KOZADA YAŞAM
‘Cocooning felsefesi yani koza yaşamı; toplumdan, sosyal çevreden soyutlanıp, daha içe dönük ve tekil bir yaşam kurgusu anlayışını benimseyen bir akımdır. Günümüzde insanların, gelişen teknolojinin de etkisi ile evde daha çok vakit geçirmeye başlaması bu yaşam tarzına oldukça merak uyandırmıştır. Koza yaşamını hissettirecek mekanlar yaratmak için ise kullanılan renkler, mobilyalar, malzemeler ve ışık oldukça etkilidir.
Cocooning, insanı sarıp sarmalayan, daha güvende hissettiren, gerçekten de doğadaki tam karşılığı koza olan bir yaşam tarzı sunduğu için oturduğumuzda içine gömüleceğimiz oturma birimleri kullanılmalı ve doğanın köşesiz, yumuşak formları mobilyalara da yansımalıdır. Bulut, kuş yuvası, köpük gibi organik formlardan ilham alınarak tasarlanan ürünler koza yaşamını hissettirecek mekan algısı oluşturmada büyük önem taşır. Bir mobilyanın çok işlevli olması da koza yaşamı için önemlidir. Örneğin; koltuk, yatak gibi mobilyalar aynı zamanda küçük bir kitaplık olarak da tasarlanabilir veya iki mekanı birbirinden ayıran separasyon bir kütüphane olabilir. Malzeme olarak da ahşap ya da pirinç, bakır gibi metallerin kullanılması; keten, pamuk, yün, ipek gibi yumuşak dokulu tekstil ürünleri koza yaşam tarzını yansıtmada oldukça etkilidir. Ayrıca bej tonları, pudra, krem, kahverengi gibi nude renkler koza yaşamı için uygun renklerdir. Coronavirüs sebebiyle geçtiğimiz bu zorlu dönemde de ister istemez cocooning felsefesine yönelim olmuştur. Sosyal çevremizden kendimizi soyutladığımız bugünlerde koza yaşam tarzının daha da yaygınlaşacağını ve ilerleme kaydedeceğini söylemek mümkün.’