Boğazı izleyen tarihi köşk.
İstanbul Boğazı’nın kıyısında yüz yılı aşkın süredir yaşayan bu köşk, Habif Mimarlık’ın tarihe saygı duyan dokunuşlarıyla geleceğe adanmış yeni bir hikayeye başlıyor.
İstanbul Boğazı’nın kıyısında yüz yılı aşkın süredir yaşayan bu köşk, Habif Mimarlık’ın tarihe saygı duyan dokunuşlarıyla geleceğe adanmış yeni bir hikayeye başlıyor. Geçmiş ve bugün arasında dengeli bir kontrast kurmayı başaran yapının kapıları çağdaş tasarıma ve sanata da açık.
Dünyanın en eşsiz lokasyonlarından birindeyiz. XX. Yüzyılın ilk günlerinde hikayesine başlamış bir köşkten Boğaz’ı izliyoruz. Bahçeye girdiğimizde süslemelerle bezeli ahşap cepheli betonarme yapı tüm güzelliği ve yaşanmışlığıyla bizi karşılıyor. İçeri attığımız ilk adım ise büyüleyici. Bir zaman tünelinden geçmiş gibi bizi bugüne ve geleceğe ışınlıyor. Bugüne kadar Habif Mimarlık’ın tasarladığı birçok çağdaş yaşam ve çalışma alanını deneyimleme fırsatı bulduk. Her projede tasarımlarını en ince detayına kadar büyük titizlikle planlayan Mimar Hakan Habif ve ekibinden Mimar Setenay Erkul bu tarihi köşkte başarı çıtasını oldukça yükseğe taşımış; 100 yılı aşkın zaman içinde birçok renovasyon projesi geçirmiş, uzun yıllardır kullanılmamış, üç katta 400 m2 yaşam alanına sahip bu eve yepyeni bir hayat vermişler. Mimar Hakan Habif, ‘Dış cephesi tümüyle ahşap, dar ve yüksek çok sayıda penceresi olan, şairane bir görünüme sahip bu yapıyı renove etmeye başlarken hedefimiz yapının kendine özgü, karakteristik özelliklerini koruyarak onu günümüz ihtiyaçlarına tam anlamıyla cevap veren bir tasarım anlayışıyla buluşturmak oldu. Hem yapının sahip olduğu potansiyeli vurgulayan, hem de yıllardır kullanılmama
Salonun yüksek pencerelerinden izlenen eşsiz manzara keyifli bir hayata eşlik ediyor. Nişlerdeki raflara yerleştirilen objeler ve özel aydınlatma kurgusu ile sergileme alanına dönüşen şömine duvarında Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Kırmızı Kahvehane isimli eseri sergileniyor. Longhi marka kanepe Sem Collections’dan, Minotti marka koltuklar Moda Bagno’dan, halı Metrekare’den seçilmiş. Orta sehpalar özel olarak üretilmiş.
TARIHI YAPI GEÇMIŞIYLE OLAN KÖKLÜ BAĞLARINI KORURKEN, ÇAĞDAŞ TASARIM VE DEKORASYON ANLAYIŞIYLA GÜNÜMÜZ IHTIYAÇLARINA CEVAP VERIYOR VE GELECEĞE DE GÖZ KIRPIYOR.
İLK ADIMDA ETKİLEYİCİ VE GÜÇLÜ BİR TAVIRLA DAVETLİLERİ KARŞILAYAN GİRİŞ HOLÜNDE HABİF MİMARLIK’IN TASARLADIĞI MERMER KEMERLİ GEÇİŞ VE TARİHİ AHŞAP KEMERLİ, SÜSLEMELİ DIŞ CEPHE, UYUMLU BİRLİKTELİĞİYLE ZAMANSIZLIĞA ULAŞIYOR.
sından dolayı geride kalmışlık durumunu tam ters yöne çeviren bir sonuç elde etmekti amacımız. Bunu orijinal strüktüre dokunmadan, modern tasarım anlayışı ve aynı doğrultudaki uygulamalar ile hayata geçirmeye çalıştık’ sözleriyle projenin ilk oluşumunu anlatıyor. Fakat tarihi bir yapıda çalışmanın zorlayıcı aşamaları da olmuş, onları da şu sözlerle özetliyor ‘Yapıyı günümüze adapte ederken işin gözle görülen kısmında geçmişle bütünleşen bir yol izledik. Altyapı kısmında ise mevcut mekanik, elektrik ve aydınlatma sistemleri günümüz kullanımı için oldukça eski ve yetersizdi. Maksimum dikkat ve özenle tüm altyapıyı otomasyon, ses ve görüntü özellikleri de ekleyerek yeniledik’. İki ana kat ve çatı katından oluşan yapının orijinal yerleşim planında da değişiklik yapılarak daha fonksiyonel bir kullanım amaçlanmış. Giriş holünden adım attığınızda sol kanatta yemek alanıyla birleşen geniş bir salon, sağ kanatta ise bar alanı ve dj setiyle istendiğinde parti alanına dönüşen bir oturma odası bulunuyor. Bugün oturma odası olarak kullanılan, yenilikçi bir ses ve görüntü sistemiyle donatılan oda, orijinal planda mutfakla birleşen bir yemek odası olarak kullanılıyormuş. Yemek alanının salona taşınması, mutfağın ise arka plana alınması aynı aksta konumlanan giriş holü, salon ve oturma odasının istendiğinde tek bir hacim olarak kullanılabilen, büyük bir davet alanına dönüşmesine olanak yaratmış. İkinci kat evin genel trafiğinden uzaklaşarak Boğaz’ın dinginliğini izleyen yatak odalarına ayrılmış. Ebeveyn yatak odası açık planlı giyinme odası, manzaraya karşı konumlanan çalışma alanı ve banyosuyla ev sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir yaşam alanına dönüştürülmüş.
Evin içinde bulunduğu 250 m2’lik bahçe ise işlevsel bir tasarım anlayışıyla ele alınarak evin açık havaya uzanan yaşam alanı olarak planlanmış. Habif Mimarlık ekibinden Mimar Setenay Erkul, ‘Herhangi bir balkon veya terası olmayan bu tarihi yapıda ev sakinlerine nefes aldıran bahçe alanını dış mekanda oturma ve yemek alanıyla değerlendirerek daha fazla vakit geçirilen bir alana dönüştürmek istedik. Bar ve şömine ile daha ilgi çekici bir hale getirmeye çalıştık’ diyor ve açık havadaki yaşam alanını zeminden yüksekte bir platform üzerinde kurgulayarak manzaraya hakim bir alan yarattıklarını ekliyor.
DOĞU ILE BATI’NIN BULUŞMA NOKTASI ISTANBUL’DA, GEÇMIŞ ILE GELECEĞI BULUŞTURAN BU EV MODERN DEKORASYON ANLAYIŞIYLA ILIMLI BIR KONTRASTIN IZINI SÜRÜYOR.
EV ILE BIRLIKTE YAŞ ALAN AĞAÇLARLA ÇEVRILI 250 METREKARELIK BAHÇENIN HER ALANI HABIF MIMARLIK TARAFINDAN EN OPTIMUM ŞEKILDE DEĞERLENDIRILMIŞ. ZEMINDEN IKI BASAMAK YÜKSEK BIR PLATFORM ÜZERINDE KONUMLANDIRILAN OTURMA BÖLÜMÜ, AÇIK HAVA ŞÖMINESI, BAR VE BARBEKÜ ALANIYLA, KONFORLU BIR KEYIF ÜSSÜ OLARAK TASARLANMIŞ.