Bir İstanbul Distopyası: Büyük Boşluk.
Emre Dörter’in yönettiği, Milano Design Film Festivali ve Dünya Mimarlık Festivali’nde gösterimleri gerçeklen Great Emptiness filmi.
Milano Design Film Festivali ve Dünya Mimarlık Festivali’nde gösterimleri gerçekleşen Great Emptiness filmi, drone ile çekilmiş arşiv görüntüleri sayesinde İstanbul gibi bir mega kentin pandemi sürecinde boşalan kamusal alanlarının ıssızlığını gözler önüne seriyor. Fotoğrafçı Emre Dörter’in yönettiği bu başarılı filmin detaylarını kendisinden dinliyoruz. Kısaca kendinizden ve yaptığınız projelerden bahseder misiniz?
Ben bir mimarlık fotoğrafçısıyım. Uzmanlığım fotoğraflanması gereken mekanı tüm ölçü ve detaylarıyla tanımlamak ve o alanın ihtiyacı karşılayacak bir görsel içeriğini ortaya çıkarmak. 15 senedir bu mesleği yapıyorum ve dünyanın çok farklı noktalarında çalışma fırsatı bulduğum ve mesleğimi global ölçekte sürdürebildiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Ticari olarak gerçekleştirdiğim fotoğraf ve video projeleri dışında özellikle video enstalasyon çalışmaları ile bazı sanat projeleri gerçekleştiriyorum. Great Emptiness da geçtiğimiz dönemde bunlardan biri oldu.
Great Emptiness filmini yapmaya nasıl karar verdiniz?
Bir film yapma amacıyla bu yola çıkmamıştık. Drone pilotu arkadaşım Mustafa Erkatırcı ve ben, pandemi sürecinde sokağa çıkma kısıtlamaları başladığında kendimizi sokakta çekim yaparken bulduk. Zamanla çektik- lerimiz bir kısa filme yetecek kaliteye ve sayıya ulaştı. Bu görseller benim için aynı zamanda bir arşiv niteliği de taşıyordu ki zaten dediğim gibi önceliğim de buydu. Bu bulunmaz zamanı, distopik diye tanımlayabileceğimiz bir metropolün ıssızlaşma halini görüntüleyebilmeyi çok önemsiyordum. Bu sürece dünyanın başka bir noktasında yakalanmış olsam yine kendimi sokaklarda bulurdum eminim. Ne şanslıyım ki doğup büyüdüğüm İstanbul’da bu çalışmayı gerçekleştirebildim.
İstanbul kentinin eklektik yapısını, modern ve tarihi yapılarını başarılı bir şekilde bir araya getiriyorsunuz. Çekim için mekan seçimlerinizi nasıl yaptınız?
Mekanları seçerken, özellikle bildiğimiz, İstanbul denince akla gelen jenerik görsellerden imtina etmeye çalıştık. Bu çalışmayı bir İstanbul tanıtım filmi olmaktan uzaklaştırmamız gerekiyordu, bu en önemli önceliklerimizden biri oldu. Fakat belli açılardan, özellikle tarihi yarımada görselleri bize ‘ne güzel şehir!’ hissi veriyordu. Burada vurgumuz İstanbul’u güzel veya çirkin göstermek olmadığı için bazı planları çok üzülsek de çıkarmak zorunda kaldık. Özellikle popülasyonun ve insan sirkülasyonunun yoğun olduğu yerlerde oluşan kontrastı vurgulamak kolay olacağı için bu noktaları tercih ettik. Eminönü, Sultanahmet ve Üsküdar meydanları da bunlardan bazıları.
Boşluk hissi kentsel algımızı size göre nasıl etkiliyor?
Boşluk hissi doğrudan zor tanımlanabilir bir his bence. Milyonların hareketi üzerine tasarlanmış ortak alanlar tamamen boşaltıldıklarında anlamlarını ve fonksiyonlarını kaybediyor. Bu görsel karşılık bize rahatlama, ferahlama, yalnızlık, korku gibi hisler verebiliyor. Filmin üretiminde önem verdiğim bir nokta da görsellere herhangi bir duygu yüklemeden, izleyicinin kendi hissini yaratabilmesine olanak tanımaktı.