DAHA SÜRDÜRÜLEBILIR BIR DÜNYA TASARLAMA SANATI
Övgüyle anılan sanatçı Olafur Eliasson topluma açık alanlarda atmosferik elemanlarla kurguladığı anıtsal heykellerle tanınıyor. Ancak onun tasarımları heykellerle sınırlı kalmıyor. Ekolojiye duyarlı tasarımcı haritada izine rastlanmayan Afrika kabileleri için güneş enerjisiyle çalışan lambalar tasarlıyor, iklim değişikliği ve kitlesel göçü ele alan multidisipliner projelere ön ayak oluyor. Eliasson kültürün dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kullanılması felsefesini kalpten savunuyor.
2003 yılında, Weather Project isimli enstalasyonunun kurgusunda yer alan güneş Tate Modern’in üzerine doğarken Olafur Eliasson da dünyanın ayakları altından kayıp gittiğini hissediyordu. ‘O ana kadar doğa ve kültür arasındaki ilişkiye hep ilgi duymuş birisi olarak dünyanın insanoğlunun iyiliği için varolduğunu düşünürdüm. Ancak birdenbire aslında bu aforizmanın tam tersinin doğru olduğunu fark ettim.’ diyor ünlü sanatçı. Eliasson işlerinde uzun bir zamandır ışık, rüzgar ve yıldızlara yer veriyordu ancak artık onları korumaya da karar vermişti. ‘Eserlerimin insanlara onlara hayat veren enerjinin nereden geldiğini ve onları kucaklayan doğayı daha iyi bir şekilde anlamalarına yardım edebilmelerini istedim.’ 2012 yılında o ve 80 kişilik ekibi Berlin’deki stüdyosunda minik güneş panelleriyle çalışan, taşınabilir Little Sun isimli ışık kaynağı tasarımını hayata geçirmek üzere yola koyuldular. Tasarımı hayata geçirilen günebakan formlu bu sevimli lamba dünyanın en geri kalmış bazı bölgelerindeki insanlara ışık götürdü. ‘Bu lambalardan bir tane edindiğiniz anda hayatınız değişiyor.’ diyor tasarımcı. ‘Afrika’da mesela, çocuklar sabah okula giderken bu lambayı çantalarına takıyorlar. Bu sayede sürücüler onları görebiliyor ve arabaların onlara çarpma ihtimali azalıyor. Okula ulaştıklarında lambalarını pencere önüne bırakıp şarj ediyorlar. Bu sayede eve döndüklerinde ailelerine ışık sağlayabi
liyorlar. Bu lamba çocukların kendilerini işe yarar hissetmelerini sağlıyor. Güneş battıktan sonra kapanan mağazalar artık akşam saatlerinde de açık kalabiliyor. Afrika’daki küçük kasabalar bu lambayla hayat kazanıyor’. Eliasson lamba tasarımını iyileştirmek üzerinde sürekli olarak çalışıyor. Little Sun’ın Eliasson ve bir güneş enerjisi uzmanı işbirliğiyle güncellenen son versiyonunun ismi Diamond. ‘Anlamanız gereken şu ki,’ diyor Eliasson; ‘Ergenlik çağındaki çocuklar dünyanın her yerinde aynıdır. New York’ta da yaşasalar, Milano’da da, Bamako’da da hepsi akıllı bir telefon ve tasarımcı elinden çıkmış giysiler ister. Diamond’ın çok havalı bir tasarımı var. Gençler onun görüntüsünü çok seviyor ve Diamond, onlar arasında bir arzu nesnesine dönüştü. Diamond 20 gram ağırlığında biyolojik olarak parçalanabilen plastikten üretiliyor ve beş yıl ömrü var. Litrelerce parafine ihtiyaç duyan ışık kaynaklarıyla kıyasladığınızda 20 gram plastik, lafı bile edilmeyecek bir atık üretiyor’. İklim değişikliğinin halkı da endişelendiren bir durum haline geldiğinin farkına varan Eliasson, kar amacı gütmeyen çok sayıda platformla da işbirliği yapıyor. ‘İşleri çok zor olsa da, Birleşmiş Milletler’in yaptığı işlerin büyük bir hayranıyım.’ diyor. ‘Tasarımcıların özellikle kız çocuklarının eğitimleri ve doğum kontrolü hakkında bilgilenmeleri konularının üzerine düşmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bana göre demografik eşitsizlikler ve göçün sona ermesi için gerekli olan şey bu. Bir tasarımcı olarak ben de işlerimi bunları gözeterek ortaya çıkarmalıyım’.
Takvimler 2017’yi gösterdiğinde Eliasson lambasının güncellenmiş yeni bir versiyonu olan Green Light’ı Venedik Bienali’nde sahneye çıkarıyor. Geri dönüştürülmüş yoğurt kapları, plastik poşetler ve naylondan tasarlanan Green Light, Viyana’daki Thyssen-Bornemisza Modern Sanat müzesiyle işbirliği içinde üretiliyor. 2018 yılı EDIDA ödül töreninde Elle Decoration Uluslararası Tasarım kategorisinde ödüle layık görülen Green Light, Eliasson’un hem bir amaca hizmet eden hem de gerçek hayat üzerinde etkisi olan tasarımlar ortaya çıkarma tutkusunu temsil ediyor. Eliasson lamba tasarımını güncelleme sürecinin her aşamasında Suriye, Afganistan ve Nijerya gibi felaketlerden geçmiş ülkelerden temsilcilerle çalışıyor. O, lambalarının bir ışık kaynağı olmaktan öte insanları bir araya getiren bir misyona sahip olmasını hedefliyor. Tarihteki tüm büyük sanatçılar gibi Eliasson da, estetiğin de bir amaç taşıyabileceğini savunuyor. ‘Bir gökkuşağı tasarladığınızda ve insanlar ona baktığında hala güzelliklerini özümseyebildiklerini düşünüyorum. Bir gökkuşağı da bazen iyi bir kitap kadar besleyici olabilir’. İyiliğe tutkuyla bağlı olan Eliasson, insanlığın paralize olup kendi kendinin sonunu getirmesini, ırksal fobileri ve nefreti önlemek için sanatı kullanmak istiyor. Her birimizin sanatı ve sanatın içinde kendimizi görmekten hoşlandığı gibi Little Sun Diamond da insan olmanın ne anlama geldiğini en primitif haliyle yansıtıyor. Kuşkusuz, Eliasson gerçek bir vizyoner.