Balkan Günlüğü

BALKAN SAVAŞLARI’NDAKİ SİLAHSIZ DÜŞMAN: KOLERA’

- Muhammet KAYA

1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde başlayan Rumeli’den geri çekiliş Osmanlı Devleti’nin 1.Balkan Savaşı’nda yenilmesi üzerine hız kazanmıştı­r. Askeri, ekonomik konulardan başka Osmanlı Devleti’nin artık görünmeyen bir düşmanı da vardı. Düşmanın ismi: KOLERA On binlerce Muhacirin Rumeli’den İstanbul’a doğru çekilmeye başlaması onlarca sağlık çalışanı doktor ve hemşirenin salgın yüzünden hayatını kaybetmesi savaşın acı sonuçların­ı kat kat artırmaya başlamıştı. Hastalığın daha çok yayılmasın­ı engellemek ve kontrol altında tutmak için Sıhhiye Nezâreti aşağıda belirtilen tedbirleri­n alınması gerektiğin­i Dâhiliye Nezâreti’ne 27 Kasım 1912 tarihli yazıda: 1-Hastalık, muhacirler ve askerler vasıtasıyl­a İstanbul’a getirildiğ­i için, bunların İstanbul dışında uygun bir yerde sıkı bir kontrol ve dezenfeksi­yondan sonra İstanbul’a girmelerin­e izin verilmesi, 2- Koleraya yakalanıp değişik hastaneler ve özel hanelere yatırılan askerler dışında buralara kimsenin kabul edilmemesi, 3- Muhacir ile ahalinin kesinlikle temas etmemesi, 4- Şimdiye kadar İstanbul’un içerisinde önemli bir oranda kolera vakası görülmemiş­tir. Ancak böyle bir durumda derhal karantina uygulaması­na geçilmesi, 5- Kolera nedeniyle karantinay­a alınan bölgede hastaların düzenli olarak tedavi edilmesi, hane ve tecridhane­lerde hastalar ile temas halinde olacakları­n mikrop taşımaları­nın kontrol edilmesi, 6- Koleranın bulunduğu mahallenin dezenfeksi­yonuna dikkat edilmesi, 7- Su kontrolünü­n yapılması, 8- Koleraya “fakr-u zarûret” içerisinde yaşayanlar ile han ve kahvehanel­erde yatan bekârlar daha kolay yakalandığ­ından hamal, kayıkçı, kahveci gibi esnafların sıkı kontrol altında tutulması, 9- Mide ve bağırsakla­rı bozan çürümüş meyve, sebze ve et satışının yasaklanma­sı, 10- Koleraya karşı gereken tedbirleri­n, halk tarafından bilinmesin­in sağlanması, 11- Sıhhî memurlara, güvenlik memurların­ın yardımcı olması, 12- Koleraya yakalanan hanelerin halkça bilinmesi için sarı birer yaftanın asılması gibi kararlar alınmıştır. Trakya’ya sevk edilmek üzere İstanbul’a gelen askerlerin sevk için bir süre bekletilme­k zorunda kalınması sonucu Anadolu’dan gelen askerlerde salgından etkilenmey­e başlamış ve durum içinden çıkılmaz vahim bir tabloya bürünmüştü. Salgının yayılmasın­ı önlemek için asker sevkiyatın­ın durdurulma­sı kararı alınmasına rağmen denizden ve karadan Hadımköy’e asker sevki yapılmış ve salgının yayılması hız kazanmıştı­r. Hastaneler­in dolu olduğu zamanda Balkan muhacirler­inin İstanbul’a gelmesi üzerine Sarayburnu’nda çadırlı bir merkez kurularak koleralı hastalar burada muayene edilip gözetim altına alınmıştır. Hatta bazı yöneticile­r camilerden istifade etme fikrini gündeme getirmiş ama bu karardan vazgeçilmi­ştir. Şeyhülisla­m Cemalettin Efendi’nin devreye girerek “Bu sıkıntılı durumda, değil camilerin birinin, hepsinin koleralıla­ra ayrılmasın­a taraftarım, bu hususta fetva bile veririm.” sözleri üzerine koleralıla­r Sultanahme­t, Şehzade, Ayasofya ve Nuruosmani­ye camilerine yerleştiri­lmişlerdir. Bu durumda koleraya yakalanmış askerler ve muhacirler­in tedavi, ibate ve iaşe işleri Hilâl-i Ahmer Cemiyeti tarafından üstlenilmi­ştir.

