Bir mimarın inziva rotası.
Alan Maskin’in, 1930’lu yılların ruhunu koruyarak yenilediği, Washington Agate Pass’teki evindeyiz.
Huzur ve dinginliği, yeşilliklerin arasına gizlenmiş okyanusa bakan bir dağ evinde bulmamak mümkün mü? Olson Kundig Mimarlık’ın kurucu ortaklarından Alan Maskin’in, 1930’lu yılların ruhunu koruyarak yenilediği, farklı zaman dilimlerine referans veren Washington Agate Pass’teki evindeyiz.
‘TARIHI 1930’LARA UZANAN BU DAĞ EVI, SEYAHATLER VE OFIS ARASINDA YORUCU IŞ TEMPOSUNDAN UZAKLAŞIP DOĞAYI VE KENDIMI DINLEYEBILMEK IÇIN HARIKA BIR IMKAN YARATIYOR. BURADA GÜRÜLTÜ YOK, SOKAK LAMBALARI VE KALDIRIMLAR YOK. EVIME KOMŞU BIR AĞAÇTA BÜYÜYEN BIR KARTAL AILESI VAR.’ ALAN MASKIN
Seattle’ın tanınmış mimarlık stüdyolarından Olson Kundig’in kurucu ortağı Alan Maskin Washington eyaletinin Olimpik Yarımadası’ndaki Agate Geçidi’ne bakan dağ evinde doğayla iç içe olmanın keyfini çıkartıyor. 1938 tarihli bu yapıyı ilk bulduğunda burası tek katlı ve harabe halindeymiş. Eve ikinci bir kat dahil ederse oradan Agate Geçidi’nin eşsiz manzarasını seyredebileceğini hayal eden Alan, mimar arkadaşlarının destekleriyle yenileme projesine başlamış. Kendisinin proje yönetciliğini üstlendiği süreçte mimari için Duane West ve Brian McLaughlin, iç mimari için John Kennedy ve Hill Pierce ile çalışmış. Çatıda ve duvarlarda kullanılan 100 yıllık Douglas köknar ağaçlarını olduğu gibi muhafaza etmişler. Alan’a göre bu ağaçlar orijinal yapının en değerli parçaları. Ana yaşam alanının oldukça alçak olan çatısı 5 metreyi aşacak şekilde katedral oranlarında güncellenmiş ve okyanusa bakan geniş pencerelerle manzara evin ayrılmaz bir parçasına dönüştürülmüş. Evin orijinal strüktüründen kalan ahşap paneller korunurken, farklı ağaç türlerinin yeni eklenen bölümlerde kullanılması, bugünü ve geçmişi işaretleyebilmek için özellikle düşünülmüş. Girişte eski verandanın olduğu bölüm, içinde yemek masası ve Alan’ın çalışma köşesini barındıran ayrı bir alan olarak tasarlanmış. Yeni planlamayla birlikte giriş kat, şömine keyfinin çıkartıldığı bir salon, açık planlı mutfak, banyo ve manzaraya bakan cephesi camlarla kaplı verandasıyla nihai formunu bulmuş. Dağ evinin üst katında kurgulanan yatak odası tavandan yere uzanan pencereleriyle gün ışığını maksimumda içeriye alıyor. Alan Maskin, Charles&Ray Eames tasarımı Softpad daybed’ine uzanarak burada kahve keyfi yapmanın, günlük rutinleri arasında en sevdiği olduğundan bahsediyor.
Evin kısıtlı metrekareleri için uygun mobilya bulmanın zorluğu Alan’ı kendi mobilyalarını tasarlamaya ve maksimum depolama alanı yaratmaya yönlendirmiş. Salonda eski kalaslardan kontraplaklara dönüştürülerek tasarlanan divan, gardırop, ekstra depolama alanı sağlayacak bazalı yatak bunlardan sadece bazıları. Evin farklı köşelerinde karşımıza çıkan eserler Alan’ın yıllar içinde biriktirdiği sanat koleksiyonundan parçalar. Scott Fife, SuttonBeres-Culler, Leiv Fagereng, Karen Rudd, Rebecca Lucan, Chris Crites, David Eisenhour, Mary Larson ve Klara Glosova gibi sanatçıların işleriyle zaman içerisinde toplanmış ya da dönüştürülmüş tasarım objeleri ve mobilyalar buraya karakter katan parçaların başında geliyor. Yoğun iş yaşantısının panzehri olarak tanımlanabilecek bu ev, modern tasarım müdahaleleriyle bir mimarın kendisini yansıttığı inziva köşesine evrilmiş. Burayı Alan Maskin için özel kılan şeylerin başında kuş sesleri eşliğinde dingin uyandığı sabahlar geliyor: ‘Bu dağ evi, aslında seyahatler ve ofis arasında geçen yorucu tempoda çok iyi bir denge kurmamı sağlıyor. Burada gürültü yok, sokak lambaları, kaldırımlar yok. Evime komşu bir ağaçta büyüyen bir kartal ailesi var.’
Yeni bir maceraya atılmaya karar veren Alan’ın son projesi bu yapının hemen yanında satın aldığı başka bir dağ evini gelen misafirleri için bir stüdyoya dönüştürmek. Kendi evinin ilk halinden çok daha kötü durumda olan bu mekanı yenileyerek bahçeden evine bağlantı kurmak için tasarımlara başlamış bile. ‘Buraya gelen arkadaşlarım güne erken başlamayı göze almalı. Sabahın erken saatlerinde yavrusu için yiyecek bulmaya çıkan bir kartalın sesine uyanmak kaçınılmaz ve bu bence akla gelebilecek en harika çalar saat!’ diyor.