Koranavirüs rüzgarında Doğu Akdeniz’de enerji satrancı
Uzun süredir Türkiye ve dünyanın enerji gündeminde olan Doğu Akdeniz 2019 yılını Türkiye’nin Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” antlaşması ile kapamıştı. İki ülke arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) belirlenmesiyle birlikte uzun süredir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak bölge devletleriyle imzalayarak Türkiye’yi 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına sıkıştırma girişimine Türkiye böylelikle son vermişti. Türkiye’nin Libya ile belirlediği MEB hamlesinden sonra Türkiyesiz Doğu Akdeniz’de yapılacak her girişimin sonuçsuz kalacağı bir kez daha göstermiş oldu. Şah mat!
2020 yılı Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya ile yapılan MEB anlaşması kapsamındaki alanları bu yıl içinde ruhsatlandırıp arama ve sondaj faaliyetlerine başlayacağını duyurmasıyla başladı. 2020: İlk hedef Doğu Akdeniz!
2019 yılının sonlarında önce Çin’de görülen korona virüs kısa zaman içinde tüm dünyaya yayılarak oluşturduğu pandemi hızlıca tüm dünyanın ortak mücadelesi oldu. Tüm dünyada kısıtlamalar ve yasaklar arka arakaya geldi. Hayat bir anda hızlıca yavaşladı. Tüm dünya hayatı yavaşlatırken insan hayatının temel döngüsünü sağlayan enerji tüketimi ve temel enerji birimi olan petrol tüketimi de yavaşladı. Bir yandan korona salgını diğer yandan Sudi Arabistan ve Rusya-İran arasındaki çekişmenin de etkisiyle petrol fiyatları iyice düştü.
Doğu Akdeniz’de taşlar yeniden diziliyor
Bir yandan petroldeki hızlı düşüş diğer yandan ülkelerin tüm enerjilerini salgınla mücadelede kendi iç politikalarını harcaması, Türkiye’nin son hamlesi Doğu Akdeniz’deki dengeleri değiştirdi.
Düşen petrol fiyatlarının bölgedeki dev enerji şirketlerine ağır etkisi sebebiyle faaliyetlerini önce durduğu sonra da EXXONMOBIL, TOTAL ve ENİ’den peş peşe Doğu Akdeniz’den çekildiği açıklandı. Ardından İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yapılması planlanan Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı (East-Med) ekonomik/ticari bazda pekte fizibl olmayan bu mega-proje iptal edildiği açıklandı. Ve en son olarak da İtalyan Eni’nin üst düzey yetkililerinden Marco Piredda’nın yapmış olduğu Kıbrıs sorunun çözümü ve Türkiye ile işbirliğinin vurgulandığı açıklama rüzgarın hızlı bir şekilde Türkiye’den yana eseceğini gösteriyor.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası
Doğu Akdeniz’deki enerji meselesinin gündeme geldiği 2003 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı hakkaniyete dayalı bir uzlaşı bulmak adına resmi çağırılarla soruna bir çözüm bulma gayretinde olmuştur.
Doğu Akdeniz’de en uzun Ankara’ya sahip olan Türkiye’nin ve 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu antlaşmaları uyarınca garantörlük hakkı bulunduğu, Ada çevresindeki enerji kaynaklarında hakkı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tüm çabaları görmezden gelinmiş ve yok sayılarak hakları gasp edilmek istenmiştir.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs çeşitli ikili anlaşmalarla ve Doğu Akdeniz Gaz Formu gibi bölgesel işbirliği girişimleriyle Türkiye’yi, Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde oyun dışı bırakma çabası içerisinde olmuştur. Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın yanı sıra Mısır ve İsrail gibi bölge devletlerinin ile Fransa ve İtalya gibi küresel devletler ve Güney Kıbrıs’ın sakat üyeliği sonucu Avrupa Birliği bir elden bölgede Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını gasp etmeye çalışarak, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı saf dışı bırakmaya çalışmışlardır.
Türkiye ise hem Doğu Akdeniz’de bölge devlet hem Kıbrıs sorununda garantör devlet olması nedeniyle Doğu Akdeniz’de oldukça proaktif bir politika takip ederek hem kendi haklarını hem de Kuzey Kıbrıs’ın haklarını sonun kadar koruyacağını net bir şekilde ifade etmesi ve Libya ile imzalanan anlaşmanın literatürde kabul görmesi Doğu Akdeniz’deki konumu güçlendirmiştir.
Hem pandemi hem enerji mücadelesinde Türkiye
Türkiye bir yandan pandemiyle mücadele içindeyken diğer yanda da ihtiyaç sahibi İngiltere-İtalya gibi ülkelere pandemiyle mücadele de yardım ve destek olurken diğer yandan da Doğu Akdeniz’de somut adımlarla varlığını güçlendirmektedir. Bölgedeki Yavuz, Fatih, Barbaros ve Oruç Reis sondaj gemileri çalışmalarına devam ederken, Türkiye’nin beşinci sondaj gemisi Kanuni 31 Ocak’ta teslim alınarak Türkiye Petrolleri envanterine kaydedilmiş, 15 Mart’ta Türkiye’ye gelmiş kısa süre sonrada Doğu Akdeniz’e inerek bölgedeki çalışmalara katılması beklenmektedir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bulunan iki sondaj platformu teknik olarak desteklemek için ihtiyaç duyduğu altı sondaj gemisinden beşi de böylelikle tamamlanmış oluyor. Bu da demek oluyor ki Türkiye yakın zamanda altıncı sondaj gemisini de Doğu Akdeniz’e gönderecektir.