MODERN ZEN
Tasarımı iç mimar Ebru Kuyak tarafından projelendirilen iki katlı müstakil ev, Los Angeles’ta Marina Del Ray’in o ince uzun güzel sokaklarından birinde, ustalıkla inşa edilmiş modern bir yapıda yer alıyor. Yemyeşil ön ve arka bahçeleri, havuzu, misafir odaları ve Pasifik Okyanusu’nu gören terasıyla dikkat çeken yaşam alanları oldukça sade, çizgisel ve kübik hatlarla kurgulanmış.
MEKANDA KULLANILAN MOBILYA VE OBJELER BIRBIRLERINE OLAN UZAKLIKLARIYLA DIKKAT ÇEKIYORLAR. BU, EVE GIREN GÜNEŞ IŞIĞINA VE IŞIK GÖLGE OYUNLARINA YER AÇMAK IÇIN ÖZEL OLARAK PLANLANMIŞ.
Deri ve metal karışımı gri konsol Croft House LA, Bowl aksesuar When Objects Work, yemek masası Moooi, Botolo beyaz sandalye Luminaire, Ceniza yemek masası sandalyeleri Ewe Studio marka. Mavi tablo Ebru Kuyak imzası taşıyor.
Los Angeles Marina Del Ray’de 280 metrekare genişliğindeki bu evde, Los Angeles’ta doğup, büyümüş bir iş avukatı tek başına yaşıyor. Evin tüm iç mimari projesini üstlenen iç mimar Ebru Kuyak’ın ev sahibiyle tanışması onun Tokyo’dan yeni döndüğü bir dönemde Japon kültüründen ve zen kavramından çok etkilenmesine denk gelmiş. ‘Bana verdiği brief felsefik ve benim için oldukça heyecan vericiydi. “Modern bir ev istiyorum ama zen sakinliğinde” dedi. Ben ilk sunumu yaptıktan sonra projeye aynı yerden baktığımız konusunda çok nettik ve o günden itibaren proje için yaptığım tüm seçimlere inanılmaz açık fikirli ve cesurca yaklaştı. Ne tavanı maviye boyayacağım dediğimde, ne de üç ayaklı sandalye kullanacağım dediğimde bir an bile tereddüt etmedi.’ İç mimara göre ev sahibinin bu tavrı projeyi çok daha özel ve keyifli bir yere taşımış.
Ebru Kuyak, modern yapıdan içeri adım attığı ilk anda, bahçeden giren ışık süzmelerine ve salon duvarlarının yüksekliğine hayran kalmış. İlk sorduğu soru ‘bana ne kadar zaman verebilirsiniz?’ olmuş. ‘Evi kendisinin istediği gibi hemen döşeyip teslim edebilirdim, ama bu mimari yapı özel üretilmiş parçaları, incelikle düşünülmüş detayları hak ediyordu. Sadece ışığın yönünü ve mekanda yarattığı lekeleri izlemek için günlerce gidip, ışıkları izledim.’
Evin yalın malzemeler ve monokrom renklerle kurgulanmış mimarisi, İskandinav çizgi ve dokularıyla hemen göze çarpıyor. Mimari projesinde 4+1 bir olarak tasarlanan evin girişindeki odalardan biri oda olarak kullanılmak yerine açık bir sergi ve dinlenme odasına dönüştürülmüş. Ev sahibi, evdeki favori mekanının burası olduğunu söylüyor. En çok bu odada
dinleniyor, okuyor ve müzik dinliyor. Hemen yanındaki misafir banyosu yerden tavana koyu kırmızı boyanmış ve duvarında özel bir resim asılı. Üst katta iki adet misafir odası var. Biri bembeyaz ve minimal, diğeri tam tersine daha maskülen, koyu renklerde dekore edilmiş.
‘Proje bir yıldan biraz fazla sürdü. Yaz sonuna doğru tavandan bir akıntı oldu ve projeyi birkaç ay duraklatmamız gerekti. Sabırla bekledik ve tadilat bitince aynı hızla evdeki çalışmalara devam ettik. Tabi çatı tadilatı süresince atölyelerdeki özel üretim işlere yoğunlaştık. ‘My Superstudio’ adını verdiğim kendi mobilya koleksiyonumdan iki parçayı bu ev için özel olarak ürettik. Biri üst kattaki terasta orta sehpa olarak, diğeri ise beyaz misafir odasında komodin olarak kullanılıyor.’ Genel olarak doğal malzemelere yer verilen yapıda ahşap doku olarak zeminlerde ve mutfakta meşe hakim. Salon ve misafir odasında konseptin ana parçası olarak duvarlara beton paneller eklenmiş. İç mimariye biraz doku katmak ama oldukça sakin tutmak için tercih edilen bu beton paneller evin karakteriyle birebir örtüşüyor. Modern ve zen unsurlar cesur hamlelerle, olabilecek en dingin halleriyle bir arada harmanlanmış. Renk tercihlerinde, form ve dokuların sakin birlikteliğinde bu kusursuz dengeyi görmek mümkün. ‘Mekanlara teknik açıdan çok, yarattığı duygu ve var olan karakterinden yola çıkan bir tasarım algısıyla yaklaşıyorum’ diyen iç mimara göre mekanda kompozisyon bir resim kadar dengeli olmalı. Çoğu zaman mekanları resim yapar gibi tasarlıyor. Doğal tonları çok seviyor ama canlı renkler kullanırken hiç çekinmiyor. Girişteki dinlenme odasının tavanını soyut bir yaklaşımla maviye boyayıp siyah çerçeveye almış. Alt metninde ‘gökyüzü resmi’ gibi keyifli bir fikir var. Ev sahibi buradaki LC4 lounge koltuğuna uzandığında gökyüzüne bakabiliyor. Yatak odasının banyosu, bir de
nizaltındaymışsınız hissinden yola çıkılarak, duvarları koyu turkuaz, tavanları ise koyu mavi olacak şekilde tasarlanmış. Böylece mekanı ferahlatmak yerine, soyutlaştırıp ana kurguya gizli bir espri sıkıştırılmak istenmiş. ‘Ev sahipleriyle paylaştığımız bu küçük hikayeler genellikle benim çıkış noktam oluyor. Bu şekilde çalışmayı çok seviyorum.’ Evde kullanılan Kvadrat ve Kinnasand tasarımı halılar keçe ya da yünden yapılmış doğal malzemelerden seçilmişler. Siyah dokunuşlar eve özgün karakterini kazandıran bir başka detay. Her odada mobilya ve aksesuar seçimleriyle siyah bir leke yakalanmış.
‘Ev sahibiyle birlikte çalıştığımız özverili süreçte, sanırım ne olsun isterdim sorusuna yer kalmadı. Tabi ki de bir tasarımcı olarak her zaman bir mekana baktıkça değiştirecek ya da yenileyecek bir detay bulabiliyorum ama bu tamamen mesleki bir kusursuzluk arayışı kusurumuzdan geliyor sanırım. Projenin geldiği noktaya ben de en az ev sahibi kadar mutluyum.’ diyor Ebru Kuyak.
‘BU PROJEDE ACHILLE CASTIGLIONI, GERRIT RIETVELD, MARCEL WANDERS, PIERO LISSONI, PIERRE YOVANOVITCH GIBI DAHA BIR ÇOK SEVDIĞIM TASARIMCININ ÜRÜNLERINE ÖNCELIK VERDIM. HATTA SEÇKILERIM IÇINDE MOMA’NIN DAIMI KOLEKSIYONUNDA YER ALAN ÇOK GÜÇLÜ PARÇALAR DAHI VAR.’ IÇ MIMAR EBRU KUYAK.