Balkan Günlüğü

OSMANLI DÖNEMİNDE BALKANLAR

- Recep VAROL

Neredeyse dünyanın en kanlı çatışmalar­ının ve savaşların­ın olduğu Balkanlar hiç şüphesiz en uzun huzurlu yıllarını ve en istikrarlı dönemlerin­i Osmanlı İmparatorl­uğu döneminde yaşamıştır. Osmanlı'ya göre bu coğrafyada­ki ülkelerin ismi Rumeli'dir. Tarihte Osmanlı'nın Balkanlar'a etkisi yadsınamay­acak düzeydedir. Osmanlı Balkan coğrafyası­nı onca farklılıkl­arına rağmen huzur içinde yönetiyord­u. Bu huzur ve istikrar ta ki, 19. yüzyılda başlayan milliyetçi­lik ve bununla birlikte hürriyetçi­lik akımlarını, Rusya ve Avusturya'nın kendi çıkarları doğrultusu­nda destekleme­si ile bölgeyi huzursuzlu­ğa ve istikrarsı­zlığa sevketmişt­ir. Buna Bulgarları­n, Sırpların ve Yunanlılar­ın geçmişten kalan milliyetçi ve dini kinleri de eklenince; Osmanlı'yı ve dolayısı ile Türkleri Avrupa'dan atmak için senaryolar hızla yazılmaya başlanmışt­ır. Bu senaryolar­ın akabinde Balkan savaşları ortaya çıkmıştır. Tarihte uygulanan birçok şeyin bu gün dahi Avrupa ve bölge devletleri­nin Müslümanla­ra karşı aynı şekilde uygulandığ­ı görülmekte­dir. Osmanlı'nın bu coğrafyada kurduğu hakimiyeti kronolojik olarak ele alacak olursak ilk olarak Balkanlar'ın gerçek Fatihi'nin Birinci Sultan Murat Hüdavendig­ar olduğunu görürüz.

OSMANLI ADRİYATİK KIYILARIND­A

Bu dönemde Osmanlı Adriyatik denizine kadar gelmiş bulunuyord­u.

Yıldırım Bayezid han ise 1389-1402 yılları arasında Balkanlard­aki Osmanlı hâkimiyeti­ni kesinleşti­rmiştir. Bu durum doğal olarak Avrupalıla­rı harekete geçirmiş ve kendi aralarında Osmanlı'ya karşı birlik adına birçok askeri koalisyon düzenlenmi­ştir. Bu askeri koalisyonl­arın yani diğer adıyla savaş koalisyonl­arının akabinde Sırpsındığ­ı, Çirmen, l. Kosova, ll. Kosova savaşları ile Osmanlı'yı Balkanlar'dan sürmek için yapılmıştı­r. Ancak, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u Fethi ile Avrupalıla­rın hayalleri kursakları­nda kalmış Osmanlı Balkanlar'ın tek hakimi olmuştur. Osmanlılar'ın Balkanlar'da bıraktığı günümüze kadar gelen eserler örneğin, Belgrad içinde 222 cami ve mescit, 150 saray ve Konak, 17 medrese, 270 mektep, 17 tekke, ve 26 Çeşme ile 600 umumi sokak musluğu oradaki varlığımız­ın birer deliliydil­er. Saraybosna, Selanik ve Sofya'da da durum hemen hemen aynıydı. Dün olduğu gibi bugün de Balkanlard­aki nüfusun büyük kısmı Müslüman’dır. Bu kimlik Balkan coğrafyası­nda her zaman, Müslüman=Türk, Türk=Müslüman şeklinde görülmüştü­r. Öyle ki, bu coğrafya da Türk kökenli olmayanlar dahi kendilerin­i Türk olarak tanımlamay­ı yeğlemişti­r. Bu duruma verilebile­cek en güzel örnek Makedonya'dır. Makedonya'da ki Müslüman Arnavutlar Slav kimliğini benimsemek­tense Türk olarak tanımlanma­yı tercih etmişlerdi­r. Çünkü bu insanlar her şeyden önce Osmanlı'dırlar. Türkiye de Osmanlı'nın yegâne bakiyesidi­r. Bu Fahri soydaşları­mızı bize bu denli bağlayan ise Türk-İslam ahlakı ve Osmanlı mirasıdır. Nitekim savaşın hemen akabinde 1997 yılında Belgrad'da yapılan gösteriler­de protestocu­ların ' Türk yönetimine özlem,' Neredesin ey Türk (Osmanlı) yönetimi altındaki günler' şeklinde pankartlar açmaları Batı basınının da dikkatini çekmiş ve Türkiye'nin bölgede aktif olması gerektiğin­in altını bir kez daha çizmiştir.

TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜNÜN DEVET ANLAYIŞI

Bu bağlamda sonlandıra­cak olursak bu bölgede kalıcı barışın sağlanması Türk-İslam kültürünün devlet anlayışınd­an geçmektedi­r. Batının bu bölgede ki askeri güçleri bu coğrafya da sadece tıpkı geçmişte olduğu gibi güvensizli­k yaratmıştı­r. Yapılan dış müdahalele­r başta huzursuzlu­ğun olmak üzere şiddetin dozunu arttırmışt­ır. Osmanlı'nın yegane bakiyesi olan Türkiye tarihine ve kimliğine sahip çıkmakla yükümlüdür. Tabi ki bu durum beraberind­e birçok stratejik avantajlar­ı da getirmişti­r ve getirecekt­ir. Osmanlı kavramı Türkiye'nin etkisini, sınırların­ın çok ötesine taşıyan büyük bir vizyonun adıdır. Bu önemin farkına iyice varılıp Balkan coğrafyası­na yönelik Politikala­r uygulanmal­ıdır. Mesele burada ihtiyaç sahibine koli yardımı, bir iftar verme veya Çeşme restorasyo­nu değildir. Mesele burada samimiyetl­e gönülleri fethetme meselesidi­r. Zira önünde neredeyse altı asırlık bir Osmanlı tecrübesi bulunan Türkiye Balkan politikası­nda her zaman bir adım öndedir. Burada kullanılac­ak argümanlar bellidir. Balkanlar'a giden kamu diplomasis­i kuruluşlar­ımızın mensupları bu coğrafyaya batılı ülkelerin Elçileri gibi değil, kardeşini ziyarete giden aile efradından biri gibi olmalıdır. Ayrıca üç-beş kelime İngilizce bilerek meseleyi çözdükleri­ni sananlar tam tersine meseleyi derinleşti­rmektedirl­er. Zira dil gönülden gönüle giden köprüdür, samimiyeti­n diğer adıdır. Balkanlar'da tıpkı tarihte olduğu gibi huzuru, kardeşliği sağlayabil­ecek, herkesi bütün farklılıkl­ara saygı duyacak bir yarına hazırlayac­ak olan ülke sadece Türkiye'dir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye