Modern antikalar diyarı.
Horhor Antikacılar Çarşısı deyince akla gelen ilk isimlerden biri, yirmi dokuz senedir antikayı meslek edinmiş, tecrübeli isim Merih Uman. Yenilenen mağazasında ilham dolu bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.
Horhor Antikacılar Çarşısı deyince akla gelen ilk isimlerden biri, yirmi dokuz senedir antikayı meslek edinmiş, tecrübeli isim Merih Uman. Yenilenen mağazasında ilham dolu bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.
Üniversite eğitiminden sonra aileden gelen antika merakı sayesinde bir dönem Levni Sanat ve Antika Galerisi’nde çalışan Merih Uman, 90’lı yılların başında Horhor Antikacılar Çarşısı’nda kendi antika mağazasını açmış. Bugün çarşının dördüncü katında klasik ve modern seçkilerinden oluşan farklı iki mağazasıyla antika tutkunlarının vazgeçilmez durakları arasında yer alıyor. Modern dönem antikalarını gustosu yüksek seçimlerle bir araya getiren mağazasının hikayesini ve yenilenen kurgusunu Merih Uman’dan dinliyoruz...
‘90’ların başında kurulduk. Klasik Avrupa mobilyalarını on yıl önce ilave yaptığımız ve modern antikalar olarak tabir ettiğimiz özel bir seçkiyle bir arada sunuyoruz. Böyle bir mağaza açma fikri biraz aileden, biraz da benim tutkuyla bağlı olduğum antika merakımdan geliyor. Bulunduğumuz yer, Fatih’e bağlı Horhor semtinde konumlanıyor. Burası çok eski bir semt ve çevresi Bozdoğan Kemeri, Molla Fenari, Gazanfer Ağa Medresesi ve Zeyrek gibi bir tarihi dokuyla örülü. İnsan daha ne ister! Dünyanın her yerinde antikacılar biraz şehir merkezinin ötesinde sanki kıyıda-köşede kurulmuş gibidir. Her ne kadar bu semt, eski İstanbul’un göbeğinde yer alsa da benim müşterilerim bu civarda yaşamıyorlar. Onlar farklı yaş dilimlerinde olmalarına rağmen ortak noktaları, yaşadıkları yere kendilerinden birşeyler katmak isteyen, sıradanlıktan uzak, seçici kişiler olmaları. O yüzden ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Zaten Horhor’un en büyük özelliği, insanların buraya gezmeye değil, daha çok direkt alım yapmaya gelmeleri. Ben bir dönem müşterilerimin bana kolay ulaşabilmesi için buradan daha merkezi bir lokasyon olan Çukurcuma’ya taşındım ama sonra Horhor’a geri döndüm. Burada olmaktan çok mutluyum. Antikacılar Çarşısı’nın mimarisi modern değil, hatta bir stili de var diyemem. 70’lerde müteahhit yorumu yapılmış betonarme bir ticari bina. Bodrum katı da sayarsak yedi katlı ve çeşitli antikacıların dükkanları mevcut. 200’ün üstünde dükkan var diye biliyorum. Benim burada iki dükkanım var. Klasik olan daha küçük metrekareli ve bu dükkanın iki dükkan yanında yer alıyor. Burası ise 100m2. İç mekan tasarımında monokrom renklerin birlikteliğine ve eşyaların ön planda olmasına önem verdim. Duvarlarda gri rengini tercih ettim ve genel aydınlatmanın loş olmasını istedim. Dükkandan ziyade ev sıcaklığında samimi bir atmosfer
yaratmaktı hedefim. Burada farklı zamanlara ait zengin bir seçki sunuluyor. Mobilya ve aksesuarlar arasında 150 yaşında olanlar olduğu gibi daha yeni 15 yaşında olanlar da mevcut. Sürdürülebilirlik kavramının günümüzde çok önemli olduğuna inanıyorum. Yıkmadan, atmadan, yok etmeden de devam edebilir çoğu şey. Eski olan gün geçtikçe değer ve anlam kazanır. Dükkanlarım için sık sık yurt dışı fuarlarına ve müzayedelere gidiyor ve buralardan çeşitli ürünler alıyorum. Fuarlar biz antikacıların esas besin kaynağı. Pazarlar, müzayedeler ve evler ise vazgeçilmezlerimiz. Mesleğim açısından Belçika ve Paris’i çok beğeniyorum. Tabii İtalya’yı da unutmamak gerek. Art Deco dönemi beni etkiliyor. Sakin ve sade kalmak şartıyla karıştırılmış stillerden oluşan dekorasyon kurgularını beğeniyorum. Bence insan kendisini nasıl mutlu ve rahat hissediyorsa, özenli olmak koşuluyla dekorasyonu da öyle kurgulamalı. Stil sahibi yaşam alanları her zaman bana keyif vermiştir. O yüzden dükkanlarımda her zaman önceliğim tarzı olan, zarif ve şık seçimler olmuştur.’
‘ANTIKA, MODERN YA DA KLASIK FARK ETMEZ, HER DEKORASYON KURGUSUNA YAKIŞIR ÇÜNKÜ GIRDIĞI MEKANA KIŞILIK KATARKEN ORAYI ÖZGÜN KILAR.
YETER KI IYI HARMANLANSIN VE ÖZENLI SEÇILSIN.’