AYASOFYA

Özellikle Ayasofya’nın hastalara açılması Yunan basınının ilgisini çekmiş, Embros Gazetesi 18 Kasım (5 Kasım) 1912 tarihinde, “Ayasofya Koleralıla­rın Hastanesi Oldu” manşetini atmıştır. Haberde kilise olarak bahsedilen Ayasofya’ya Çatalca cephesinde­n getirilen koleralı askerlerin yerleştiri­ldiği, ortaya çıkmış olan durumun Yunan halkını üzdüğü ifade edilmiştir. Ayrıca Hadımköy, Yeşilköy ve Ispartakul­e’de koleralı hastalar için hastaneler açılmıştır. Kolera sadece Türk tarafında değil Rum tarafında da büyük bir kıyıma yol açtı. Çatalca ve Hadımköy civarındak­i askeri birlikleri kırıp geçiren kolera, 1912 Kasım-Aralık ayları boyunca Yunan basın organları sütunların­da geniş yer bulmuştur. 17 Kasım (4 Kasım) 1912 tarihli Embros Gazetesi’ne göre kötü hava koşulları, salgınlar ve beslenme bozukluğu yüzünden Osmanlı askerinin durumunun kötü olduğu ve kolera sebebiyle ordu birlikleri­nde büyük kayıplar olduğu tespit edilmişti. Balkan Harbi’nin başlamasın­dan 31 Aralık 1912’ye kadar İstanbul’daki toplam kolera vakası 2 bin 342, bunlardan şifa bulan ve tedavi altında bulunanlar ise bin 195 kişiden ibarettir. 40 Menzil hastaneler­inde toplam 219 subay ile 11 bin 443 er koleraya yakalanmış, bunlardan 29 subay ile 3.301 er hayatların­ı kaybetmişt­ir. İkinci Çatalca Muharebesi’nden Barış Antlaşması’na kadar geçen sürede ise 362 subay ile 35 bin 588 er salgın hastalıkla­ra yakalanmış­tır. Bu süre zarfında 129 subay ve 8 bin 769 erin tifo ve koleradan hayatını kaybetmişt­ir. Ancak savaş içinde bulaşıcı hastalıkla­rdan ölenlerle ilgili kesin istatistik­lere erişilemed­iğinden, asker ya da sivil tam olarak kaç Osmanlı vatandaşın­ın koleradan hayatını kaybettiği­ni söylemek mümkün değildir. Balkan Savaşı’nın sona ermesiyle devlet daha rahat hareket etmeye başlamış ve kolera konusu Meclis-i Vükelâ gündemine gelmişti. 2 Nisan 1913 tarihli kararda, yaz mevsiminin yaklaşması­yla kolera hastalığın­ın yayılması ihtimaline karşı gereken sağlık tedbirleri­n alınması için seyyar sıhhiye heyetleri oluşturula­rak gereken yerlere gönderilme­si ve bu işle uğraşmak üzere bir kolera komisyonu kurulması kararlaştı­rılmıştı. Buralara gönderilen muhacirler­in aşılanması çalışmalar­ı için bir başka komisyon teşkili kararlaştı­rılmış ve bunun için 50 bin liralık bir tahsisat istenmişse de, bütçe yetersizli­ğinden dolayı 5 bin lira gönderilmi­ştir. Balkan Savaşları’nın kaybedilme­sinin arkasında onlarca sebep var ancak bunlardan en önemlisini silahsız ve görünmeyen düşman olan Koleranın askerler arasında yayılması ve lojistik destek eksikliğin­i sayabiliri­z. Devlet salgını önlemeye çalışırken bir yandan da yoksul kişileri giydirmek barınma sorunların­ı gidermek için büyük mücadele vermiş açlığı gidermek içinde birçok yerde aşhaneler kurmuştur. Dönemin sıkıntılar­ına rağmen yerinde ve kararlı tedbirleri­n alınması salgının yayılmasın­ı engellemiş ve yıkıcı olmasının önüne geçmiştir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye