KÜLLERINDEN DOĞAN ART-NOUVEAU DAIRE.
Colombo & Serboli Mimarlık tarafından hayata geçen proje.
Eşi ve iki çocuğuyla Kaliforniya’da yaşayan Marta Klinker’ın
Katalan kökleriyle yeniden bağ kurma isteği talihsiz bir olayı da beraberinde getiriyor. Ancak Colombo & Serboli Mimarlık’a teslim edilip okyanusun diğer yakasından; Kaliforniya’dan takip edilen proje şeytanın bacağını kırmayı başarıyor.
İki çocuklu genç bir çift olan Klinker ailesi evin annesi Marta’nın Katalan köklerinden tamamen kopmasını engellemek ve çocuklarına annelerinden gelen bu mirası doğru şekilde öğretebilmek için Barcelona’nın popüler El Born bölgesinde bir tatil evi satın almaya karar veriyor. Marta Klinker’ın hali hazırda bir iç mimar oluşu da satın aldıkları 75 metrekarelik tatil evinin tadilat ve dekorasyon projesini bir yük olmaktan kaldıran bir unsur olarak avantaj hanesinde yerini alıyor. Ancak büyük bir talihsizlik sonucunda projenin tamamlanmasına bir gün kalan evde bir patlama oluyor ve çıkan yangın dairenin tamamına yakınını yakıp geçiyor. Aylar süren ev arayışları, tadilat ve dekorasyon projeleri için harcanan zaman bir yana bu proje için ayırdıkları bütçe de küle dönen Klinker’lar Kaliforniya’ya dönüyor ve neredeyse bir yıl boyunca evden bir daha bahsetmiyor. Bir yılın sonunda yeniden işe koyulmaya hazır olduğuna karar veren Marta bu kez Barcelonalı Colombo & Serboli Mimarlık ofisiyle anlaşıyor ve projeyi Kaliforniya’dan yürütme kararı alıyor. Hem mimarlar hem de Marta art-nouveau stilindeki bir binada yer alan dairenin orijinal detaylarının korunması ve ortaya çıkarılması konularında hemfikir oluyorlar. Colombo & Serboli Mimarlık ofisinin kurucuları Matteo Colombo ve Andrea Serboli daireyi yangının ortaya çıkardığı is sebebiyle kararmış ve boş bir şekilde devralıyorlar. Duvar, tavan ve zeminlerdeki is kalıntıları özenli ve detaylı bir süreçle temizleniyor. Temizlik sonunda Marta’nın projelendirdiği yapısal uygulamaların bir kısmı kurtarılıyor ve kurtarılamayan kısımları aynı malzemelerle tamamlanıyor. Temizlik işlemleri sırasında tavan kaplama malzemesinin soyulması sonucunda yapının orijinal art-nouveau tavan işlemelerine bile ulaşılıyor.
Matteo ve Andrea’nın yanmış bir evi üstlenmeleri kadar oldukça küçük bir bütçe içinde kalmak zorunda olmaları da onları kısıtlıyor. Bu sebeple herhangi bir duvarı değiştirme şansları olmayan mimarlar önceden belirlenmiş alanlara yeni anlamlar kazandırmak durumunda kalıyor. Marta’nın planında açık mutfak, oturma odası, iki yatak odası ve küçük bir banyosu olan proje bu haliyle korunuyor. Oturma odası ve mutfağın bulunduğu yaşam alanına bir de çalışma alanı ekleniyor ve tüm bu açık alan terakota rengiyle yatak odalarından ayrılıyor. Blok terakota renk uygulaması yatak odalarında mint yeşili olarak karşımıza çıkıyor ve iki ayrı kullanım alanı yalnızca duvarlarla değil renk bloklarıyla da birbirinden ayrılmış oluyor.
ART-NOUVEAU ZEMIN VE TAVAN KAPLAMALARININ IKINCI PLANDA KALMAMASI IÇIN DEKORASYONDA MINIMAL BIR STIL TERCIH EDILMIŞ.