Dingin bir vaha.
Verimli toprakları ve tarıma elverişli iklimiyle Güney Afrika’nın gurme başkenti olarak bilinen Franschhoek Vadisi’nde, yaratıcı sahibinin görkemli bahçelerle donatıp sanat ve tutku dolu koleksiyon objeleriyle dekore ettiği tatil evini ziyaret ediyoruz.
Güney Afrika’nın gurme başkenti olarak bilinen Franschhoek Vadisi’nde, yaratıcı sahibinin görkemli bahçelerle donatıp sanat ve tutku dolu koleksiyon objeleriyle dekore ettiği tatil evini ziyaret ediyoruz.
Cape Winelands bölgesinde yer alan, Cape Town’a araçla bir saat uzaklıktaki Franschhoek Vadisi’ndeyiz. Günümüzden tam 300 yıl önce Fransızların Afrika Kıtası’nda ilk kez üzüm asmalarını ektiği bölge, ziyaret ettiğimiz evin sahibinin de söylediği üzere yeryüzünde bir cennet köşesi gibi. Bu ev Franschhoek Vadisi’nin merkezine yalnızca bir saat uzaklıkta olsa da cömert doğasıyla bir köy hissi veriyor.
Bölgenin doğası ve evin kendisi şu an harika görünüyorlar fakat ev sahibi başlangıçta işlerin hiç de böyle olmadığından bahsediyor. Aslına bakarsanız ev sahibi hafta sonları konaklamayı planladığı bu evi hem yaratıcılığını geliştirmek hem de eski hobilerini devam ettirip yenilerini keşfetmek için bir oyun alanı olarak görmüş. Özellikle bahçe için ne istediği konusunda oldukça net olduğu için burada tümünü kendi elleriyle yaptığı kapsamlı bir peyzaj çalışması gerçekleştirmiş. Evin sahip olduğu manzarayı görünür hale getirmek için bolca budama işi yapması gerektiyse de bu işi uzun zamana yayarak zevk ve sabırla yaptığını söylüyor. Burası bir eğlence ve kaçış kozası olduğu için evin mümkün olduğunca özgür ve açık olmasını, günlük kullanılan evlerin alışılmış kurgularından farklı olmasını istemiş. Projeye başladığında aklındaki fikir bahçeyi evle bütünleştirmek ve iç mekanların tümünün ortak bir ritim içinde yaşamasını sağlamakmış.
‘Bu evde geçirilen hafta sonlarının bahçeye taştığı, hiçbir eşyanın fazla kıymetli veya kısıtlayıcı olmadığı, aheste ve konforlu bir atmosfer elde etmek istedim. Hafızalarımızdaki ev hissini canlandıran, dostane bir koza ortaya çıkarmayı da başardığımı düşünüyorum.’ diyor. Tadilatlar kapsamında yüksekliği artırılan tavan sayesinde ortak kullanım özelliği taşıyan odalar nüanslarla birbirinden ayrılsalar da yekpare bir alan hissi vermesi sağlanmış. Çatı kirişleri açığa çıkarılmış ve zemin ‘klompies’ adı verilen yerel bir taşla döşenmiş. Bu zemin malzemesi veranda ve terasta da devam ettirilerek evin iç mekan ve dış mekan birliğine vurgu yapılmış. Ev sahibi
burayı satın aldığında asıl amacı evin kendisinden ziyade bahçesini geliştirip güzelleştirmekmiş. Evi daha misafirperver ve cazip bir hale getirmek için arazinin eğimli bölümüne bir havuz inşa ettirmiş. ‘Tarladan sofraya’ prensibi doğrultusunda ilerleyerek sebze bahçeleri ve üzüm bağları oluşturmuş. Bahçeye yöresel bitki fideleri ve taşlar toplamak için neredeyse tüm Güney Afrika’yı gezen ev sahibi bu uğurda Namibya’ya kadar yol kat etmiş. Jeolojiye duyduğu merakı da bahçeye yerleştiği dev quartz ve yeşim taşlarıyla arazisine işlemiş. Hayatın içeriden çok dışarıda aktığı bu yaşam alanının bahçesinde, bir tanesinin yanı başında ağaçların gölgesinde kalan bir pizza fırını da olan, dört farklı dış mekan yemek alanı oluşturulmuş. Dekorasyonda öncelik konfora verilse de ev sahibinin çeşitli koleksiyonları belirli bir stil veya akım kovalamayan mobilya ve sanat eserleriyle bir arada kullanılmış. Onun bu ev ve bu araziye olan yaklaşımının ortaya çıkardığı yaşam alanıyla bu kadar uyumlu olması bu yeryüzü parçasını onun mabedi haline getirmiş.
EV SAHIBI, EVIN ARAZISININ DÖRT BIR DÖRT TARAFINDA BIR YANINA KURDUĞU KURGULANAN MEYVE SEBZE OTURMA BAHÇELERIYLE DOĞANIN BÖLÜMLERI CÖMERTLIĞINDEN GÜNÜN HER FAYDALANIYOR. SAATINDE KULLANIM IÇIN ELVERIŞLI BIR ALAN BULUNMASINI GARANTILIYOR.