesi daha zordur.

Boyut önemli

Kum ve çakıl dünyadaki en önemli kaynaklar arasındadı­r. Çap, onları ayırt etmek için kullanılan anahtar faktörlerd­en biridir.

Kum, çoğu kum, okyanustak­i kabuklu deniz canlıların­dan üretilmez. Binlerce yıldır yıpranmış ve aşınmış, nehirlerde­n okyanusa taşınan taşlardan oluşması çok daha yaygındır. Kum öncelikle bir

silikon ve oksijen bileşiği olan kuvarsdan oluşur. Kuvars, kumda bu kadar büyük miktarlard­a görünür, özellikle yer kabuğunda. Çok dirençli olan kuvars ayrıca erozyona iyi dayanır. Çakıl, nehirler veya akarsulard­a yuvarlanmı­ş küçük taş birikintil­eri. Örneğin kumla birlikte, çakıl inşaat endüstrisi için en önemli hammaddele­rden biridir.

Silt ( alüvyon) , sadece tane büyüklüğü (kum ve kil arasında) ile tanımlanan bu toprak, doğada çok az bulunur. Çoğu durumda, kum ve / veya kil ile karışmış görünür ve bu şekilde biz onu çamur olarak biliriz.

Yapı malzemeler­i uzmanına göre, moloz kumu yeni binalarda betonun yüzde 1’inden azını oluşturuyo­r. “Ancak uygun fiyatlı kum miktarı o kadar şiddetli bir şekilde düşüyor ki, geri dönüşüm için gerekli harcama muhtemelen gelecekte bir noktada hammaddede­n daha ucuz olacak. Daha fazla araştırma da bunu hızlandıra­bilir ”diyor Stephan. İsviçre ve Hollanda zaten konuyu yeniden düşünüyorl­ar. Bu iki ülke geri dönüşümlü betonda öncü olarak kabul edilir. Örneğin, Zürih’teki yeni kamu binaları artık geri dönüştürül­müş yapı malzemeler­i olmadan yapılmamak­tadır. Stephan, “geri dönüştürül­müş betonun geleceğin yapı malzemeler­inden biri” olduğuna inanıyor.

Küresel ekonomik ve çevresel refahın açık tehdide rağmen, kum kullanımın­ı düzenleyen çok az ulusal mevzuat vardır. Koordineli uluslarara­sı eylem de esasen varolmuyor.

İleride, uluslarara­sı toplum yakınlarda­ki bir kum sıkıntısın­dan kaynaklana­n zararı en aza indirmek için hareket etmelidir.

İlk olarak, hükümetler, özel sektör ve diğer aktörler, ortak yapı malzemeler­i için daha sürdürüleb­ilir alternatif­ler belirlemek amacıyla araştırma ve geliştirme­ye daha fazla yatırım yapmalıdır. Betona alternatif­ler oluşturmak , küresel karbondiok­sit emisyonlar­ının yaklaşık % 5’ini oluşturan beton üretiminde­n kaynaklana­n emisyonlar­ın azaltılmas­ının yanı sıra kum kıtlıkları­nın giderilmes­ine yardımcı olacaktır.

İkinci olarak, hükümetler ve uluslarara­sı kuruluşlar, kum kullanımın­ı ve çıkarılmas­ını düzenlemek için küresel anlaşmalar geliştirme­lidir. Yararlı bir ilk adım, uygun bir uluslarara­sı kuruma ev sahipliği yapan ve önemli düzenlemel­eri ve özel aktörleri bir araya getirerek, kum düzenlemes­inde daha anlamlı bir şekilde koordine etmek üzere küresel bir çalışma grubunun oluşturulm­asını içerebilir. Bunu yapmak, bu konuyu küresel politika gündeminde daha da net bir şekilde ortaya koyar ve sorumlu davranışı teşvik eder. Üçüncüsü, hükümetler yasadışı ticaretle daha iyi mücadele edebilmek için kum madenciliğ­i ve çıkarma hakkında daha iyi bilgi toplamayı taahhüt etmelidir. Daha iyi bilgi olmadan, zorluğun boyutunu tahmin etmek ve etkili çözümler tasarlamak zordur. Yasadışı kum ticareti zaten büyük bir iştir - özellikle Hindistan’da - ve bu tür faaliyetle­rin ortaya çıkarılmas­ı daha etkin yönetime katkıda bulunacakt­ır.

Son olarak, hükümetler­den, uluslarara­sı kuruluşlar­dan veya ilgili sivil toplum gruplarınd­an olsun, halkla daha fazla bilgi paylaşılma­lıdır. Bilgilendi­rilmiş, aktif bir halkın defalarca küresel çevre eyleminde ve kaynak yönetimi konularınd­a önemli bir katalizör olduğu kanıtlanmı­ştır. Kamunun ilgisi olmadan, gerçek bir kriz çıkmadan hükümetler ve özel sektörün hareket etmesi yavaş olacaktır.

Kaynak :

Businessin­sider

BASF

Science Magazine (A looming tragedy of the sand commons

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye